ALİ MİDİLLİLİ
Genç Yönetici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Chairman of the Young Managers and Businessmen Association



Lider Ülkeler ve Diğerleri


Dünya gündeminin bu kadar tedirgin ve belirsiz olduğu bir dönemde gündem dışı bir yazı yazmayı tercih ettim. Terörün ABD’yi kalbinden vurduğu ve tüm demokrasilere meydan okuduğu bir dönemde Türkiye’nin 21. yüzyılın başlangıcında kendini süratle küreselleşen bir dünyada doğru bir şekilde konumlama zamanı gelmiştir.

Türkiye 21. yüzyılda, yeni oluşan ekonomik ve siyasi düzen içerisinde “lider ülke” olma konumuna oynamak zorundadır. Bu çok rahat söylenebilen bir söylem olmakla beraber, gerçekleştirme sürecinde temel bir takım düşünsel değişiklikleri ve önemli uygulamaları da gerektirmektedir. Öncelikle “lider ülke” tanımının temeline inmek isterim. “Lider ülke” olmanın temel şartı ekonomik başarıdır. Ekonomik başarının sırrıda bireyden geçmektedir. Bugünün dünyasında “lider ülke” konumunda sadece ABD vardır. “Diğerleri” konumunda ise Avrupa Birliği ve Türkiye gibi, Rusya gibi, Çin gibi, Brezilya gibi ülkeler bulunmaktadır. Eğer Türkiye, önce AB, daha sonrada ABD’yi yakalayıp rekabet edebilecek bir noktaya gelmek istiyorsa, hükümetlerin bireylere ve özel sektör şirketlerine, buluşlar yapmaları ve başkalarının yaptığı buluşları benimsemeleri ve uyarlamaları için daha güçlü teşvikler sağlamaları gerekmektedir.
AB’nin gelecek on yıl için belirlediği stratejik hedef şudur: “dünyanın, daha çok ve daha iyi iş sahalarıyla ve daha büyük bir sosyal uyumla sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlayabilen, en rekabetçi ve en dinamik bilgiye-dayalı ekonomisi haline gelmek.” Üçüncü sanayi devrimini temsil eden “yeni ekonomi” (birinci buhar gücü; ikinci elektrik gücü) devrimi de bilgiye dayanması ve mesafenin yokoluşu, dinamizm, rekabet kavramlarını ön plana çıkartmaktadır. Yeni ekonomi, bilgiyi depolama, işleme ve iletme maliyetlerini ciddi boyutta düşürmüş olan, genel amaçlı teknolojilere (bellek çipi, bilgisayar, internet ve cep telefonları gibi) dayanır. Yeni ekonomi tanımına yüklenen anlam, “eski ekonomi” kapsamında olan bireylere, şirketlere ve hükümetlere hem yeni şeyler yapma, hem de eskileri daha iyi biçimlerde yapabilme olanağı vermektir. Bu ise yeni buluşların ekonominin tamamına yayılması demektir.
Bu süreç Türkiye için kimle, nerede, ve nasıl başlamalıdır? Ekonomik başarı bireyle başlar. Temel bireysel hakların temini (insan hakları, mülkiyet hakkı, telif hakları, fırsat eşitliği gibi) anayasanın düzenlenmesi ile olur. Temel bireysel hakların anayasa ile korunduğu bir ortamda bireysel gelişim öncelikli hedef olarak alınmalıdır. Öğrenim ve eğitim sistemleri insanlara, çalışma yaşamları boyunca kullanacakları yararlı bilgi ve becerileri kazandırmalıdır. Bireyler ise bu kadar süratle değişen bir ortamda, kendilerini uyarlama yeteneklerini geliştirmelidirler. Bireyin tek güvencesi kendini yeni şartlara uyarlayabilecek bilgi ve becerileri sürekli bir şekilde elde edebilme yeteneğidir.
Bu şekilde gelişim imkanı bulmuş olan bireyler ekonomik katma değer yaratmaya hazır olacaklardır. Ekonomik katma değer daha güçlü bir girişimcilik ruhunu da beraberinde getirecektir. Bunu takiben sermaye birikimi için gerekli olan refah ortamı oluşmaya başlayacaktır. Hükümetler, refahın artışının, bir diğer deyimle büyümenin belirleyicisinin girişimcilik olduğunu kabul etmelidirler. Belirli bilgi ve beceriye sahip bireyler, yeni iş akımlarını, ya üreterek (öncüsü olarak), ya da verimli şekilde uygulayarak (takipçisi olarak) istihdamı da arttırıcı iş alanları açacaklardır.
Dolayısı ile hükümetler, hem bireyleri ve hemde özel sektör kurumlarını, yeni teknolojileri, yeni ürünleri ve hizmetleri ve yeni iş akımlarını denemeye ve benimsemeye teşvik etmelidirler. Yeni iş kurmanın maliyetleri rekabetçi; devlet düzenlemeleri ise basit ve maliyet verimli olmalıdır. Devlet düzenlemelerinin asgariye indirilmesi (deregulation), küreselleşen bir piyasa için bir şartdır. Küreselleşmenin ivme kazandırdığı bu teknolojiler, piyasaların, şirketlerin ve bireylerin çalışma ve işleyiş tarzlarını süratle değiştireceklerdir. Bilgiye dayalı girişimciliğinin başarılarını görecek olan diğer bireyler sermaye birikiminin dağılımına sebep olacaktır. Bu dağılım daha rekabetçi bir ortamın oluşmasını sağlayacakdır.Bu ortamda bireyler, şirketlerin ihtiyaç duydukları vasıflara sahip olmalı veya değişen koşullara uyum sağlayabilecek kadar esnek olmaya hazır olmalıdırlar. Sermaye piyasaları ise bu girişimcilere destek olacak derinliğe, çeşitciliğe ve rekabetçiliğeaçık olabilmelidir.Ancak bu şekilde yeni iş alanlarının oluşumunun önü açılacak; var olan iş alanları ise daha verimli, daha karlı olabileceklerdir. Bu şekilde ekonomik başarı süreci, etki ve tepki yöntemi ile son noktasına gelecektir. Bu nokta, ülke bazında gelir seviyesinin süratle yükselmesini ve belki daha da önemlisi olan bu yükselen gelir seviyesinin daha geniş bir tabana düzenli olarak dağılımını temin etmiş olacakdır. Bu süreç çerçevesinde bireyler değişime direnmeye değil, kendilerini bu değişime uyarlamaya özendirilmelidirler. Bu çerçevede tüm değişimler yapılabildiği takdirde, Türkiye’nin 2020 senesinde bir “lider ülke” ve bir ekonomik “güç” olmaması için hiçbir sebep yoktur. Türkiye gerek coğrafi konumu, gerek insan kaynağı, gerek tabi kaynakları ile dünyada en fazla potansiyele sahip devletlerinden biridir. Yeterki ilerleme, gelişme, değişim ve girişimciğin önü açılsın ve bu açıklık hukuki bir zeminde ihtisas mahkemeleri ve reform edilmiş ticaret kanunu ile meşrulaştırılsın.
1922 senesinde, Amerikalı bir diplomatın ülkesine yollamış olduğu mesajda; “Türkiye’nin ilerlemesini ümit etmek, bir leoparın beneklerini değiştirmesini ümit etmekle eşdeğerdir”, görüşü hakimdi. 80 sene sonra bunun böyle olmadığını tüm dünyaya göstermiş olan Türkiye, bugünkü belirsiz ve birazda çaresiz görünümüne rağmen, 20 sene sonra önündeki engelleri aşarak tüm dünyaya nasıl lider bir ülke konumuna gelinebileceğini, kazanacağı ekonomik gücü ile gösterebilecektir.



ALİ MİDİLLİLİ: “LEADING COUNTRIES AND OTHERS”
Turkey has to make efforts to become a “leading country” in the emerging economic and political order of the 21st century. Economic success is the primary requirement for becoming a leading country, and the way to economic success goes through the individual.
The US is the sole leader of today’s world. Part of the US’ strategic target for the next ten years is “to become the most competitive economy equipped with the most dynamic information”.
How and where must Turkey start? The primary objective should be to promote the idea of the “individual”. Only mature individuals can generate economic value added. Well-informed and well-equipped individuals will create new business opportunities and employment. Deregulation is a must for a market going global.
Individual success brought about by information-based enterprises will result in capital distribution, which in turn will produce a more competitive environment. The creation of such an environment calls for qualified individuals who can rapidly adapt to changing circumstances. As for capital markets, they must possess the depth to support these enterprises.
If the necessary changes are made, there is nothing to prevent Turkey from becoming a “leading country” by 2020.
In a message he sent back to his country in 1922, an American diplomat said, ”Hoping for Turkey to develop is like hoping for a leopard to drop its spots”. Eighty years later, Turkey had proven him wrong before the whole world. Twenty years later, it could show the whole world how to become a leading country.




# # # # # # # #