Elegans Logo

AV. TALAT METE
Demirel'i Seçme Zorunluluğu



Mayıs 2000 ülkemizde önemli bir zaman. Cumhurbaşkanlığı seçimi var. şubat ayından bu yana giderek kızışan ince hesaplar yarışı başladı Ankara'da. Kim cumhurbaşkanı olacak?
- Sayın Süleyman DEMiREL'in süresini uzatalım... - Yeter uzatmayalım...

Bu görünen iki görüşün dışında, aslında bilinmeyen ama siyasi kafalarda gezen birkaç görüş daha var. Ancak siyasetimizde "kurdun puslu havayı sevmesi" ve "balığın bulanık suda avlanması" alışkanlığı bulunduğundan bu görüşler dile getirilmez, tartışılamaz. Hep beklenir "puslu hava" veya "bulanık su".
Elegans'ın 45.sayısında "Tıkanık Siyaset" başlıklı yazımda siyasi partilerimizin yapısını, 46.sayısında da bugünkü parlamentonun yapması gerekenleri anlatmaya çalışmıştım.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken siyasi partilerimizin, özellikle de liderlerinin demokratik yapıları ve anlayışları ortaya çıkmaktadır. işte kafalardaki gizli görüşler burada yatmakta, Kimi lider,
"Kriz olsun, oradan ben sıyrılıp cumhurbaşkanı olayım"
Kimi lider,
"Kriz olsun, dayatıp bizim görüşü Çankaya'ya taşıyalım"
Kimi lider de
"Kriz olsun, kabak hasmın başına patlasın. Aradan ben sıyrılıp tek lider kalayım" düşüncesinde.

Bu arada, bir kısım milletvekili de "liderin ayağı kaysın, ben lider olayım" sevdasında...işte siyasi partilerimizin gerçek düşünceleri, tıkanık siyaset izleme alışkanlıkları...

Siyasetimizin, yeraltı karanlıklarından yeryüzünün güneşine çıkabilmesi için gerekli öncelikli çalışmaları, yeni parlamentomuz oluştuğundan bugüne değin yapabilse idi, mayıs başlarında muhtemelen yaşayacağımız belli olan suni siyasi krizleri düşünmeyecektik. Evet, bu kriz süreçlerinden toplumumuz ağır faturalar ödeyerek geçecek. Bu nedenle diyorum ki, Sayın DEMİREL'in süresi kısa da olsa uzatılmalı ve bu sürede bir kez daha kriz yaşanmayacak demokratik siyasi ortam oluşturulmalıdır.

Çocukluğumdan bu yana (54 yaşındayım) tanıdığım liderler ve çocuklarımın tanıyıp da benim yaşıma geldiklerinde hala tanıyor olacağı liderlerin ülkemiz siyasetinde olmasının ters bir durum olduğu ve sizleri de farkında olmadan kaygıya düşürdüğünü hiç düşündünüz mü?
Yanıtınız evet ise, nedenini de düşününüz.
Devlet başkanının halk tarafından seçildiği ülkelerde, seçim dönemlerinde bizdeki krizlerin yaşandığını, ülkenin sarsıldığını, yaşamın altüst olduğunu hiç gördünüz müş Göremezsiniz. Çünkü oralarda siyasi partilerde lider hegemonyası yoktur. Siyasal düzen halk yararına işler. Demokrasi bizdeki gibi topal değildir.
Bütün yaşadığımız bu aksaklıkların aşılmasının yolu yine de parlamentodan geçer.
Toplumsal uzlaşmayla yapılacak yeni sivil bir anayasa, tüm bu sorunları aşacaktır. O nedenle Sayın DEMiREL'in süresinin kriz yaratılmadan uzatılarak, kazanılacak süreçte ülkemizdeki bu sorunlar çözülmelidir. Mensuplarının dahi şikayetçi olduğu parlamentomuzun yapması gerekli en önemli iş, yeni ve sivil bir anayasa oluşturmaktır. Böylece bu sorunların yaşanmayacağı seçimden sonra, herkesin içine sindireceği ve tartışmayacağı cumhurbaşkanlarının seçilme sürecini başlatabiliriz.

DİN VE DEVLET
Devlet yapısı içersinde, dinin ayrı tutulması, ümmet olmaktan kurtuluşun ilk ayağı. Esasında dinde "idareye ait işler ve ibadete ait işlerin" ayrılmasının özünde din ile devletin içiçeliğini engelleme düşüncesi mevcuttur. Tarih boyunca bunun kavgası yapılmış, halen de yapılmaktadır. Artık baskın davranış din ve devletin ayrılması noktasında birleşmektedir.
Son yapılan iran genel seçimleri sonucu da en açık biçimi ile bunu dünya kamuoyuna göstermiştir. insanları din öğesi ile devlet çatısı altında tutma ve yaşamın tümünü din kurallarına bağlamanın yanlışlığı bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Din, özellikle islam dininde Allah ile fert arasındaki bir bağlantıdır. Dinimizde bu bağlantının içersine, doğrudan ya da dolaylı hiçbir unsurun girmesi mümkün değildir. Buna devlet de dahildir.
Umarız ki, siyaseti din üzerine kurarak insanların manevi dünyasının en kutsal bölümünü allak bullak eden bir kısım siyasetçilerimiz son iran genel seçimlerinden gerekli dersi almışlardır.
Ayrıca, son günlerde ortaya çıkarılan Hizbullah vahşetinin de, din üzerine siyaset yapmanın insanlık adına ne tehlikeli sonuçlar doğurduğunu göstermesi ilginç bir tesadüf mü acabaş Bu neden oluyor dersinizş Aslında çok basit açıklaması var.
Devletin vatandaşlarına gerçek dinlerini istismara açık olmayacak şekilde öğrenebilecekleri ortamı yaratmaması ve de daha önemlisi dini kendi "dilinden" öğretememesi.

BÜYÜ
Türkler'in müslümanlığı kabullerinden önce, şaman dinine inandıklarını hepimiz biliyoruz. şamanizm çok tanrılı, hatta pek çok tanrılı inanıştır. Tabiat olayları dahil herşeyin ayrı bir tanrısı var. Bunun doğal sonucu, bu tanrılarla iletişim kurmak, dilek ve arzuları tanrılara ulaştırmak yolu büyücülükle olmaktadır. Büyücülük şaman inanışından hem kutsal hem de prestijli bir meslek, bir uğraş. Müslümanlığı kabulümüzden sonra bir çok alışkanlık şaman inanışından dinimize geçmiş. Bugün ülkemizin her yerinde bunun izlerini görürüz. Türbelere mum dikme, çaput bağlama, makaradan iplik boşaltma, ay tutulmasında teneke çalma vs. Bu alışkanlıklar gerçek dini bilgilerden yoksul toplumumuzda vatandaşlarımızı bilim yerine, bilinmeyenlerden umutlandırmaya yöneltmektedir. Eğitimli ya da cahil, fakir ya da zengin her sınıftan, kadın ve erkek her cinsten insanımız çözemediği sorunları veya elde etmek istediği sonuçları almak için ilgili yerlere başvurma yerine mistik ve gizemli büyüye yönelmektedir. Bu alan ülkemizde gizli ancak büyük bir ekonomik sektör olmaya başlamıştır. Bir kısım bezirgan sözde dwin adamı bu alanla ilgilenmekte ve alıcının bilgisizliğinden kaynaklanan büyük bir gizli kazanç elde etmektedir. Büyü dilinin Arapça veya Osmanlıca olması yaptıranın yazılanları okuyamaması, olaya ulvi bir hava verip çekiciliğini arttırmaktadır. Zaman zaman Tv'lerde bu olaylarla ilgili ibret verici haberler çıkmasına rağmen rağbetin azalmadığı görülmektedir. Diyanet işlerinin görevi bu konularda da toplumu aydınlatma değil midirş Veya dinimizi Türkçe öğrenebilseydik toplumumuz üzerindeki bu psikolojik sömürü devam eder miydiş

ÖRNEK OLSUN
Sayın Devlet Bahçeli'nin Dikensiz gül bahçesi oluşturma konusundaki duyarlılığı...



MEDYATEXT
Elegans'a mail