Elegans Logo

HAKAN HANLI
AB Uluslararası Hukuk Uzmanı
TÜGİAD ve ELEGANS MAGAZİN Brüksel Temsilcisi
International Law Specialist/Brussels Representative for TÜGİAD and ELEGANS Magazine

Küreselleşme Sürecinde Yolsuzluk Konvansiyonu


Eski çağlardan günümüze kadar mevcut olan yolsuzluk, en yaygın ve kötü ahlaki davranış ve eylem niteliği dolayısıyla, kamu hizmetlerinin objektif ve efektif biçimde yönetimine zarar vermektedir.

Elbette ki, geçen zaman sürecinde, tarihi ve coğrafi koşulların yanında gelenek ve alışkanlıklarda meydana gelen değişimler sonucu, yolsuzluklara karşı ciddi toplumsal duyarlılıklar gösterilmesini beraberinde getirmektedir. şöyle ki, mücadele etmeye yönelik hukuki ve kanuni düzenlemeler, tatmin edici yönde değişmektedir.
Tarihin bazı dönemlerinde, bazı yolsuzluklar hoş görülmüş veya hafif cezalar uygulanmış ve hatta uygulanmamıştır. Avrupa'da ise, özellikle Fransa'da, 1810 tarihli Napolyon Kuralları'nda, toplumsal yaşamda yolsuzluk ile mücadele edebilmek amacıyla, ciddi ve sert cezai yaptırımlar iki tarafa da uygulanmıştır. XIX. yüzyıl modern kamu yönetim sistemi, kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanmasını ; kamu güvenine, dürüstlüğüne ve tarafsızlığına karşı işlenmiş çok ciddi bir saldırı olarak telakki etmiştir.
Bu uzun tarihsel gelişime rağmen, günümüz toplumlarında açık bir şekilde mevcudiyetini koruyan yolsuzluğun, uluslararası topluluk tarafından kabul edilebilecek tek bir tanımını yapmak mümkün değildir. Muhtemel tanımlamalar yapılsa bile, uluslararası topluluğun uzlaşabileceği ortak bir tanım sözkonusu olmamaktadır. Bununla birlikte uluslararası camia, bazı yolsuzluk formlarının tanımlanmasına konsantre olmayı tercih etmektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler-UN yasadışı ödemeler, OECD uluslararası ticari işlerde yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet, Avrupa Birliği -EU Avrupa Topluluğu veya üye devlet görevlisinin dahil olduğu yolsuzluklar, gibi.
Uluslararası topluluk tarafından, her ne kadar üzerinde uzlaşılan ortak bir tanım olmasa bile, en azından herkes politik, sosyal ve ticari işlemlerde yolsuzluklar yapıldığını kabul ediyor gözükmektedir. Bazı işlem ve eylemlerin yolsuzluk olarak değerlendirilirken, kamu vicdanında atfedilen ahlaksızlık derecesi ülkeden ülkeye değişiklik gösterebileceği gibi, ulusal ceza yasalarının ihlali anlamına gelmeyebilir.
Son yıllarda, özellikle 1990'dan itibaren yolsuzluk, ulusal-uluslararası kamuoyunda ve basında çok yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Uluslararası organizasyonlar (BM, Dünya Bankası, OECD, AB ve ABD…) tarafından, yolsuzluk ile mücadele için yeni bir girişim devreye sokulmuştur. Uluslararası yolsuzluk ile mücadele için, 1993 tarihinde yeni bir uluslararası örgüt "Transperency International" adı altında kurulmuştur.
Gelişmiş (Almanya, ‹ngiltere) ve gelişmekte olan (G.Kore, Türkiye) ülkelerde, milli seviyede oluşturulan bu kurum, yolsuzluk ile mücadele konusundaki teklifleri her ülkenin şartlarına göre değerlendirmektedir.
Yolsuzluğa karşı başlatılan mücadelede üç faktör gözden uzak tutulmamalıdır:
o Bir ülkenin gelişmiş veya gelişmekte olması belirleyici olmadığı gibi, bir devletle sınırlandırılacak kültürel bir fenomen değildir.
o Küreselleşme sürecinde, ülkeler arasındaki ticari değişimler, önceki dönemlere nazaran daha çok olduğundan, bir ülkeden diğerine yolsuzluk açısı da aynı oranda büyümektedir. Bu milli ekonomilerin gelişimindeki en büyük handikapı teşkil etmektedir. o Liberal ekonomik sistemin, etik değerler ile desteklenmesi gerekmektedir.

Bir çok ülkenin mevcut politik ve ekonomik rejimine aykırı olsa bile, sanal/yazılı basının manşetlerinde ve hukuki raporlarında işlenilen bu konu, insanlık tarihi boyunca mevcudiyetini korumaktadır. Batı ülkeleri, Orta ve Merkez Avrupa ülkeleri, bu tür yolsuzluk skandalları ile zaman zaman sarsılmışlardır. Bazı ülkeler yolsuzluğu, demokratik kurumların istikrarına, hukukun ilkelerine, insan haklarına, işleyen serbest pazar ekonomisi dolayısı ile ekonomik ve sosyal gelişimine karşı en ciddi tehdit olarak değerlendirmektedir.
Bütün bu veriler gösteriyor ki, hükümetler ve parlamentolar yolsuzluk hususunda çok ciddi tedbirler almalıdırlar. Yolsuzluğun bazı ülkelerde çok konuşulması, bazılarında ise pek konu edilmeyişi belirleyici bir unsur değildir. Çünkü, hiçbir hükümet ve yönetim sistemi yolsuzluktan muaf değildir. Her halukarda, yolsuzluk kabul edilebilir bir suçlu davranış niteliğine haiz olmamalı ve ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Bir devletin varlığını koruyabilmesi, yolsuzluğa karşı alacağı tedbirlere bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne üye ülke Adalet Bakanları'nca, demokrasi, hukukun ilkeleri ve insan haklarına karşı ciddi tehdit oluşturan yolsuzluk konusu; 1994 tarihli XIX. Konferans'ta Valetta'da değerlendirilmiş ve "Multidisciplinary Group on Corruption" (GMC) oluşturulmuştur. 1996 yılında bu alandaki "Eylem Programı"nı kabul edip, Kasım 1998'de Bakanlar Komitesi tarafından Yolsuzluk Konvansiyonu kabul edilmiş ve bu tarihten itibaren üye ülkelerin imzalarına açılmıştır. GMC'ye de 31 Aralık 2000'den önce hayata geçirme talimatı vermiştir.

Yolsuzlukla mücadele konvansiyonu geniş bir alanı kapsamakla birlikte, mevcut hukuki enstrümanlar ile desteklenmiştir. şöyle ki; yerli ve yabancı kamu görevlilerinin/parlamenterlerin aktif/pasif rüşvet kabul etmesi, özel sektörde aktif/pasif rüşvet, kara-para aklama operasyonları, sahte muhasebe belgeleri, zimmet, irtikap, siyasi-hizmet-adam kayırmacılığı (iltimas, akraba/nepotizm, eş-dost/kronizm), kamu sırlarını sızdırma, alturizm, vs…

Avrupa Konseyi tarafından onay ve imzaya sunulan 173 no'lu "Criminal Law Convention on Corruption" Belçika, Almanya, Fransa, ‹talya, ‹sveç, Lüksemburg yanında, Arnavutluk, Kıbrıs, Rusya, Çek Cumhuriyetleri, vd. tarafından imzalanmıştır. Türkiye'nin de bu konvansiyonu imzalayarak hayata geçirmesi, temiz toplum eylem planı teşkil edecektir.

Yolsuzluk ile mücadele için gerekli enstrümanlar:
- Devleti yönetenlerin güç ve yetkilerinin sınırlandırılması,
- Hantal devlet yapısının yol açtığı, siyasal ve ekonomik yozlaşmaların giderilmesi,
- Yönetimde açıklık ve sorumluluğun sağlanması,
- Yönetsel yasaların karmaşıklığının ve çokluğunun azaltılması,
- Yolsuzlukla mücadele yasasının yürürlüğe konması ve cezai müeyyidelerin caydırıcı olması,
- Kamu Denetçisi kurumunun hayata geçirilmesi,
- Uzlaşma ortamı yaratılması ve etik değerler konusunda duyarlılığın artırılması,

Joseph ADDISON şöyle der; "Dünyanın bütün medeni milletleri, temel ahlak ilkeleri üzerinde anlaşabilirler".

HAKAN HANLI: "CORRUPTION CONVENTION WITHIN THE PROCESS OF GLOBALISATION"
Corruption prevents an objective and effective administration of public services. We have been observing a significant change as regards the methods developed to fight corruption. Modern public administration considers the abuse of authority by public servants an attack against public trust, honesty and impartiality.
The international community now focuses on having a single definition of certain forms of corruption. International organisations such as the UN, the World Bank and the OECD have introduced new initiatives regarding the fight against corruption. Three factors are important in this respect:

1- Corruption is independent of a nations's level of development. It is also not a cultural phenomenon limited to a certain state.
2- The growing rate of commercial exchange between countries also has an effect.
3- The liberal economic system has to be backed by ethical values.
Some countries consider corruption as the most significant threat against the stability of democratic institutions, human rights, the liberal market economy and economic and social development.
Instruments necessary for fighting corruption, as quoted in various European documents, are briefly as follows:
- Limitation of powers and good governance,
- Removal of unnecessary government institutions through privatisation,
- Transparency and responsibility,
- Effecting deterring sanctions against corruption,
- Activation of the ombudsmen system,
- Creating an environment of reconciliation and increasing sensitivity towards ethical values.


MEDYATEXT
Elegans'a mail