Elegans Logo

TALAT METE - TIKANIK SİYASET



Her iki seçimin yapılmasına sayılı günlerin kaldığı 18 Nisan' da ülkemizi 2000' li yıllara taşıyacak parlamentoyu, içinden oluşacak hükümeti ve yerel yöneticileri seçeceğiz.

Bugüne değin yaşadıklarımızı seçimden sonra da aynen yaşayacağımızı görmek kehanet sayılmasa gerekir. Seçim sonrası oluşacak yeni hükümet başkanından, toplumsal sorunlarımızın yığın haline geldiğini; enflasyonu, terörü, işsizliği, irticayı, altyapı yetmezliğini, çarpık kentleşmeyi, yolsuzlukları vs. aynı nakaratları dinleyeceğimiz bir dönem daha.

Devletin yeniden yapılanması tartışılacak, hele hele demokrasimiz tartışılacak. Yeni parlamentonun oluşmasından sonra da en çok siyasetin tıkanmışlığı tartışılacak. Kimler tartışacak bu sorunları?
Aşağı yukarı geçen parlamentodaki aynı yüzler, aynı kafalar, aynı mantıkla, aynı liderlerle. Yani monolog yapılacak. Yukarıdaki sorunlarımızın önemlisi, şüphesiz ki demokrasimiz ve devletimizin yeniden yapılanması. Esasen sorunlarımızın çözümü, büyük ölçüde demokrasimize ve yeniden yapılanmaya bağlı.

12 Eylül sonrası, siyasi yaşamın başladığı 1983 yılından bugüne parlamentomuz özellikle demokrasimizin eksiklerini ve devletin yeniden yapılanmasını tartışıp durur. "Benim oğlum bina okur döner döner yine okur." misali. Toplumumuz da bunları izler durur. Politikacılarımız da sadece, rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapıp asıl yapılması gerekenleri bir türlü yapamazken, sokaklarda dahi konuşulan yasalar bir türlü geçemez ve yaşamımıza giremez. Neden acaba? Bu soruya doğru cevap verebilmek için öncelikle siyasi partilerimizin tümünün, 1983 sonrası parti içi işleyişlerini izlemek gerekir. Tüm siyasi parti liderlerinin demokrasi ve devletin yeniden yapılanması konusundaki söylemlerini kimse ciddiye almıyor. Nedeni basit. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru hangi siyasi partimiz iç işleyişinde demokrattır? Tüm genel başkanlar partilerinin iç işleyişlerinde oligarşik düzeni sürdürmektedir? Örnek mi? Önümüzde yapılacak 18 Nisan 1999 seçimlerindeki aday tespitlerine bakınız göreceksiniz.

Seçime giren siyasi partilerin adayları gerçek demokratik yolla aday olmamıştır. Bazı seçim bölgelerinde göstermelik yapılan ön seçimler hariç. Neredeyse genel olsun yerel olsun tüm adaylar siyasi partiler içinde adeta atamayla aday oldular. Seçmenin yapacağı bu dayatmayı seçmektir. Bu işleyişin neresi demokratik?
Gözümüzün önünde cereyan eden bu gelişmeler karşısında, hangi siyasi parti liderinin demokrasi adına söylemi inandırıcıdır?

Öncelikle demokrasi adına yaşanan bu trajikomik oyunun ortadan kaldırılması gerekir. Bunun da yolu çok kolay. Üye kayıt ve parti içi seçim mekanizmalarını mezhep, bölge, hemşehri ve feodal ölçülerden kurtarıp bilgi, birikim, performans bazına oturtulunca özlemini duyduğumuz davranışları, düşünceleri ve bilgileri parlamentoya veya yerel yönetimlere taşıyacak kişilerin seçilmesi yolunu açmak. Ancak bu düzenlemeyi parti üst yöneticileri ve kurulları uygulayabilir mi acaba?

Hiç sanmıyoruz. İstenen asansör örneği kalkan inen el sahipleriyle "evet efendim, sepet efendimci" kapı kullarıdır. Halihazırda mevcut durumun devamını ister siyasetçilerin varolması sürdükçe bunun düzeltilmesi şimdilik olası görülmemektedir. Çünkü önerdiğimiz biçimde her bir genel başkanın alternatifleri, siyasi partiler içersinde sürekli gündemde olur.

Tüm yaşamımızı çağdaş ve demokratik biçimde düzenleyen ve her alandaki tıkanmanın önünü açacak "sivil anayasayı" tüm toplumla birlikte yapamadıkça, siyasi parti üyeliğini düzmece üyelerden arındıracak, sayı yerine bilgiye dayalı, delege ağalığını yok edecek, bilgi ve performansı öne çıkaracak, seçilmeyi genel merkeze yakınlık yerine bilgi ve beceriye dayandıracak "çağdaş siyasi partiler yasası", ihtiyaçlara göre iktidar partilerimizin zırt pırt değiştiremeyeceği "seçim yasası", çağdaş sivil örgütlenmeyi düzenleyen, yasaksız "dernekler yasası", demokrasinin ana okulu yerel yönetimlerde, toplumsal katılım ve denetim bilinci verecek "yerel yönetim yasası", toplumu ilgilendiren en küçük konularda dahi, kararlara toplumsal katılımı sağlayacak "referandum yasası" oluşturamadıkça, demokrasimizin evrensel düzeye ulaşması mümkün görülmemektedir. Bu temel yasaları çağa uygun hale getirebildiğimiz ve uygulamalarını becerebildiğimiz ölçüde, özlemini duyduğumuz temel hak ve özgürlüklere gerçek hukuk, ekonomik, sosyal, idari reformlara ulaşabilir ve demokrasimiz ile birlikte devletimizi çağdaş normlara göre yeniden yapılandırabiliriz.

İKİ X İKİ = ?
Çarkıfelek isimli yarışma programına, yarışmacıların bilgi düzeyinden dolayı inanın çok kızıyordum. Sonraları gördüm ki tüm tv kanallarında yayınlanan yarışmalarda da aynı toplumsal illet mevcut. Bilgi düzeyi sığlığı.

Toplum olarak bilgi düzeyimiz, bilgi çağına girmemize karşın alabildiğince düşük. Sürekli de düşüyor. Sunucuların neredeyse tamamı, düzey düşüklüğü karşısında yarışmacılarla ince ince makara geçiyor, hatta başlangıç sorusunu bilemezler korkusu ile "iki kere iki" kaç eder... gibi zor sorular soruyor da, yarışmacılar bunun farkına dahi varamadan, soruyu bilmenin keyfini çıkarırcasına coşkularını dışa vuruyorlar... Oleeeey... Bildim bildim diye...

Alfabesini tanımayan, basit kelime oluşturmak için uygun harf bulmakta zorlanan, sadece laf olsun diye konuşan, sığ ve düzeyi gün geçtikçe düşüş gösteren bir toplum yaratmanın ayıbı karşısında "köy enstitüleri" ni kapatan eski politikacılarımızın kemikleri sızlıyor mu acaba ? Veya toplumsal düzey düşüşüne dur diyemeyen yeni politkacılarımızın kulakları çınlıyor mu ? Ne dersiniz? Ya da heeey hat !

YEREL YÖNETİMİ SEÇERKEN
Bir ülkede demokrasinin gelişmesi, yerleşmesi ve toplumun yönetenleri denetlemesi, bir başka deyişle; demokrasinin "olmazsa olmaz" kuralı olan halkın kendini yönetmesi ilkesinin yaşama geçirildiği önemli alanı yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler, adı üzerinde bölgesel olarak bireyin doğumundan ölümüne kadar ki yaşam sürecinde hayatını doğrudan etkileyen tüm gerekli düzenlemelerin yapıldığı uygulandığı yaptırım gücünün kullanıldığı idarelerdir. Yerel yönetimlerde siyaset yasağı da bu gerekçeden kaynaklanmaktadır.

Seçmenlerin yaşadıkları yerlerde, doğrudan yaşamlarını ilgilendiren yerel yöneticileri seçeceği önümüzdeki seçimde, salt siyasi parti tercihi yerine, Belediye Başkanı ve Meclis üyelerinin bilgi birikimi, becerilerini de dürüstlük yanında gözardı etmemeleri önem kazanmaktadır.

Bu konuda en önemli koz ve görev seçmene düşmektedir. Belediye Başkanı ve Belediye Meclis üyesi adaylarını henüz vakit varken biraz olsun tanımaya çalışmalı ve oyunu buna göre kullanmalıdır. Yoksa seçimlerden sonra "ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim" serzenişi beş yılı geri getirmeyecektir.


MEDYATEXT
Elegans'a mail