ALİ MİDİLLİLİ
GYİAD (Genç Yönetici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı
Chairman of the Advisory Board of GYIAD (Young Investors and Businessmen Association)


Türkiye'yi Kim Kurtaracak?

Yolsuzluklardan kaynakları süratle tükenen, ekonomisi büyümeyen, yabancı sermayenin gelmek istemediği, maliye disiplininin olmadığı, üretmek yerine tüketen, istihdamın azaldığı, kamunun giderek daha güçlendiği bir ülkede yaşamaktayız. Yarınımızdan giderek artan bir endişe duymaktayız ve artık insiyatif alma zamanımızın geldiğine inanıyoruz.

Son günlerde Ankara daki siyaset trafiği hızlandı. Ülkemizin bence kontrolsüz bir şekilde nereye götürülmek istendiğinin bu derece belirsiz olduğu bir dönemde vatanı kurtaracak evlatları da süratle çoğalmaya başladı. Özkan, Cem, Tantan, Mumcu, Taner, Karayalçın, Gürkan, Gürel, Pişkinsüt, Karakaş, Sağlar, "Artık hizipçi olmayan" Baykal, "Ekonomiyi iyi bilen baş komutan" Çiller, " AB Mücahidi" Yılmaz, "Devlet Adamı" Bahçeli, "Hoşgörülü İslamcı" Kutan, "Ben artık yumuşadım diyen" Erdoğan, ve "Sağlığı süratle düzelen" Ecevit derken, vatanı kurtarmaya namzet siyasetçilerimizin sayıları 2'lere ulaştı. Derviş ve Bayar isimlerini bu gruba dahil etmedim çünkü bakanlığa atanmış bir teknokrat olan Derviş ile parti başkanlığına atanmıs bir bürokrat olan Bayar'ın siyasi geçmişleri 18 aydan az. Burada dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Derviş ve Bayar dışındaki saydığım tüm isimler son 5 senedir ne iş yapmakla meşguldüler? Türkiye'nin bu noktaya gelmesinde onların katkıları olmadımı? Eğer oldu ise, kendilerini yenilikçi veya kurtarıcı olarak nitelendirmeye hakları var mı? Eğer hiçbir katkıları olmadı ise, o zaman neden 5 senedir siyasetin içinde bulundular ve sistemin değişmesi için çaba göstermediler? Aslında bugün gelmiş olduğumuz noktanın sorumluları bu saydığım isimlerde değil. Sorumlular biziz. Diğer bir değişle, yurttaşlık bilinci kısmen gelişmiş ve kısmen gelişmekte olan olan genç seçmenler. Yaşlarımız 21 ile 45 arasında değişiyor. Kentlerde yaşıyoruz. Tahsil seviyemiz lise dengi ve üstü. Pek çoğumuzun küçük ölçekli iş yerleri var veya özel sektör ve kamu sektörlerinde çalışmakta. Büyük bir kısmımız son 1 senedir işsiz. Belirli becerilere ve niteliklere sahibiz, üretebilme ve katma değer yaratabilme kapasitemiz var ama kendi geleceğimiz konusunda Ankara da söz hakkına sahip değiliz. Yolsuzluklardan kaynakları süratle tükenen, ekonomisi büyümeyen, yabancı sermayenin gelmek istemediği, maliye disiplininin olmadığı, üretmek yerine tüketen, istihdamın azaldığı, kamunun giderek daha güçlendiği bir ülkede yaşamaktayız. Yarınımızdan giderek artan bir endişe duymaktayız ve artık insiyatif alma zamanımızın geldiğine inanıyoruz.
Yenilikçi olarak kendini tanımlayan siyasetçiler aslında kendi yaratmış oldukları sistemin içinde işlevlerini yerine getiremeyen birer figüran haline gelmiş bulunmaktadırlar. Özal ve Demirel'in eseri olan "darbe sonrası" siyasi partiler kanunu ve seçim sistemi Türkiye'nin önünü tıkamıştır. Sorumsuz siyaset anlayışı, benden sonrası tufan zihniyeti, tek adamlık kompleksi, özgüven eksikliği, taşra siyaseti, yolsuzluklar ve hala devam etmekte olan patronaj ilişkileri ülkemizi kötü kaderi ile başbaşa bırakmıştır. Türkiye uzun vadeli planlar yapamamaktadır. Avrupa Birliği'ne üye olmak, hukuk devleti olmak, insan haklarına sahip çıkmak, sosyal adaleti sağlamak ve ekonomik istikrara kavuşmak gibi görülebilir ve ulaşılabilir hedefler ortaya koyamamaktadır. Peki, bu durumda ne yapılmalıdır?
DEĞİŞİM'in öncülüğünü yapmamız gerekmektedir. Derhal seçim ve siyasi partiler kanunları yeniden yapılanmalı ve 21. asırda Türkiye'nin taleplerini karşılayacak bir şekle getirilmelidir. Seçilme yaşı 21 e indirilmelidir. Ve ancak bundan sonra seçimlere gidilmelidir. Kişilere endeksli olmayan siyasi kadroların kurulması gerekmektedir. Nitelikli ve şahsiyetli siyasetçi profilinin oluşumuna öncelik etmeliyiz. Bunlar yapılmadığı takdirde seçimler yeni çözümler üretmeyecektir. Sandıktan yine tükenmiş, başarısız ve şaibeli isimler çıkacaktır. Eğer hakiki bir değişim istiyorsak oyuncuları da değiştirmek zorundayız. 5 sene daha Ecevit, Bahçeli, Yılmaz, Çiller, Kutan, Baykal ve onların klonları ile Türkiye'nin gidebileceği bir yol yoktur. Artık yol bitmiştir. Süratle yön değiştirmenin zamanı gelmiştir. Katılımcı demokrasi geleneğine bizlerin, genç seçmenlerin, sahip çıkması, talep etmesi, bu yolda mücadele etmesi ve beraberlik içinde sesini sivil toplum içinde daha fazla duyurması gerekmektedir. Yeni ve genç kadrolar ülkemizi bilgileri, evrensel değerleri, dürüstlükleri, idealleri, dünya görüşleri ve hukuk ve refah toplumu hedefleri ve azimleri ile yönetebilecek yeteneğe sahip bulunmaktadırlar. Bunun aksini iddia edenler büyük bir delalet içindedirler. Bunun önünü tıkamak isteyenler çok yakın bir gelecekte tasfiye edilecektirler. Türkiye'de her 4 kişiden 3'ü 45 yaşının altındadır. Giderek seslenen bu genç çoğunluk daha sürekli, daha istikrarlı ve daha iyi bir gelecek istemektedir. Bu sesi Ankara'nın bir an evvel duymasını ve bu doğrultuda hareket etmesini temenni ediyorum.
Türkiye'yi sadece ve sadece bizlerin kurtarabileceğine inanmaktayım. Bizim taleplerimiz doğrultusunda Türkiye geleceğini sekillendirmek zorundadır. Bunun için daha fazla düşünmek, daha fazla konuşmak, daha katılımcı olmak, daha çok yenilik istemek ve değişim inancımızdan taviz vermemek zorundayız. Çünkü bizler cumhuriyetçi demokrasi rejim çerçevesindeki en iyi siyasi yönetime layık bir ülkenin yurttaşlarıyız!

ALİ MİDİLLİLİ: "WHO IS TO SAVE TURKEY?"

Recently, the political traffic in Ankara accelerated. The number of politicians self-designated to "save" Turkey increased to some 20. What have these people been doing in the last 5 years? Why have they not worked to change the system? However, I do not believe they are responsible for where we are today. We are responsible - the young, educated electorate between the ages of 21 and 45, living in cities, owning our own small businesses or working in the private or the public sector. We do have certain skills and qualifications but we have no say in our future and in what goes on in Ankara. We are increasingly worried about our future and we believe that the time has come to take initiative. We need to lead in the move towards change. The laws of election and political parties must be restructured and should be brought up to date with the 21st century. The election age must be brought down to 21. We have to lead in the creation of a new type of qualified politician. We as the young electorate must take stand for participatory democracy and must make our voices heard in the civil society. If we want to see real change, we have to change the players. Young people have the skills to rule the country with their universal values, integrity, ideals and ambition.


# # # # # # # #