Elegans Logo

Av. HAKAN HANLI
AB Uluslararası Hukuk Uzmanı
TÜGİAD ve ELEGANS MAGAZİN Brüksel Temsilcisi
International Law Specialist/Brussels Representative for TÜGİAD and ELEGANS Magazine
İnsan hak ve Özgürlüklerinin Gelişimine Genel bakış

XX. yy'ın ortalarına doğru yaşanan sıkıntılı ve yüksek bedeller ödenen (savaşlar, sömürgeler) negatif tecrübelerden sonra, XXI. yy'a doğru global değişim sürecinde, denenmemiş yeni siyasi düşünce ve modellerden ziyade; 1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi ile AGiK sürecinde Komünist blokun çökmesinin yolu açılmış ve "Haklar Bildirgesi" kabul edilmiştir.

Bu gelişim süreci içerisinde, 1944 tarihinden itibaren Bretton Woods, San Francisco Konferansları, GATT ve Birleşmiş Milletler sözleşmeleriyle, klasik liberalizme doğru yeni bir yöneliş gözlemlenmektedir. Klasik liberalizm, XIX. yüzyılın sonlarına doğru itibarını kaybetmeye başlamış olsa dahi, bati demokrasilerinde "liberal demokrasi" adı altında ve "liberal anayacilik hareketleri" döneminde yerini almıştır. Bu düşünce yapısı, XXI. yüzyılda muhafazakar partiler tarafından önemini korumaya devam etmiştir. Liberal demokrasiyi zamanın imkanları ölçüsünde yaşayabilmiş olan devletler, uyuşmazlıklarını barısçı yöntemlerle çözümleyebilmiş ve devlet egemenliğinin sınırlandırılmasına uyum sağlayabilmişlerdir. Ayrıca, devletler piyasa ekonomisi kurallarına uygun hareket ettikleri sürece, hızlı ekonomik gelişmeyi ve refahı vatandaşlarına yansıtmayı da başarabilmişlerdir. Çok uluslu karaktere sahip olan büyük sermaye ve elindeki gelişmiş teknolojiyi kullanabilme kabiliyeti, dünya genelinde yeni bir siyasi düzene geçilmesi yönünde mesajlar vermektedir. Bu bağlamda, haberleşme, ulaşım ve bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmenin yarattığı "global bilgi toplumu", mevcut siyasi yapılanmayı tehdit etmeye başlamıştır. Elbetteki, global değişim bünyesinde önem kazanan " insan ve doğa " temaları, artık yeni bir nükleer savaş ve doğanın tahribine tahammül edemeyecektir !…

Insan hak ve özgürlüklerine dayanan liberal demokrasi sistemi; piyasa ekonomisi, barış, küreselleşme ve değişimin zorunlu - asgari hedefleri konularında, devletlerin sahip oldukları dinazorlaşmış yapılar zorlanacak ve sonuçta bu değişim sürecine uyum sağlanacaktır.

Encyclopedia Americana'da yer verildigi üzere, liberalizm yaşadığımız son 3 yüzyılı içine alan, "modern zamanlar"ın en önemli ve temel siyasi doktrinini oluşturmaktadır. Bu doktrinin öncülüğünü, "Hükümet Üzerine İki Görüş" isimli eserinde Ingiliz John LOCKE ; liberalizmin esasında, "İnsan Hakları doktrini" olduğunu ve tarihin ilk liberalinin ise; "şeytana uyarak cennetteki yasak meyveyi yiyen ve Hz. Adem'i de o yolda tahrik eden Hz. Havva" olduğu ifade edilmektedir.

Siyasi Doktrinler Tarihi'nin öncüsü kabul edilen G. MOSCA, "Genel Kamu Hukuku" adlı eserinde; "devletin menşei ve hakimiyetinin kaynağını, iki grupta değerlendirmektedir : 1. Kollektivist (devletin totaliter ve otoriter niteliğinin meşruiyeti) ve 2. Ferdiyetçi (devletin gücünü insan hak ve özgürlükleri ile sınırlamayı öngören). Dinler tarihi açısından olaya bakıldığı zaman ; tek Tanrılı dinlerin (Hz. İbrahim'den itibaren) kutsal kitaplarında verilen mesajlar: " Tanrı, Hz. İbrahim'e oğlu İsmail yerine kurban edilmek üzere, koç göndermek suretiyle, " insan hayatının kutsallığı ve dokunulmazlığı"'nın emrini vermiştir. Bu bağlamda, tarihteki ilk insan hakları belgesini de "On Emir" oluşturmaktadır.

Peygamberler, Tanrı'nın emirlerini tebliğ ederlerken, devletin siyasi gücünü temsil eden Firavun ve Nemrud'a karşı, insanların hak ve özgürlüklerinin savunuculuğunu yapmışlardır. İslami sistem içerisinde gelişen, "Tasavvuf ve Vahdet-i Vücut" felsefesi, insanı en çok yücelten, eşsiz bir ferdiyetçilik ifadesini yansıtmaktadır. J. LOCKE'un teorisini dayandırdığı "tabii hukuk", bu emirlerin ifadesinden farklI değildir, sadece bu hususu, modern zamanların en önemli siyasi doktrini haline getirmiştir.

Liberalizm, bu bağlamda, öncelikle Anglo-Sakson daha sonra ise, Anglo-Amerikan siyasi doktrini ve modeli haline gelmiştir. J. LOCKE'da eserini, 1215 tarihli Magna-Carta' dan 1688 evrimine geçişte, Ingiliz demokratikleşme sürecine, meşruiyet teşkil etmesi ve evrensel bir nitelik arz etmesi için kaleme almıştır. Bununla birlikte liberalizm; klasik, yeni ve modern olarak literatüre yansımıştır. o Klasik liberalizm, insan hak ve özgürlüklerinde özgürlükleri negatif özgürlük ; "siyasi gücü bu alana müdahale etmemesi ve sadece güvenceyi sağlaması" ;

o Yeni ve Modern Liberalizm ise, pozitif özgürlük ; "kamu düzeni ve yararı gereği, devletin bu alanı düzenlemesi" olarak değerlendirmektedir.

Bu bağlamda, devletlerin biraraya gelerek oluşturdukları, Birleşmiş Milletler'in (UN) Insan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan bir bildirge, 10 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu tarafindan "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (iHEB)" olarak kabul edilmiş; bahsetmiş olduğumuz süreç içerisinde ve Fransız Devrimi'nden günümüze kadar savunulan, klasik insan hakları ile çağdaş anayasalarda yaygın bir şekilde yerini alan toplumsal ve ekonomik haklarla bir arada ve bütünlük arz eden, insan hak ve özgürlüklerinin, ancak toplumsal ve ekonomik haklar temelinde gerçekleşebileceği görüşü de evrenselleşmiştir. Birleşmis Milletler iHEB'nin amaçlar ve prensipler bölümünde; "Uluslararası ekonomik, sosyal, entellektüel, insani konuların değerlendirilmesinde ve sorunların barışçıl çözümününde ; insan hakları ve temel özgürlükler alanına, ırk, cinsiyet, dil ve din ayrımı gözetilmeksizin saygı duyulması ve geliştirilip özendirilmeleri konusunda uluslararası işbirliğinin gerçekleştirilmesidir". maddesi yeralmaktadır. Türkiye, 30 maddeden oluşan bu belgeyi 6 Nisan 1949 tarihinde onaylamış ve belgenin yayımından sonra eğitim kurumlarında öğretilmesini de öngörmüştür. İnsan hakları ve özgürlüklerini düzenleyerek güvence altına almayı hedefleyen bu belge tavsiye niteliğinde olup, zaman içerisinde bağlayıcılığı pekişmiştir. Birleşmiş Milletler iHEB'ne paralel olarak, Avrupa Konseyi'nin amaçları arasında yer verilen "insan haklarının ve temel özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunması" prensibi bünyesinde, 4 Kasım 1950 tarihinde üye ülkeler tarafından imzalanarak 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe konmuş olan; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsam itibariyle geniş olmamakla birlikte, ileri seviyede bir hukuki belge niteliği ile, bağlayıcılık ve yaptırım mekanizması öngörülmüş olması açısından dolayı önemlidir.

AVRUPA BiRLiGi TEMEL iNSAN HAK ve ÖZGÜRLÜKLERi

Avrupa Birliği, Temel İnsan Hakları ve Özgürlükleri hususundaki taahhütlerini, faaliyetlerinin esas amacı olduğunu açık bir şekilde belirlemiştir :

o 1950 Paris Antlaşması - 1957 Roma Antlaşması ile Birleşmiş Milletler Hukuk ilkelerine (özellikle İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (iHEB) 1948 uygun bir şekilde, Avrupa ve deniz-aşırı ülkeleri birbirine bağlayan dayanışmayı destekleyerek, refah seviyesinin geliştirilmesini sağlamayı arzuladıkları belirtilmiştir.

o 1985 Tek Avrupa Senedi, AET üye ülkelerinin Anayasalarında yer alan Temel İnsan Hakları'na dayalı demokrasinin geliştirilmesi amacıyla, Avrupa Konseyi Temel Hukuk İlkeleri'ne (Temel İnsan Hakları ve Özgürlükleri Avrupa Sözleşmesi-1950, Avrupa Sosyal Haklar şartı-1961, özellikle özgürlük, eşitlik ve sosyal adaletin geliştirilmesi hususlarındaki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.

o 1992 Maastricht Antlasması ile Topluluk Avrupa Birliği'ne dönüşürken, ilk olarak "Avrupa Vatandaşlığı" kavramı tanımlanmış ve demokrasi , temel insan hak ve özgürlük prensiplerine verilen önem konfirme edilmiş ve Avrupa Topluluğu Calışanları Temel Sosyal Haklar şartı (1989)'na saygılı olunacağı belirlenmiştir.

o 1997 Amsterdam Antlaşmaşı Maastricht Antlaşmaşı ile oluşturulan Avrupa Vatandaşlığı kavramına Vatandaşlık Haklarının belirginleşmesi ve geliştirilmesi karara bağlanmıştır.

o Avrupa vatandaşlığı; tüm üye ülkelerde oturma hakkı, serbestçe dolaşma, Avrupa Parlamentosu ve Belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı ile üçüncü ülkelerde diplomatik-konsolosluk koruması ve Avrupa Parlamentosu'na dilekçe verme hakkını kapsamaktadır.

o Amsterdam Antlaşması ile, Avrupa Adalet Divanı'nın yetkileri Temel İnsan Hak Özgürlüklerine saygının güvence altına alınması için resmi olarak güçlendirilmiş ve diğer alanlarda da öngörüldüğü gibi dünya genelinde ses getirmeye yönelik mesaj verilmiştir. Uluslararası sözleşmelere paralel olarak, 1993 tarihinde AB tarafindan Viyana'da düzenlenen "Dünya İnsan Hakları Konferansı"nda, insan haklarının ferdiyetçiliği ve evrenselliği bir kez daha teyid edilmiştir. Bu bağlamda AB, insan haklarına verdiği önemi 28 & 29 Haziran 1991 Lüksemburg Zirvesi'nde değerlendirmeye almış ve bu değerleri zirve toplantılarının ayrılmaz parçası haline getirmiştir ve AGENDA 2000 bünyesinde öngörülen genişleme sürecinde 1997 AB Lüksemburg Zirvesi'nde insan haklarına verilen önem dile getirilmiş, '98 Cardiff ve '98 Viyana Zirveleri'ne de (özellikle Irkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı mücadele için 20 Haziran 2000 tarihli AB Konsey direktifi yansımıştır.

Avrupa Birliği uluslararası sözleşmelerde tavsiye niteliğinde olan ve üye devlet anayasalarında bağlayıcılığı olan dağınık mevzuatı, Temel İnsan Hak ve Özgürlükleri başlığı altında bir metinde toplamak amacıyla, ilk kez 3-4 Haziran 1999'da Köln kentinde yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının katıldığı AB Köln Zirvesi'nde gündemine alınmış, daha sonraki AB Özel Tampere ve Santa Maria de Feira Zirveleri'nde geliştirilmeye devam edilmiştir.

AB'nin buradaki amacı ; Avrupa idealinin çatısını oluşturacak devletler-üstü bir "değerler dizini" yaratmak suretiyle "AB vatandaşlığını belirginleştirmek ve saygınlaştırmaktır". AB içerisinde "Avrupa insan Hakları Sözlesmeşi"nin varlığını gerekçe göstererek, böyle bir belgenin gereksiz olduğunu öne süren tarafın yarattığı tartışma ise henüz sonuçlanmamış olmasına rağmen, Temel Haklar Sözleşmesi kurumsallaştığında, AB'ye üyelik sürecindeki olan Türkiye gibi diğer 12 ülke içinde, pratik ve yasal düzeyde uyulması zorunlu kriterleri teşkil edecektir.

AB üyesi 15 ülkenin Hükümet Temsilcileri ile 16 Avrupa Parlamenterinin ve 30 Ulusal Parlamento üyelerinin ve 1 AB Komisyonerinin katılımıyla oluşturulan "Akil Adamlar Komitesi"nin üzerinde çalıştığı sözleşme taslağı, 13&14 AB Biarritz Zirvesi (gayri-resmi)'nde değerlendirilip, 7&8 Aralık 2000'de Fransız dönem başkanlığında düzenlenecek AB Devlet ve Hükümet Başkanları Nice Zirvesi'nde karara bağlanacaktır.

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve bazı AB üyesi ülkelerin girişimi ile oluşturulan ve fikir özgürlüğünden calışanların haklarına, örgütlenme özgürlüğünden maluliyet haklarına, tüketici haklarından öğrenci haklarına kadar, günlük hayatın her alanında özgürlükleri "derinleştirmeye" yönelik tasarı metni kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin bilgisine sunulmuştur.

Temel Haklar ve Özgürlükler metin taslağı hakkında, gerekli değerlendirmeler yapılırken, yasal sürecin tamamlanıp ilgili organlarda kabul edilmesi halinde "Avrupa Anayasasının ayrılmaz parçası olan bu sözlesme, "ulusal yasaları üzerinde" bir hak ve özgürlükler dizini oluşturacaktı. AB Helsinki Zirvesi'nde tam üye adayı olarak kabul edilen Türkiye'yi de bağlayacak bir "Avrupa Anayasası"nın tamamlayıcı parçasını oluşturacak "Temel Haklar ve Özgürlükler Belgesi"nin bazı önemli maddeleri aşağıda sunulmuştur :



u İnsan onuru (haysiyeti): Herkes yasalar önünde eşittir. İnsan onuruna saygı gösterilmelidir.

u Yaşam hakkı: Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılamaz veya infaz edilemez.

u İnsanın maddi varlığına (kendi vücuduna) sahip çıkma hakkı: Hiç kimsenin fiziksel ya da zihinsel sağlığı üzerinde, kendi rızası olmadan bir işlem yapılamaz.

u İşkencenin önlenmesi: Hiç kimse, ölüm cezası ve işkencenin varolduğu bir ülkeye sınırdışı edilemez.

u Köleliğin (angaryanın) önlenmesi: Hiç kimse, arzusu hilafına zorla çalıştırılamaz.

u Özgürlük ve güvenlik hakları: Yasal hapis cezaları haricinde, hiç kimsenin özgürlüğü kısıtlanamaz.

u Hak arama (adli yargıya başvurma): Hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine inanan herkesin, adil bir mahkemeye başvurma hakkı olmalıdır.

u Masumiyet ilkesi: Herkes, suçlulugu kanıtlanana kadar masumdur.

u Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi: Hiç kimse, işlendiği zaman ki yasalarda suç oluşturmayan bir eylem nedeniyle yargılanamaz.

u Cezaların tekliği ilkesi: Hiç kimse aynı suçtan iki kez yargılanamaz.

u Özel hayatın gizliliği: Özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmelidir.

u Aile hayatı: Herkesin evlenme ve aile kurma hakkı vardır. Her ailenin yasal, ekonomik ve sosyal korunma hakkına saygı gösterilmelidir.

u Düşünce, inanç ve din özgürlüğü.

u İfade özgürlüğü

u Eğitim özgürlüğü: Herkes zorunlu eğtimden ücretsiz olarak yararlanabilmeli ve mesleki eğtim hakkını kullanabilmelidir. Anne babalarda, çocuklarını kendi istedikleri dini ve felsefi ilkelere göre eğitim aldırma hakkına sahip olmalıdır.

u Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü: Barışçıl eylem amacıyla, toplantı yapmak, sendikalara ve siyasi partilere üye olmak özgür olmalıdır.

u Tüm belgelere erişim özgürlüğü: Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Konseyi'ne ait tüm belgeler, vatandaşlara açık olmalıdır.

u Özel bilgilerin korunması: Herkes, kendisine ait kişisel bilgilerin, başkalarının bilgisine sunulmamasını talep etme hakkına sahiptir.

u Mal ve mülkün korunması: Kamu yararını gerektiren durumlar hariç ve bu durumlarda da gerekli tazminat ödenmeden, kimsenin mal ve mülküne el konulamaz.

u İltica (sığınma) : 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü çerçevesinde, herkesin AB'ye üye ülkelere iltica hakkı vardır. Yabancıları topluca sınırdışı etmek yasaktır.

u Eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi: Hiç kimseye, ırk, cinsiyet, etnik ve sosyal köken, dil, din, siyasi düşünce veya da inanç temelinde ayrımcılık yapılamaz. AB bünyesinde de milliyet bazında ayrımcılık yasaktır.

u Çocuk hakları: Çocuklar eşit muamele görmelidir ve geleceklerini etkileyecek kararlarda söz sahibi olmalıdır.

u Siyasi partiler: Herkesin siyasi parti kurma ya da bu partilere katılma hakkı vardır.

u Ombudsman (bağımsız denetçi) başvurusu: Avrupa Adalet Divanı haricinde AB'nin tüm organlarının kararları ve uygulamaları yargı denetimine açık olmalıdır.

u Seyahat özgürlüğü: AB üyesi ülkelerde yerleşme ve bu ülkeler arasında seyahat etme özgürlüğü sağlanmalıdır.

u Sosyal haklar ve ilkeler : AB organları ve üye ülkeler, bu sözleşmedeki hak ve özgürlüklere uymalıdır.

u Meslek seçme hakkı.

u Toplu sözleşme ve toplu eylem hakkı: İşçiler ve işverenler, kendi haklarını topluca müzakere etmek, bu konuda topluca tavır almak; çelişki durumunda, mevcut ulusal yasalar çerçevesinde ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruma hakkına sahiptirler.

u Dinlenme süreleri ve yıllık izin hakkı.

u İşyerinde sağlık koşulları ve güvenlik hakkı.

u Genç insanların korunması: En genç çalışma yaşı, okuldan ayrılabilmek için yasal en küçük yaşın altında olamaz.

u Yasadışı biçimde işten çıkarılmanın önlenmesi hakkı.

u Göçmen işçilerin eşit çalışma hakları : Üçüncü ülkelerden (AB üyesi olmayan) gelen göçmen işçiler de aynı AB ülkesi vatandaşlarının sahip olduğu haklardan yararlanırlar.

u Sağlık ve korunma hakkı : Herkes , sağlık hizmetlerine erişim hakkına sahiptir.

u Maluliyet (sakat) hakları: Sakatların sosyal ve mesleki olanaklara erişiminde eşitlik sağlanmalıdır.

u Çevrenin korunması : AB bünyesindeki politikalar ve kararlar, çevrenin korunmasını amaçlar.

u Korunma sınırları : Bu sözleşmedeki hiçbir madde, üye ülkelerin anayasalarındaki, uluslararası hukuktaki ve anlaşmalardaki diğer bazı hakların sınırlanabilmesine yönelik değildir.

u Hak ve Özgürlüklerin istismarının önlenmesi: Bu sözleşmeden doğacak haklar, yine kendi içindeki bazı hak ve özgürlüklerin kullanılmasına engel oluşturamaz.

Sonuç olarak :



u Ölüm cezasına son : Hiç kimse, ölüm cezasına çarptırılamaz. Çarptırılsa bile infaz edilemez.

u Işkenceye son: Hiç kimse, ölüm cezası, işkence veya kötü muamele ile karşı karşıya kalacağı bir ülkeye sınırdışı edilemez.

u Toplantı ve örgütlenme : Herkesin, barışçıl amaçlarla toplantı yapmaya, siyasi partilere ve sendikalara üye olmaya hakkı vardır.

u Ayrımcılık yasak : Hiç kimseye, cinsiyeti, ırkı, etnik veya sosyal kökeni, dini inancı, siyasi görüsü, ulusal bir azınlığa dahil olması, bedensel özürü ya da cinsel tercihi nedeniyle ayrımcılık uygulanamaz. u Adil yargı : Herkesin, açık ve adil duruşmalarla tarafsız biçimde yargılanma hakkı olmalıdır.

u Ombudsman (bağımsız denetçi) : Bağımsız yargı denetimi. Avrupa Birliği Nice Zirvesi'nde kabul edildiği zaman AB'nin anayasası halini alacak olan 'Temel Haklar Sözleşmesi'nin sunulan taslak metni, AB'ye üyelik sürecindeki Türkiye'nin katılım ortaklığı bünyesinde müzakere edilmekte olan AB muktesebatı bünyesinde yapılmakta olan, harmonizasyon ve standardizasyon çalışmaları kapsamında pek çok alanda köklü değişiklikler yapmasını beraberinde getirecektir. Bu süreçte, insan hakları alanı, Türkiye'nin son yıllarda en çok eleştiriye maruz kaldığ alanı oluşturmuş ve "bu alanda kötü performansa sahip olan bu ülkenin AB'ye katılamayacağı" mesajı verilmistir. Oysa ki, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 10 Mart 1954 tarihinde onaylamış ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasal sistemine, bu uluslararası sözleşmeyi, Türkiye Cumhuriyeti mer'i kanunları gibi dahil edilmiştir ve hatta anayasaya aykırılıklarının iddia edilemeyeceği belirtilerek, ayrıcalık tanımıştır. Bir çok Avrupa ülkesinde ise, milli kanunlara, uluslararası anlaşmalara nazaran öncelik tanınmakta olduğundan AB Temel İnsan Hak ve Özgürlükleri belgesi gereklilik arzetmektedir.

XXI. yüzyıla doğru, evrensel değerlerin önem kazandığı günümüzde, insan unsuruna doğal yapısı gereği, verilmesi gereken önem ve ihtimam konusunda, devletlerin sorumlu mekanizmalarında yeralan ve öncülük eden kişiler ; önyargılı ve tutucu saplantılarını bir kenara bırakarak, dünyanın gelişimini yeniden ve doğru biçimde değerlendirmek durumundadırlar.

Türkiye, AB'ne entegrasyon amacı ile oluşturmuş olduğu Gümrük Birliği (1996) ve bünyesinde değerlendirmeye aldığı yapısal ve demokratik reform sürecinde, özellikle Anayasal reformlar açısından AB seviyesindeki bu gelişmeleri yakından izleyip, değerlendirmektedir. Birleşmis Milletler'in 1966 yılında benimsediği ve imzaya açmış olduğu iki sözleşme, Türk Hükümeti adına Ağustos 2000'de, Büyükelçi Volkan VURAL tarafindan New York'ta imzalanmıştır :



1. BM Medeni (Kişisel) ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi : Halkların kendi kaderlerini belirleme hakkını tanımaya, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü, din, dil ve kültürel haklarını korumaya yönelik olduğunu içermektedir.

2. BM Ekonomik , Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi: Halkların ırk, din, dil, cinsiyet ayırımı yapılmadan eşitliğin uygulanmasını, sendika, grev, toplu sözleşme haklarının da tanınmasına dair olduğunu içermektedir.

Doğal olarak, bu gelişimi değiştirmemiz, eşyanın tabiatina aykırılık teşkil edeceğinden, uyum sağlayıp, katkıda bulunmamız, gereksiz zaman ve enerji kaybını da önlemiş olacaktır.

Av. HAKAN HANLI: "KEY MAIN STRUCTURAL AND DEMOCRATIC REFORMS"

(After the Conclusion of Custom Union with EU) Structural Reforms



· 8 Year Primary Education

· Tax Reform

· Social Security Reform

· Bank Regulations

· International Arbitration

· Privatisation

Democratic Reforms



· 2 major Constitutional reforms

· 62 laws

· Composition of State Security Courts entrusted solely to civilian judges



· Penalties for those responsible for ill treatment of arrested or imprisoned persons were substantially increased

· Those who were sentenced for encouraging terrorism through publications had their trials or sentences put off

· Repentance Law

Reforms under discussion

· Abolishment of death penalty

· Law regarding Judicial Proceedings for Civil Servants

· Reform of Civil Code

· Reform of Penalty Code

Hakan Hanlı, The Tügiad Representative in Brussels...

A GENERAL LOOK AT THE DEVELOPMENT OF HUMAN RIGHTS AND LIBERTY

Following the negative events experienced towards the middle of the twentieth century, the 1975 Helsinki Final Charter and the AGIK process, among other developments, started the fall of the Communist block and led to the acceptance of the Declaration of Human Rights… Although classical liberalism had begun to lose weight towards the end of the nineteenth century, western democracies maintained it under the banner of "liberal democracy". These states managed to settle their differences through peaceful methods and to adapt to the trend of limiting the power of the state.

.. The big capital of international nature and its ability to use its advanced technology is signalling to the world the need to move on to a new political order, the present one being threatened by the global information society… Turkey approved the Universal Declaration of Human Rights in 1949 and included it in the educational curriculum. The parallel Convention for the Protection of Human Rights & Fundamental Freedoms was signed by the EC members and became valid in 1953. The individualist and the global nature of human rights was once more emphasized in 1993 at the EU World Conference on the Fundamental Human Rights in Vienna and at the 1997 EU Luxembourg Summit and again at the 1998 Cardiff and 1998 Vienna summits and by the June 2000 EU Directive No:.9339/00. The draft of the Convention of Basic Rights and Liberties prepared by the "Comité des Sages" will be integrated to the "European Constitution" and will be binding for Turkey if it is eventually accepted at the Nice Summit.

MEDYATEXT
Elegans'a mail