Elegans Logo

KEMAL KÖPRÜLÜ ARI HAREKETİ Genel Koordinatörü
Türkiye'nin 21. Yüzyıl Vizyonu Ve Uluslararası Kurumlardaki Rolü



20. yüzyıl uluslararası ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel etkileşimin en şiddetli yaşandığı yüzyıl olmuştur.
Küreselleşme sonucu yine aynı yüzyılda uluslar-arası örgütler ve kurumlar önem kazanmıştır. Bu kurumlar özellikle 2. Dünya savaşının ardından iki kutuplu dünyanın yeni düzeni içinde doğmuş ve kurumların etkinliği artmıştır.

Uluslararası kurumlar BM gibi siyasi, NATO, Varşova Paktı, AGİT gibi askeri-güvenlik, IMF, Dünya Bankası, GATT, WTO gibi ekonomik, mali ve ticari alanlardaki uluslar-arası kurumlar ile AB gibi bölgesel işbirliği birlikleri şeklinde kurulmuş ve gelişmiştir. Türkiye 1945 yılından itibaren uluslararası alanda dönemin Batı kampı içinde yer alma kararının ardından bu kampın hemen hemen tüm uluslararası kurumlarında kurucu üye veya üye olarak yer almıştır. Yeni bir yüzyıla girdiğimiz şu dönemde dünyanın düzeni ve geleceğe dönük beklentiler bu kurumların oluştuğu 1940'lı ve 50'li yılların şartlarından oldukça farklıdır. Bu farklılaşma 1980'li yılların başından itibaren artmış ve 1989 yılında Doğu Bloku'nun yıkılıp tek kutuplu bir dünya düzenine geçilmesi ile birlikte hızlanmıştır. Farklılaşmanın tek sebebi sadece bu gelişme değildir. Küreselleşme olarak adlandırılan tüm ülkeler ve pazarlar arasındaki hızlı bütünleşme ve bu bütünleşmeye olanak veren iletişim, haberleşme ve bilgi işlem teknolojisindeki hızlı gelişmeler, giderek daha çok ülkenin demokratik yönetim biçimine yönelmesi, demokrasi ve insan hakları unsurlarının belirleyiciliğinin artması, piyasa ekonomisinin artan sayıda ülke tarafından benimsenmesi diğer unsurlardır. Bu unsurların tamamı uluslararası alanda değerler yakınlaşmasını da kuvvetlendirmektedir. Son yirmi yılda yukarıda sayılan ögeleri içeren yeni dünya düzeni içinde uluslararası kurumların varlıkları ve işlevleri de sorgulanmaya başlanmış ve tüm kurumların yeni dünya düzeninin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılanması talepleri artmıştır. 1940'lar sonrası dünya düzenini yönetmek üzere bu uluslararası kurumların aynı yapı içinde 21. yüzyılın dünya düzenini ve değerleri yönetmesi mümkün değildir.

Bu anlamda uluslararası kurumların tamamında yeniden yapılanma gündemdedir. Bu süreçte Türkiye de 21. yüzyıla ait yeni vizyonu ile üyesi olduğu uluslar-arası kurumlarda önceki dönemlere kıyasla daha önemli görevler ve işlevler üstlenecektir. Türkiye açısından bu süreç yeni dünya düzeninin dinamikleri ve ihtiyaçlarını iyi algılamak, Türkiye'nin yeni dönem vizyonunu ortaya koymak ve her ikisine bağlı olarak uluslararası kurumlarda daha aktif ve belirleyici görevler ve roller üstlenmek olarak planlanmalıdır. Türkiye ayrıca bölgesinde oluşturmaya çalıştığı işbirliği örgütlerine de aynı süreçte ağırlık vermelidir.

Bu noktada özellikle Türkiye'nin yeni dönem vizyonunun belirlenmesi gerekmektedir. Türkiye'nin vizyonu bölgesel bir merkez ve lider ülke olmalıdır. Türkiye 21. yüzyılın yükselen üç değeri; piyasa ekonomisi, demokrasi ve dış dünya ile bütünleşme konusunda bölgesindeki ülkeler arasında önemli bir birikime ve tecrübeye sahip bulunmaktadır. Ancak bu değerlerin evrensel kıyaslamasında Türkiye'nin eksikleri vardır. Türkiye Avrupa Birliği'ne tam üyelik adaylığı ile bu değerler konusunda evrensel noktaya ulaşma taahhüdü altına girmiştir. Bu esasında bir taahhüt olarak değil Türkiye'nin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma arzusu olarak görülmelidir. Bu açıdan AB'ye tam üyelik Türkiye'nin bölgesinde bir merkez ve lider ülke olmasına alternatif veya engel oluşturmamaktadır. Türkiye aynı süreç içinde bu değerleri bölgesindeki ülkelere ihraç ederek bölgenin ekonomik ve siyasi açıdan istikrarını ve bölge ülkelerinin dünya ile bütünleşmesini sağlama rolünü üstlenmelidir.

Aynı zamanda Türkiye bölgenin gelenek ve görenekleri, kültürel yapısı, inanç ve manevi değerleri, yaşam ve düşünce tarzı gibi Batı ile olan farklılıkları arasında da bir sentez ve çatışmaları önleyecek aracı ülke konumunda olmalıdır. Aynı özellikleri ile Türkiye çağdaş değerleri bünyesinde rahatlıkla özümseyebilmektedir. Bu aracı rol ile Türkiye Batı'nın uygarlıklar arası çatışma korkusunu da azaltacaktır. Türkiye, bölgesinde ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik açısından istikrarın temel belirleyicisidir. Bu belirleyicilik de Türkiye'ye bölgesel bir merkez ülke olma olanağını sunmaktadır.

Bölgesel Güvenlik ve işbirliği Örgütü AGİT'in çerçevesinde güvenlik ve askeri alanda yeni rolünü önemli ölçüde almıştır. G-20 oluşumu üyeliği ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında önümüzdeki dönemin liberal ekonomik düzeni, şeffaflık ve bilgi akışı ile ilişkilerin denetimi konusunda yeni yapı oluşturulmaktadır. Türkiye bu organizasyon içinde önemli bir rol oynamalıdır. Türkiye AB'ye tam üyelik halinde AB'nin 13 üyelik genişlemesi sonrasında uygulamaya koymayı hedeflediği yeni kurumsal ve idari yapı içindeki mevcut yerini şimdiden görmelidir. Türkiye açısından en önemlisi ise bölgesel anlamda ekonomik ve ticari birliklerin yeniden canlandırılması ve etkinleştirilmesidir. Uluslararası kurumların bölgeye katkısı daha çok güvenlik ve Batı'nın ihtiyaç duyduğu kaynakların çıkarılması ve ulaştırılması üzerine odaklanmıştır. Türkiye'nin esas hedefi ise bölgedeki güvenlik ve istikrarın sağlanmasının ardından bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari istikrarın geliştirilmesidir. KEI, ECO, MENA ve Balkan ‹stikrar Paktı bu kuruluşların başında gelmektedir.

Bölgede orta vadede ekonomik refahın arttırılması halinde gelişmişlik farklılıkları ve sosyo-kültürel farklılıkların sıcak çatışmalara dönüşme olasılığı artacaktır.Türkiye 21. yüzyıl için çizeceği bölgesel merkez ülke olma vizyonu çerçevesinde uluslararası kurumlar ve kendi liderlik edeceği bölgesel kurumlardaki görevlerini ve işlevlerini yeniden tarif etmelidir.

2000'DE DE SARSACAK
Türkiye'nin promosyon tekstili dalındaki tek uluslararası markası WINSHIP ACTIVE WEAR'ın ikinci koleksiyonu hazırlandı. "Executive Line" adını taşıyan ikinci koleksiyon, Avrupa'nın 16 ülkesindeki şirketlerin üst düzey promosyon projelerine yönelik olarak tasarlandı.

‹lk kataloğuyla geniş yankı uyandıran Avrupa'nın Türkiye üretim merkezli promosyon tekstili markası WINSHIP ACTIVE WEAR, şimdi de ikinci kataloğuyla müşterilerine hizmet vermeye hazırlanıyor. Satış hakkına, hepsi IPRAG (International Partnership For Premiums And Gifts) üyesi olan toplam 16 ülkenin temsilci promosyon ajanslarının sahip olduğu ve üretimin Türkiye'de PROMOTEKS tarafından yapıldığı uluslararası tescilli promosyon tekstili markası WINSHIP ACTIVE WEAR, 2000 yılında müşterilerine farklı ve kaliteli ürünlerle merhaba diyor.
Bu grupta ülkemizi yönetim kurulu üyesi sıfatıyla temsil eden TEKPAR'ın ortaklığı ile kurulan PROMOTEKS, 2000 yılında kendine ciddi ihracat hedefleri koymuş bulunuyor.

Üretiminin çoğunluğunu Avrupa'ya ihraç eden ve aylık üretim kapasitesi 150.000 parça olan Promoteks, Winship dışında Pierre Cardin, Azzaro gibi dünyaca ünlü markaların promosyon tekstili imalatı ile Avrupa'daki prestijini her geçen gün sağlamlaştırıyor. Türkiye'de hazırlanarak tüm Avrupa'ya dağıtılan katalogların ikincisi de YUMAK Ajans tarafından hazırlandı. 1999 yılında uluslararası dev markalar WINSHIP'i tercih etti. WINSHIP ACTIVE WEAR'ın bugüne kadar uluslararası düzeyde işbirliği yaptığı firmalar arasında göze çarpanlar şöyle: Shell, Unilever, BP, Mobil, Coca Cola, John Player Special, Fanta, Dunlop, Nivea, Motorola, Turkcell, Telsim, Harley Davidson, Ericsson, Bacardi.
Türkiye'de Winship markalı promosyon tekstilinin satışını üstlenen TEKPAR A.ş., bu yeni kataloğu ile sektörde ilk defa bir uluslararası marka yaratmanın ve Türkiye'yi birleşik bir Avrupa projesinde bir Avrupalı olarak tanıtmanın mutluluğunu bir kez daha yaşıyor.

KEMAL KÖPRÜLÜ: "TURKEY'S VISION IN THE 21st CENTURY AND ITS ROLE IN INTERNATIONAL INSTITUTIONS"
The 20th century witnessed an increase in international interaction among economic, political, military and cultural issues, as well as the growing significance of international organisations and institutions. Since 1945, Turkey has been a founding member or member of many such bodies due to its decision to be a part of the Western world. Globalisation is facilitating the integration of all countries and markets, causing rapid developments in communicaton and data processing technologies, encouraging more countries towards democratic regimes and market economies, and strengthening human rights.

Turkey's vision for the 21st century should be to become a regional center and a leading country. It has significant experience in the three rising values of the new century; market economy, democracy and integration with the world. It should also undertake more significant positions and functions within international institutions. Becoming a more active and dominant player in the international arena will enable Turkey to understand the dynamics and needs of the new world order and to establish its new vision.
Turkey can also become a tool for conflict prevention since it is a synthesis of the different traditions, cultures, beliefs and values of the region and of the West. It is the main determining factor for the economic, social, cultural stability and security of the region.



MEDYATEXT
Elegans'a mail