GENÇ DÜŞÜNCE-AYŞEN LAÇİNEL
Eğitimci-Yazar

TERÖRE KARŞI KÜRESEL İŞBİRLİĞİ

Terör, dil, din, ırk tanımıyor. Matrix filmini izlediniz mi? Matrix filmiyle 11 Eylül’deki terör olayları arasında kurgusal benzerlikler bulabildiniz mi? Bilmiyorum. Belki 11 Eylül’deki intihar saldırılarına sıradışı bir bakış olarak değerlendireceksiniz bu yaklaşımımı.
Matrix’de bilimsel araştırmalar sonucu yaratılan suni zeka insanlığa tehdit olarak döner. Kendi yarattıkları bilgisayarlara yenik düşmek ve onların esiri olmak tehlikesiyle karşı karşıyadır insanlık. Ancak bir kurtarıcı, durumu farkedecek ve yaşananların görülenlerin sanal olduğunu anlayarak mücadeleyi başlatacaktır. Ben ETV’deki Liberal Platform adlı programımda bu olguyu işledim. Program ilginç oldu.
ABD de belki süper güç olmanın rahatlığıyla “bana bir şey olmaz” dedi ve korunmasız, hazırlıksız böyle bir saldırıya uğradı. Masum insanların zarar gördüğü, ABD’nin prestij kaybı diye görülebilecek, hedef büyüten terör; küreselleşmede başka soruları getiriyor akla. Şimdi yapılması gereken teröre karşı küresel işbirliği. Düşman belli değil ya da bu eylemi yapanlar henüz üstlenmiyorlar sorumluluğu. Bir de Usame Bin Ladin’in yaptığı görüşü ve onun müslüman olması. Müslüman birini müslüman bir ülke nasıl düşmana ya da bir hristiyana teslim edebilir diyor Afganistan? Peki bir müslüman nasıl masum insanları öldürür? Adalet, inanca, dile, millete göre farklı mı işler? Yoksa adalet önünde herkes eşit midir?
Terör hangi milletten, dinden, gelirse gelsin affedilemez. Hangi ülkeye yönelikse de hoş görülemez. Şimdi tüm ülkeler özellikle AB ülkeleri, ABD kendilerinin de teröre yenik düşebileceklerini, terörle göz göze gelebileceklerini düşünür oldular. Yıllarca kendi vatanımızı kemiren kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden her türlü işkenceyi, acımasız saldırıları, cinayetler işleyenleri savunan insan hakları mahkemeleri acaba kendilerini sorguluyorlar mı? 11 Eylül’deki terör eylemini yapanların haklarını korumak için mi çalışıyorlar yoksa bu defa da? Bir ülke bütünlüğüne, masum insanların can, mal güvenliğine yönelik her tür saldırı terördür. Terörün ülke farkı, din farkı, dil farkı olamaz.

EĞİTİMİN AMACI GELİŞMİŞ BEYİNLERİ VE YARATICILIK POTANSİYELLERİNİ DOĞRU YÖNLENDİRMEKTİR

Doğru yönlendirme evrensel gelişimi esas alarak kişinin hem kendisine hem çevresine yarar getirecek çalışmalar yapmasını sağlamaktır. Gelişmiş zekalar, güçlü kurgular, planlı bir eğitim felsefesi, adaletli bir işleyiş ve üretimi destekleyen politikalarla kazanılır. Üretim yapacak ortamlar yaratılmaz, fırsat eşitliği sağlanmazsa düşünen beyinler yaratıcılıklarını, gelişim ve insanlığın mutluluğu için çalıştırmalılar. Hınç alma duygularıyla varlıklarını başka boyutlarda ispat etmek isterler.
Yine geldik eğitimin önemine... Yine geldik fırsat eşitliğine ve üretime önem verilmesi gerektiğine.

YILDIZLARLA

Geceleyin gökyüzüne bakmayı çok severim. Binlerce, milyonlarca yıldız aydınlatır karanlığı. En parlak olanı benim yıldızımdır.
Bazen yanlışlıkla işte benim yıldızım derim birine ama bir de bakarım ki hayır en parlağı değil o. Anladığımda “Aaa... neyse yine de güzel ama benim yıldızım öteki işte! derim. En parlak olanı benim diye konuşurum arkadaşlarımla.
Gençler... Her biri bir yıldız. Her biri bir değer. Ne hoş bir hikaye vardır anlatılan. Deniz kenarında kumsala vuran deniz yıldızlarının kaderini anlatır, dalgaların kumsala vurduğu yerde duran yaşlı bir adam eğilip kumsalda yerden bir şey alıp denize atıyor ve bu hareketi tekrarlıyor hikayede. Bunu gören bir diğeri ise yaşlı adamın yanına gelip: Ne yapıyorsunuz? diye sorar. Deniz yıldızlarını denize atıyorum der yaşlı adam. Ama burada binlerce deniz yıldızı var. Ne fark edecek hepsini atamazsınız ki der diğeri.
Yaşlı adam bu sorulara cevap verirken de sürdürür yaptığı işi ve tam ne fark edecek sorusunu duyduğunda, elindeki deniz yıldızlarını göstererek: “Bunun için fark etti” der.
Denize atılacak ve yaşama şansını bir kere daha verebileceğiniz, yaşam çizgilerini değiştirebileceğiniz binlerce deniz yıldızı var.
Eğitim önemli.
Eğitim aynı zamanda bir etkileşim de. Her biri ötekinden farklı akıllar, yetenekler, yarara, üretime yönelik, hedeflere kilitlenirse, toplumsal ve evrensel gelişim enerjisi yaratıyor. Yeterli ve güçlü bireyler, farkındalığı yüksek “ben”lerle her bir yıldız kendi parlaklığıyla karanlığı aydınlatıyor.
Şimdi Yıldızlar College’de Bahçeşehir’de lise 2. sınıf öğrencileriyle ortak bir hedefimiz var. İlgi ve yetenekleri doğrultusunda seçecekleri üniversitelerde eğitime devam edecek ve mutlu, üretken, evrensel değerleri olan meslek sahibi insanlar olacaklar.
Cumartesi ve Pazar günleri Yıldızlar College’de eksik oldukları derslerde; öğrenmeye devam ediyorlar. Üniversiteye girmek hayat serüvenindeki menzillerden sadece biri. Önemli olan severek yapacakları meslek sahibi olmaları.
Okul, aile, öğrenci bir üçgen. Bu üçgenin köşeleri arasındaki denge de doğru iletişimle kurulacak ortak hedef. Yani hem kendine yeten, üreten hem de gelişimi destekleyen gençler kazandırmak topluma. Kısaca her biri kendi yıldızını bulsun gençlerin ve her biri bir “yıldız” olduğunu anlasın, anlatsın.
13. yy.’da Ferd-üd-Din’in yazdığı eski bir İran “alegorisi” vardır. Burada ölümsüz bir kuş olan SIMURGH’dan sözedilir. Kuş yuvasını BİLGİ AĞACI’nın en tepesindeki dalların arasında yapar. Günün birinde Simurgh’un gümüş tüylerinden biri Çin’in ortalarında bir yerde bulunur. Lidersiz kalmaktan bıkmış olan diğer kuşlar da onu bulmaya karar verirler. Simurgh’dan hayatlarına bir yön vermesini isteyeceklerdir. Bütün bildikleri onun adının “otuzkuş” anlamına geldiği ve dünyayı çevreleyen Kaf Dağları’nda yaşadığıdır. Daha başlangıçta bazı kuşların cesareti kırılır ve bu yolculuğa çıkamayacaklarını söylerler. Bülbül, mazeret olarak güle olan aşkını gösterir. Papağan ise uğrunda kafeste yaşadığı güzelliğini. Bıldırcın tepelerdeki evini. Balıkçıl sulardaki yuvasını. Baykuş harabelerini terkedemeyeceğini anlatır. Sonunda bir grup kuş bu tehlikeli yolculuğa çıkar. Günlerce yıllarca giderler. Yedi vadi ve deniz aşarlar. Bazıları vazgeçip gruptan ayrılır. Kalanlardan bir kaçı yolculuk sırasında ölür.
Sonunda çektikleri ızdırap yüzünden ermiş mertebesine ulaşan “otuz kuş” Simurgh’un yaşadığı yüksek tepeye erişir. Aradıkları kuşu görürler ve o zaman, KENDİLERİNİN SIMURGH OLDUĞUNU ANLARLAR. Hepsi bir Simurgh’tur artık.
Farkına vardığımızda neden burada olduğumuzun, dünyaya geliş sebebimizin ve anladığımızda hayatımızın yönünün seçimlerimizle belirlendiğini; işte o zaman herbirimiz kendi serüvenimizin lideri oluyor ve ötekilerle bütünün parçalarını tamamlıyoruz. Yani kendi yıldızımızı buluyor ve anlıyoruz bir yıldız olduğumuzu.

BAHANELERE SIĞINMAK

Ne istediğini bilmemek. İstediğinin farkında olmamak ya da istediğini söyleyecek cesareti bulamamak.
Konumları, güçleri, yaşları, tipleri ne olursa olsun son zamanlarda bahanelere sığınanların sayısı arttı sanki. Kimi “Ben hiç bir şey istemiyorum diyor, kimileri “Mutsuzluk benim genlerimde var, zaten ben çevremdekileri de mutsuz ederim.”
Düşüncesinde. Yazık böyle güvensizliklere ve güven veremeyenlere.
İnsan ne yaşar da böylesi korkak olabilir? Çevreyi böylesi aşağılayabilir? Aslında kendini de. Sanki ben kendimden vazgeçtim der ama bir de bakarsınız görevini yaptığını iddia eder ve ahkam keser. Kimi ömrünü çocuğuna vakfeder. Kiminin kocası kötüdür. Kiminin karısı, saçımı süpürge ettim de yaranamadım diye tüketir onu. Kimi de birlikte olduğunun başarısından, gücünden ürker ve yazık eder herşeye..
Aslında bilmezler tükenmeyi kişinin kendinin seçtiğini. Kim tükeniyorsa ve mutsuzsa buna hazır olduğunu söylediği ve izin verdiği için yaşar herşeyi. Oysa ki hayat paylaşmaktır. Paylaştığınızda fakirleşmeyeceğiniz ne varsa paylaşmak, mutlu etmek, mutlu olmaktır. Huzur verebilmek huzur bulmaktır anlamlı olan. Ötesi boştur. Şairin dediği gibi... “Pişmanlığı ise tek bir yerde kabul ediyorum; yaşamak mümkünken yaşayamamak...”
Çoğaltarak yaşamak, tüketerek değil. Varederek yaşamak yok ederek değil. Her nefes alıp verişinde ise varolduğunu bilmek. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz derler. Doğru da derler. Hayatınızda neler var? Kimler var? Yerleri ne? Öncelik sıralamasını biliyor musunuz? Ne istiyor? Ne istemiyorsunuz? Neden? Bu soruları kendinize sormalı başaramazsam demeden başlamalı ve hakkını vermelisiniz hayatın.
Yaşamak bir armağan. Bu serüvende son nokta ve menziller belli belki de sadece. Kader denen buysa eğer.
Menziller arası yolculuk şekliniz, hangi yollardan, hangi araçlarla kimle gideceğiniz ise sizi seçiminiz. Elinizde olamayanları bırakın. Değiştiremeyeceğiniz bir son nokta varsa ve bu dünyada bu son nokta “ölüm” se ölümsüz olabileceğinizi, sevdiklerinizce sevildiklerinizce hep yaşayacağınızı yaşatılabileceğinizi hatırlayın. Yaşam serüveninde ne kadere suç atın ne de bahanelere sığının. Sizsiniz yolculuk şeklinizi belirleyecek olan. Sadece siz. Gücünüzün farkına varın ve zevkli, dolu dolu, üretken bir yolculuk yapın.



# # # # # # # #