ÇUVALDIZ-CELAL BEYSEL
TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı


TIPKISININ AYNISI (!)... MI?

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Güney Amerika ülkeleri nedense Avrupa'nın gelişme ivmesini bir türlü yakalayamadılar... Hem demokraside, hem de halkın refah düzeyini yükseltmede nal topladılar, ilerleyen ülkelerin ardından, 1990'a kadar... Aynı bizim gibi...

Merak ettim neler olmuş diye ve biraz araştırdım... İşte size bir özet...

1960'lı yılların sonlarına kadar Güney Amerika'nın ekonomik politikası, "ihraç ikamesi" felsefesiyle kısıtlıydı. Bizde, 1980'li yıllara kadar olduğu gibi... Bu felsefe aslında bu dönem içerisinde Güney Amerika'nın sanayileşmesine pozitif etki yapmıştır. Mesela 1968'e kadar enflasyon düşük, büyüme hızı ise yüksekti. Ancak piyasa gücünün ikinci plana itilmesi sonucunda edinilen kötü alışkanlıklar Güney Amerika ülkelerinin 1980'lerde çektiği büyük sıkıntıları hazırlamıştır. Korumacılık ulusal para değerinin yüksek, ulusal üretim kalitesinin düşük olmasına neden olmuş, ihracat güdük kalmıştı. Teşvik gören ve korunan sanayi karşısında giderek gerileyen tarım sektöründe iş bulamayan tarım işçileri şehirlere hücum etmiş, bu oluşum çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmişti. Kamu kurumlarının en önemli işlevi vasıfsız işsizlere iş sağlamaktı artık. Gelişen iletişim teknolojisi sonucu dünyayı gören halk, refah istiyordu. Bu istek karşısında hükümetlerin sosyal harcamaları artarken gelirler artmayınca bütçe üzerine gelen yükler çoğalmıştı. Hükümetler ödeyebileceklerinden fazla borçlandılar, bütçe açıklarını para basarak ödeme kolaycılığına kaçtılar. İşte Güney Amerika'yı enflasyonun kucağına iten başlıca nedenler... Tıpkı bizim gibi...

İhraç ikamesi 1967'lere kadar iyi işaretler vermekle birlikte kişi başına gayri safi milli hasılanın yıllık artışı açısından Güney Amerika ülkeleri o yıllarda diğer gelişmiş ülkelerin gerilerine düşmüşlerdi. Bu politikanın uygulanageldiği 1960-67 arasında kişi başı GSMH' nın yıllık ortalama artışı % 2.1 iken, Avrupa'da bu ortalama % 3.7, Asya ülkelerinde ise % 6.4 seviyelerindeydi. Enflasyon da Avrupa'ya kıyasla daha yüksekti. Gelişen sanayi ile paralel güçlenen işçi sendikaları istekleriyle enflasyonist baskının artmasına neden oluyor, sınıf kavgaları alevleniyordu. Aynı bizde olduğu gibi...

60'laryn sonundan itibaren, ancak özellikle 1973'de petrol fiyatlarının artmasından sonra uluslararası para piyasalarında fazla para birikmişti. Bu parayı ellerinde tutanlar Güney Amerika'ya istedikleri kadar borcu fazla irdelemeden vermeye başladılar. Hükümetler de kolay yolu seçip borç alınan bu paralarla kısa süreli de olsa halkı rahat ettirme taktiğini güttüler. 70'li yıllarda petrolü borç karşılığı yurt dışından pahalı alıp, yurt içinde ucuza satma yanlışını yaptılar... Aynı bizdeki gibi...

Güney Amerika ülkeleri 1970'li yıllarda Asya ülkelerinin başarılarından etkilenerek ihraç ikamesi felsefesinden "ihracata dönük üretim" felsefesine geçtiler... Bizden 10 yıl önce, aynı bizim 1980'li yıllarda yaptığımız gibi... Ancak orada da hükümetler oy peşinde popülist politikalar uyguladılar, felsefe değişikliğinin gerektirdiği yenilikleri zamanında yapamadılar, gerekli önlemleri alamadılar ve sistemden beslenen statükocuların elinde tutsak kaldılar. Bu nedenle 1980-1990 arasında enflasyona yenik düştüler...

Aynı ülkemizdeki gibi, hatta bizden daha da beter bir şekilde...
Bazı Güney Amerika ülkeleri 1990 dan beri bir toparlanma sürecine girdiler.... Sancılı, sıkıntılı, yavaş ama kararlı adımlarla ilerliyorlar... Henüz hiçbir Güney Amerika ülkesi dikensiz gül bahçesi olmasa , eski alışkanlıkların tamamen ortadan kalktığı söylenemese de, arada Arjantin gibi tökezleyenler olsa da yine de kefeni yırtmak üzereler... İşte bu durum bizdekine benzemiyor...
Maalesef...
1980'li yyllarda bana Güney Amerika ülkelerini , Macaristan'ı, Yunanistan'ı ve Güney Kıbrıs'ı bile kıskanacağımız günlerin geleceği söylenseydi inanmazdım...
Ama görüyorum ki böyle giderse yakında Bulgaristan'ı, hatta bir süre sonra belki de Suriye'yi dahi kıskanır hale geleceğiz...
Dünyayı tanımadan ülkeyi "gururlu" (!) bir inatla statükonun tutsağı yapmaya çalışan "Kemal DERVİŞ'i istemezük"çü politikacılarımıza ve -nedense- onlar gibi düşünen bazı "vatansever(?)" aydınlarımıza borçluyuz, tüm bunları !!!





# # # # # # # #