Elegans Logo

Erkut YÜCAOĞLU: Gelişmekte olan ülkeler statüsünden kurtulma



TÜSİAD Yönetim kurulu Başkanı Erkut YÜCAO/LU Helsinki Zirvesi öncesinde gerçekleştirilen Finansal Forum'da yaptığı konuşmada: "İçinde bulunduğumuz şu günler, Türkiye açısından, Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor. 11-12 Aralık tarihindeki Helsinki Zirvesi'nde, Yunanistan'ın tutumunda son anda bir değişiklik olmazsa, Türkiye Avrupa Komisyonu raporu doğrultusunda tam üyeliğe aday ülke olarak ilan edilecek. Bu tarihten sonra, önümüzde yeni ama, bir o kadar da zorlu bir yol açılmış olacak." dedi.

TÜSİAD, Türkiye'nin AB üyeliğine adaylığının onaylanması için 1999 yılı içinde yoğun lobi faaliyeti yürüttü. TÜSİAD'ın da üyesi olduğu Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonları Birliği UNICE'ye üye federasyonları ziyaret ederek Türkiye'nin adaylığı için destek istendi. Mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz Alman İşveren Federasyonu ziyareti sonrası yapılan Köln Zirvesi'nde Almanya, ilk defa Türkiye'nin adaylığını destekledi. Daha sonra, İtalya, Fransa, Danimarka, Hollanda, Belçika ve Yunanistan federasyonları ile yayınlanan ortak açıklamalarda ise, Türkiye'nin gelişmekte olan ekonomik gücü ve Türkiye'nin Balkanlar ve Avrasya'daki rolünün altı çizilerek, Avrupa iş çevrelerinin Türkiye'ye tam adaylık statüsü verilmesi konusundaki destekleri vurgulandı. Bu faaliyetler hiç kuşkusuz, önemli bir baskı grubu olan Avrupa özel sektörünün desteğini almak açısından yararlı oldu.

2-3 Aralık tarihlerinde Helsinki'de toplanan ve Avrupa Özel Sektör Zirvesi olarak da adlandırılan UNICE Başkanlar Konseyi toplantısı da, Helsinki Zirvesi öncesinde TÜSİAD'ın faaliyetlerine son noktayı koydu. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Avrupa özel sektörünün temsilcisi konumundaki UNICE'nin, Türkiye'nin adaylık statüsünü desteklediği ve Türkiye'nin diğer aday ülkelerle eşit muamele görmesi gerektiği belirtildi.

Adaylık Türkiye'ye neler kazandıracak? Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)'nün bir üyesi olan ve bu örgüt altında yeralan tüm çok taraflı anlaşmaları imzalamış olan Türkiye'nin dünyadaki en büyük bölgesel bloğa aday olma sürecinin resmen başlaması, Türkiye'nin hem kendi bölgesinde hem de uluslararası alanda prestijini artıracak, siyasi ve ekonomik modernleşmesini hızlandıracaktır. Lüksemburg Zirvesi'nde aday olarak belirlenen Orta ve Doğu Avrupa ülkerindeki kalkınma ve gelişme hızına bakıldığında Avrupa Birliği perspektifinin gelişmekte olan bir ülkenin yapısını nasıl değiştirdiği açıkça görülmektedir.

Aday ülke olduktan sonra, Türkiye artık kendini Avrupa Birliği'nin mekanizmalarından bağımsız değerlendiremeyecek. Aday ilan edilmesi ile birlikte, eğer tam üyelik yolunda ilerlemek istiyorsa, Kopenhag kriterlerini yerine getirmek zorunda olacak. Bu da Türkiye'nin ekonomik ve siyasal açıdan kendini disiplin altına alması anlamına geliyor. Tam üyelik süreci, hiç kuşkusuz, çetin pazarlıklar ve yoğun tartışmalarla geçecek bir dönemi kapsıyor. Bu dönemin de en az 10 yıllık bir süreyi kapsayacağını akıldan çıkarmamalıyız. Ağırlıkla ekonomik olan bu kriterlere uyum sağlayacak programı uygulamak, önümüzdeki IMF sürecinin gereklerini yerine getirmiş bir Türkiye için zor olmayacak. Üyelik müzakereleri ancak bundan sonra başlayacaktır ve başlaması bile bir-iki sene sürecektir.

Kısacası, tam üyeliğe giden yolun uzun ve çetrefilli olacağını tahmin etmek, bugünden bakıldığında bile zor değil. AB üyesi olmak için ekonomik hayatımızda, enflasyonun %3'ün altına inmesi, reel faizlerin %5'e düşmesi, kamu borçlanmasının uzun vadeli ve milli gelirin %60 civarında olması ve devlet bütçesinin açık vermemesi ana hedeflerimiz olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kadar sıkıntılı bir sürece, yalnızca ekonominin içinde bulunduğu darboğazı aşmak için değil, uzun zamandan beri konuşulan ve Türkiye'yi dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına sokacak bir değişimi başlatmak için katlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan, adaylık süreci, TÜSİAD'ın da uzun zamandan beri dile getirdiği, demokratik standartların yerleşmesi yolundaki adımların atılmasında itici güç olacaktır. Devletin asli görevlerine çekildiği, insan hakları ve demokrasinin hakim olduğu bir hukuk devleti, çağdaş, bağımsız bir yargı sistemi, tüm kurum ve kademelerinde demokratik bir siyasal yapı ve temsilde adalet ve yönetimde istikrarı birlikte sağlayabilen bir seçim sistemi, 21. yüzyılda Türkiye'nin önünü açacak ve hakettiğimiz çağdaş yaşam biçiminin oluşmasına katkıda bulunacak düzenlemeler olacaktır.

Bir diğer deyişle, Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğinin ekonomik ve siyasi kriterlerini yerine getirmek için çalışırken, reform sürecini hızlandırarak kendi ekonomik ve siyasal istikrarını sağlayacak, rekabet gücünü artırarak Avrupa'nın ekonomik gücüne entegre olacaktır.

Görülüyor ki, Avrupa Birliği üyeliği, çerçevesi doğru çizildiği ve hedefler doğru tayin edildiği takdirde, tüm toplumu ortak bir paydada buluşturacak özellikler taşımaktadır.

Bu payda, yaklaşmakta olduğumuz yeni binyılda Türkiye'ye yeni bir gelecek çizerek, "gelişmekte olan ülke" statüsünden kurtulmak ve tüm toplumun refah ve mutluluğunu sağlayacak bir çözüme doğru gitmektir.

Spot: UNICE, Türkiye'nin adaylık statüsünü destekliyor

Spot: Türkiye ekonomik ve siyasal açıdan kendini disiplin altına almalı




ERKUT YÜCAO/LU: "FINANCIAL FORUM - THE HELSINKI SUMMIT LEAVING BEHIND THE DEVELOPING COUNTRY STATUS"
Today Turkey finds itself on the threshold of a new period in its relations with Europe. According to the report of the European Commission, Turkey will be announced as a full membership candidate of the EU at the Helsinki Summit to be held on 11-12 December, provided that Greece does not change its positİon. After this date, a new and very challenging process will begin for Turkey.

In 1999, TÜSİAD (Association of Turkish Industrialists and Businessmen) made constructive efforts for the acceptance of Turkey's candidacy. At the Cologne Summit, Germany supported Turkey's candidacy for the first time. Further support was given by Italian, French, Danish, Dutch, Belgian and Greek federations, who emphasized Turkey's improving economic power and its important role within Eurasia and the Balkans. EU candidacy will improve Turkey's international prestige, and accelerate its political and economic modernization process. Since Turkey aims to be a full member, it will have to act in accordance with the Copenhagen criteria and establish economic, as well as political self-discipline. Achieving full membership will take at least ten years. The difficulties of this challenging period should be encountered, not only for overcoming economic problems, but also for activating the changes that will place Turkey among the developed countries of the world.

While striving for economic and political stability, Turkey will become more competitive, its reform process will be accelerated, and the country will be equipped with the motivation to establish democratic standards. Within this context, Turkey will enter the new millenium with the hope of becoming a developed country and increasing the prosperity and happiness of its people.



MEDYATEXT
Elegans'a mail