SADETTİN TANTAN
Eski İçişleri Bakanı
Former Minister of Interior Affairs



Yolsuzluk Türkiye'nin İhtiyacı Olan Yabancı Sermaye Girişini Engelliyor.


TÜGİAD'ın düzenlediği "Yolsuzluk Ekonomisi" konulu toplantı, 19 Mayıs 2001 tarhinde Ceylan Intercontinental'de Eski İçişleri Bakanı Sadettin TANTAN'ın katılımıyla gerçekleşti.
Toplantıda yolsuzluk ekonomisini ve yolsuzlukla mücadele yöntemlerini anlatan TANTAN, güvenli olmayan bir ortamda mal ve para hareketlerinin sağlıklı bir şekilde olamayacağını, İçişleri Bakanlığı'nın bu güven ortamını sağlamaya çalıştığını söyledi.
TANTAN, Refah seviyesinin yükseltilmesinin yolsuzlukla mücadele de önemli bir kriter olduğunu, bu noktada iş adamlarını rant ekonomisinden vazgeçmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Sivil toplum örgütlerinin birikimlerini faizde değerlendirerek elde ettikleri gelir artışını başarı olarak gören anlayışın da mutlaka yıkılması gerektiğinin üzerinde duran TANTAN, yolsuzluğun Türkiye'nin ihtiyacı olan yabancı sermaye girişini de engellediğini belirtti. Sivil toplum örgütlerini yurt dışında ticari ataşelikler kurmaya çağıran TANTAN, iş adamlarından bu mücadelede kendilerine destek vermelerini istedi.
İş dünyasının Türkiye'yi tehdit eden mal ve para hareketlerine karşı bir istihbarat ağı oluşturmasının gerekliliği üzerinde duran TANTAN, bu konuda meslek ve sanayi odalarına büyük görevler düştüğünü,Türkiye ekonomisinin güçlenmesi için yolsuzlukla hep beraber mücadele etmeli ve en önemlisi de her şeyi siyasilerden bekleyen "emret" anlayışını bırakmamız gerektiğini sözlerine ekledi.
İşadamlarının da bu bilgilere sahip olabilmesi için Strateji Merkezi kurduklarını söyleyen TANTAN, TESEV'le ortak çalışmalar yapacaklarını belirtti.
Reel ekonominin canlanmasında iş adamlarına büyük görev düştüğünü, işletmeler arasında yapılan bir çalışmada 31.12.2000 tarihi itibariyle Türkiye'de 10 bin işletmeninin kapandığını ve 200 bin kişinin işsiz kaldığını saptadıklarını söyleyen TANTAN "Yolsuzluk ekonomide haksız rekabet getiriyor. Girişimcinin önünün açılması, haksız rekabetin engellenmesi için yolsuzlukla mücadele devam etmeli" dedi.
Kamu vicdanının, kendisine aktarılan hizmetin doğru dürüst olup olmadığını sürekli yargıladığına dikkati çeken TANTAN, bu süreç içerisinde de hizmetin halka iyi aktarılmadığının görülmesiyle halkı yönetenlere karşı bir güvensizlik ortamının oluştuğunu ifade etti.
Cumhuriyetin oluşumundan bu yana gerek mahalli gerekse yerel yönetimler açısından sistemlerin son derece güzel kurulduğunu belirten TANTAN, uygulamaya bakıldığında bu sistemlerin kendine menfaat sağlayan birer merkez haline geldiğine işaret etti.
"Suçlu kim?' diye kendimizi yargıladığımızda herkesin bireysel noktada suçlu olduğuna dikkat çeken TANTAN, görevlerinin suçluyu yargılamak değil, bu güzel sistemlerin yeniden yapılandırılması ve sağlıklı bir yapıya kavuşması yönünde çaba sarfetmek olduğunu, herkesin özeleştiri yaparak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini dile getirdi.
"Örneğin, belediye başkanlarının çok geniş yetkileri vardır. Sorumluluk bölgelerinde ekonomik hayatı düzenleme görevi kendilerine verilmiştir. Ama bugünkü uygulamada, belediye başkanının hizmet anlayışı sadece mimari açıdan öne çıkmakta diğer yönlerde gerilerde kalmaktadır.Bu açıdan bakıldığında tamamen bir rant ekonomisi içinde dönen bir mimari anlayış hakim kılınmıştır. Sistemin bu duruma gelmesinin nedenleri, devletin kendi sorumluluğu içindedir. Devlet bunları sürekli denetleyerek, düzgün bir hale getirilmesi şeklinde bir çaba sarfederken kendisine hizmet aktarılan halkın buradaki tepkisini de yargılamamız gerekiyor"
Bugün gelinen noktada halkın artık bazı gerçekleri görme şansını elde ettiğini vurgulayan TANTAN, bu gerçeklerin artık devletin kendi kurumları içinde halka hizmet anlayışının yeterli olmadığı, toplumun örgütlenme içerisinde kendi alanlarında köyüne, sokağına ve komşusuna geri dönme anlayışında olduğunu dile getirdi.
Bu anlayış içerisinde bir takım tuzaklarında bulunabileceğini bazı sivil toplum kuruluşlarının, bazı kişilerin amaçlarına hizmet edebilecek şekilde toplumun önüne çıkabileceklerini kaydetti. Bu tür örgütlerle ne şekilde mücadele edilmesi gerektiğinin sorgulandığını ifade eden Tantan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bunlarla nasıl mücadele edilecektir? Nasıl çökertilecektir? Hepsi başlı başına sorundur. Bilgi bombardımanı artık evlerimizin içine kadar gelmiştir. Bundan hiç kimsenin kaçma imkanı yoktur. Bu bilgi hareketi içerisinde, bu kadar iletişim hareketi içerisinde toplumların kendi ahlaklarını, sağlıklarını, kamu düzeni ve güvenliklerini koruyabilmeleri için gerçek bilgi ile kirli bilgiyi ayırt edebilmeleri konusunda nasıl mücadele edilecek? Halkın gerçek bilgiyi alması nasıl sağlanacak? Bu da ayrı bir sorun. Bunlar sadece ülkemizin değil, bütün ülkelerin önünde bir sorun olarak yatmaktadır."
Bundan bir iki yıl önce yolsuzluk ekonomisinin halkın gündeminde pek olmadığını ve zaman zaman küçük olaylar şeklinde ve sadece bu olayların içerikleriyle ilgili konuların gündeme geldiğini ifade ederek "fakat yolsuzluk ekonomisinin boyutları içerisinde ne kadar olduğunu, nasıl olabileceği, nerelere kadar gidebileceği noktasında da halkın ilgisinin az olması, şüphelerin olması da toplumda büyük huzursuzluk yaratmaya devam etmektedir" şeklinde konuştu. Yolsuzluk ekonomisinin ortadan kaldırılması için sınır ötesinin de gözden kaçırılmaması gerektiğini ifade eden Tantan, Türkiye'nin yolsuzlukla mücadele edecek kanunlara sahip olduğuna dikkat çekti. TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem YILMAZ ise son yıllarda oluşan bir çok olaydan dolayı toplum genelinde bir umutsuzluk oluştuğunu belirterek, "Yolsuzluk ekonomisi ağlarını ördükçe, bizler geleceğe olan inancımızı yitiriyoruz" dedi.
Tam rekabetin koşullarının önündeki en büyük engelin yolsuzluklar ve serbest piyasa kurum ve kurallarının işlemeyişi olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Küresel yatırım yapan, toplumsal sorumlulukları yerine getirmeyi bilen, vergisini ödeyen insanların, iş dünyasının gerçek temsilcilerinin her zaman toplumun lokomotif gücü olduklarının bilincini ve heyecanını kaybetmemeleri gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu. Yolsuzlukla mücadelenin, 'kişilerle değil bir sistemle mücadele şeklinde algılanması gerektiğinin' altını çizen Başkan Yılmaz, bu süreçte zaman zaman yolsuzluk tartışmalarının kişilere indirgendiğini ve hataların topluma mal edilmeye çalışıldığını kaydederek, bu tür anlayışların yanlış olduğuna dikkat çekti. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer bu mücadele görsel malzemesiyle ön plana çıkarsa, medyatik unsurları ağır basarsa, sistemle sistematik bir mücadele olma konusunda zaaflara uğrar. Bizler, geçmişi değil geleceği kurtarmak, geleceğimizi inşa etmek arzusundayız. Sistemle yapılacak bu mücadelenin nihai hedefinin de liberal etiğe ulaşmak olduğunu belirtmek istiyorum. Türkiye, bu konuda sabırlı davranmaz, sistematik bir mücadele yürütmezse zaman zaman mali düzenlemeler adına yapılan çıkışların yarattığı sonuçlar gibi çok ağır bedeller ödemek durumunda kalabiliriz. Ekonomiyi kendi kuralları içerisinde değerlendirmek gereklidir. Demokratik, çağdaş ve liberal etik kuralların hakim olduğu bir toplumun oluşması sürecinde dikkatli ve sabırlı olmak gerekir.
Bu bağlamda, bu hedefe ulaşmanın en temel unsurlarından biri olarak siyasetin ekonomiden arındırılması çabalarını ve arayışlarını genç işadamları olarak dikkatle izliyoruz." Başkan YILMAZ, "Tam rekabet koşullarının sağlandığı, yeteneklerimizin, bilgimizin, çalışma azim ve gücümüzün tam rekabet koşullarında karşılığını bulabildiği bir ortamda, serbest piyasa ekonomisinin tüm kurul ve kurallarıyla uygulandığı bir Türkiye'yi geleceğimizin güvencesi olarak görüyorum" diyerek sözünü bitirdi.


SADETTİN TANTAN:
"CORRUPTION PREVENTS THE ENTRY OF FOREIGN CAPITAL INTO TURKEY"
Avrupa süreci içinde İtalyan ve Türk iş çevrelerinin kader ortaklığı çok eskilere dayanır. İki ülke arasındaki ilk ticaret anlaşmasının altında Fatih Sultan Mehmet ile üç Cenovaelçisinin imzası vardır. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler bundan sonra da sürmüş ve 1885'de İstanbul'da İtalyan Ticaret Odası kurulmuştur.
İki ülkenin Ticaret Odası yapıları benzerlikler göstermektedir. Her iki ülke de Avrupa ve Akdeniz'de en büyük temsil gücüne sahiptir. Şirket tescillerine bu kurumlar bakar. Avrupa entegrasyonu sürecinde İtalyan ve Türk Ticaret Odaları yasama anlamında da etkin rol oynamaktadırlar. Odalar Maastricht, Amsterdam ve Nice'de gerçekleşen son Avrupa Konseyi toplantılarında şirketlerin ve özellikle KOBİ'lerin sosyal, ekonomik ve teknolojik değerlerinin daha yaygın şekilde tanınması için çaba göstermişlerdir. Bu odaların amaçlarından biri de AB politikalarında yer alan teşvik ilkesinin daha iyi uygulanmasıdır. Ticaret odalarının şu andaki çalışmaları Haziran 2001'de çıkacak olan Beyaz Kitap üzerinde yoğunlaşmaktadır. İtalyan ve Türk Ticaret Odaları'nın Avrupa Komisyonu'nun desteğiyle yaptıkları çalışmalar, sadece şirketler için değil, Avrupa entegrasyon süreci içinde büyük önem taşımaktadır.

# # # # # # # #