Elegans Logo

Dr. CAN FUAT GÜRLESEL
Enflasyon Düşerken Ekonomi Canlanacak mı?



Türkiye ekonomisinin kısa vadeli sorunları ile orta-uzun vadeli potansiyeli son 10 yıldır örtüşmemektedir. 1980-1989 yılları arasında piyasa ekonomisi ve dışa açılma ile önemli bir değişim süreci yaşayan ekonomi, 1989-1993 yılları arasında kamu kesimi ağırlığının arttığı içe dönük bir yapıya yöneldi. 1994 yılından bu yana ise, siyasi istikrarsızlığın da etkisi ile ekonomi, inişli-çıkışlı trendini sürdürüyor.


3 yıllık enflasyonla mücadele programının temel hedefi enflasyon oranlarının program sonunda tek haneli rakamlara indirilmesi olarak belirlendi. Programın uygulanma sürecinde reel kesimin bir diğer beklentisi ise son 1.5 yıldır daralan ekonominin tekrar genişleme sürecine girmesi, yani ekonomik büyüme ve canlanmadır.
Programın enflasyonla mücadele hedefi ile reel kesimin ekonomik canlanma beklentisi arasında bir paradoks olduğu açıktır. Bu, iktisat teorisinde enflasyon - ekonomik büyüme ilişkisi olarak da tartışılmaktadır. Özellikle dışa açık ekonomilerde yukarıdaki ilişki ekonominin genel dengesine bağlı olarak farklılaşmaktadır.
Türkiye hızlı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi hedeflemektedir. Ekonominin genel dengesi içinde yurtiçi tasarrufların yüksek, talebin ise dış kaynaklı olması halinde hızlı ekonomik büyüme, (ihracata dayalı) enflasyon yaratılmadan sağlanabilir. Ancak son yirmi yıldır Türkiye, yurtiçi tasarrufların düşük, iç talebin yüksek, tasarruf açıklarının (kamu kesimi açıkları dahil) yurtdışı tasarruflar (dış borçlanma, özel-kamu) ile finanse edildiği bir ekonomik genel denge içinde parasal genişleme ile de desteklenen bir ekonomik büyümeyi gerçekleştirdi. Ancak bu ekonomik büyüme hem enflasyon yarattı hem de istikrarlı ve sürdürülebilir olmadı. Yurtiçi tasarruf oranı ve tüketim eğilimi değişmeden yurtdışı kaynak girişinin artması, ekonomik büyümeyi hızlandırdı. Nitekim her yıl ortalama 8-10 milyar dolar kaynak girişinin olduğu 1995-1996-1997 yıllarında Türkiye ortalaması % 8 büyüdü. Ancak Türkiye bu dönemde kazandığından (ürettiğinden) çok harcadığı için (aradaki farkı yukarıdaki sermaye girişi finanse etti) enflasyonist süreç devam etti. Reel kesim bu süreç içinde ekonomik canlılığın (yabancı kaynaklı finanse edilen ve enflasyonist) yanılgısı içine düştü.

Yurtiçi tasarruf oranı ve tüketim eğilimi değişmeden yurtdışına kaynak çıkışı olması halinde ise ekonomi süratle daralma ve küçülme sürecine giriyor. 1994 krizi ve 1998 Ağustos ayında Rusya krizi sonrası yaşanan dönem bu sürecin en önemli iki örneği. Tasarruf açığını kamu kesimi yarattığı için, yabancı kaynakların yurtdışına çıkması halinde kamu kesimi faizleri artırıp özel kesimi daha çok tasarruf yapmaya itiyor. Yurtdışına çıkan kaynakları özel kesimin ilave tasarrufları ile ikame ediyor. Ancak aynı oranda da ekonomide tüketim kısıldığı için ekonomi süratle küçülme dönemine giriyor. 1998 Eylül ayından bu yana 6 çeyrek dönemdir ekonomi belirtilen nedenlerden dolayı küçüldü. Bu ilişkiler çerçevesinde 3 yıllık enflasyonla mücadele programı sürecinde ekonomik büyüme ve canlanma ile ilgili açıklanan hedefler tartışmaya açıktır. Enflasyonla mücadele programının kullandığı parasal, mali ve yapısal reform araçları ekonomik büyümeyi yakından etkileyecektir.
2000 yılı uygulama programına ve hedeflerine göre ekonomik büyüme yüzde 3-4 aralığında gerçekleşecektir. Ekonomik büyümenin motoru dış talep değil (ihracat) iç talep olacaktır. ‹ç talep ise 2000 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren canlanmaya başlayacaktır. 2000 yılı içinde özel kesimin tüketime yönlendirebileceği kaynakların bir bölümü ilave ve yeni vergi düzenlemeleri ile kamu kesimine aktarılmaktadır.

7.6 milyar dolarlık özelleştirme hedefi çerçevesinde yabancıların olmaması halinde aynı miktarda kaynak yine özel kesimden kamu kesimine aktarılacaktır. Ücret artışlarındaki sınırlamalar satın alma gücünü yılın ilk yarısında azaltacaktır ve bu da iç talebi olumsuz etkileyecektir. Bankacılık sistemi ve mali kesimin gerek enflasyonist dönemde bozulan mali yapısını iyileştirmesi, gerekse enflasyonsuz ve gerçek bankacılık işlemlerine dayalı rekabet sürecine uyumu 2000 yılında kaynak aktarımı sürecini etkileyecektir ve bu da ekonomik canlanmayı erteleyecektir. 2000 yılında tüketimi canlandıracak iki unsur; yurtdışı sermaye girişi ile faiz getirilerinin tüketim harcamalarına çevrilmesidir. 2000 yılında 12-13 milyar dolar yurtdışı net kaynak girişi beklenmektedir. Bu miktarın 7-8 milyar doları doğrudan kamu kesimine aktarılacaktır.
Geri kalanı ise (bankaların borçlanması ve portföy ve doğrudan yatırımlar) tüketimi olumlu etkileyecek türde sermaye girişleri olacaktır. Bu nedenle 2000 yılında net sermaye girişinin ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkisi kısıtlı olacaktır. Ekonomide iç talebi etkileyecek en önemli unsur bir buçuk yıldır ertelenen tüketim harcamaları nedeniyle biriken tasarrufların tekrar tüketime dönmesi olacaktır.
Ancak bunun için de tasarruf sahibinin programın başarı şansını test etmesi gerekecektir ki, muhtemelen bu 2000 yılının ilk 6 ayıdır. Bu nedenle ekonomik canlanma iç talebe bağlı olarak üçüncü çeyrekten itibaren başlayacaktır. Tüketime yönelecek tasarruf sahibinin yapısı ve tasarruf büyüklükleri de mal tercihlerini, dolayısıyla ekonomik canlanmanın motoru olacak sektörleri belirleyecektir.

Dr. CAN FUAT GÜRLESEL: "WITH THE INFLATION GOING DOWN, IS THE ECONOMY TO BECOME MORE ACTIVEş
While the three-year program to fight against inflation tries to reduce inflation to single digits, there is a parallel expectation of economic activity and growth. Indeed, Turkey aims at a rapid and sustainable economic growth. In cases where domestic savings are high and demand comes from abroad (export-based growth), rapid economic growth can be ensured without creating inflation. However, during the last two decades, Turkey has seen a growth involving inflation and with no stable and sustainable impact. With some amount of foreign resources finding their way into Turkey, an increase in the economic activity disguised the fact that the country's expenditures were more than the production.

According to the new program to fight against inflation, economic growth will be in the range of 3-4% in 2000 with the driving force of the growth being domestic demand rather than foreign demand (exports). Meanwhile, limited wage increases will cause the spending power to drop which will have an adverse effect on domestic demand. Moreover, real economic growth will be rather limited until late 2000 for it will take time for the banking system and the financial sector to rehabilitate themselves following a long term of inflation and be ready for real competition in a rather low inflation environment. Last but not least, the accumulated savings will translate into consumption which will lead to economic growth, but again, this will take place after the first half of 2000 as the new program will have to be tested first to gain popular confidence.



MEDYATEXT
Elegans'a mail