Elegans Logo

ŞENES ERZİK
UEFA Asbaşkanı ve FIFA İcra Kurulu Üyesi
UEFA Vice President and Member of the FIFA Executive Board

Türkiye'nin Menfaatlerini Korumamdan Daha Doğal Birşey Olmaz.


UEFA Asbaşkanı, Hakem Komitesi Başkanı, Kupa Müsabakaları Komitesi Başkanı, Finans Komitesi Başkan Yardımcısı ve FIFA İcra Kurulu Üyesi, Dünya Kupası Organizasyon Komitesi Üyesi, Olimpik Futbol Komitesi Üyesi, Finans Komitesi Üyesi gibi birçok ünvana sahip şenes ERZİK ile UEFA ve FIFA üzerine söyleştik.

Futbol ile ilgili hayatınızı ve Federasyon'a girişinizi bize kısaca anlatırmısınızş
Denizde boğulan biri varmış, halk toplanmış. Kimse cesaret edemezken birisi pantolon ve gömlekle atlamış, adamı çıkarmış kahraman gibi omuzlarda. Adam dönmüş demiş ki; beni kim ittiş
Benim öyküm de kısmen buna benziyor. Türkçe´deki güzel deyimlerden biri de "Kendim ettim kendim buldum"dur. Aslında hiç böyle yola çıkmadım.
Galatasaray Genç Takımın´da futbol oynadım. Robert College hayatım da futbolla geçti.
Aslında doğuştan FB´lilik var ama FB takımına değil, GS Genç Takımı´na girdim.
FB Kulübü'nde 2 yıl yöneticilik yaptım ve Genel Sekreter oldum. Belli bir süre devam ettim. Sonra da yine böyle bir ilke, prensip anlaşmazlığı yüzünden Başkanımız Faruk ILGAZ´a özürlerimi bildirip, - hala unutmadım, 1977 yılında - " Kısa, orta, uzun planları yok mu kulübünş Ben de profesyonel yöneticiyim. Bütün bunlara alışmışım, dolayısıyla ayrılmak zorundayım, bir şey yapamayacağıma inanıyorum" dedim. O zaman haftanın belirli günleri futbola devam ediyordum. Hayatımda ilk defa ayağımı kırdım.
Başkanımız "Sana izin verelim, bu sene çok talihsiz bir senen geçiyor" dedi.
O zaman ki hoca, amatör takımla şampiyon olmak istiyordu.
Ben "böyle şey olmaz, mümkün değil, ilk-okul öğrencisi de değilim Sayın Başkanım, ben ayrılıyorum" dedim. Sonra Hasan Polat Federasyonu´nda Dış İlişkilere teklif aldım. İnanmayacaksınız ama Ali şEN teklif etti bana. Böylece Futbol Federasyonu'na ilk adımımı "Dış İlişkiler" de attım.
Sonra bir dönem Yönetim Kurulu Üyeliği ve bir dönem As Başkanlık yaptım.
Turgut ÖZAL, 1989 yılında Futbol Federasyonu Başkanlığı´nı teklif etti. İki yıllık bir yasa hazırlanmıştı, ben bunu kabul edemem dedim. Çünkü batılı ülkelere bakıyorum. Eğer gerçekten bir devrim yapılacaksa, bir kurumsal yapı ortaya çıkacaksa -ki şarttı-, Türk futbolunun gelecekte iyi yönetilmesi için bunu şart koştum ve 2813 sayılı yasayla futbolda demokrasi uygulanmaya başladı. İdari, mali, ekonomik özerklik uygulanmaya başladı. Ben de ilk kez seçildim. Sonra bildiğiniz gibi bir kez daha seçildim. Son atanan Federasyon Başkanıyım, ilk seçilen Federasyon Başkanıyım. İlginç rastlantılar var yaşantımda.

- Uluslararası görev üstlenmenizden dolayı, zaman zaman ağır eleştiriler de alıyorsunuz. Türkiye´nin, çeşitli etkinliklerde haksızlık yapıldığına inandığı, bazı kararlar da alınıyor. Ve o zaman herkes şenes ERZİK orada, nasıl oluyor da Türkiye´nin hakları korunmuyorş diyor.
UEFA´da As Başkan, FIFA´da İcra Kurulu Üyesi olmak nasıl bir şeyş Orada Türkiye adına neler yapabilirsiniz, neler yapamazsınızş

En canlı, en taze örnek olan Leeds United - GS olayıyla başlayalım. Herhalde daha kolay anlatırım derdimi.
Öncelikle, ben UEFA´nın Hakem Komitesi Başkanı değilim. Dolayısıyla, özellikle FIFA Hakem Komitesi Başkanı olduğum andan itibaren benim gidip, bizim falanca takımımızın hakemi kimdir diye sormam, takdir edersiniz ki çeşitli spekülasyonlara yol açma bakımından bizim zararımıza olur. Yani UEFA dediğimiz bir kurum ama, içinde çeşitli değerlerde insanlar çalışıyor. Herkesi garanti edemezsiniz ki, bu olayı bir taraflara yansıtacak mı, yansıtmayacak mı. Dolayısıyla dikkatli olmak lazım. Orada da bir politika var. Aklıma ister istemez 98 yılı Dublin´de üçüncü 4 yıl için adaylığımı koyduğum süreç geliyor. 6 görev için 13 aday vardı. Ben de kazandım, 6 kişiden biri oldum. Belli bir UEFA ülkesinin 40 oyla, en çok oyu aldım. 3. Dönem, yani 8 yıllık hizmetten sonra olduğu için demek ki bütün ülkeler bana, performansıma, tarafsızlığıma ve diğer netice alıcı faktörlere güveniyorlar ki oy verdiler diye düşünüyorum.
şimdi, böyle haklı bir imkanı elde etmiş bir insan olarak, tabii ben Türk´üm. Elbette ki Türkiye´nin menfaatlerini korumamdan daha doğal bir şey olamaz. Ama, herşeyin içine girip, her an Türkiye, başka bir şey yok diyebilmem mümkün değil. Ve haklı olduğumuz sürece, haklı olduğumuz konularda ancak temaslar yapabilirim, orda mücadele edebilirim. Örneğin, ben hayatımda ilk defa UEFA´nın aldığı bir karara karşı çıktım. Oraya seyircinin gitmemesi yanlış, dedim. Benim komitem aldı kararı. Tabi ki ben taraf olduğum için katılamadım. Ama bu demek değil ki, orada arkadaşlarımla daha evvel konuşmadım, konuştum. Senin önerin neydi derseniz, önümde yönetmelikler var. Ben de yanılabilirdim. Bu maçı kimse istemezdi. Avrupa´da hiçbir ülke, böylesi kritik bir maçı, ben evsahipliği yapayım deyip, almak istemezdi. Bir kere bunu bilmek lazım. Tarafsız saha demek çok kolay. Kolay da kime, nereye verecek UEFA. Birinin talep etmesi lazım. Ama madem ki oradaki emniyet güçleri gerekli tedbirleri alamıyorlar, o zaman kendileri alsınlar.

- İstanbul´da iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın ardından, GS seyircisi, daha doğrusu Türk seyircisi maça alınmadı. Peki, olayın bundan sonraki yansımalarının, Türk futboluna, Türk takımlarına vereceği hasar var mış Maddi ceza oldu mu, ya da gelebilir mi ş Ya da bizi başka bir sıkıntıya sokacak UEFA kararları çıkabilir mi ş Dava kapandı mı, daha görüşülecek birşeyler var mı ş

Bu konu da hiçbir ceza gelmez. Verilen Disiplin Kurulu kararları içinde GS´lı taraftarların oraya gitmesi, Emniyet tedbirleri alınamadığı için tehlike teşkil edeceğinden önlendi. Ama karar metninin 2.sayfasında da aynen şöyle diyordu. "Bu maçtan 1 gün evvel olan bu öldürme hadiselerinin GS Kulübü ile uzak yakın hiçbir ilişkisi yoktur". Bu UEFA kararı. Dolayısıyla, bu karar çıktıktan sonra belirtilen süre içinde, Leeds United tarafından hiçbir itiraz gelmediği için, o konudaki dava kapanmıştır. Ama, şu daima açıktır. Maalesef Türkiye´de iki kişi öldü. Ve her ne kadar maçla ilgili olmasa da bütün dünya medyasında, böyle yer aldı. Ve bu maalesef hep böyle gidecek. Bunu bir tek şekilde ortadan kaldırabiliriz. Biz birtakım tedbirleri, kendimizin alabildiğimizi göstermemiz lazım. Bu da bizim elimizde.

- Siz dediniz ki 1977 yılında FB´de bir program yok, giden yok. O halde burada durulmaz. FB´yi o günden bu yana değerlendirirseniz, bir program, sistem oldu mu, olur mu, ümit var mış Önümüzdeki sene için, bir futbol adamı olarak neler düşünüyorsunuz, FB´nin bu günü ve yarını için neler söyleyebilirsinizş
FB yerine ben bütün dünya kulüpleri için konuşayım. UEFA İcra Kurulu, geçen yıl Aralık ayında bir karar aldı. Bizim müsabakalarımıza katılan kulüplere belli bir disiplin getirmek zorundayız. Hangi konulardaş Hukuki, idari, mali ve alt yapı yatırımları olarak. Bu nereden geçecekş Ülke Federasyonlarından geçecek. Ülke Federasyonları bu konuda kararlı olacak, bazı normları dizecek, bunları yerine getirirsen ben seni 1.ligime alırım, getirmezsen almam diyecek. Aynı şeyi de biz, ülke federasyonlarından sonra, belirli bir süreç içinde UEFA müsabakalarına geldiğiniz zaman bunlar yerine getirilmemişse ben seni kabul etmiyorum diyeceğiz. Bu komitenin başkanlığına beni getirdiler. İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere, Almanya var. 5 büyükler dediğimiz, bizim gelirlerimizin %87´sini sağlayan üst düzey ligler var. Dördüncü toplantıyı geçen hafta yaptık. Ve çalışmayı bitirdik. Alt gruplar da verimli çalıştılar. 2002 yılından itibaren, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya dahil bütün ülkelere, bir katalog halinde, bundan sonra neler beklediğimizi, tek tek kulüplerinize empoze edeceksiniz diyeceğiz. Bunda neler varş Mesela, transfer harcamaları, başka kulüplere transfer ödemeleri. Bir şirketin denetlenmesi nasıl yapılıyorsa, aynı şekilde kulüplere belli bir disiplin getirmeye uğraşacağız. Transfer mevzuatı, hukuki koruma, asgari 10.000 kişilik oturmalı, üstü kapalı stadyum. Yani her ülkede, her UEFA müsabakalarında bu kulüpler bu normlara uyacak. Uyamadığı zaman müsabakalara katılamayacak.

- Maçlarda iki hakem kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuzş
Malezya´da, Asya´da kupa maçlarında, İtalya´da sadece kupa maçlarında, ve aşağı yukarı 4 yıldır da Brezilya´da uygulanıyor. İlk bulgular, iki hakemin sahada olmasının oyunun süratine, maçın daha uzun süre oynanmasına büyük katkısı olduğu yönünde. Üçüncü kart sayısında azalma var. İki hakemden daha çok korkuyor futbolcu demek ki. Bundan onu çıkarıyorum. Veya iki hakemin arasında daha doğru kararlar verme imkanı oluyor. Bir tek kuşkumuz var. O da ilk düdüğü kim çalacak. Özellikle, ceza sahası içinde. Orada herkes birbirini bekliyor. Bir tanesi diğerine adeta sen benden daha kıdemlisin sen çal gibi bir bekleme durumuna geçiyor. Brezilya´da çok memnunlar. Yalnız Brezilya bizim uygulamamızın dışında bir uygulama yapıyor. İki yarı sahayı bölüşüyorlar. Bizim ki öyle değil. Her hakem her tarafta. Aralarında iş bölümü yapıyorlar.

- Sürekli başarı sağlayan ve kulüplerin yönetimiyle geçici başarılar sağlayan takımlar arasında, yönetim açısından ne gibi farklar varş Oradaki yöneticiler değişmiyor mu, başarının nedeni neş Liverpool´un ya da Arsenal´in 30 yıldır sürekli başarısının altında ne yatıyorş

Tabi ki yönetime çok bağlı, söylediğiniz gibi. Arsenal´ın başkanı 24 yıldır başkan. 24 yıllık başkan olmanın büyük bir avantajı var. Gelen hocalar da dahil, istikrarı yakalamış o kulübe gelmek için can atılıyor. İkinci faktör, ben Barselona´ya gitmek için can atıyorum. Dünyada en fazla gitmek istediğim stad Barselona. Tribüne çıktığınız zaman - ki 105.000 kişilik stad- 95.000 seyircisi aileleriyle birlikte 3 sezonluk bileti almış. O taraftar 3 sezonluk bileti alırsa zaten başka bir gelire gerek kalmaz. şeref tribününün altına baktığınız zaman aileleri görüyorsunuz, çocuklarıyla. Ellerinde hamburgerleri, kolaları. İçiyorlar, eğleniyorlar, gülüyorlar. Taraftarıyla bu kadar iç içe geçmiş, bütünleşmiş başka kulüp yok dünyada.
Arsenal derseniz, ben herhalde 10 sene evvel gözlemci gittim ilk Arsenal´e. Kulüp müdürü hala aynı. Bayern Münih´in genel sekreter derseniz. Adamı 17 senedir tanıyorum. o da hala görevine devam ediyor. Ve Arsenal´in As Başkanı'nın ailesinin elinde şirketin hisselerinin büyük bir kısmı var. Onların işi de bu. Biz de öyle bir şey yok.

- Sürekli başarı sağlayan kulüpler, antrenör değiştirdikleri zaman tamamen bütün transferleri ve alınacak oyuncuları , yapılacak seçimleri bu teknik direktörlere mi bırakıyorlar, yoksa onların kurulu bir düzenleri var mış

Kurulu bir düzenleri var ama gelen hoca belli koşullarda geliyor hepsine. Transfere karışmayan, kimin alınacağını, kimin satılacağını söylemeyen bir hoca zaten o kulüplerde görev yapamaz ki. Mutlaka hocanın karar vermesi lazım bunlara.

şENES ERZİK: "I AM HERE TO DEFEND TURKEY'S INTERESTS"
-Could you please introduce your self brieflyş
I played football during my high-school years. I was proposed to hold executive posts at Fenerbahçe, where I worked for two years as a manager. Then I was asked to work at the Foreign Relations department of the Turkish Football Federation, chaired at that time by Hasan POLAT. Then late President Turgut ÖZAL asked me to chair the Football Federation in 1989. - At times you are harshly criticised for not defending Turkey's benefits in international arenas. How do you feel about your obligaitons at UEFA and FIFAş
I cannot blindly argue for Turkey's interests. Yet, I keep in touch with authorities whenever necessary. This was the case before the second leg of the UEFA cup semi-final match between Galatasaray and Leeds United. I opposed to UEFA's decision which banned Turkish fans' attendance at the match.
-What do you think about the deaths of two Leeds fans in Istanbulş
The UEFA decided that the event had no connections to Galatasaray. This unfortunate event obviously had a negative impact on Turkey.
The UEFA will ask national federations to introduce certain norms regarding payments, construction of suitable grounds and the like. All these norms are aimed at assuring quality. The employment of two referees in a football game is a recent implementation. It surely has its uses.
- How do teams like Arsenal or Liverpool achieve such continuous successş
It is mainly due to a continuous and professional approach to management. It provides the stability required for success.
They are organised in every aspect.


MEDYATEXT
Elegans'a mail