SİVRİ SİNEK SAZ-Av. TALAT METE
ATATÜRK'Ü ANLAMAK

Siz ne derseniz deyin, ben bu ülkede, Atatürk'ü hiç kimsenin gerçek boyut ve düşünceleriyle anladığına inanmıyorum. Aksi olsaydı, ülkemizin, her alanda bugün içinde bulunduğu kargaşaya sürüklenmesi gerçekleşmiş olmazdı. Bu büyük, askeri deha ve devlet adamının, içinde bulunduğu o olumsuz şartlardan, param parça bir topluluktan, nasıl bir birliktelik ve dayanışma ile yeni bir toplum yarattığını, nasıl hedefler koyduğunu hala anlayamamış olmamız çok acı. Dünya devletlerinin, bizden çıkmasına büyük bir kıskançlıkla baktığı bu liderin, ulusuna, gösterdiği çağdaş gelişim yollarını hep, birlikte göz ardı ettik. Tek başına, silahlı kuvvetlerin, bu önerilere kulak vermesinin, "muasır medeniyete" ulaşım için yeterli olacağını düşündük safça.
Bu büyük devlet adamı, ne kahindi ne falcı. Ne de doğa üstü güçleri vardı. Sadece olağan üstü siyasi analizciydi. Yaşadığı koşulları, sadece küçük bir pencereden yerel olarak görmemiş, çok üst ve evrensel boyutlarda düşünmüş ve üstün bir konsantrasyonla, zamanında, dünyada gelişen tüm olayları mükemmel irdeliyerek, gelecekteki analizlerini doğru yapmıştır. Bunun sonucunda da, mensubu olduğu toplumun, tüm kesimlerine, gençliğinden, yöneticilerine kadar, gelecek için, görevlerini ayrıca saptayarak hedefler vermiştir.
Bugün ise, geldiğimiz noktaya baktığımızda;
Silahlı kuvvetler hariç, hiç bir kesimin, görevini yapmadığını, ulusal çıkarların önüne, bireysel çıkarları koyarak, ihanet içine düştüğümüzü görmekteyiz.
O, düzelmez öldü artık, denilen günlerde, ideal amaçlar uğruna, etnik köken ve dinsel alt kültür farklılığı yaşayan, paramparça bir topluluktan, el ele bütün bir toplum yaratmış, birlikte savaşarak, her parçadan yüzbinlerce şehit verip, bağımsızlığı elde etmiş ve batı ile yarışma için hedefler koymuştu.
Ölümünden, kısa bir süre sonra, içerik yerine, yüzeysel slogan ve hamasi nutuklarla, "kurtulduk artık" deyip, tembellikle düştüğümüz bu acı durumu bize önceden göstermesini kehanet sayamayız. Bu hepimizin aymazlığıdır. Gencinden yaşlısına, siyasetçisinden sanayici ve tüccarına, Kürdünden Türküne, sünnisinden alevisine, işçisinden sendikasına, basınından aydınına, meslek kuruluşlarından mensuplarına, kadınından erkeğine_.
Hepimizin sorumluluk ve ulusal bilinç fakirliğinden, daha açıkçası bireysel egomuzdan düştük bu durumlara. Şimdi kazık kıçımıza değince, Atatürk'ü arar duruma gelince, onu doğaüstü güçleri olan, kahin, başka dünyalardan gelmiş biri gibi algılıyoruz. Be hey yok olmaktan, kurtulmasını birlikte becerebilmiş Ulus! Bu ulusun yöneticisinden sokaktakine kadar tüm bireyleri, iş işten geçmeden bu bir daha gelmesi zor, üstün liderin, savaş sonrası için söylediklerini ve öğütlerini, anlamaya çalışalım artık.

SEVGİLİ ÜZEYİR GARİH
Öncelikle, Allah'ın rahmetinin üzerinde olmasını diliyorum. Ailene ve geride bıraktığın yakın akraba ve daha çoğu, dostlarına sabırlar diliyorum.
Sevgili GARİH ile pek çok kimsenin bilmediği yakın bir dostluğumuz vardı. Onunla Beşiktaş Belediyesi'nde, meclis üyeliği ve başkan yardımcılığı yaptığım dönemde tanışmıştım. 1987 yılından, alçakca öldürüldüğü tarihe kadar da, bu dostluğumuz devam etti. Bilgisine başvurmak istediğim her an, kapısını bana açtı. Hatta fakülteyi yeni bitiren kızıma da. Hiç unutmuyorum, Beşiktaş'ın trafiğinin nasıl çözülmesi gerekir konusundan tutun, modern imar yasasının nasıl olması gerektiğine, yönetim anlayışından tutun kurumsal kimliğe kadar çeşitli konularda bilgi alışverişinde bulunduk. Ortaköy'lü olmam nedeniyle, onu sıkça, Ortaköy'de tek başına dolaşıp, esnafla sohbet ederken görüp, ayak üstü konuşmalarımızı, örnek olması bakımından, tanıdığım diğer iş adamlarına veya toplumun da yönetici olmak isteyenlere, ondan bahseder, halkla bütünleşmenin nasıl olabileceğini, anlatırdım hep. Bir dönem başkanlığını yaptığım Ortaköy Spor Klübü derneğine, hiç bir ekonomik mazeret öne sürmeden ve duraksamadan, önemli yardım ve desteği oldu. Sürekli olarak, toplumsal hedefler koyarak büyüyebileceğimizi anlatırdı. Televizyonlarda ve seminerlerde iyi bir izleyicisiydim. Onunla tartışmanın zevkini tadabilmiş biri olarak da, kendimi ayrıca mutlu hissediyorum. İşte size, daha da uzatabileceğim, küçücük anılar dizisi. Şimdi onu düşündükçe, bu büyük insanımızın, büyük Atatürk'ü ne mükemmel bir biçimde, hissettiğini onu yakalayabildiğini daha iyi anlıyorum. Can KIRAÇ'ın onunla yaptığı röportajın, bir bölümünü basında okuduğumda, özellikle Atatürk'ün örnek alınması, gerektiğine ilişkin sözleri ve hele "Ben musevi asıllı Türk'üm" diyebilme özlemi, daha da pekiştiriyor anlamamı. Hele, son görevimi yapmak üzere gittiğim sinegogda, sevgili Üzeyir için yapılan duanın, ezan sesiyle karışması ve bir süre birlikte duyulması, anlatılması pek kolay olmayacak, duygusal bir andı benim için. Başbakan yardımcısından tutun, bakanlar, siyasi parti başkanları, parlamenterler, çok çeşitli üst düzey yönetici ve gazetelerin köşe yazarlarının bulunduğu törende, sevgili Üzeyir, sanki son bir kez daha uyarıyordu herkesi, toplumsal barış için. Nur içinde yat.



# # # # # # # #