Muharrem YILMAZ
Değerli Arkadaşlarım,
Son dönemde ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerle ilgili görüşlerimi sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz Ağıustos ayında yaşanan Kanun Hükmünde Kararnamame Krizi, bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanı ve Hükümet arasında gerginliğe yol açtı ve gündemi uzun süre işgal etti.
Özünde bir yöntem tartışmasından kaynaklanan bu konu, yaşanan polemikler sonucu siyasi istikrarı nbozulabileceği noktasına kadar tırmandırıldı.
TÜGİAD olarak bu konuda yaptığımız basın açıklamasından, çözümün kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması reformunda olduğunu vurguladık.
Devlet memurlarıyla ilgili çözümün bir kararname ile değil, TBMM’de ve kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde ele alınmasını istedik.
Kamu kurum ve kuruluşlarına halkın yeniden güvenmesini sağlayabilmek için kararname gibi geçici çözümlerin yeterli olmayacağını ve meclisin yapacağı reformun şart olduğunu belirttik. Sorunun ivedilikle çözülmesi gerektiği konusundaki endişelerin ise, meclisin Eylül ayında açılıp gerekli çalışmaları öncelikle ele alarak giderilebileceği önerisini getirdik. Geçtiğimiz ay yaşanan gelişmelerden biri de art arda yakalanan suç örgütleriydi. Başarılı polisiye operasyonlarla ortaya çıkartılan çeteler, yasadışı faaliyetlerle elde edilen gelirlerin ulaştığı noktaların ulaştığı güç ve paranın boyutlarının büyüklüğünü ortaya koydu. Ancak, yalnız polisiye tedbirlerle suç ekonomisinin önüne geçilemediğine dikkat çekerek, TÜGİAD olarak bu konuda da önerdiğimiz çözüm, devlette kurumsal ve fonksiyonel değişimi sağlayacak reform oldu. Bizce suç ekonomisini ortaya çıkaran siyasal yapılanma, adalet sistemindeki gecikme ve yetersizlikler, bürokrasinin hantallığı gibi nedenler ortadan kaldırılmadıkça, yeni çetelerin oluşması ve güçlenmesi önlenemez. Siyasal ve ekonomik sistemden başlayarak tüm devlet yönetimini, yapı ve süreçleri titizlikle yeniden inşa etmeliyiz. Bu bağlamda, yeni devlet ve sivil toplum düzenini oluşturabilmek için tüm birey ve toplumsal katmanların gücüne ve katkısına ihtiyaç vardır ve biz genç işadamları olarak ülkemiz için zorunlu gördüğümüz bu reformların takipçisi olmalıyız.
Uygulanan Ekonomik Programla ilgili görüşlerimize gelince,
Ağustos ayında gerçekleşen TÜFE % 2.2, TEFE % 0,9 ile enflasyonun öngörülen hedefi aşacağı ancak düşme trendinin sürdüğü görüldü. Ağustos itibarıyla yıllık enflasyon toptan eşyada %48.9 ile 10 yıl sonra ilk kez %50’nin altına düştü, tüketici fiyatları ise %53.2 oldu.
TÜGİAD olarak yılbaşında yaptığımız enflasyonun TEFE’de %30, TÜFE’de %35 civarında gerçekleşeceği öngörümüz, ilk 8 aylık sonuçlara bakıldığında doğrulanmaktadır. Enflasyonda aylık sonuçlarda görülen hedeften sapmaları puansal olarak değerlendirmek yerine, uygulanan ekonomik programı bir bütün olarak görmek ve 3 yıllık bir süreç için planlandığını unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada önemli olan 1999 yılındaki enflasyon oranının en karamsar tarihle bile yarıya indirileceği gerçekleşeceğidir ve bu karşılaştırmayı yaptığımızda sağlanan başarıyı inkar edemeyiz.
Ancak uygulamalar sonucu ortaya çıkan aksaklıkların da ortaya konup, gerekli önlemlerin alınması şarttır.
- Kamu bankalarının özelleştirilmesinin yetki tartışmaları nedeniyle beklenen sürede gerçekleştirilememesi, hem özelleştirmeden beklenen kaynakları geciktirmiş, hem de dış kredileri erteleterek programın işleyişini aksatmıştır. Mali reformun en önemli konularından biri olan kamu bankalarının özelleştirilmesine ilişkin yasa tasarısının hükümet ortakları arasındaki yetki tartışmaları nedeniyle aylardır hazırlanamaması, 2.25 milyar dolarlık dış kredinin gelmesini engellemektedir. Uygulanan ekonomik programın siyasi nedenlerden kaynaklanan bu tür aksaklıklara tahammülü yoktur. Her zaman söylediğimiz gibi, ekonomi siyasi çekişmelere alet edilmemelidir.
- İlk altı ayda özel nihai tüketim harcamalarında %5.8.’lik artış kaydedilirken, devletin tüketim harcamalarındaki artış %6.9 olmuştur. Bu artış, uygulanan ekonomik istikrar programına rağmen, devletin harcamalarından vazgeçemediğinin önemli bir kanıtıdır. Devletin en üst makamlarındaki kişilerin tasarrufa yönelik örnek davranışlarına rağmen, devlette eski alışkanlıklar sürmektedir. Devletin harcamalar reformunu bir an önce gerçekleştirmesi gereklidir.
- Ekonomik programın en çok aksayan yönü dış ticaret dengesinde görülmektedir. Yıl sonu için öngörülen 16.6 milyar dolarlık açığın, ilk altı ayda 9.791 milyar dolar olarak gerçekleşmesi, hedefin aşılacağını göstermektedir. İthalattaki gelişmeler ve alınacak ekonomik önlemler yıl sonu dış ticaret dengesindeki artışın belirleyicisi olacaktır.
- Yabancı sermayenin istenilen düzeye erişmesi için fikri mülkiyet ve rekabet haklarının korunması gibi yabancı yatırımcıyı teşvik edecek tüm önlemler ivedilikle alınmalıdır.
Uygulanan ekonomik programın sürdürülmesi ve başarıyla sonuçlandırılması Türkiye için vazgeçilemez bir konudur. Kamuoyu araştırmaları ilk kez “Halkın enflasyonun düşeceğine olan inancının %45’lere vardığını“ ortaya koymaktadır. Ekonomik istikrar programlarının uygulama aşamalarında inandırıcılık konusu öncelikli şartların en önemlisidir. Bir hükümetin inandırıcı olması için, her şeyden önce politikasının isabetli olduğuna mutlak suretle güvenmesi, icraatı yakından izlemesi ve kamuoyunu her konuda aydınlatmayı görev sayması gerekmektedir. Ayrıca koalisyon partilerinin bakanları ve ekonomi bürokrasisi arasında ortaya çıkan yetki tartışmaları ve değerlendirme farklılıklarının kamuoyu önünde yapılması önlenmeli, siyasetçi ve bürokratlar bir takım olarak ekonomik programın arkasında durmalıdır. Toplumsal uzlaşma sağlanmadan hiçbir ekonomik istikrar programının başarılı olamayacağı bilinci ile, Ekonomik ve Sosyal Konsey yeniden yapılandırılmalı ve işlerlik kazandırılmalıdır.
IMF temsilcisi ve işçi sendikası arasında yaşanan gereksiz polemik bizce Ekonomik ve Sosyal Konsey’in hayata geçirilmesinin ne kadar elzem olduğunun bir göstergesidir. Şu anda yürütmekte olduğumuz ekonomik program IMF ile yapılan stand by anlaşması sonucunda uygulamaya konulan bir politikadır. Bu politikanın gereklerinin Konsey’de görüşülüp, ilgili kesimlerce tartışılıp, uzlaşılması halinde uygulanması daha kolay olacak ve gereksiz polemikleri önleyecektir.
IMF Türkiye Masası Şefi Carlo COTERELLI’nin yaptığı uyarılar teknik uyarılardır ve teknik anlamda önemsenmelidir. Burada önemli olan kamuoyunda bir polemik yaratmamaktır. Ülkemizde bugüne kadar yapılmış olan 18 stand by anlaşması incelendiğinde, bütün anlaşmaların bozulmalarının nedeninin popülizm uğruna ve siyaset kaynaklı oluğu görülecektir.
Ekonomideki bugünkü tablo, önceki dönemlerdeki yanlış yönetimlerin birikimlerinin faturasıdır. Türkiye’de, AB yolunda yapılacak idari ve hukuki reformlar ile birlikte küçülen devlet, doğru yönetimlerin de kaçınılmaz altyapısını oluşturacaktır.
Yeter ki Türk Ekonomisi, hükümetin kredibilitesini azaltan kısır siyasi gündem ve çekişmelere alet edilmesin.



Esteemed Colleagues, I would like to shortly share with you my views on the political and economic developments that have recently taken place in our country.
I would like to shortly share with you my views on the political and economic developments that have recently taken place in our country. As you all know, the crisis on the Decree in Force of Law that occurred last August between the President and the Government caused the tension to rise and occupied the agenda for quite some time. The issue that originally emerged from a controversy on methodology was allowed to climb up to a point where political stability was at stake. As TÜGİAD, we emphasized in our press release on the issue that we have our eyes set on a reform regarding the restructuring of public management. We demanded that the solution of the problem regarding the civil servants be reached at the Turkish Parliament and within the framework of restructuring of public management rather than be solved through a decree. We stated that the provisional remedies such as a decree would not be sufficient in reestablishing the public’s trust in public institutions and that the reform to be carried out by the Parliament was compulsory for this purpose. We proposed that the concern about the necessity for an urgent solution to the problem could be avoided by Parliament’s opening in September and its giving priority to the required issues. Yet another development that took place last month was the criminal organizations’ getting arrested one after the other. The gangs that were discovered through successful operations of the police revealed the extent of money and power to which the earnings yielded through illegal activities had reached. However as TÜGİAD we drew attention to the fact that the economy could not be prevented merely through the measures of the police and we proposed that the solution would be a reform that would ensure an institutional and functional change in the state. From our point of view, unless reasons that give rise to criminal economy such as political organization, delays and insufficiencies in the judicial system, clumsiness of bureaucracy are eliminated, it will be impossible to prevent new gangs from being formed and gaining power. Starting with the political and economic system, we ought to reengineer particularly the whole state management, structures and processes. In this context, the power and contribution of all the individuals and social levels are needed to constitute the new state and civil society structure and we, as the young businessmen must be the followers of these reforms which we believe are obligatory for our country. Regarding our views on the Economic Program that is being implemented, In August with TÜFE at 2.2% and TEFE at 0.9% it was observed that inflation was going to exceed the foreseen target, however the falling trend would be sustained. By August, annual inflation in wholesale prices went below 50% for the first time in 10 years with 48.9% and in consumer prices it was 53.2%. Looking at the results of the first 8 months, TÜGİAD’s projection that inflation would be 30% in TEFE and around 35% in TÜFE proved to be correct. I believe that rather than evaluating the deviations from targets on the basis of monthly results, the economic program should be seen as a whole and it should be kept in mind that it was planned as a process to last for three years. At this point the important thing is that even with the most pessimistic estimation, inflation will be decreased to half its rate in 1999 and with this comparison in mind, it is not possible to deny the success that has been achieved. However it is imperative to put down the defects that arise in the implementation of the program and to take the necessary measures. · Privatization of the public banks were not realized within the expected period due to disputes on authority, thus delaying the resources that were expected to be received from privatization as well as hindering the progress of the program by causing the foreign credits to be postponed. The draft bill related to one of the most crucial subjects of the financial reform, i.e. the privatization of public banks could not be prepared due the months long arguments on authority between the partners of the government and this prevented the 2.25 billion dollar foreign credit from coming in. The program that is being implemented has no tolerance for such hindrances arising from political reasons.As we always say, economy should not be rendered a tool for political conflicts. · During the first six months, the increase in state’s consumption expenditures was 6.9% while 5.9% increase was observed in private final consumption expenditures. This increase is a solid proof of the fact that the state did not give up its expenditures in spite of the economic stability program that is being implemented. The old habits are still being carried on despite the example behavior set out by people in the highest ranks of the state. The state has to realize the reform on expenditures at once. · The most hindered aspect of the Economic Program is the foreign trade deficit. The realization of the deficit at 9.791 billion dollars in the first six months which was foreseen as 16.6 billion dollars for the end of the year shows that the target will be exceeded. The developments in imports and the economic measures to be taken will determine the improvement of the foreign trade balance at the end of the year. · In order for the foreign capital to reach the desired levels, all measures to encourage foreign investors such as the ones related to protection of intellectual property and competition rights should be taken at once. The continuation and successful finalization of the economic program is indispensable for Turkey. Public polls show that “people’s belief that the inflation will fall, reached a level around 45%” for the first time. Among the primary conditions at the implementation stage of the economic stability programs, credibility is the most important one. In order for a government to be credible, first of all it has to own absolute trust in the appropriateness of its policy, it has to follow up the performance very closely and it has to deem it its duty to inform the public about all the subject matters. Moreover, the authority arguments and evaluation differences between the ministers of the coalition parties and the economy bureaucracy should be prevented from being held before the public and the bureaucrats should stand behind the program as a team. Economic and Social Council should be restructured and rendered functional with the awareness that no economic stability program can be successful unless social alignment is provided. The needless polemic that took place between the IMF representative and the labor union the day before is an indication of how important it is for the Economic and Social Council’s to start functioning. The economic program that we are conducting at the moment is a policy that was put to implementation as a result of the stand by agreement with IMF. Negotiating, discussing and agreeing on the requisites of this policy among the related parties would facilitate the implementation of the policy as well as avoiding needless polemics. The advices made by Carlo Coterelli, the head of the Turkish Desk of the IMF are technical advices and they should be deemed important in technical terms. The important thing here is to avoid giving rise to a polemic in public opinion. If the 15 stand-by agreements that have been signed in our country up until now are scrutinized, it will be seen that all the agreements were terminated for the sake of populism and politics. Today’s picture of the economy is a price that is charged for the accumulation of wrong management instances of the past. The state which will gradually get smaller with the administrative and statutory reforms to be implemented on the way to the European Union, will constitute the indispensable infrastructure of the accurate managements. Only if Turkish Economy was not made a tool for the vicious political agenda and conflicts which erode the credibility of the government.

Elegans'a mail