ÇUVALDIZ - CELAL BEYSEL
TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı


RTÜK ve FCC

Türkiye'de üzerinde en çok konuşulan ve tenkit edilen kuruluşların arasında RTÜK vardır. RTÜK kaldırılsın, sansüre hayır ve diğer yaklaşımları birtakım çevrelerden bol bol duyarız. İşin ilginç yanı, bunu ileri sürenlerin kendilerini "aydın" olarak tanıtmaya çabalamaları, değişik düşünenleri "gerici, sansürcü" olarak damgalamaya çalışmalarıdır. Oysa RTÜK benzeri kuruluşlar, gelişmiş demokratik ülkelerde de vardır ve hatta bugünlerde çok tartışılan "Frekans tahsisi" konusu da birçok gelişmiş demokraside bu kuruluşların görevidir. Oralarda kimse bu kuruluşların "demokrasiye aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini" ileri sürmez. Zira bu kuruluşların kaldırılmasını ileri sürenlerin, vahşi liberalizm taraftarları olduğu hemen anlaşılır ve bu yaklaşımda bulunanlar taraftar bulamazlar..
Amerika Birleşik Devletleri'ni ele alalım_
Amerikan medya kanunu 1934 yılında çıkmıştır ve gayesi "ABD halkına hiçbir ayrım gözetmeden hızlı, yeterli ve dünyaya açık bir radyo sistemini uygun ücret karşılığı sağlamak" tır. Federal Communications Committee , kısaca FCC, A.B.D. de medyanın halkın menfaatleri doğrultusunda çalışmasını düzenleyen , bizdeki RTÜK benzeri bir kuruluştur.
Gelişen teknoloji ve günün koşulları, A.B.D.'nin medya kanunlarının revize edilmesini gerektirmiştir. Bunun sonucunda 1996 yılında çıkarılan Telekom kanununun ruhunda "tam rekabet" ana unsurdur. ABD yönetimi iletişim teknolojisinin 21.yüzyılda refahın belirleyici unsuru olduğunu kabullenerek gerçek rekabetin halkın ve ABD'nin menfaatlerini koruyucu güç olacağından hareket eder. Bu hedefi tutturabilmek için yerel iletişim pazarlarında tam bir deregülasyon - kuralsızlaştırma- arayışı başlamıştır. Gaye, FCC'nin vahşi piyasa koşullarında sıkıntı yaratabilecek konularda aktif olması, tüm diğer konuların piyasa şartlarında oluşmasını sağlamaktır. Yani 21. yüzyılda FCC'nin ana konuları tüketicinin korunması ve bilgilenmesi, kanuni yaptırımlar, iç ve dış piyasalarda firmaların rekabet öncesi işbirliğiyle gelişimin desteklenmesi ve frekans yönetimi olacaktır.
Amerika'da iletişim piyasasının güçlü oyuncuları da Türkiye'dekiler gibi geleneksel pazara yeni rakiplerin girmesinden hoşlanmamaktadırlar. Ancak yönetim, rekabet ortamını sağlamak için büyük firmaların lobi faaliyetlerine karşı koyabilecek güçtedir ve tüketicinin korunmasını ön planda tutmak gibi bir geleneğe sahiptir. Amerikan Kongresi'nin FCC'ye bir tek talimatı olmaktadır: 21. yüzyılın yeni rekabetçi süreci için konulacak kurallar adil olmalıdır.
Bugün Amerika'da iletişim sektörü endüstriyel boyuttaki büyük kullanıcıların ihtiyaç ve isteklerine uymak için çapraz birleşmeler, işbirlikleri ve reklam anlaşmaları yapılmaktadır. Bu yaklaşımlar geleneksel düzenleyici kural ve kanunların, antitröst yasalarının sınırlarını zorlamaktadır. Ayrıca bu kanunlar çok karmaşık olduğundan kanuni yorumlar değişik olabilmektedir. Özellikle telefon, kablolu yayın, yerel yayınlar, satelit yayınlarını düzenleyen kanunların kronolojik olarak birbirlerinden bağımsız yapılmış olmaları bu karmaşanın başlıca nedenidir. Bu nedenle bazı yasalar gözden geçirilmekte ve bir taraftan kurallar basitleştirilip kaldırılırken diğer taraftan tüketici haklarının ve rekabetin korunması çabaları sürdürülmektedir.
İnternet sisteminin ses ve görüntü iletiminde ve aynı zamanda haberleşmede kullanılabilmesi nedeniyle telekomünikasyon ve radyo-televizyon kavramları birbirlerinin içine girmiştir. Bu durum, kanuni düzenlemelerin yerini rekabetin almasını mecburi eden sebeplerden biridir. Ancak tabiidir ki düzenlemenin en aşağı çekilebileceği sınır halkın menfaatinin başladığı yerdir. A.B.D. de kanun koyucu ve bürokratlar, acımasız rekabetin yaşadığı ortamlarda tüketicinin net ve kesin bilgi almasının, özel hayatın korunmasının önemini her zaman ön planda tutmaktadır.
O nedenle bir firmanın iyi rekabet mi yaptığı yoksa kendi menfaatleri doğrultusunda halkı mı kandırdığı hususu sonuna kadar takip edilir. Önemli olan firmaların fütursuzca davranışta bulunmalarının engellenmesi, çok sesliliğin teşvik edilmesidir. Her ne kadar A.B.D.de bizde görülen televizyon kapatma cezası yoksa da firmalar, frekans iptali cezasıyla karşı karşıya kalabileceklerini bilir ve kanuna aykırı, insan haklarını rencide eden, tüketiciyi kandırmaya yönelik yayından kaçınırlar. Amerika'da hata yapana verilen cezalar, acımasızdır.
Sonuç olarak A.B.D. deki yönetiminin hedefi, rekabet geliştikçe kanuni düzenlemelerin azaltılmasıdır. Zira rekabet gelişmeden kanuni düzenlemelerin azaltılmasını istemek vahşi liberalizmi teşvik eder, haksız rekabeti arttırır ve tüketicinin ezilmesi, kandırılması, sonucunu getirir.





# # # # # # # #