Elegans Logo

SİYASİ VİZYON
KEMAL KÖPRÜLÜ
ARI HAREKETİ Genel Koordinatörü
ARI MOVEMENT General Coordinatör
TÜRKİYE'DE GELİŞMELER VE SİYASİ İSTİKRAR


Türkiye 21.yüzyıla; kendi adına bir fırsat, bölge ve dünya adına bir görev ile girmektedir. Bu koŞulların değerlendirilmesi konusunda Türkiye'nin önündeki en önemli engel siyasi istikrarsızlıktır. Türkiye, 1980-1989 yılları arasında ekonomik liberalizmi ve dıŞa açılmayı benimsemiŞtir. Yani piyasa ekonomisi ve dıŞ dünya ile bütünleŞmeye yönelmiŞtir. Önemli reformlar gerçekleŞtirilmiŞtir. Ancak bu 10 yıllık değiŞim süreci, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dokuyu önemli ölçüde etkilemiŞtir. KüreselleŞme ve dıŞ etkiler de bu etkileŞim sürecine katılmaktadır. 1989 yılından itibaren Türkiye'de ekonomik ve siyasi istikrar bozulmaya baŞlamıŞtır. Bunun en önemli nedenleri 1980-1990 arasında baŞlanılan değiŞim sürecinin yol açtığı yeni taleplerin anlaŞılamaması ve iç dinamiklerin karŞılanamaması, 1989 yılından sonra tek kutuplu hale gelen yeni dünya düzenindeki dıŞ dinamiklerin iyi tahlil edilememesi, iç ve dıŞ dinamiklerin talep ettiği reformların (ekonomik ve sosyal reformlar, piyasa ekonomisine tam geçiŞ, demokratikleŞme, insan hakları) yerine getirilememesidir. Özellikle siyasi yelpaze içinde bu dönemde iktidarı paylaŞan sağ ve sol merkez partilerin reformları ertelemesi ile ekonomik ve sosyal sorunlar artmıŞ, moral ve ahlak değerlerin yıpranması ile birlikte halkın umudu islam ve milliyetçi motifli partiler olmuŞtur. Bu eğilim Türkiye'de rejim sıkıntısına da yol açmıŞ, bir yandan süren bölücü terör örgütü ile sürdürülen mücadelenin de etkisi ile devletçi ve statükocu zihniyet kuvvetlenmiŞtir. Bu aynı zamanda toplumsal kutuplaŞmaları da artırmıŞtır.

Piyasa ekonomisi, demokrasi, dıŞ dünya ile bütünleŞme değerlerinin tümüne sahip siyasi parti hemen hemen kalmamıŞtır.

Türkiye'nin hem kendi siyasi ekonomik ve sosyal istikrarını sağlaması, hem de bölgesinde yakaladığı bir merkez ülke olma Şansını kullanması öncelikle, siyasal anlamda bir yeniden yapılanmayı, yeni bir siyasi anlayıŞı, siyasi yelpazede merkezi güçlendirecek reformları gerçekleŞtirecek, toplumsal asgari uzlaŞmaları sağlayacak siyasal kurumları ve kadroları gerektirmektedir.

Siyasi değiŞim süreci Türkiye'de yaŞanacaktır. Toplumun ve sivil toplum örgütlerinin siyasi değiŞim talebi giderek artmaktadır. Siyasi yozlaŞma ve kirlenme yine dünyanın diğer ülkelerinde yaŞandığı örneklerinde olduğu gibi toplumda büyük huzursuzluk yaratmaktadır. Yeni siyasi kurumların en önemli yenilikçiliği toplumun geniŞ katılımı ve uzlaŞmalarını önceden sağlayarak iktidara gelmeleri ve iktidarı sivil toplum ile paylaŞmalarıdır. Önemli olan siyasi değiŞim sürecinin Türkiye'nin ve dolayısıyla bölgenin istikrarını bozmayacak Şekilde yönetilmesidir. Demokrasi ve katılımcı demokrasinin geliŞtirilmesi ile siyasi yapıda değiŞim yeni yüzyıla girerken istikrarın anahtarları olacaktır.

Demokrasi ve katılımcı demokrasinin geliŞtirilmesinde en önemli araç ise sivil toplum örgütleri olacaktır. Sivil toplum örgütleri yeni siyasi yapıda toplum ile hükümetler ve siyasi kurumlar arasındaki köprü olacaktır. 21.yüzyılda hükümetler iktidarlarını sivil toplum örgütleri ile paylaŞmaya yönelecektir. Sivil toplum örgütleri sadece toplumun beklentilerini seslendiren kurumlar değil, aynı zamanda bilgiye dayalı sivil toplum örgütleri yani enstitüler ve araŞtırma vakıfları aracılığı ile taleplerinin karŞılanmasına yönelik politikaları da üreteceklerdir. Nihai aŞamada ise merkezi hükümetler ve yerel idareler sivil toplum örgütlerini idari alanda istiŞari mekanizmaları içine alacaktır. Ekonomik ve sosyal konseyler bu mekanizmaların en önemlisi olacaktır. Ülkemizin 21.yüzyılda hak ettiği yere gelebilmesi, öncelikle bilgiye dayalı dünya siyaseti yapılması felsefesine bağlı yeni bir siyasi anlayıŞın yerleŞmesine ve mevcut siyasi yapının dıŞında yeni bir siyasi yapının kurulmasına bağlıdır. Bu yapının sağlıklı olabilmesinin en önemli unsurlarından biri de "bilgiye dayalı sivil toplum kuruluŞlarının" etkili çalıŞmaları ile baskı grupları haline gelmesidir. İkinci unsur ise 21.yüzyıla uygun liderlerin yaratılmasıdır. Türkiye'nin geleceğine ve yeni yüzyılda dünyada oynayacağı liderlik rolünü algılayan, planlayan ve Türkiye'yi bölgenin merkezi haline getirecek olan liderlerin varlığı ve onların vizyonları toplumun ve bireylerin kendine güvenini yeniden inŞa edecektir. Toplumumuzda giderek kaybolan moral ve ahlak değerlerimizin güçlendirilmesi öncelikli konudur. Yeni siyasi liderler ve kadrolar bu konuda topluma örnek teŞkil edeceklerdir.



MEDYATEXT
Elegans'a mail