Elegans Logo

Dr. ALİ TALİP ÖZDEMİR İstanbul Milletvekili
İSTANBUL SADECE BUGÜNÜ KURTARILMAYA ÇALIŞILARAK YÖNETİLMEZ



İstanbul' u kurtarmanın tek yolu, popülist olmadan bu güzel kentin geleceğini planlayabilmektir. Eğer İtsanbul' un önümüzdeki 40-50 yılını şimdiden planlayamazsak, bu kent pek yakında yaşanmaz bir hal alacaktır.

İstanbul' a iki yönden bakmak gerekir. Birinci yön beni heyecanlandırıyor. Bu yönde 12 milyonluk dev bir kent; ülke ekonomisinin % 40' ını yönelndiren bir kent; ticaretin, kültürün, sanayinin başkenti; olimpiyatlara ev sahipliği yapma iddiasında olan bir kent görüyorsunuz. Bunlar İstanbul' un olumlu ve beni umutlandıran yanları. Bir de madalyonun olumsuz yüzü var. Ve bu olumsuzlukların pek çoğu yerel yönetim eksikliğinden kaynaklanıyor.

Kentlere sahip çıkmanın tek yolu "kente sahip çıkma bilincinin" pekiştirilmesidir. İnsanlar, oturdukları yerin nimetlerini ve külfetlerini paylaşırlar. Kentlilik bilinci yerleştikçe, somut anlamlar kazanacaktır. Kenti paylaşan herkes, bu kente karşı sorumlulukları olduğunu bilmelidir. Kentsel bilincin yaygınlaştırılması, kentin sorunlarının çözümünde ve ortak karar mekanizmalarının şekillenmesinde mutlak belirleyicidir.

Sosyal güvenlikten yoksun 2 milyon İstanbul' lu için yerel yönetimin yapacağı çok şey vardır. Ne yazık ki Türkiyemiz' de 7 milyonun üzerinde özürlü yaşama savaşı vermektedir. Ülkemizin en büyük kenti İstanbul' da da 1 milyona yakın özürlü vatandaşımız yaşamaktadır. Bu da İstanbul nüfusunun % 10' u demektir. Meselenin belki de en hassas noktası "özürlü çocuklarımız" dır. İstanbul' da 200.000 engelli çocuk vardır. Bu çocukların sadece 5.000' i, yani % 3' ü, 26 özel eğitim okulunda gerekli eğitimi görmektedir. Geriye kalanlar ise son derece zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedir. Yukarıdaki olumsuz rakamlar, başımızı ellerimizin arasında alıp düşünmemiz için fazlasıyla yeterlidir. Özürlülerimizden özür dilemenin zamanı gelmiştir. Özürlülerle ilgili olarak hizmet programımızda yerverdiğimiz konular: Özürlü çocuklarımız için çok sayıda özel eğitim okuluna ihtiyaç vardır. Bu okulların yapımı ve gerekli eğitim araçlarının tedariki belediyenin asli bri görevidir. Özürlü vatandaşlarımızın gündelik hayatlarında karşılaştıkları zorluklar hepimizin malumudur. Onların gündelik hayatlarını kolaylaştıracak belediye hizmetlerinin hayata geçirilmesi bir zorunluluktur. Tedavileri ve bakımları için gerekli imkanlara sahip olmayan özürlülerimizin tedavive bakım masraflarını belediye üstlenecektir. Bunu için belediyenin ilgili bütçesinden pat ayrılacaktır.

İSTANBUL' DA EĞİTİM SAVAŞI BAŞLATIYORUZ
Bu anlamda İstanbul' da 'sorumlu bir belediyenin' eğitime katkılarıyla ilgili olarak somut önerilerimi şu şekilde sıralayabilirim.
-Belediye Akademisi: Türkiye' de artık yerel yönetim uygulamalarının belirli formatla dahilinde ve ciddiyetle ele alınmasının zamanı gelmiştir. Belediyelerde her düzeyde görev alacak kişilerin eğitimi son derece önemlidir. Bu anlamda belediyelerin bütün kademelerinde görev alan veya görev almak isteyenlerin ciddi bir eğitimden geçirilmeleri gerekmektedir.
Belediye Akademisi' ninkuruluş ve işleyişinde üniversitelerle ve YÖK' le birlikte hareket etmek mümkündür. Dünyanın birçok ülkesinde yerel yönetimler, alademik bir çalışma kolu olarak değerlendirilmektedir. Türkiye, bu sürecin gerisinde kalmamalıdır. Belediye kanunlarına, bürokratik mekanizmaya, çevre sorunlarına ve teknolojiye vakıf bireylerin belediye hizmetlerinde görev almaları sağlanmalıdır.
-Üniversite Hazırlık Kursları: İstanbul' da orta gelirli aileler başta üniversiteye hazırlık olmak üzere büyük fedakarlıklara katlanmaktadır. Belediye mekanları kullanılarak, öğretmenleri dışardan istihdam edilmek kaydıyla üniversiteye hazırlık, dil kursları, bilgisayar kursları kurulabilir. Belediyeler, eğitim hizmetleri ile ilgili olarak önemli maliyet avantajlarına sahiptir.
-Okul Yapımı: İstanbul' da halen eğitim vermekte olan 3.000 civarındaki okul, mevcut talebe cevap vermekten uzaktır. Belediyenin okul yapımıyla ilgili yatırımları, aynı zamanda Türkiye' nin geleceğine de yatırım yapmakla esdeğerdedir. İstanbul' da ilk ve orta düzeyde 2 milyona yakın öğrenci eğitim görmekte ve 62 öğrenciye bir derslik düşmektedir. Sadece bu gerçek bile, 21. Yüzyılın eşiğinde eğitimin neresinde olduğumuzu göstermesi bakımından anlamlıdır. İstanbul' un asgari 10.000 dersliğe ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın karşılanması için belediye olanakları seferber edilmelidir.
-Öğretmenlere Lojman: Toplu konut anlayışıyla yalnızca öğretmenlerimiz için belediyenin yaptıracağı konutlar, 60.000 eğitim neferimize nefes aldıracaktır. Çünkü kaliteli eğitimin en önemli koşulu, öğretmenin içinde bulunduğu şartların düzeltilmesidir. Öğretmenlere lojman projesi, hiçbir siyasi mülahazaya meydan vermeyecek kadar nettir. Gerekli olan tek şey, iyiniyet ve cesarettir.
-Her Okula, Her Öğrenciye Bilgisayar: Çağımız "bilişim ve bilgi" çağıdır. Bilgi çağını yakalayamayan toplumlar, her anlamda geri kalmaya mahkumdurlar. Bilgi çağının en önemli koşulu ise "bilişim teknolojisini eğitimin hizmetine sokmaktır." Bu anlamda belediye bütçesinden yeterli bir pay ayrılarak, İstanbul' daki bütün okulların araç gereç ihtiyaçlarının karşılanmasının yanısıra, bu okulların bilgisayarlarla donatılması da sağlanabilir.
-Öğrencilerin Eğitim İhtiyaç ve Masraflarının Karşılanması: Dar gelirli ailelerin çocuklarına yapılacak periyodik yardımlar, belediye bütçesine hiçbir külfet getirmez. Yeterki iyi organize edilsin ve siyasete kurban edilmesin.
-Belediye Fuarları Üniversite Gençliğinin Hizmetine Sunulmalıdır: Fuarlar yoluyla özellikle yüksek öğrenim gençliğinin çağın imkanlarını öğrenmesi, kendi bireysel yetenekleriyle bütünleştirmesi sağlanabiir. Üniversite gençliğinin bilgisayar ve yabancı dil düzeyinde desteklenmesinin uygun yollarından biri de bu fuarlardır.
-Ev Kadınlarına Destek: Ev kadınlarımızın aile bütçelerine katkı sağlamalarıiçin, belediyenin teşviki ile ürettiği her türlü malzemeyi çeşitli fuar, organizasyon, kermes, mağaza aracılığıyla satabilecekler.

TEKNOLOJİNİN OLANAKLARI YEREL YÖNETİMİN HİZMETİNE SUNULACAKTIR.
Burada "İstanbul 2000 Kent Bilgi Sistemi" projesinin faydalarından bahsetmek istiyorum.
- Güçlü bir karar destek sistemi oluşturulacak. Bu sayede yöneticilerin her türlü planlama ve mühendislik uygulamalarında hızlı ve doğru karar vermesi sağlanacaktır.
- Kentin altyapı ve üstyapı ağlarının bakım, onarım ve yenilenmesi için zamandan ve maliyetten büyük ölçüde tasarruf sağlanacaktır.
- İmar, kadastro, ruhsat, vergi ceza, vb. hizmetleri otomatize edecek, böylece vatansaşların belediye ile olan ilişkilerini düzenleyecek, hızlandıracak ve kolaylaştıracaktır. Tüm bu verilerin internetten sunulması ile herkes kente ait bilgilere kolayca ulaşabilecektir.
- Emlak vergisinin kontrolü sağlanacak ve böylece vergi kayıpları minimuma indirilecektir.
- Belediye ve hazineye ait gayrimenkullerin tespiti ve kullanım durumları, kira bedellerinin takibi ve kontrolü yapılabilecektir.
- Park ve bahçe düzenleme işleri kolaylaşacak, kentin yeşil alan kadastrosu verilebilecektir.
- Kentin sosyo-kültürel gelişiminin izlenmesi ve yönlendirilmesi sağlanacaktır.
- Kısaca GPS olarak anılan sistem ile uydu aracılığıyla araç takibi yapılarak, kentteki ulaşım sistemlerinin daha rasyonel planlanabilmesi mümkün olacaktır. Kent trafiği kontrol edilerek yönlendirilebilecektir.
Bu anlamda Kent Bilgi Sistemi, 21. yüzyıl modern kentlerine damgasını vuracaktır. İstanbul da bu sürecin gerisinde kalmamalıdır.

İSTANBUL BOĞAZI... RİSK BÖLGESİ...
Türk Boğazları' ndan yılda ortalama 23.000' i uğraksız olmak üzere toplam 50.000' den fazla gemi geçiş yapmakta ve bu miktarın her geçen yıl arttığı gözlenmektedir. İstanbul Boğazı' ndan 1997 yılında günlük ortalama 142 gemi geçmiştir. Yani İstanbul Boğazı' ndan yoğun lokal trafiği dışında her 10 dakikada bir gemi geçişi olmaktadır. Türk Boğazları' ndan geçiş yapan tanker sayısı da artarak çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır; 1997 yılında, toplam 4.303 tanker geçmiştir. Bu günde ortalama 12 tanker demektir. Boğazda günde 2500 araç sefer yapmakta ve 1 milyondanfazla insan iki yaka arasında taşınmaktadır. Boğazlarda trafik hacmi çok kritik e tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Deniz araçlarının neden olduğu kaza riski, seyrüsefer ve çevre güvenliğinin yanısıra İstanbul' un güvenliğini de tehdit etmektedir.

Teknik açıdan neler yapılabilir dersek;

- Evsel atık sular tam oalrak arıtılmalıdır. Bu arıtma sistemleri, devlet tarafından zorunlu kılınmalıdır.
- Her .eşit endüstriyel kirlilik önlenmelidir.
- Gemi söküm işi titizlikle denetlenmelidir.
- Biyolojik çeşitliliğin ve ekolojik dengenin korunmasına özen gösterilmelidir.
- En kısa zamanda "Karadeniz Stratejik Eylem Planı" oluşturulmalıdır.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI, İSTANBUL YÖNETİMİNDE SÖZ SAHİBİ OLMALI
Yerel yönetimlerin en önemli amaçlarından birisi de, "halkı yerel yönetim hizmetlerinin üretimine ve yönetimine katmaktır." Bunun için belediye yönetimine halkın katılımı artırılacaktır. Belediye Meclis toplantılarına, sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılığ görüş bildireceklerdir. Bu amaçla;

- Mimar ve mühendis odaları, tabip odaları, tüketici dernekleri gibi sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri belediye meclis toplantılarına katılarak görüşlerini açıklayacakalrdır.
- Halkın tamamını ilgilendiren sorunlarda, halkın tavrını belirlemek amacıyla zaman zaman referandumlara başvurulabilir.
- İhalelere şeffaflık getirilecektir.
- Hizmet üretiminde en büyük problem olan "kent imar planı" değişiklikleri ile halka ilan edilecek ve bu sayede kayırmacılık ve birilerinin imar planı yoluyla rant elde etme ihtimalleri ortadan kaldırılacaktır.
- Belediyede APK Kurulu işlevsel hale getirilecek ve bu birim sürekli yerel kuruluş ve kamuoyu önderleri ile fikir lışverişi içinde bulunacaktır.

DİKKAT! 2000 YILI SENDROMU
Amerikalılar' ın yaptığı bir araştırmaya göre, dünyadaki tüm bilgisayar sistemlerinin 2000 yılına göre düzenlenmesi için 600-800 milyar dolar arasında değişen bir harcamanın sözkonusu olduğu belirtilmektedir. Ekonomiyi de çok yakından ilgilendiren bir gelişme bu, zira bu karışıklık devam ederse banka hesabınızdaki 100 milyon liranız 2000 yılı sabahı 100 milyar liraya yükselebilecek, veya tam tersi olacak. Dijital olarak dizayn edilen borsa çökecek. Bu konu o kadar çok ciddiye alınıyor ki, örneğin İngiltere 2000 yılı sabahı uçak kaldırmamayı planlıyor.
Konu çok önemli. Dünyanın yaşadığı paniği bizim de hissetmemiz lazım. Bilgisayarlar o kadar hayatımıza girdi ki, asansörlerden tutun uçaklara, elektrik üreten santrallere kadar bilgisayarlarla içiçeyiz. Ancak 2000 yılında tüm bilgisayarların off olması ile karşı karşıya dünya. İlk üretilen bilgisayarlarda cobalt dili kullanıldı. Örneğin 1998' i ifade ederken, 12.12 98 diye geçeriz. Ama 2000 yılında sıfırlar ile birlikte tariji tam yazmamız gerektiğinden dijital hane mecburen altıya çıkacak. Konunun çözümü için donanım ve yazılım ayağı üzerinde çalışmak gerekiyor. Önce donanım içindeki birtakım aparatların feğiştirilmesi, ardından yazılımlarda da her karakteri mutlaka 2000 yılına özgü dizayn etme zorunluluğu var.
55. hükümette, konuyu bir soru önergesiyle gündeme getirmiştim. Hükümet de bunun üzerine bir yönetmelik yayınlayarak her bakanlıktaki bilgisayarlarla ilgili birimlerin 2000 yılına hazırlanması için çalışmaların başlatılmasını öngördü. Çalışma TÜBİTAK merkezli olarak başladı.

Konu, Türkiye' nin henüz gündeminde olmamasına rağmen son derece hassastır. Meselenin teknik ve idari anlamlardatartışmaya açılması için özellikle değerli basınımıza önemli görevler düşmektedir.

ALİ TALİP ÖZDEMİR: "ONE CAN NOT GOVERN ISTANBUL WITH A STRATEGY THAT AIMS AT THE SAVING DAY"
The only way to save Istanbul is to plan the future of the city without resorting to populist policies. When looking at Istanbul, I see the bright and the dark side of the coin at the same time. On the bright side, there is a city with 12 million of a population which acts as a cultural capital as well as a finance and trade center. On the darker side, there are problems arising from poor administrative policies. There is a lot of room for improvements that a 'responsible' administration can make. First of all, such an administration can improve the life standards of the 2 million handcapped people living in this city.
Moreover, serious progress can be attained in the field of education. Local resources can be developed to construct schools, provide housing for the teachers and computers for the students. In addition to education, we can automate the basic infrastructural services provided by local authorities. Our project "Istanbul 1000-Urban Information System" will be serving this purpose. The only way local authorities can gain and maintain support is through the participation of the citizens.
This can effectively be done through closer relations with the NGOs. Any responsibleadministration has to take important role of the NGOs into account and that is what we intend to do.


MEDYATEXT
Elegans'a mail