Av. HAKAN HANLI
AB Uluslararası Hukuk Uzmanı
TÜGİAD ve ELEGANS MAGAZİN Brüksel Temsilcisi
International Law Specialist/Brussels Representative for TÜGİAD and ELEGANS Magazine


Global Terörizm: 11 Eylül 2001 Uluslararası ve Uluslarüstü Boyutu

Yeni milenyum sürecinde, dünyadaki güç dengelerinin değişimi ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmaların sonucu olarak; sıcak savaşlar yerlerini soğuk savaş metodlarına bırakmıştır. Soğuk savaş metodu gereği olarak, ortaya çıkan bu psikolojik savaş çağı vesilesiyle, soğuk savaşın vazgeçilmez unsuru olan düşük yoğunluktaki çatışmalar terörizm kavramını da ortaya çıkarmıştır.

Psikolojik savaşın bir unsuru olan terörizm, genel olarak, zaten varolan yada suni olarak oluşması sağlanan ihtilalci fikir ve hareketlerin, belirli bir amaç için harekete geçirilmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Öyle ki, iki kutuplu dönem sonrasında, devlet destekli uluslararası terör, NATO’nun yeni stratejik konseptinde de en önemli tehdit unsurlarından biri olarak değerlendirilmiştir.
Terörizmin, tüm dünya ülkeleri tarafından ya da en azından etkili olduğu kabul edilebilecek çoğunluğu tarafından ortak olarak kabul edilmiş bir tanımı olmamakla birlikte, her ülke kendine göre (hatta zaman içerisinde birden fazla) bir tanım yapmıştır. Bu tanımlamalarda, genel olarak bir grup ülkeler hukuki fiilin niteliğini tesbit belirlerken, hukuki sebebini nazarı dikkate almakta, diğerleri ise almamaktadır.

I. TERÖRiZMiN KARAKTERiSTiKLERi
Terörizm, siyasal amaçlar için örgütlü, sistemli ve sürekli terör kullanmayı yöntem olarak benimseyen bir strateji anlayışı olarak tanımlanabilir. Paul WILKINSON, siyasal terörizmi; ihtilalci, yarı-ihtilalci ve bastırıcı terörizm olarak üçe ayırmaktadır. İhtilalci (1) ve yarı-ihtilalci (2) terörizm; mevcut siyasal sistemde bazı değişiklikler yapmak ve hükümetlerin politikalarını etkilemekle sınırlı olabilir. Baskıcı (3) terörizm ise, mevcut otoritenin ayaklananlara karşı uyguladığı terörizmdir.
Uluslararası terörizm, ihtilalci terörizmin bir alt-grubu olup, değiştirilecek siyasal sistem uluslararası hukukun temsil ettiği sistemdir. Bu nedenle, uluslararası terörizm; sistem dışında sisteme karşı mücadele olarak da tanımlanabilir. Eylemin bir yönüyle ulusal sınırları aşması, terörizme uluslararası nitelik kazandırmaktadır.
Kriminoloji bilimine göre; herhangi bir kişi hukuki fiili işlerken, bunu hiç kimsenin görmemesini arzu ederken, terörist bunun tam tersine mümkün olduğu kadar fazla kişinin haberdar olacağı şekilde işlemeyi tercih edecektir. T.P. Thornton’a gore fiil semboliktir. Fiilin sembolik olması, terörizmi gerilla ve diğer savaşlardan ayırıcı bir niteliktir.
Terörizm gelişen ve değişen dünya koşulları ile birlikte, değişiklik göstermekte, gelişen teknolojiye bağlı olarak elde ettiği yeni imkan ve kabiliyetleri ile etkisini ve gücünü her geçen gün arttırmaktadır. Demokratikleşme alanında atılan adımlar, terörü nicelik olarak azaltmakla birlikte, demokratik ortamlarda terör eylemlerinin etkinliği özellikle kitle iletişim araçlarının etkisiyle daha da artmaktadır.
Ülkelerin sosyo-ekonomik şartlarından ve mevcut yapının eksikliğinden kaynaklanan terör faaliyetleri, bir süre sonra bazı güçlerin kontrolüne girmekte veya birtakım devletlerce suni bir şekilde, istismara açık sorunlar üzerine bina edilmektedir.
Terör hareketleri, günümüzde periyodik olarak ve dalgalar halinde ortaya çıkmakta, zamanla önemini yitirmekte ve bilahare yeniden hız kazanmaktadır. Terörün hız kazandığı bu dönemler ile uluslararası siyasal ilişkiler, siyasi ve ekonomik stratejiler, bölgesel ve ülke düzeyindeki ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar arasında yakın ilişki gözlenmektedir.
Sağlıklı bir değerlendirme yapıldığında, terör örgütleri ileri sürdükleri şekilde hedeflerine ulaşamayacakları gibi zamanla marjinalleşmeye de mahkumdurlar. Buna rağmen ülkelerdeki siyasi veya ekonomik dengesizlik ve aksaklıkların, hoşnutsuz kişilerin ortaya çıkmasına yol açtığı, birtakım güçlerin ve devletlerin terörü hedeflerine ulaşmada bir araç ve baskı unsuru olarak gördükleri müddetçe terörizm varlığını devam ettirebilecektir.
Teröre başvuran grupların, eylem taktikleri ve yürüttükleri gizli faaliyetin bir gereği olarak, hedef seçimi ve eylem zamanı konusundaki insiyatiflerini kullanmada sınırsız davranabilmeleri, onları avantajlı hale getirmektedir. Sebep-sonuç ilişkisinden uzak bir şekilde gerçekleştirilen terör eylemlerinin, zamanından önce haber alınarak önlenmesi veya faillerinin yakalanmasının güçlüğü, terörün etkisini arttırmaktadır. Ayrıca teröristler, eylemlerinde kendilerini sınırlayan ahlaki veya insani çok fazla engel tanımadıklarından dolayı, psikolojik bir üstünlüğe sahip olmaktadırlar.

II. ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR ve TERÖRiZM
1.Birleşmiş Milletler (BM) Açısından : 1945 tarihli BM Antlaşması’nın 1.md/1.bendine göre: BM’in amaçları; uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla, barış tehditlerini önlemek ve kaldırmak ve saldırganlık ve öteki barış bozucu eylemleri bastırmak üzere etkin toplu önlemler almak ve barışçı yollarla ve adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun çözümü sağlamak olarak belirtilmektedir.
BM Antlaşması’nın 2. md/4.bendi gereğince: Tüm üye ülkelerin, uluslararası ilişkilerde, birbirlerinin toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına saygı gösterecekleri öngörülmüştür. BM Antlaşması’nın bu hükümlerini, özellikle devlet destekli uluslararası terörizm açısından görmek gerekir.
BM Antlaşması’nın 51.md: Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, bir BM üyesinin silahlı bir saldırıya uğraması durumunda, Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri almasına kadar, doğal bir hak olan tek başına ya da topluca savunma hakkını zedelemez.
BM’lerin ilgili md.lerine aykırı olarak; bir devletin, bir başka devletin egemenliğini, ülke bütünlüğünü, siyasal bağımsızlığını hedef alan silahlı terör örgütlerine doğrudan veya dolaylı olarak destek vermesi, uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler açısından, o devlete yapılmış bir saldırı sayılmaktadır.
Günümüzde, hedef devletin yaşamsal çıkarları açısından ağır sonuçlar doğurabilecek silahlı bir saldırı ihtimali karşısında bile, bir devletin kendini savunma amacıyla kuvvet kullanabileceği kabul edilmektedir.
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 30. md. ve Avrupa Konseyi Temel İnsan Hakları ve Özgürlüklerine dair Avrupa Sözleşmesi’nin 17. md.si gereğince: BM kapsamındaki Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 5.maddesinde belirtilen “özgürlükleri yok etme özgürlüğünün tanınmayacağı” şeklinde yorumlanması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
BM Genel Kurulu, 18 Aralık 1994 tarihinde aldığı bir kararla, terörü insan hakları ihlali saymış ve üye devletleri, uluslararası terörü reddetmeye, terör suçlarını önleme ve cezalandırma konusunda işbirliği yapmaya çağırmıştır.
Ayrıca, henüz  taslak aşamasında bulunan, “BM İnsanlığın Güvenliğine ve Barışa Karşı İşlenen Suçlar Antlaşması”nda da,  saldırı, saldırı hazırlığı, başka bir devletin ülkesine silahlı çeteler gönderilmesi, terörizm, barış ve güvenlik konusundaki uluslararası anlaşmaların ihlali gibi, iç hukuktan bağımsız suç tanımları geliştirilmiş ve bu suçlara ilişkin yargılama, ilgili ülkenin iç hukukuna bırakılması öngörülmüştür.
2. NATO (Kuzey Atlantik Organizasyonu Antlaşması) Açısından: İki kutuplu dönem sonrasında, özellikle etnik temel üzerine kurulup işletilen, devlet destekli uluslararası silahlı terör faaliyetleri, en önemli güvenlik riski olarak kabul edilmekle birlikte, AGİT, BAB, NATO resmi kararlarına, bu hususların yansıdığı da görülmektedir.
NATO’nun 1991 tarihli Yeni Stratejik Konsepti’nden sonra, terörle mücadeleyi de içeren ve NATO kapsamında yapılan Kuzey Atlantik Konseyi Bakanlar Toplantıları sonrasında yayınlanan ortak bildirilerin hemen hemen hepsinde terör konusunda hükümlere yer verilmiştir. Şöyle ki; Kaynakları, nedenleri ve amaçları ne olursa olsun, uluslararası terörizmin eylem, yöntem ve uygulamaları kınanmakta;
ülkelerin toprak bütünlüklerini tehdit edebilecek olan bu suçların barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu;
uluslararası terörist suçların hiç bir koşulda haklı gösterilemeyeceği;
bu hareketlerin, hem insan onurunu ve haklarını pervasızca ihlal ettiği, hem de uluslararası ilişkilerin normal seyrini tehdit ettiği;
bu musibetin önlenmesi ve bastırılması için mümkün olan en etkili işbirliğinin yapılmasının gerekli olduğu; İttifak içinde bazı düzenlemeler de dahil olmak üzere, İttifakın terörle mücadele konusundaki tüm çabaları destekleyeceği;
sıkı bir uluslararası işbirliğinin bu sorunu ortadan kaldırmanın temel yolu olduğu, hususları belirtilmiştir. NATO Antlaşması’nın 5.mdsi gereği : “Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da kendilerinden birine ya da daha fazlasına yöneltilecek silahlı bir saldırının, hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa, BM Antlaşması’nın 51.md.de tanımlanan bireysel ya da kollektif öz savunma hakkını kullanarak herbirinin, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliğini sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile uyum içinde, silahlı güç kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf yada Taraflar’a yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır”.
ABD’ye yapılan 11 Eylül 2001 tarihli saldırı ile, Yeni Dünya düzeninin, bu tarihten itibaren kurulmaya başlanılacağı anlaşılmaktadır. Tek kutuplu bir uluslararası sistem, eğer bir dünya savaşına girecekse, bunun karşı tarafı olmalıdır. Burada karşı taraf, dünya çapında ilan edilmiş olan ; “Uluslararası Terörizm”’dir. NATO tarihinde ilk kez, antlaşmanın 5.md.sini işletme kararı almak suretiyle; 11 Eylül tarihli New-York ve Washington saldırılarını, her NATO ülkesinin topraklarına yapılmış bir saldırı olarak kabul etmiştir. Böylelikle, ABD’nin uluslararası yönetici (jandarma) rolü pekişirken; NATO, ABD dış politikasının en etkili kolu haline dönüştüğü açıkça gözlemlenmektedir.
Bunun sonucu olarak; uluslararası terörizm, çağdaş teknolojinin imkanlarını kullanan ve hem bireyselleşmiş şiddete, hem de bunun uluslararası ölçekte uygulanabilmesine dayanmaktadır. Bu yeni küresel düşmanın özelliği ise, kendisine karşı yürütülecek savaşın cephesini küresel zemin olarak belirlemiş olmasıdır. Bu yeni düşmana karşı verilecek mücadele; çağın gereklerine ve düşmanın tanımına uygun olarak, uzun zamana yayılacak biçimde ve çok yönlü olarak ve küresel platformda her türlü teknolojik olanaklar ile yürütülecek; siyasi, askeri, diplomatik ve istihbarat araçlarını kullanacaktır.
3. OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Açısından: 9 Ekim 2001 tarihli Sintra-Portekiz toplantısında, ABD’ye yapılan saldırı kınanmış ve terörizme karşı, 1999 tarihli OSCE İstanbul Zirve Şartı’nın 4. md. (ve diğer deklerasyonlar) hatırlatılmıştır: “Uluslararası terörizm, vahşi saldırı, organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığı, güvenliği tehdit etmektedir: Sebebi ne olursa olsun, hiçbir terörist eylem ve gösteri kabul edilemez. Topraklarımızdaki terörist faaliyetlerin hazırlanmasını ve mali olarak desteklenmesini önleyebilmek için, çabalarımızı artırmalıyız ve teröristler kendilerini cehennemde hissetmeli”. 3-4 Aralık 2001’de Budapeşte’de yapılacak OSCE toplantısında AB seviyesinde değerlendirilen hususlara paralel konular karara bağlanacaktır.
4. Avrupa Birliği(AB) Açısından : AB Maastricht ve Amsterdam Antlaşmalarına paralel olarak, 21 Eylül 2001 AB Olağanüstü Brüksel Zirvesi’nde; 11 Eylül tarihinde ABD’ye yapılan saldırıyla ilgili olarak; terörizmin, dünya ve Avrupa için cok ciddi bir tehlike oluşturduğu ve buna karşı mücadelenin AB’nin öncelikli hedefi olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca, AB fanatik terörist gruplar ile Arap ve Müslüman dünya arasında kurulan denklemi, kategorik olarak reddettiğini bildirmiştir. AB, şu kararları almıştır :
ABD ile dayanışma ve işbirliği : BM Güvenlik Konseyi kararı gereğince, ABD’nin mukabelesi meşru’dur. AB suçluların adalete teslim edilmesine yönelik süreçte ABD ile işbirliği yapacaktır. AB, BM gözetiminde, terörizme karşı geniş global koalisyon çağrısında bulunmuştur (ABD,AB ve Aday ülkeler, Rusya Federasyonu, Arap ve Müslüman ülkeler, aynı değerleri paylaşan diğer ülkeler...).
AB Terörizm ile mücadele politikası: Konsey regülasyonu ve eylem planı şöyledir:
1-İçişleri ve Adalet İşbirliği : Ortak tutuklama emri ve ortak terörizm tanımı. Avrupa tutuklama emri (ATE) yolu ile üye ülkeler arasındaki entegrasyon ve güven açısından arzu edilen seviyeyi yansıtmayan suçluların iadesi süreci hızlandırılacak. ATE, istenilen kişinin herhangi bir ülkede yakalanır yakalanmaz doğrudan ve süratle ilgili adlı otoriteye teslim edilmesine izin verecektir (Temel hak ve özgürlükleri garanti edilmek koşuluyla). Terörist kişi ve grupların listelerinin hazırlanmasında, üye ülke istihbarat birimleri ile işbirliği.
2-Uluslararası Hukuki çerçevenin geliştirilmesi: BM, OECD ve diğer uluslararası kuruluşlar bünyesindeki terörizmle mücadeleyle ilgili konvansiyonların ivedilikle uygulanması. AB, BM nezdinde Hindistan teklifi olan; “Uluslararası Terörizmle Mücadele Genel Sözleşmesini”de destekliyor.
3-Terörizme Finansal desteğe son verilmesi: Kara-para aklanması konusunda gerekli mali eylem planlarının uygulamaya koordineli bir şekilde devreye konulması.
4-Hava güvenliğinin güçlendirilmesi
5-AB global eylemlerinin koordine edilmesi.

III. ULUSLARARASI HUKUKi YAKLAŞIMLAR
Uluslararası terörizm, gerek demokratik ülkelerde gerekse demokratik olmayan ülkelerdeki “direnişler” olsun, terör fiilleri değişmemektedir. Uluslararası hukukta terör fiili sadece “masum sivillerin öldürülmesi” olarak tanımlanabilir. Bu nedenle her koşul altında, terörizm suç sayılmalı ve terörist eylem ve şiddet cezalandırılmalı ve yasaklanmaktadır.
1.Ülkelerin Münferit Kuvvete Başvurma Yetkisi Açısından: Hukukun genel prensibi gereğince; “bir devletin kusurlu davranışlarından veya ihmalinden dolayı giderilemeyecek zaralarla karşı karşıya kalan devletlerin, birincilerin yerine geçerek tasarrufta bulunmaya hakları vardır”. Münferit yetki kullanma yetkisi: BM 2md/4bent (mutlak kuvvet kullanma yasağı) ve 51.md (istisnası)’de sıkı şekle bağlanmıştır.
2.Uluslararası Sorumluluk Hukuku Açısından: Ülkelerin niteliği ne olursa olsun, diğer ülkelerde faaliyette bulunan silahlı çetelerin üs olarak kullanmalarına izin vermeme yükümlülüğüne dayanmakta ve bunu ihlal eden ülkenin uluslararası sorumluğunu öngörmektedir.
3.Ulusal Hukuk Açısından: Terörizmi, kriminolojik bir olay olarak ele alan ve temel hareket noktası; sözkonusu suçları işleyenlerin cezalandırılmaktan kurtulabilecekleri bir ülke bulabilmelerine imkan tanınmamasıdır.
Bunun için, ülkeler arasında sıkı bir işbirliğinin olması gerekmektedir. Bunun da ön koşulu, ortak bir terörizm tanımı olup, bu yaklaşımın zayıf yanıdır. Bu nedenle ülkeler, en çok muzdarip oldukları bazı ortak fiiller üzerine sözleşmeler yapmaktadırlar (Örneğin: Suçluluların iadesi-Sığınma/Siyasal suç, Uçak kaçırma eylemlerine dair, vs...).
4.İnsani Hukuk Açısından: Ülkeler, siyasal suçlulara sığınma hakkı tanıma yetkisini sınırlandımak için, insani hukukun bilinen bazı kurallarına başvurmaktadırlar.
Teröristler bu ayrıcalıklardan yararlanamazlar.

IV. GLOBAL TERÖRiZM STRATEJiLERi
Uluslararası platformda sorun oluşturan veya sorun olmaya uygun konu ve kavramlar ele alınmak suretiyle, bu kavramlara farklı anlamlar yüklemeye çalışıp, ülkeleri mevcut sorunları çözebilmek için bir araya getirmekten alıkoyacak bir zeminin oluşturulması, uluslararası terör ortamına katkıda bulunmaktadır.
Ülkeleri gruplaşmalara iten sorunların çözülebilmesi için, öncelikle sorun olan kavramlara netlik kazandırılması gerekmektedir. Kavram üzerinde bile anlaşılamayacak bir ortamın varlığı, her ülke veya ülkeler grubunun kendi ideolojik yapısı içerisinde çözümler aramasına, dolayısıyla birbiriyle çelişen yaklaşımların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Uluslararası barışın sağlanması ve demokratik kurallar içerisinde, hür düşüncenin ifade bulabilmesi açısından kavram karmaşasının ortadan kaldırılması zorunludur. Bunun için ise, dünya ülke liderlerine ve entellektüellerine büyük görevler düşmektedir. Dünyayı yönlendiren liderlerin sorumlulukları, bu noktada oldukça önem kazanmaktadır. Ülkelerin ve insanların, objektif ve bilimsel olmaktan uzak bir şekilde kendi düşünceleri içerisinde sıkışıp kalmaları ve başkalarına hayat hakkı tanımaktan kaçınmaları veya bu durumdan korkmaları bu sonuçları meydana getiren en önemli etkenlerdir. Kavram kargaşası, başka fikirlere saygı duyulmaması ve kendi fikirlerimiz dışında ileri sürülen şeylerin ön yargı ile karşılanması sonucu ortaya çıkmaktadır.

SONUÇ
“Artık hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır”. Dünya genelinde, dengelerin, stratejilerin, tariflerin değiştiği ve yeniden yazıldığı bir dönem başladı. ABD-AB ve Çin ilişkileri, AB-NATO-Rusya işbirliği, Orta-Doğu ve Avrasya dengeleri açısından; uluslararası terör sözleşmelerinde ve tariflerinde ciddi değişimler olacaktır. ABD’nin teröre karşı başlattığı bu mücadele, uluslararası terörizmi, sadece ABD Dış politikasını etkilemeyi amaçlayan terörizmi hedef almamalı, aynı zamanda nerede ve hangi nedenle olursa olsun “masum sivillerin öldürülmesi olarak” uluslararası hukukta tanımlanan “terörizmle evrensel bir mücadele” şeklinde yapılmalıdır. Türkiye, malesef uzun yıllar maruz kalmış olduğu terörist saldırılardan edinmiş olduğu tecrübe ve bilgilerini, uluslararası terörizm ile mücadelede en üst düzeyde bir işbirliğinin (örneğin Global Terörizmle Mücadele Örgütü) oluşması ve oluşturulması yönünde aktif bir rol üstlenmek suretiyle, evrensel mücadeleye katkıda bulunabilecektir.
Ayrıca Türkiye, terör açısından yıllarca Avrupa cephesinden karşılaştığı anlayışsızlık karşısındaki haklılığını, bu ülkelere tescil etmelidir.
Dünya ülkelerini, 1990 öncesine göre daha çok meşgul eden bir konu haline gelen uluslararası terörizm; bugün artık sadece bir ülkenin sınırları içerisinde kalan ve sadece o ülkede yaşayan insanlarla bağlantılı bir terör örgütü ve faaliyeti olmaktan çıkmış, hatta terörizmin ulusal ve uluslararası niteliğinin yanı sıra, günümüzde uluslarüstü niteliği de ortaya çıkmıştır.
Klasik terörizmin yanında, yeni tip terör örgüt ve faaliyetleri de ön plana çıkmıştır. Yayılan, yoğunluk kazanan ve içerik değişimine uğrayan post modern terörizm, hergün biraz daha küçülen dünyada (global koy), gittikçe daha çok ülkeyi doğrudan veya dolaylı olmasının yanısıra, yakından ve/veya derinden etkilemektedir. Terörizmin, büyük mali kaynakları gerektiren, ticari yanı belirgin, önemli bir uğraş niteliği kazanmasını, uluslarüstü nitelik kazanması ile paralel değerlendirmek gerekir.
Sonuç olarak, ülkelerin içerisinde yaşayan insanların refah, istikrar ve mutluluğu için kullabilecekleri kaynaklarından, hergün biraz daha fazlasını terörle mücadeleye aktardıkları da, ekonomik ve sosyal gerçeği oluşturmaktadır. Ayrıca teröre bulaşan ülkelere karşı uygulanacak ekonomik ve siyasal ambargoların negatif etkileri ve mahrum kalınan turizm gelirleri unutulmamalıdır.
Bu nedenle, terörizmin bir bütün olarak ülkenin ve/veya ülkelerin ulusal güçlerini zayıflatma ve/veya yok etme amacı olarak kullanıldığı, bugün küresel bir belirginlik kazanmıştır.



DR. HAKAN HANLI : “GLOBAL TERRORISM”

Low-intensity conflict, an indispensable element of the Cold War, has given birth to the concept of terrorism. Paul Wilkinson separates political terrorism into the three groups, namely, revolutionary, semi-revolutionary and repressive terrorism.
One objective of the UN is “to take effective collective measures to safeguard international peace and security”. NATO condemns terrorism regardless of its objectives and considers the September 11th attacks on the US as attacks against all its member countries. The OSCE agrees with both international organisations. International law defines terrorism as “the killing of the innocent civil population” and therefore declares it as a punishable crime.
Disputed concepts must be clarified before solving the problems that push countries into forming alliances. Countries and individuals that cannot be objective and scientific in their thinking, remain trapped within their own beliefs and are frightened by this situation, which leads them to deny others the right to live. These are the main factors that lead to terrorism.
The fight against terrorism started by the US must be conducted within the boundaries of “the universal war against terror” as defined by international law. Turkey can contribute its experience and knowledge to this universal fight. European countries must also be made to confirm Turkey’s justification before terrorist attacks that had left these countries cold till now.


# # # # # # # #