Elegans Logo

Av. AYSUN KILIÇASLAN
Tercih, Terör ve İrtica Girdabında Bir Büyük Şaşkınlık



Türkiye'de değişim rüzgarları esiyor. Komşularımızla ilişkilerimizde, ekonomimizde, sanayimizde güzel gelişmeler yaşanıyor. Türkiye, Soğuk Savaş sonrası yıldızı yeniden parlayan ülke oldu. Bizi yolumuzdan tek alıkoyan tehcir safsataları, terör ve irtica yuvaları ile bunların karşısındaki şaşkın siyasetçiler.

Türkiye'ye karşı terör, ciddi anlamda 1968'de ASALA ile başladı ve 32 yıldır dönem dönem isim değiştirdi. En büyük kaybımızı ise PKK teröründe yaşadık. Sonunda Hizbullah'la korku filmine dönüşen terör; ne yazık ki bazı kesimlerden hala sempati toplayabiliyor.

Siyasi iktidarların "Beli kırıldı, çökerttik, yok ettik" demesine rağmen, can yakmayı sürdüren terörü, ciddi önlemler almak suretiyle minimum düzeye indirmek mümkün. Ama tabii, öncelikle siyasilerimizin şaşkınlıklarını üzerlerinden atıp harekete geçmeleri gerek. Yoksa toplu mezarları, işkence kasetlerini, derin devlet ilişkilerini görüp sadece şaşırmak, seçmenler için normal, seçilmişler için lüks olur. Önümüzdeki yıllarda mutlaka yeni terör olaylarıyla karşılaşacağız. Ama bunu böylece kabul edip terörün en önemli sebepleri olan dış desteklerin ve kışkırtmaların önünü almazsak; etnik ve dini konulardaki ayrılıkçı yaklaşımları çözmezsek; ekonomik, sosyal, eğitim ve demokrasi alanlarında gelişmiş ülkeler seviyesini yakalayamazsak her seferinde başa döneriz.

Bu konularda ufku geniş, bilgi birikimi yeterli kararlı ve inançlı, teknolojiye hakim, iletişimi ve reklamasyonu güçlü kadrolara ihtiyacımız var.
Türkiye'nin bir terör ülkesi, irtica yuvası, istikrarsız bir devlet olarak tanınması sadece dış mihrakların işi olamaz. Tabii ki bu imajın doğmasında, artık sokaktaki simitçinin bile bildiği oyunlar tezgahlanmakta, anti propagandalar yapılmakta. Öyleyse bize düşen, bu tür olayların dünyanın her yanında yaşanabileceğini kabul edip devlet ve millet olarak olaya reklamcı gözüyle bakmak

Bakın son dönemde iki tane uluslararası reklam dikkatimi çekiyor. Bu reklamların uluslararası olmalarının yanısıra, Türkiye'yi doğrudan ilgilendiriyor olması da önemli.

Birincisi artık temcit pilavına dönen Ermeni tehciri. 1915'te 1.Dünya Savaşı'nın en kızgın günlerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Rusya'ya karşı ölüm kalım savaşı veren Osmanlı ‹mparatorluğu Ordusu'nu, sırtından vuran Ermeni komitacılar nedeniyle (Van, Bitlis, Maraş ve Adana'da Ermeni isyanları) çıkarılan özel bir kanun, düşman kuvvetleriyle işbirliği yapan, devlete isyan edenlerin sürgününü gündeme getiriyor. Kanunun uygulanmasında ortaya çıkan hatalar, sanki dün olmuş ve Türkiye Cumhuriyeti bundan sorumluymuş gibi gündemde tutulmaya çalışılıyor. Kaldı ki Osmanlı'nın haklılığı burada tartışılmaz. Her devlet böyle bir durumda böyle bir kanun çıkarır ve uygulardı.

Nasıl ki Türkler arkadan vurma konusunda tüm Ermeniler'i suçlamıyorsa, Ermeniler de artık etnik bezirganların oyununa gelmemeli. Bu konuda Fransızlar'a bir şey demiyorum, saray alışkanlığı olarak fitne/fücuru seviyorlar. ikinci büyük reklam, İran'daki Parlamento Seçimi, reformistlerin büyük zaferi.
Çanak anten, müzik ve moda sevdasına bağlanan seçim sonuçları, bence al gülüm ver gülüm.
HATEMİ'ye bakıyorsunuz, 1979 yılında Ayetullah HUMEYNİ'nin ekibinde, devrimi gerçekleştiren kadronun içindeydi.
1997'deki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra "sisteme karşı bir tepki olarak değil, aksine sistemi yasallaştırmak üzere seçildiğini" söyleyen ve şimdi reformistlerin meşalesi olan HATEMİ, gerçekten devrimi yaptıklarından beri değişti miş Yoksa hala kafa aynı "molla kafası", sadece sarık mı değiştiş
Bence ‹ran Devrim Muhafızları Konseyi, ki 12 molladan oluşur, aşırı baskılar ve özgürlüklerin kısıtlanması nedeniyle, bir muhalif grupla uğraşıp, karşı devrimle iktidarı kaybetmektense, kendi muhalefetlerini kendileri yapıyorlar. Hatta bunu tezgahlayanın ordu ile adalet mekanizmasından sorumlu Ayetullah HAMANEY olduğu inancındayım. Buna rağmen tüm dünya nefesini tutmuş güya yasal bir platforma oturan, güya demokrasiye inanan bir ‹slam Cumhuriyeti'ni, globalleşmeye katılmak isteyen bir İran'ı izliyor.

İşte bu iki reklam örneği, olmayan bir şeyi "varmış" gibi gösteren örnekler. Oysa Türkiye, bugün Orta Asya'ya, Ortadoğu'ya hakim konumuyla, AB ve ABD ile geliştirdiği ilişkileriyle çoktan reklam yıldızı olmayı haketti. Yeter ki tehcir, terör ve irtica girdabında şaşırıp boğulmasın !


MEDYATEXT
Elegans'a mail