Elegans Logo

SİVRİ SİNEK SAZ
Av. TALAT METE
ÜÇ PORTRE VE BİR KURUM

Küçük olaylar yaşanır, kimsenin dikkat etmediği, önemsemediği, farkına dahi varmadığı. Ancak bu küçük olaylar, bazen toplumların genel düşünce tarzlarını ve biçimini ilgili olduğu konularda değiştirmeye neden olur. Özel ya da resmi sıfatları olan kişiler vardır, tanınan ya da tanınmayan; tavırları ile değişimlere neden olur. Yaşanan toplumsal veya bireysel bir felaket veya başarı, farkında olmadan tarz değiştirmeye neden olur. Uykudan uyanmaya, ataletten dinamizme, aymazlıktan duyarlığa, siliklikten kimliğe büründürür bireyleri. Bu tür olaylar çoğu zaman çelişkileri ortaya çıkarır ve tembellikten hiç düşünülmeyen, aslında sıkıntısı sürekli hissedilen, adlandırılmamış problemler gündeme getirir.

Geçtiğimiz ay, basına da yansıyan birkaç olay, mizahta neden dünyanın sayılı ve önde ülkelerinden biri olduğumuzu, ünlü mizahçılar yetiştirdiğimizi bir kez daha anımsattı bana. Özelinden tutun da resmisine kadar tüm yaşantımız mizah. Bu kadar çelişkinin yaşandığı başka bir ülke var mı bilmiyorum. "Güleriz ağlanacak halimize" özdeğimi, yaşanan çelişkiler sonucu dilimize yerleşmiş olsa gerek. Neyse biz şimdi Ağustos ayına dönelim ve portrelerimizi çizmeye çalışalım. Belki bir gün çelişkiler işe yarar. Birincisi, İçişleri Bakanı Sayın TANTAN, ikincisi Denizli ilimizin Baklan İlçesi Dağal Belde Belediye Başkanı Sayın Kemal ERDO/AN, üçüncüsü bir kısım çağdışı düşünce sahibi, bilgisiz ve yalaka yöneticiler. Üç portrenin ikisi çerçeve içinde belli, biri belirsiz ama çerçeve belli. Hangi yönetici uyuyorsa çerçeveye oturtun. Üç Ağustos tarihli Hürriyet gazetesinin ana haber başlığı "Yeni valilere talimat. Sınırda bakan beklemeyin." Haber devam ediyor; İçişleri Bakanı TANTAN, valilerin, milletvekili ve bakanları karşılamak için il sınırlarına kadar gidip beklemelerini yasakladı. Sayın TANTAN, son valiler kararnamesi ile yeni valilere yapmış olduğu konuşmasında, yöneticiliğin nasıl yapılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunmuş, açıkçası kopya vermiş: "Vaktinizi halka harcayın, bölgenizin inanç haritasına bakın, halkla hep kucaklaşın, yeniliklere açık olun." Aslında Sayın TANTAN yeni şeyler söylememiş, yapılması gerekli olup da yapılmayan davranışları, ilin en büyük yöneticilerine hatırlatmış. Sel baskını sonrası bölgeyi geziye çıkan ve koruma polislerinin yerlere eğilerek çizme giydirdiği valilerin halen mevcut olduğu bir zamanda Sayın Bakanın hatırlatmaları tam isabet. Ancak İçişleri Bakanının bu talimatına hemen birkaç gün sonra, Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet BAHÇELİ'nin gezisinde üç ya da dört ilin valisinin Sayın BAHÇELİ'yi il sınırında beklemelerine ne demeli. Keşke sergilediği ciddi Devlet Adamı ve güvenilir kişiliği ile Sayın BAHÇELİ bu valilere "sizin burada ne işiniz var hadi derhal işinizin başına" deseydi. Çünkü Sayın BAHÇELİ'nin halkı ziyaretinde valilere ihtiyacı yoktur. Partililerin ve halkın karşılaması yeterlidir. Burada Sayın BAHÇELİ'nin davranışı tam isabetsizliktir. Peki bir gün sonra aynı gazetenin başlığındaki "Hayat kurtardı, hayatı kaydı". Dağal Belediye Başkanı Sayın Kemal ERDO/AN, doğuma dakikaları kalmış hamile bir hanımı makam otomobili ile doğuma yetiştirdiği için, hastane doktorunun ihbarı sonucu, Kaymakamın onayı ile "makam otomobilini amacı dışında kullanmaktan" yargıya sevk etmesine onay vermesi haberine ne demeli.

Baklan ilçesi Kaymakamı, 1982 Anayasası'nın hani şu çok eleştirilen ve bir türlü yenisi ortak bir anlayışla yapılamayan anayasanın 56. maddesini bilebilseydi, kendisinin dahi görevi olan işi yaptı diye belediye başkanının yargıya gönderilmesi talebini imzalamazdı. Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlayacak hizmetleri vermek zorundadır. 1930 yılından kalma, köhne ve artık geçerliliğini yitirmiş, günün gereksinmelerine cevap dahi veremeyen, maddelerinin dörtte üçü uygulanmadığı için kaldırılmış, çağdışı bir yasaya sığınmak, 21.yüzyılda yöneticilik yapanlara ne ölçüde rehber olabileceğini takdirlerinize bırakıyorum. Bütün bu çelişkileri yaşadığımız ülkemizde, bizleri muasır medeniyete taşıyacak kuralları koyacak, eskimişleri değiştirecek, kaldıracak bir kurum var: Türkiye Büyük Millet Meclisi. Eğer bu kurum toplumun önüne geçip, çağın gereklerine göre kurallar oluşturamazsa saygınlığı kalmaz, devletle halkı bütünleştiremez. Sonucunda, Ankara bir telden, Ankara dışı başka telden söyleşir.

EĞİTİM

Eğitimin toplumsal gelişmedeki önemini tartışmaya gerek olmadığı açık. "ilk"inden "yüksek"ine kadar olan sürecin yaşamsal konuları nasıl etkilediği, toplumsal barış, huzur ve ilerlemeyi nasıl sağladığı konusu uzmanlarca sürekli tartışılır. Ancak, eğitimde girmeye korktuğumuz, hatta kapısını aralayamadığımız bir alan var. Sağlıklı bir toplum oluşturmamızın temeli olan bu alana, bilimsel olarak öğretilmediğinde, hırçın, huzursuz, güvensiz, kaygılı bireyleri yetiştirdiğimizi farkediyor, ancak korkumuzdan adım atamıyoruz. Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi öÖğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa GÜNDÜZ'ün danışmanlığında, araştırma görevlisi Ali ERGİN'in 350 öğrenciyi kapsayan "Gençlik ve Cinsellik" konulu araştırmasında gençlerin sadece %5'inin cinsel bilgileri aileden aldığı, diğerlerinin bu bilgileri, %29'unun cinsel içerikli yayınlardan, %43'ünün arkadaşlarından, %23'ünün kitaplardan aldığı ortaya çıkmıştır. Bilgilerin alındığı kaynakların bilimsellliği ise ayrı bir tartışma konusudur.

Gençliğin kafasına zorlayarak sokmaya çalıştığımız, okul çıkışı unutulacak bir sürü gereksiz bilgiyi ayıklayıp, yaşamsal gereklilik içerenleri öğretmeye ne zaman başlayıp, birbiriyle sağlıklı iletişim kurabilen bir toplum yetiştirme yoluna gireceğiz.

Biz büyükler, kafamızdaki kalın duvarları ve gereksiz tabuları ne zaman ve nasıl yıkacağız.

ÖRNEK....

Ajda Pekkan'ın evlilikte imama sarılması!.. Atatürk devrimlerinin önemini hatırlama bakımından,...

OLSUN

MEDYATEXT
Elegans'a mail