BÜLENT ECEVİT
T.C. Başbakanı
Prime Minister of Turkish Republic


Kıbrıs Türkleri Rumlar'a Teslim Olmayacaktır

Kıbrıs Türkleri 1963 sonralarından beri kendi kendilerini zor koşullar altında yönetiyorlardı, bütün hakları çiğnenmişti. Londra-Zürih Antlaşmaları'yla tanınan haklar kendilerinden esirgenmişti, çiğnenmişti. Anayasa'da Kıbrıslı Türkler'e ait olan bütün hükümler yürürlükten kaldırılmıştı ve Kıbrıslı Türkler yıllarca adeta gettolarda yaşamak zorunda kalmışlardı.Kıbrıslı Türkler'in denize bir kapıları yoktu, o yüzden Türkiye'ye de kolay kolay ulaşamıyorlardı. Sürekli saldırılarla karşılaşıyorlardı, soykırım tehdidi altında yaşıyorlardı.

1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'yla Kıbrıs Türkü kendi vatanına, kendi özgürlüğüne ve güvenliğine kavuştu. Diplomatik tanınmadan yoksundu. Türkiye dışında hiçbir devlet KKTC'yi henüz tanımıyor fakat buna rağmen KKTC gerçek bir devlet olarak, demokratik bir devlet olarak, insan haklarına saygılı bir devlet olarak varlığını ve bağımsızlığını sürdürüyor.
Türkiye dışında hiçbir devlet şu ana kadar KKTC'yi tanımıyor. Üstelik Irak'a uygulanandan daha zalimce ekonomik ambargolar, yıllardan beri KKTC'de Türkler'e uygulanıyor.
Bu ambargolara, bu engellemelere rağmen KKTC kalkınmasını Türkiye'nin de katkısıylasürdürüyor. KKTC bazı Balkan ülkelerinden daha kalkınmış durumdadır. Sadece 180 bin nüfuslu olan KKTC'de 6 üniversite var. Bu 6 üniversitede yabancı ülkelerden İngiltere'den, Amerika'dan, başka demokratik Batı ülkelerinden profesörler, doçentler görev yapıyor. Bu ülkelerden ve başka birçok ülkeden öğrenciler ders alıyor.
180 bin nüfusuna rağmen KKTC her alanda başarılı çalışmalarını sürdürüyor. Bugün KKTC'de, dünya ister kabul etsin, ister etmesin iki ayrı bağımsız devlet vardır. Biri Kıbrıs Rumları'nın devleti, biri de Kıbrıslı Türkleri'nin devleti. Bu gerçeği görmezden gelenlere rağmen bu gerçek varlığını sürdürüyor ve sürdürmeye devam edecektir.
Şimdi bazı Batı ülkeleri Kıbrıs'ta geçmişin acılarını yeniden canlandırmaya uğraşıyorlar.Bu konuda Kıbrıslı Türkler'in ne kadar büyük tehlikelerle karşı karşıya kalmış olduklarınıkısa bir alıntıyla hatırlatmak isterim: 1964'de Makarios'a iki ziyaretçi geliyor. Makarios'un 1974'den sonra ünlü İtalyan gazetecisi Oriana Fallaci'ye verdiği bir demeçten alıntı yapacağım. Diyor ki Makarios: "Bir gün Nikos Sampson'la birlikte Ioannides beni görmeye geldi. Kıbrıs sorununu tümüyle çözecek bir projeyi bana önermek üzere beni gizlice görmek istemişlerdi. İçeriye girdiler, saygıyla elimi öptüler ve Iannides dedi ki; "Efendimiz işte programımız: Adanın her yerinde birden Türkler'e ansızın saldırılsın ve son bireyine kadarbütün Türkler yok edilsin". Bunları söyleyen kimse 1974'te Yunan cuntasının temsilcisi,kumandanı olarak Kıbrıs'ı işgal etmeye kalkışan kimseydi ve onun yanındaki Sampson da Yunan cuntasının Kıbrıs'ta Cumhurbaşkanlığı'na getirmek istediği kimseydi ve Türk celladı olarak anılıyordu. Makarios'a bile bu kadarı fazla gelmişti.
Eğer Batılı ülkelerin oyunlarına gelsek, Saraybosna'dan, Kosova'dan daha ağır koşullaraltında Kıbrıslı Türkler'in büyük felaketlerle karşılacaklarını biliyoruz. Buna izin veremeyiz. Yalnız Kıbrıslı Türkler'in değil, Türkiye'nin güvenliği de tehlikeye düşmüş olur. Onun için buna kesinlikle izin vermeyiz. Yunanistan Türkiye'yi yalnız batıdan değil, güneyden dekuşatmış olacaktır. Doğu Akdeniz de tehlikeye girmiş olacaktır. Bütün bunlara fırsat vermemiz söz konusu değildir.
1999 Helsinki Doruğu'nda Avrupa Birliği için adaylığımız kesinleşirken açıkça belirttik; Avrupa Birliği'nde adaylığımızla Kıbrıs konusu arasında bağlantı kurulmasını kabul edemeyeceğimizi açıkça söyledik. "Kıbrıs konusu Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıslı Rumlar arasında birkonudur. Buna siz karışmayın" dedik. Bu konudaki kararlılığımızı bilerek bize adaylık hakkını verdiler. Bize bu açıdan gerekli güvenceler verildi.
Kopenhag Kriterleri'ne "Evet" dedik. Ama başka hiçbir ölçüt kabul etmeyeceğimizi söyledik. Verilen sözlerden şimdi geri dönülüyormuş gibi bir eğilim ortaya çıktı. Biz kesinlikle buna razı olamayız, izin veremeyiz. Biz her sözümüzü tutarız, her devletin ve her kuruluşun da bize verdiği sözü tutmasını bekleriz.
Kıbrıs'ı çıkmaza sürükleyenler bazı Avrupa birliği üyesi ülkelerdir. Eğer Kıbrıs'ı kendi haline bıraksalar Kıbrıs'ta bir sorun kalmazdı.
Birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Kofi Annan'ın da kendi deyimiyle "Sözlü İfadaleri" şimdi ortalığı büsbütün bulandırdı. Tezgahlanmak istenen oyun artıkortada. Kıbrıs'ta artık bir ortak devlet olmalıymış. Bu ortak devlet ayrılmaz ve bölünmezbir bütün olmalıymış. Kıbrıs'ta tek bir vatandaşlık olmalıymış. Rumlar'a büyük miktarda toprak bırakılmalıymış. O da yetmezmiş gibi çok sayıda Rum kuzeye geçip yerleşebilmeliymiş. Kıbrıslı Türkler'in tek güvencesi olan Türk askeri de Kıbrıs'tan çekilmeliymiş. Bunlar biraraya geldiğinde görülür ki, bazı etkin çevreler Kıbrıs'ta, konfederasyon şöyle dursun, federasyona bile razı değiller.
Fakat bu tasarımların hiçbiri Türk tarafınca kabul edilemez. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet varlığı gözardı edildikçe bir uzlaşmaya varılamayacağını herkes içine sindirmelidir. Bütün Avrupa Birliği Bakanları'na ve Avrupa Birliği yetkililerine birer mektup göndererek, bu kararlılığımızı bütün açıklığıyla anlattım. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça Kıbrıslı Türkler de özgür ve bağımsız olacaklardır. Kıbrıs Türkleri Rumlar'a teslim olmayacaktır. Bunu bütün dünya böyle bilmelidir.

BÜLENT ECEVİT: "THE TURKISH CYPRIOTS SHALL NOT SURRENDER TO THE GREEKS"

The Turkish Cypriots had been suffering hardships for years. They had almost been living in ghettos. They were under the constant threat of genocide. I shall quote from the interview Makarios gave to Oriana Fallaci after 1974," Ionnides said, "Our plan is to suddenly attack the Turks simultaneously all over Cyprus and wipe them off the face of the Island.' "
The Cyprus Peace Operation in 1974 brought freedom and security to the Turkish Cypriots. Since then, a cruel embargo has been applied to the people of the Turkish Republicof Northern Cyprus, in spite of which, the TRNC continued its development, raising its standard to a level above those of some Balkan countries. Despite its small population of180,000, the TRNC today boasts of five good universities.
Lately, some Western countries have been trying to bring back past sufferings. If we letourselves be fooled by their ruse, the Turkish Cypriots are going to face catastrophes more serious than those of Bosnia do. Even Turkey's security will be threatened. We certainly cannot permit this.
At Helsinki, we clearly stated that we would not accept any connection between Cyprusand our membership, and were reassured in this subject before accepting the Copenhagen criteria. We expect each state to keep to its promise, just as we keep ours.
Everybody should realize the fact that no compromise can be reached if the presence oftwo separate states continues to be ignored.
The whole world should know, that so long as the Republic of Turkey exists, the TurkishCypriots shall remain free and independent.

# # # # # # # #