MAVİ YOL

Dr. CAN FUAT GÜRLESEL

EKONOMİDE NE İSTENİYOR,KİM KARŞI ÇIKIYOR

İçinde bulunduğumuz ekonomik krizden çıkışın temel aracı ve önceliği Yapısal Reformlar olarak gösterilmektedir. Ancak yapısal reformlara karşı siyaset başta olmak üzere, toplumun çeşitli kesimlerinde halen kuvvetli dirençler bulunmaktadır. 2000 yılı başındauygulamaya konulan üç yıllık ekonomi programı da Kasım ve Şubat aylarında bu dirençlerin ürünü olan yapısal reformların geciktirilmesi ile başarısızlığa sürüklenmişti. Yeni hazırlanan "güçlü ekonomiye geçiş programı" da ilk aşamada çok acil olarak (dış dünya da mali yardım için bunu bekliyor) yapısal reformların yapılmasını içermektedir.
Peki; yapısal reformlar ekonomide neyi değiştirecektir? Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle Türkiye'nin ekonomik yapısı ile ilgili bazı önemli tespitleri vermek yerinde olacaktır. Ekonomik tespitler daha çok üretim mekanizması üzerinde yapılmaktadır;
- Türkiye 65 milyon nüfusu ile 9 milyonluk Danimarka kadar üretim yapabilmektedir.
- Türkiye'de emek ve sermaye verimliliği çok düşüktür.
- Türkiye'de enflasyonist (parasal genişleme ile yaratılan satın alma gücü) ve dış borçlanma ile finansal edilen (yurtdışından net sermaye girişi) tüketime dayalı bir ekonomik büyüme vardır.
- Türkiye yabancı tasarrufları ile kazandığından (ürettiğinden) çok harcamaktadır (tüketmektedir).
- Piyasa ekonomisi tüm kurum ve kuralları ile çalışmamaktadır. Kamu her alanda hem mal ve hizmet üretmekte hem de müdahele etmektedir.
- Böyle bir ekonomik yapı içinde devlet 25 milyon tarım ile geçinen köylüye ödeme yapmaktadır. 2.7 milyon memur ve kamu işçisi aileleri ile birlikte 10 milyon kişi devletten geçinmektedir. 1.5 milyon emekli aileleri ile 2.5 milyon kişi devlete bağımlıdır.
- En büyük alıcı devlettir; üretimdeki ekonomik aktörlerin önemli bölümü devlete mal satmaktadır.
- Devlet 8 temel madde de Tekel konumu ile üretim yapmaktadır. Sermaye birikimi halen büyük kamu alımları veya kamu altyapı ihaleleri ile sağlanmaktadır. Kamu açıklarının yol açtığı son 10 yıldaki kamu faizi ödemeleri önemli servet birikimlerine yol açmıştır.
- Kamu bankaları aracılığı ile gelir ve servet transferleri yapılmaktadır.
Yukarıdaki bu yapı için şunlar söylenebilir. Toplumun hemen tüm kesimleri için gelir ve servetin kaynağı halen devlettir. Bu yapı ekonomik açıdan sürdürülebilir değildir. İşte Türkiye'nin yapısal reformlar ile ekonomide değiştirmek zorunda olduğu bu yapıdır.
Devletin ekonomik süreçteki bu konumu nedeniyle, ekonomik varolma, büyüme ve rekabet için kamu kaynaklarına ulaşabilmek tercih edilmektedir. Bu nedenle de Türkiye'de siyaset çok büyük ölçüde kamu kaynaklarının kullanımı ve dağıtımı aracı olarak işlevgörür hale gelmiştir.
Ekonomide bu sürdürülemez yapı ile siyasetin üstlendiği işlev yolsuzluğu da toplumda adeta kabul edilebilir bir kurum haline getirmiştir.
İşte yapısal reformlar öncelikle bu üretim yapısını, devletin ekonomideki konumunu, mevcut siyasi işlevi ve onun temsilcilerini değiştirecek ve yolsuzluğu besleyen ortamıortadan kaldıracaktır.
Bu cümleden olmak üzere yapısal reformlara kimlerin karşı çıktığı da çok açıktır.



CAN GÜRLESEL:
"WHO'S AGAINST ECONOMIC REQUIREMENTS"


Structural Reforms are said to be the basic means to lead our economy out of the present crisis. These reforms, however, encounter strong resistance in various segments of our society. What exactly are Structural Reforms going to change? Let's first establish some basic facts about Turkey's economic structure:
- The production of our 65 million population equals that of the 9 million Danish population,
- Labour and capital have very low productivity.,
- Economic growth is based on inflation.
- Turkey spends more than it produces.
-The public sector produces or interferes in the production of goods and services in every sector.
- 25 million farmers, 2.7 public employees, 1.5 million pensioners and their families are financially dependent on the state.
- State is the chief buyer in many important sectors. - State production monopolises theproduction of eight basic items.
- Public banks mediate in the transfer of wealth and income. In other words, the State constitutes the source of income and wealth in almost all segments of society. Such an economic structure is impossible to maintain. The functions undertaken by politicians in this economic structure have entailed the acceptance of corruption as an institution. Within this context, the identity of those who oppose structural reforms becomes obvious.





# # # # # # # #