TÜRKİYE'NİN VASIFLI GENÇ BEYİNLERİNİ KAYBETME VEYA BEYİN MEZARLIĞINA ÇEVİRME LÜKSÜ YOKTUR Bugün Türkiye'de yaşanmakta olan ekonomik krizin doğurduğu en önemli sorun olan işsizlik konusu geleceğimizi tehdit eder bir durum arz etmektedir. Ülkemizde yaşanan bu işsizlik kervanına yalnız vasıfsız değil, bir o kadar da başta finans, medya olmak üzere değişik sektörlerden yüksek öğrenim görmüş, dünya ile bütünleşmiş vasıflı üst düzey yöneticiler de katılmakta ve bu katılım rakamsal olarak her geçen gün daha da büyük bir boyuta ulaşmaktadır. Bu acı gerçek, aynı zamanda yeni yüksek okul mezunlarının iş bulma olanaklarını da imkansız bir duruma getirmektedir. Dünyamız, küreselleşme ve teknolojik gelişme ile çok hızlı bir dönüşüm sürecinin içindedir. Bu değişim sürecinin bir gün bile dışında kalmak, çok büyük maliyetlere neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu baş döndürücü gelişmelerin yaratacağı fırsat ve olumlu etkileri yakalamak ve onunla beraber ilerlemek için çaba göstermemiz gereken bir dönemde, bu çabaları tetikleyici en büyük güç olan yüksek öğrenim görmüş, yabancı dil bilen, çağdaş dünya görüşüne sahip, tecrübeli vasıflı kişilerin işsiz kalmaları ülkemizin geleceğine indirilen en büyük darbedir. Bu noktada unutulmaması gereken bir diğer önemli gerçek ise, dünyada yaşanan hızlı devinim sonucu, bu vasıflı kişilerin, yaşanmakta olan ekonomik kriz sonucu büyük olasılıkla iki yıl daha işsiz kalmaları durumunda, vasıfsız işçi kategorisinde yer alacakları gerçeğidir. Türkiye'nin büyük maliyet ve özveriler sonucu yetiştirdiği bu beyinleri, tıpkı bir bilgisayar mezarlığı gibi, iki yıl sonra beyin mezarlığına çevirme lüksü yoktur. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde, Türkiye'nin, kamu ve özel sektörde mali alanlarda gerçekleştirmesi öngörülen tasarruf tedbirlerinin yanı sıra, her zaman büyük bir gurur ve güven duyduğu, her geçen gün daha da yaşlanmakta olan AB ülkelerinin iştahla yaklaştıkları ve Türkiye'nin geleceğini temsil eden vasıflı genç beyinlerin harcanması konusunda da gerekli tasarruf tedbirlerini ivedilikle uygulamaya koyması gerekmektedir. Aksi takdirde, başta ABD, Kanada ve diğer çağdaş dünya ülkelerine doğru her geçen gün ciddi bir ivme kazanan beyin göçü, Türkiye'nin yeni dünya düzenine uyum sağlayabilmesi ve değişimi sürekli bir gündem maddesi olarak görerek, gelişmeleri göğüslemek, bilgi çağının doğurduğu sorunlara yanıt aramak ve bu çağın yarattığı fırsatları değerlendirmek açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. Demokraside değişim hızının, kuşak değişim hızı ile paralel gittiğini kabul edersek, Türkiye'nin umudunu genç kuşaklara bağlamaktan başka bir çaresi yoktur. Dolayısıyla, Türkiye sadece sözde değil, özde de bu genç nüfusuna sahip çıkmak zorundadır. Bu bağlamda, genç işsizler ordusu ve genç beyinler göçü sorunlarına çözüm getirecek ekonomik tedbirlerin ivedilikle yürürlüğe konması, yalnız uygulanmakta olan son ekonomik istikrar programın değil, aynı zamanda ülke geleceğinin de bir performans kriteri olacaktır. "TURKEY DOES NOT HAVE THE LUXURY OF LOSING ITS QUALIFIED YOUNG PEOPLE" Unemployment which is the most important problem created by the economic crisis in Turkey has started to threaten our future. The unemployed include not only unqualified workers but also many well-educated university graduates who come from especially finance and media and who are integrated with the world; theirs numbers increase significantly on a daily basis. This sad reality also makes it impossible for new university graduates to find jobs.The world is undergoing a very rapid change due to globalization and technological developments. Not being a part of this change for even a day creates significant costs. Therefore, in this period when we need to seize the opportunities and positive effects created by these sweeping changes and to move along with these changes, the unemployment of university- educated, contemporary, experienced and qualified individuals who speak foreign languages is a great blow to the future of Turkey in that they are the main power to trigger change. Another point to take into consideration is the fact that should these individuals continue to be unemployed for another two years due to the economic crisis, they will become unqualified workers because of the rapid changes around the world. Turkey does not have the luxury of making these individuals who were educated at great cost and with great sacrifices redundant in two years time, as it is the case with computers. Turkey has taken some saving measures in the financial aspects of the public and private sectors within the framework of the Program for Transition to a Strong Economy; likewise it should immediately take the necessary measures to save its qualified young people whom Turkey has always trusted and been proud of, who are very attractive for rapidly aging EU countries, and who represent Turkey's future. Otherwise, the gradually accelerating "brain drain" to the USA, Canada and other modern countries will cause Turkey to experience significant problems in adjusting to the new world order, seeing change as a permanent agenda item, facing changes, finding solutions to the problems created during the information age and seizing the opportunities of this age.Since the speed of change in democracy is proportionate to the speed of change in generations, Turkey's only option is to put its hopes in future generations. Therefore, Turkey needs to protect its young population with not only words but also deeds. In this context, Turkey's adoption of economic measures to solve the problems of the young unemployed and of "brain drain" is a performance criterion for not only the recent economic stability program, but also the country's future.