Elegans Logo

ESER KARAKAŞ
Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı
Dean of the Faculty of Business Administration of Bahçeşehir University

Tütrikey Adım Atmıyor Avrupa Birliği, son günlerin en çok konuşulan, görüşülen konularından biri. Başvurduk, girdik giriyoruz aldılar almadılar, bir dahaki sefere derken kimi, zaten sözkonusu kriterlere uygar ülke olarak sahip olmalıyız diyor. Kimi de canım ne gerek var Avrupa Birliği’ne tepkisini veriyor. Eser KARAKAŞ’la Avrupa Birliği sürecini ve kriterlerini konuştuk.

Avrupa Birliği sürecini evliliğe benzetiyorlar. Ama Türkiye evleneceği kişiyi tanımıyor. Onlar bizi tanıyor, en azından yasal düzeyde neyi hedeflediklerini çok fazla bilmiyorlar. Onlar Türkiye’ye karşı ilgisizler. Helsinki Kararları, önceki Gümrük Birliği süreci çok sıcak yaşandı. Yabancı gazetelerde Türkiye’den AB’den bahsedildiği yok. Nefret çok sıcak bir ilişkidir. Onlar Türkiye’den nefret etmiyor sadece ilgisizler.
38 senelik bir ilişkinin hala bir yere varmamasından ben Türkiye’yi suçlu görüyorum. Türkiye adım atmıyor.
Avrupa’ya aşkı yok. Türkiye’de kavga var doğru ama kavga Türkiye’nin içinde var. Tam üyelik sürecinden Türkiye çok büyük sancılar çekecek. Kavga varsa Ankara-Brüksel kavgası değil. Türkiye’nin katılımı onlara çok fazla şey kazandırmayacak, çok şey de kaybettirmeyecek. Türkiye’de Mümtaz SOYSAL’ın söylediği aşk-nefret ilişkisi yok.
Avrupa’da işsizlik %12’den %8.8’e geldi. Objektif olarak bakıldığı zaman Avrupa’yı iş alanı olarak görmesi mantıklı değil. Şu aşamada bu çizgideyken Avrupa’nın gücü bulmasına ihtiyaç yok. Bu öyle bir retoriktir ki herkes uyar, kimse ben AB’ne karşıyım diyemez.
Ama Türkiye’de tarım sektörü, sendikalar sıcak bakmıyor. Ordu karşıdır, İttihat Terakki’den bu yana temel misyonu batılılaşmadır ama ucu siyasal birliğe giden bir yerden bakıldığını hiç sanmıyorum. MHP çizgisi zaten karşı; Milli Nizam da karşıdır. Kim kaldı geriye? Evet belki elit aydın kesimi.
Bürokrasi, beğensek de beğenmesek de gücü olan bir şey. Türkiye GB Kararına girmeden önce rekabet konusu çıkardı. AB’de rekabet hukuku üzerine 4 tane madde var. 2 hakim durumu kötüye kullansın, 2’si devlet yardımlarını düzenler. Ben bu 4 temel maddeyle basında hiç karşılaşmadım. Devlet yardımı konusundaki yasaklar bizim rekabet hukukuna girmemiştir. Atina bizle aynı tarihlerde başvurmuştur. Bizim Ankara anlaşmasının adeta fotokopisidir. Bugünden bakarsanız bizden 20 yıl önce tam üye olmuş Yunanistan. Bizde adım yoksa kesinlikle engellemenin %99’u bizden gelmiştir. Yunanistan’dan 20 yıl geri kalmamız bizim hatamızdır.
Şöyle bakmaya çalışıyorum. Bu bir bütünleşme hareketidir. 21-22 Temmuz ‘93’te Kopenhag kriterleri formüle edildi. ‘97’de komisyon AB’nin Kopenhag’dan aldığını iade etmiştir. Bunları yerine getiren ülkeleri içine almaya hazırdır. Kopenhag kriterleri ne diyor? Türkiye burada nerededir? Türkiye’nin ne kadar lehine, aleyhinedir?
1960’larda herşey dialektikti şimdi herşey strateji deniyor benim aklım da stratejiye ermiyor. Lüksemburg’dan Helsinki’ye ne değişti? Bunu bilmek için belki 20 sene geçmesi gerekecek. Lüksemburg’tan Helsinki’ye gelirken bir dönüşüm oldu. Mahir Kaynak türü herkesin bir tarafa çekeceği tartıştıktan sonra Kopenhag krizini tartışmayı tercih ederim.
Tartışacaksan ortada somut belgeler vardır. ‘97’de 21 Temmuz’da bir komisyon kararı var. Kopenhag Krizinden ne anlıyoruz diye Avrupa Birliği açmış: Özgürlük, demokrasi, insan hakları, temel hürriyetlere saygı ve hukuk devleti; bunlara uyan ülkeler Avrupa Ülkeler Topluluğu’na başvurabiliyorlar.
21-22 Haziran ’93 tarihli Kopenhag Zirvesi 4 temel maddeye indirgiyor. 1.si Politik, 2., 3., 4.sü ise iktisadi konular. 1. madde aday ülkeden demokrasi hukukunun üstünlüğünü, insan haklarını garanti altına alan istikrarlı kurumlara sahip olması ve azınlıklara saygı ve azınlık haklarının korunması. Bütün bunlar herşeyden önce dürüstlük gerektiriyor. AB’nin orada muradı Lozan Anlaşması’nda bir şekilde ibadetler, garanti altına alınmış gayrimüslimler değil. En azından şu anda Türkler’deki Lozan Anlaşması’nda zikredilen dini ibadet sorunu yok. Ama Türkiye’de, maalesef 1923’te Lozan’da koyduğu tanıma bir şekilde takılmış.
2. kriter ekonomik, güvenilir bir piyasa ekonomisinin varlığı. Güvenilir bir piyasa ekonomisi ne demek? Arz ve talep arasındaki dengenin gideri tarafından sağlanması. Tüm fiyatların ve miktarların piyasa ekonomisine bırakılası. Piyasaya giriş ve çıkış özgürlüğü...Mülkiyet haklarına ve kontratlara sahip çıkan bir hukuk sistemi gerekiyor.
Gazeteciler rahmetli ÇAĞLAYANGİL’e “neden anı yazmıyorsunuz?” dedi. ÇAĞLAYANGİL “yazdıklarıma el koyulmayacağına, evime girilemeyeceğine güvence verilemiyor” dedi. Enflasyon oranı, reel faizler, bütçe açıkları, kamu borç stoğu kontrollü olmalı.
İktisat politikalarının oluşmasında demokratik karar alma mekanizmaları ve şeffaflık.
Ben kamu maliyesi profesörüyüm, ben “kamu harcamalarının miktarı ne kadar?” sorusunu cevaplayamıyorum. Fransa’nın Amerika’nınkini söyleyebilirim. Türkiye’nin %20 sapmayla söyleyebilirim. En son madde finans sektörünün şeffaflığı. Firmalar “kamu yardımı almaksızın kendi verimleri ölçüsünde yaşayabilsinler” temel çizgisidir aslında. Son olarak politik, ekonomik ve parasal dengeye hazır olması gerekiyor.
Haber: Ayşen LAÇİNEL


ESER KARAKAŞ: “TURKEY IS NOT TAKING ANY STEPS”
EU’s attitude towards Turkey is one of disinterest and EU is still not SURE of what its intentions and targets are regarding Turkey.
Turkey, which has not taken any steps, is the one to blame for the relationship that has been going on for 38 years without getting anywhere.
The agricultural sector and the unions are not very keen in becoming an EU member. Although the fundamental mission of the military forces has been “westernization”, they have most probably never evaluated the subject at the level of going into a political union. MHP is against it. The only remaining group is the intellectuals.
Athens has applied to EU for full membership simultaneously with Ankara. If there has been no progress on our side and we have remained 20 years behind Greece, it is our fault.
As it has been emphasized after the Copenhagen Crisis by the EU, only those countries which value freedom, democracy, human rights, fundamental liberties and those which are based on a constitutional state can apply for membership to the EU. The Copenhagen Summit of 1993 has set two criteria for applicant countries. The first is having stable institutions which guarantee democratic laws and respect for human rights. The second is the existence of a credible free market economy with a statutory system that projects property rights and contracts.
Inflation rates, real interests, budget deficits, public debt stocks must be kept under control and financial policies must be determined through transparent and democratic decision mechanisms. And finally, the applicant country must be ready for political, economic and monetary balance.

MEDYATEXT
Elegans'a mail