TUNCAY ÖZİLHAN
TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı
Chairman of the Board of TÜSİAD (Turkish Industrialists' and Businessmen's Association)


Bu Ülkenin Çocukları İdeallerine Bir An Önce Kavuşmak İstiyor

1950 yılında Fransa Dışişleri Bakanı Robert SCHUMAN'ın Avrupa Birliği'nin temellerini atan konuşmasını yaptığı gün olarak, Avrupa tarihinde önemli bir yer tutan ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerde "Avrupa Günü" olarak kutlanan 9 Mayıs ile ilgili olarak TÜSİAD Başkanı Tuncay ÖZİLHAN'ın görüşlerini aldık.

TÜSİAD olarak, bu yıl, Avrupa Günü'ne farklı bir anlam yüklemeyi düşündük: Türkiye'nin geleceğinin iki simgesini; gençliği ve Avrupa Birliği'ni biraraya getirdik. Genç nüfusuyla geleceğine güvenle bakan AB üyesi bir Türkiye'yi hayal ettik ve 9 Mayıs gününü "Gençlik ve Avrupa Günü' olarak kutlamaya karar verdik.
Gençler Avrupa'ya nasıl yaklaşıyor, bu konuda neler düşünüyor? Bu soru 9 Mayıs etkinliklerimizin temelini oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanlığımızın desteğiyle ortaöğretimdeki öğrencilerimiz arasında bir makale yarışması düzenledik.
Gerçekten son derece olgun çalışmalarla karşılaştık. Bu yarışmaya katılan tüm öğrencilerimize ve özellikle Milli Eğitim Bakanlığımıza teşekkür ederiz. 9 Mayıs Gençlik ve Avrupa günü hazırlıkları sürecinde, gençlerimizin, refah seviyesi yüksek, eğitim sorunlarını çözmüş; iş, sağlık, adalet açısından sorunu olmayan bir Türkiye'de yaşamayı arzu ettiklerini gördük. Gençler, çoğunlukla, böyle bir geleceği hazırlamanın, geleceğe güvenle bakabilmenin yolunun, Türkiye'nin bir an önce AB üyesi olmasından geçtiğinin farkındalar.
Avrupa Günü'nün bu yıl, kapsamlı etkinliklerle gündeme gelmesi tesadüf değil. Zira, 2002 yılı Türkiye-AB ilişkileri açısından tarihi önem taşıyor. AB üyeliği Türkiye'nin gündemine yeni girmedi. Türkiye ilk olarak 1959 yılında, o zamanki Avrupa Ekonomik Topluluğu'na ortaklık başvurusunda bulundu. 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile üyelik için ilk adım atılmış oldu. Yıllar içinde Türkiye'de değişik fikirler iktidara geldi, parlamenter düzen bir kaç defa kesintiye uğradı. Ama Türkiye'nin AB üyeliği hedefi hiç değişmedi. Çünkü bu bir ulusal politika haline gelmişti. Şimdi bu hedefe ulaşmak için kritik bir dönemeçteyiz. Çünkü AB, tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştiriyor. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13 ülkeyi üye olarak kabul etmek için çalışıyor.
Bunların 10'u müzakerelerini bu yıl sonunda tamamlamış olacak. Muhtemelen 2004'te üye olacaklar. Geriye kalan, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye arasında müzakerelere başlamayan, bunun için gerekli olan Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmeyen tek ülke Türkiye. Durum çok açık: Eğer yıl sonuna kadar AB'den müzakere tarihi alamazsak, üyelik sürecinde diğer ülkelerden kopacak ve yalnız kalacağız. Türkiye, yeni üyelerinin uyumuna ve geri kalan grubun müzakerelerine yoğunlaşmış olan AB'nin öncelikleri arasında kendine yer bulmakta zorlanacak. Böylece üyeliğimiz belirsiz bir tarihe ertelenebilecek. Bu belirsizlik Türkiye'nin gelecek planlarını bulanıklaştırmakla kalmayacak, bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı dönemden çıkışımızı da zorlaştıracak. Uygulamakta olduğumuz ekonomik program ve içinde bulunduğumuz yapısal reform süreci arzu edilen sonuçları vermeyecek.
İstikrar ve güven arayan doğrudan yatırımlar, üyelik perspektifi belirsiz bir Türkiye'ye gelmek yerine yeni üye olmuş diğer ülkelere gitmeyi tercih edecekler.
İşsizlik sorunlarımızın çözümü iyice güçleşecek, sosyal dengesizlikler artacak. AB standartları ve müktesebatı Türkiye için bir yol haritasıdır.
Eğitim, sağlık, yargı gibi konularda etkin hizmet sunmakta zorlanan devletin, politika üretmekte zorlanan siyasi iradenin önündeki bu harita, sorunlarımızı çözmekte bize yardımcı olacaktır.
Bundan gocunmak veya yüksünmek için bir neden yok. Çünkü üye ülkelerin çoğu, benzer süreçlerden geçerek bu günlere gelmiştir.
AB üyeliği, Türkiye'de köklü değişikliklerin bir daha geri dönülmeyecek şekilde gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Bugün AB üyeliğini istemeyenler, ister gibi görünüp süreci kesintiye uğratanlar arasında, kendi çıkarlarını mevcut yapının değişmeden sürmesinde görenler var. Ama artık deniz bitti.
Uygarlık ve refah yarışına bir ayağımız aksayarak giremeyiz. Bu ülkenin çocukları koşmak istiyor.
İdeallerine bir an önce kavuşmak istiyor. Kimsenin, koca bir ülkenin umut ve ideallerini yok saymaya, kendi çıkarını, ulusun çıkarının önüne geçirmeye hakkı yok. Bu yüzden, AB üyeliğinin bir takvime bağlanması için gereken çabanın gösterilmesi şart. Bunun için de, "ölüm cezasının kaldırılması', "anadilde yayın' ve "anadilin serbestçe öğrenimi' konularında Kopenhag Kriterleri'ne uygun düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilerek AB'den müzakere tarihi alınması gerekiyor.
Atatürk, Cumhuriyeti gençlere emanet ederken, Türkiye'nin sağlam temeller üzerine kurulmuş, geleceğinden endişe duymayan bir ülke olmasında genç kuşaklara duyduğu güveni dile getirmek istiyordu. Ama bizler, gençlere ne verebiliyoruz? Uluslararası ölçülerde, çağdaş ve güncel bilgilerle donanmış, teknolojinin olanaklarını kullanabildikleri, yaratıcılıklarının ve becerilerinin gelişmesine imkan sağlayan bir eğitim mi? Emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir iş garantisi mi? Siyasete katılma, toplumsal hayatta kendilerini ifade etme özgürlüğü mü? Bu soruların cevabı ne yazık ki hayır. Atatürk bunun düşünce altyapısını hazırlamıştı ama bizler bunu hayata geçirmekte başarılı olamadık. Şimdi önümüzde son bir fırsat var: Aslında, Atatürk'ün bahsettiği "muasır medeniyetler seviyesinden başka bir şey olmayan, AB üyeliğini gerçekleştirmek...
Atatürk'ün bize gösterdiği yön orasıdır. Bu yöndeki engeller bizi yıldırmayacak. Övüneceğiz, çalışacağız, güveneceğiz, ülkemizi çağdaş dünyanın saygın ve güçlü bir üyesi yapacağız.


TUNCAY ÖZİLHAN: "THE CHILDREN IN THIS COUNTRY WANT TO ACHIEVE THEIR IDEALS IN THE SHORTEST TIME""

For the last twenty years, TUSIAD has been defending the fundamental principles of market economy and calling for the establishment of the necessary legal and institutional infrastructure. Especially in the aftermath of the economic crisis Turkey lived in 2001, TUSIAD concentrated mainly on taxation issues, legal arrangements concerning the banking sector, mergers and acquisitions, energy sector, industrial zones, public tenders, defence industry, transition to the single market from customs union with the EU and foreign capital. TUSIAD also focused on the need for a public administration reform, combating corruption, the steps taken vis-à-vis the Copenhagen criteria, the law on political parties and elections, limiting the scope of parliamentary immunities, improving democratic standards, Turkey's relations with her neighbours and major issues in foreign policy. TUSIAD is preparing reports and documents on these issues and proposing concrete solutions. These reports and documents are then submitted to the government, the parliament and representatives of political parties. Prime Minister Ecevit's official visit to the USA helped confirm the strategic importance of Turkey. The USA opts for including a sound economic dimension to bilateral relations with Turkey. During the visit, it was decided that a high level committee should be responsible for economic cooperation between Turkey and the USA. The Committee shall facilitate economic partnership between the two countries and remove obstacles to cooperation. The USA underlines the importance of Turkey and emphasises the need for Turkey to overcome her problems, ensure economic and political stability and achieve sustainable development in order to become a model in the region. Thus, if we do not take the initiative, do not commit ourselves to the solution of our problems and do not do our housework, no one will invite us to nowhere and no one will give us a penny! This attitude should also be reflected on our relations with the EU. The year 2002 will be the Year of Europe for Turkey. We should endeavour to start accession negotiations with the EU as soon as possible. Should there be a delay in the negotiations, Turkey's full-membership to the EU will be postponed to an unforeseeable future. Turkey should take the initiative and commit herself to finding solutions to her problems not only in relations with the EU, but also in all areas of foreign policy including the Cyprus question. The government is working on finding ways to facilitate foreign capital flow into the country. Another important effort is the draft law on "restructuring debts to the finance sector". The government should inform the public and create a positive public opinion concerning these arrangements. To do this, a rational, efficient and transparent public administration is needed. For all these efforts to be successful, Turkey needs a real revolution in minds. We cannot afford to lose any further time and resource. We all need to change our minds.


# # # # # # # #