Elegans Logo
2000'Lİ YILLARDA DIŞ TİCARETİMİZ

Yavuz EGE - T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarı

1 947 doğumlu olan EGE, 1968 yılında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye Bölümü'nü bitirdi. 1973-74 döneminde Gazi Üniversitesi, İşletme Yönetimi ve Finansal Yönetim konularında Yüksek Lisans yaptı. DPT'de (Devlet Planlama Teşkilatı) çalıştığı sırada 1979'da bursla İngiltere'ye gidip İkstisat dalında master ve doktora yaptı. Çalışma hayatına Ticaret Bakanlığı'nda başladı. Askerden sonra Turizm Bankası'nda çalıştı, sonra DPT'ye girdi ve kısa bir süre öncesine kadar burada çalıştı. 1988'de İktisadi Planlama Dairesi Başkanı, 1990-93'de koordinasyondan sorumlu Müsteşar Yardımcılığı yaptı. 1996'da YÖK üyesi oldu. 1997'de Rekabet Kurulu Üyeliği'ne seçildi. 7 ay önce de Dış Ticaret Müsteşarlığı'na atandı. Son 6 yıldır Para Teorisi ve Para Politikası konularında öğretim üyeliği yapmakta. Ayrıca Türk Exim Bank ve İhracat Geliştirme'de Yönetim Kurulu Başkanı.
Yoğunlaştığı konunun Dış Ticaret olduğunu fakat bunun diğer gelişmelerden soyutlanıp tek başına ele alınamayacağını ifade eden Ege, önce bugüne nereden geldiğimiz hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin ihracat ve ithalat politikalarının ayrı düşünülemeyeceğini belirten EGE, İhracatın tarihsel gelişimi hakkında; dünya ticaretindeki ihracat payımızın 1960'lı yılların başında binde 2.6, 1973'de binde 2.4, 1977'de binde 1.6, 1979'da binde 1.4'e düşerek giderek aşağıya indiğini söyledi. 24 Ocak 1980 kararlarında yapısal reformlarla Türkiye'nin genel yaklaşımında değişimler olduğunu, Türkiye'nin genellikle kötü durumlara düştüğü zaman ciddi yapısal dönüşümleri sağladığını belirten EGE, stratejik kararlar alındığını, ithal ikamesi yerine dış talebe dayalı büyüme stratejisi ile politikaların değiştiğini, sabit politikalardan dışa dönük sanayileşme politikalarına geçildiğini, liberalleşmeye gidildikten sonra mali sektörde değişikliklerin yaşandığını söyledi. Ciddi teşvik programları ile binde 1.6'ya düşen ihracatın payının 1981'de yeniden binde 2.5'e, 1985'te binde 4.3'e çıktığını ve 90'lı yıllarda 4.6 olduğunu açıklayan EGE, 90'lı yıllarda alınan Gümrük Birliği (GB) ve Avrupa Birliği (AB) ile entegrasyon kararlarının önemli değişikliklere neden olduğunu söyledi. GB kararının ithalat açısından ciddi sonuçları olduğunu fakat ihracata yararı olmadığını belirten EGE, AB ülkelerinden yapılan ithalattaki artışın %33 olduğunu, özellikle tüketim malları ithalatında ciddi artışların olduğunu ifade etti. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik durumun ilginç olduğunu belirten EGE, 1997 yılına baktığımızda GSMH büyüme hızınnın Ocak-Eylül arası ortalama %6.2 büyüdüğünü, bunun da canlı ekonominin bir göstergesi olduğunu, bunun bileşenlerine baktığımızda 1997'nin ilk 9 ayındaki büyümeyi sağlayan sanayi sektörünün %10.6 büyüdüğünü, bunun ciddi canlı sanayi sektörünün göstergesi olduğunu, bunun yanında hizmet sektörünün %5.9 büyüdüğünü, tarım sektörünün ise %1.2 gerilediğini söyledi.
Tarım sektörünün Türkiye'nin en büyük engeli, ayak bağı olduğunu belirten EGE, hem ekonomide büyümeyi yavaşlattığını, hem de toplumsal sorunlar çıkarttığını ifade etti. Tarım sektörünün bir türlü toparlanamadığına, reform yapılmadığına da değinen EGE; çalışan nüfusun %43 kadarının tarımda istihdam ettiğini, GSMH'da ise tarımın payının %16 olduğunu, ileriye dönük, ümit verici birşeyin olmadığını, ortalama yıllık büyüme hızının %1 civarında olduğunu ve büyümenin de istikrarsız olduğunu söyledi. EGE, tarım sektörünün hala iklim koşullarına bağımlı bulunduğunu, bu yapıda sürekli kırsal kesimin göç veren durumunda olduğunu, bu plansız göçün İstanbul'a gelindiğinde sıkıntılar çıkarttığını da ilave etti.
Bunlardan dolayı da dış ticaretimizi etkileyen sorunların olduğunu belirten EGE, düşük verimlilik sonucu toplam gelirin düştüğünü, üretimin artış göstermediğini söyledi. Nüfusun artış gösterdiğini, gelir transferi için devletin destekleme fiyatları seçtiğinde, iç fiyatların, dünya fiyatlarının üzerinde oluştuğunu, bunun da hem tüketici açısından, hem de ihracatçı açısından sıkıntılar getirdiğini açıklayan EGE, tarımın büyük bir nüfusu barındırdığını, bu insanların aynı zamanda seçmen olduğunu, bunun için devletin sübvansiyonlar yaptığını belirterek, tarım sektörünün ihracata etkisi konusunda, tüketicinin refahıyla ilgisi olduğunu, yaşam maliyetlerini arttırdığını söyledi. DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü) verilerine göre ihracatta %12.5, ithalatta %9.2 artış gözüktüğünü belirten EGE, burada dikkati çeken noktanın ithalat içinde tüketim mallarının payının artması olduğunu, ihracatında önemli bölümünün imalat sanayiinden geldiğini ifade etti.
EGE, bunlarda dış politika uygulamalarının sonucunun etkisi olduğunu, ihracatın daha fazla arttığını, 1997 performansına harcama yönünden baktığımızda ilk yarısına ilişkin rakamların Özel Nihai Tüketim Harcamaları'nın %8.1 oranında arttığını, Kamu Nihai Tüketim Harcamaları'nda ise azalma olduğunu, sabit sermaye yatırımlarının arttığını belirtti. Çok canlı bir iç talebin, tüketim talebinin olduğunu belirten EGE, 1997 yılında Dayanıksız Tüketim Malları üretiminde sıçrama olduğunu, 1998'de de bunun devam ettiğini ifade etti. EGE, 1997 toplam otomotiv satışlarında %44 artış olduğunu, bu kadar yüksek artışlara batı ekonomisinde güvenilmediğini, 1998 yılında otomotivin Ocak-Şubat'ta % 40 arttığını, ithalatında en az bunun kadar arttığını, büyük tüketim artışı olduğunu söyledi. Bunun Amerikan ekonomisi için büyük birşey olduğunu, onların bile daha fazla dışa açıldığını söyleyen EGE, "bunlar ekonominin aşırı ısındığını gösteriyor, iç talep pompalanıyor ve kontrol altına alınamıyor. Kazanlar zorlanıyor, enflasyon devam ediyor, kamu fiyatlarında ayarlama yok, özel imalat sektöründeki fiyatlar artmaya devam ediyor" dedi.
Kurdaki gelişmelerin lehte olmadığını, reel kur endeksi 12 aylık ortalama değişmelerde bu yıl Şubat'ta TL'nin % 5.4 değerlendiğini belirten EGE, bu şartlarda ihracatın devam etmesinin çok iyi bir performans olduğunu ifade etti. EGE; Ocak-Şubat İhracat rakamlarında Ocak'ta %3 düşme olduğunu, bunun da bayramdan ileri geldiğini, Şubat ayında % 13'lük artışın yaşandığını, bunun da olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Aslında mevcut yapıda ihracatın daha fazla artmasının mümkün olduğunu söyleyen EGE, ihracatta sektörel bakımdan bir iki mala çok bağlı olunduğunu, ağırlıklı olarak tekstil, konfeksiyon, demir-çelik ve gıdanın bulunduğunu, 2000'li yıllarda bu yapının değişmesi gerektiğini belirtti. EGE, 1980'de gıdanın payının %52, 1996'da %20'ye düştüğünü, dünyada da benzer trendin yaşandığını, %9'a düştüğünü, Tekstil ve Konfeksiyon'un 1980'de %28, 1996'da %40 olduğunu, dünyada ise %5'ten %6'ya çıktığını, Demir-çelik'te 1980'de %1'ken 1996'da % 9 olduğunu, diğerlerinin ise yerinde saydığını, dünyada ise değiştiğini ifade etti. Haberleşme cihazlarının dünya ihracatında %4'ten %13'e çıktığını, bunun dikkat çeken bir gelişme olduğunu, bizde ise haberleşme cihazlarının 0'dan %1'e çıktığını belirten EGE, bizim birkaç mala bağımlı olmamızın sakıncalarına değindi. Tekstil, Konfeksiyon'da pazarın belli ve sınırlı olduğunu, dar pazarda sıkışıp kalmak yerine diğer pazarlarda birşey yapmak gerek diyen EGE, bizim başka bir engelimizin coğrafi bağımlılık olduğunu belirterek ihracatın yarısından fazlasının AB ile yapıldığını, bunun da içinde Almanya'ya toplam ihracatın %22'sinin yapıldığını, bunun risklerinin olduğunu, pazarda ekonomik sıkıntı olduğunda etkileneceğimizi, başka açıdan da doğal olduğunu, dünya ticaretinin büyük kısmının bu pazara yöneldiğini, fakat o pazarın içinde dağılmada yarar olduğunu söyledi. EGE, dünyaya baktığımızda bölgelerin kendi içinde ticaret yaptıklarını, Batı Avrupa ticaretinin %70'inin kendi aralarında olduğunu, Asya ülkelerinde de %51'inin kendi aralarında gerçekleştiğini, bu bakımdan coğrafi yakınlığın önem taşıdığını belirtti. Bizim ise bütün komşularımızla aramızın kötü olduğunu, ticaret olsa da istikrarlı şekilde ihracat artışını sağlayamadığımızı,. makro politikalarımızın dış talebi öne çıkarır şekilde olduğunda ihracatımızın gelişeceğini ifade etti.
Türkiye'nin dış talebi yeterince kullanabildiğini söylemenin mümkün olmadığını, fakat kendi potansiyelinden daha fazlasını yapmasının, ilerideki uygulamalar ve makro ekonomik politikalarla mümkün olduğunu belirten EGE, "Doğru politikalar uygulanırsa dış talepten yararlanmak ve oradan kaynaklanan büyümeyi sağlamak mümkün. Bizim bazımız 26 milyar dolar milli gelir, %11-12 ihracat, bunu %30-40'lara çıkarmak mümkün. Milli gelirin 60 milyar dolar olması mümkün, bunu Türkiye zorlanmadan yapabilir, bunun için herşey mevcut, Türkiye, 2-3 sene içinde bunu çıkartabilecek bir ülke." dedi.


YAVUZ EGE: "FOREIGN TRADE IN 2000's

The 2.6 per mill share of Turkish exports in the world trade by the beginning of 1960' s decreased gradually within the course of time. Yet this decline was reserved thanks to the structural reforms known as January 24, 1980 Decisions. With these strategic decisions, export-substution policy were abandoned and international trade-oriented industrialization policies were adopted. Thus, with concrete incentive programs, share of Turkish exports in world trade was brought back to previous levels. Agriculture became a major burden on the Turkish economy due to lack of reforms. 43% of the working population in Turkey is employed in the agriculture sector and has a share of 16% in the GNP. Turkish exports rely heavily on textiles, clothing, iron-steel and food, and a major portion of exports is realized with the EU. Yet, such a single-destination trade of limited group of products is risky and Turkey has to consider new markets and products. Only by introducing macro policies regarding international demand can Turkish exports grow.


MEDYATEXT
Elegans'a mail