SİYASİ VİZYON: KEMAL KÖPRÜLÜ
ARI HAREKETİ Genel Koordinatörü
ARI MOVEMENT General Coordinator


Türk Siyasi Hayatında "YENİ" Tanımının İçeriği

Türkiye'nin katılımcı demokrasiye dayalı bir siyasi sisteme ulaşma yolunda geçireceği değişim süreci, ancak yapısal ve zihinsel alanlarda paralel bir şekilde ilerleyerek başarıya ulaşabilir ve Türkiye'nin bu değişim yolunda birkaç seçimi geride bırakması muhtemel gözükmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin seçim sürecine girmesi geç kalınmış ancak olumlu bir gelişmedir. Her seçim, köhne zihniyeti ve tükenen kurumları ile bitkisel hayat yaşayan Türk siyasetini yaşama döndürme yolunda bir adım olarak değerlendirilmelidir. Bu süreçte hayati olan nokta, günümüzün parçalanmış ve uzlaşmaz siyasi ortamının silkelenmesi, Türk siyasi hayatının yeni bir soluk ve yeni bir anlayışla yeniden yapılanmasıdır.
Değişim dinamiğinin Türk siyasi hayatına yönlenmesi umut verici olmakla birlikte, yaşanan hareketin ivme kazanması, ülke için gereken yeni siyasi tarz ve yüzü oluşturma yolunda başarılı ve etkin olunabilmesine bağlıdır. "Yeni oluşumlar" ve "yeni yüzler" tanımları sözlük anlamını değil, bu kavramları ifade edecek kapsamı örneklemelidir. Bir ülkede siyasi parti sayısının 48'e ulaşması çokseslilikle bağdaştırılamaz, Mikado'nun çöpleri misali kopuk, dağınık ve neticeye ulaşmayacak bir çabalar destesinden öteye gidemez. Bu doğrultuda, önümüzdeki 5-6 yıllık süreç içerisinde Türkiye'nin yaşaması gereken seçimler, siyasette kişiler ve kurumlar bazında bir elemeye olanak vermelidir. Yanlışların geçmişe gömülmesine, eski siyaset tarzının tasfiye edilmesine vesile olmalıdır. Değişimin sancısı ancak ve ancak toplumsal güven ortamı ve siyasi istikrarın sağlanması ile hafifletilebilecektir. Türkiye'nin şu an ilerlediği sarsıntılı ve zor bir yoldur, ancak mevcut gidişin sürmesi halinde önüne geçilemeyecek siyasi, ekonomik ve sosyal kırılmalar, mevcuttan çok daha ağır krizlere yol açacaktır.
Seçim, siyasetçinin hatanın bedelini ödemesi veya başarısından dolayı ödüllendirilmesine olanak veren en demokratik hesap sorma şeklidir. Halkın oylarıyla verdiği karar, demokrasi kültürüne, saydamlık ve hesap verme sorumluluğuna, etik değerlere sahip siyasetçiler için korkulacak bir şey değildir. Tam tersine, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal, ekonomik ve sosyal durumun, yüksek dünya standartları ile yer değiştirmesi gerektiği bilinç ve anlayışının söz sahibi olması yolunda bir adımdır.
Katılımcı demokrasiye dayalı bir Türkiye'nin siyaset kurumları, kendi içinde demokratik olmayı başaran, liyakati esas alan partiler olmalıdır. Bu bağlamda, Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu ivedilikle çağdaşlaşma ve demokratikleşme yolunda değiştirilmeli; siyasi ve sivil katılımın gelişimine olanak tanıyacak yapısal düzenlemeler tüm toplum kesimlerinin uzlaşması ve ortak idaresi ile sağlanmalıdır.
Türkiye'nin nitelikli insan kaynağı konusunda hiçbir sorunu yoktur; fakat bu kitlelerin katılım, ifade ve eylem sorunları vardır. Siyasi sistem ve mensuplarının sürdürdüğü kemikleşme artık kırılmalı; nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve seçilme yaşının 25'e inmesi talebini dile getiren gençlik ile sivil toplum ülke yönetimine katılmalıdır. Türkiye'nin ihtiyacı, mevcut siyasi kişiliklerin farklı partilere dahil olması ve yeni adı altında eski anlayışı sürdürmesi değildir. Türkiye'nin ihtiyacı, gereklilikler doğrultusunda, temel ilkeler çerçevesinde yeni sentezler oluşturan ve bunları çağdaş niteliğe sahip yeni kadrolarla uygulama ortamını yaratabilen bir anlayış değişimidir. Kişisel ve kurumsal anlamda klasik siyasetin sonu olması gereken bu değişim, ancak toplumsal uzlaşmayı sağlayarak gerçek anlamda bir yenileşme ve dönüşüm yaratabilir.
Yeni oluşumların ülke geleceği için umut haline gelmesi ve halk nezdinde kabul edilebilirliği, toplumun ortak paydadaki beklentilerine cevap verecek uzlaşmacı yaklaşımı ve bütüne hitap edebilmesi ile doğru orantılıdır.
Zira, asal beklentiler, siyasi görüşlerin öncesinde şekillenir. Sağlıklı ve yüksek standartlara sahip bir toplum; sosyal hizmetlerden siyasi katılım olanaklarına, fırsat eşitliğinden girişim hürriyetine, eğitimden sağlığa temel gerekliliklerin çağdaş ölçütte ve dengeli dağılım ekseninde teminini başarmak neticesinde oluşacaktır. Ayrıca, Türk seçmeninin günümüzde ortaya koyduğu oy tercihleri ideolojiler, eğilimler ve partiler ekseninde değerlendirilmemelidir. Artık halk oyu sağ ve sol eksenler arasında bölünmeyecek, kapsamlı sentezlere, toplumun gerçek nabzını ve beklentilerini yakalayan uzlaşma noktalarına yönelecektir. Bir diğer önemli husus; günümüzde liderlerin kişi bazında değil, kadrolarıyla değerlendirilmesidir. Yetkin ve etkin kadrolar gerekli örgütlenme ve dinamizmi sağladıklarında liderlerini belirleme yetisine de sahip olurlar. Toplum, giderek çağdaşlaşan ve gelişen anlayışıyla, siyasi kişilikleri beraberindeki kadroyla birlikte benimseyecektir. Siyasi geleceğimizde lidere endeksli kadrolar değil, bizzat kadro hareketleri gözönünde olmalı; siyaset sahnesinde katılımcı demokrasi ve toplumsal paylaşımın örnekleri sergilenmelidir. Memleket hizmeti amaçlı gerçek siyaset; atışma değil diyalog, çekişme değil paylaşma, kişiler değil kadrolar, belli kesimlere değil toplum geneline odaklı olmalıdır. Türkiye'nin beklediği kısa değil uzun vadeli yeni bir toplumsal ve siyasi anlayış ile kalıcı hizmetleri hedefleyen, özveri, öngörü ve istikrar sahibi nitelikli kadrolardır. Türk milletini sandık başına getirecek 2002 seçimleri, üreten, katılan ve yöneten toplum yolunda sağlıklı bir adım olmalı; Türk siyasi hayatının yeni yüzü etkin, itibar sahibi, güvenilir, halka gerçekleri paylaşan, halkla birlikte hareket etme ilkesine sahip, paylaşımcı bir tarzı örneklemelidir.

# # # # # # # #