ÇUVALDIZ
CELAL BEYSEL
TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı


ARABESK SEVER MİSİNİZ?

T oplumdan kopuk olmak... Batılı olmak için Türk insanının her türlü psikolojik ihtiyacını küçük görmek, reddetmek, değiştirmeye çalışmak... Yasaklarla kültürün, zevklerin değişebileceğini sanmak...
Toplumun ortak kültürünün değişmesinin zaman içerisinde, yavaş yavaş oluşan zor bir süreç olduğunun bilincine varmamış olmak...
Batılı olmak için, kendi kültürümüzü , dinimizi, alışkanlıklarımızı unutmamız gerektiğine inanmak...
İşte aydın kesim ile halkın arasında oluşan uçurumun nedenlerinden bazıları..... İşte Türkiye'de özellikle sol kesim aydınlarının büyük bölümünün yaptığı affedilemez hata ... İşte halkı sağda ya da solda uçlar aramaya sevk eden düşüncesiz, anlamsız, hoyrat, yapmacık yaklaşımlar...
Teşbihte hata olmaz; bir yönde süratle koşan sürünün yolunu değiştirmenin yolu, onun karşısında durup yolunu kesmeye çalışmak değil, sürüyle birlikte koşup, öne geçip, yön tayin edici olmaktır. Bunu köydeki çobanlar dahi bilir. Ama bizim bazı aydınlarımız tüm eğitimlerine, bilgi birikimlerine, tecrübelerine, değerlerine rağmen, bu gerçeği bilmezler. İhtimaldir ki bilirler de halkın, ülkenin iyiliği için böyle bir çaba sarf etme zahmetine katlanmak istemezler, uğraşmazlar. Oturdukları yerden her şeyi bilirim edasıyla yasak koymak, topluma "durun" ya da "şu yöne koşun" deme kolaycılığı içlerine işlemiştir, çoğunun. Toplumun içine girip, onları anlamaya çalışıp, onlarla birlikte koşup, sonra onlara yön vermeye çalışmak aydın kesime yakışmaz (!). Entel dediğin, terlemeden, ter kokusu dinlemeden yapmalıdır (!) işini...
Geçen gün Yılmaz Karakoyunlu'nun hatalı yaklaşımları sonucunda başlayan "Televizyonlarda Arabesk yasaklansın mı?" türünden tartışmalarda "entel" takılanların düştüğü komik durumu ibretle izledim. Reha Muhtar'ın Ateş Hattı programındaki tartışmada "Arabesk bizim kültürümüz değildir" diyen grup arasında yer alan genç balerinin "Bale bizim kültürümüz mü?" sorusu karşısında büzülüp kalmış hali, sanatı ve yorumu hemen herkesçe beğenilen Esin AfŞar'ın açmazı, içler acısıydı. Orhan Gencebay ise, gençliğimde pek sevmediğim, dinlemediğim bir sanatçı olarak beni hayretlere düşürecek bir erdem, hoşgörü ve kültür birikimi içinde göründü. Sloganlarla "ilericilik (!)" yapmaya çalışan "entel" kesime pek güzel dersler verdi, Orhan abi (!).
Tüm bunları izlerken bu konudaki olması gereken tavrı düşündüm: Bence müziğin hemen her türlüsü dinlemeye değerdir. Önemli olan dinlediğiniz müziğin o anki ruh halinize hitap edip etmediğidir. Gençliğimde reddettiğim, reddetmeyi batılı olmanın bir gereği zannettiğim Arabesk müziğe de bugün bu çerçeveden bakıyor, o an keyfim istiyorsa zevkle dinliyor, istemiyorsa kapayıp geçiyorum... Tüm diğer müzik türleri gibi...
Bunun haricindeki tüm tartışmalar gereksiz zaman kaybı, verimsiz bir çaba, ya da entel (!) rakı sofrası muhabbetidir. Gelin, işsizlerimize nasıl iş bulacağımızı, teknolojimizi nasıl geliştireceğimizi, insan kaynaklarımızı ve eğitimimizi nasıl arttıracağımızı, Yunanistan seviyesine gelmek için neler yapmamız gerektiğini, ülkeyi bugünkü güç duruma düşüren son 10 yılın beceriksiz kadrolarını bir dahaki seçimde nasıl meclis dışında bırakabileceğimizi tartışalım... Halkın zevklerine, arzularına yasak koyacağımıza, onların eğitimine katkıda bulunmaya çalışalım...
Günümüz ortamında fakir halkın -maalesef- hiç olmazsa ruhunu oyalayan, besleyen acıklı arabesk oyuncağını elinden almaya çalışanların içine düştükleri komik durum, sadece tutucu, bağnaz örümcek kafalıların ekmeklerine yağ sürüyor...


# # # # # # # #