HAYATİ KAYA TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of the Board of TUGIAD Mevcut siyasal yapının sarsıldığı bir seçim dönemi geçirdik. 3 Kasım 2002 seçimlerinin 1950, 1965, 1983 seçimlerinden sonra Türkiye'de bugüne kadar yapılmış, en önemli seçim olduğu inancındayız. Son 30 yıl içerisinde, Türk siyasetine damgasını vurmuş liderlerin çoğu halkın ezici çoğunluğunun isteğiyle siyaset sahnesinden çekildi. Merkez sağ partilerin oyları yüzde 15'lere kadar düşerken merkez sol ise yüzde 8 oy kaybetti. Kısacası bir dönem kapanırken, Türkiye için yeni bir dönemin sinyalleri verildi. Ve AKP'yi yüzde 34.3'lük oy oranı ve 363 milletvekilliğiyle iktidar yaptı. Uzun yıllar yüksek enflasyon, adaletsiz gelir dağılımı, yüksek vergiler ve toplumsal gerginliklerle çok yorulan Türkiye, umarız bu tek parti iktidarıyla yarattığı bu olumlu havayı kaybettiği yılları geri almak için kullanır. 3 Kasım seçimleri, mevcut siyasi partilerin ciddi bir reforma ve yenilenmeye ihtiyacı olduğunu da göstermiştir. Türkiye'nin siyasi hayatına damgasını vuran partilerde Meclisten ayrı kaldıkları bu süreyi iyi değerlendirerek durumu analiz edeceklerdir. Çünkü Türk siyasi hayatının, merkez sağda ve solda bu kadar bölünmüşlüğü kaldırabileceğine inanmıyoruz. Seçimlerin tek olumsuz tarafı yüzde 40' ı aşkın bir oranın meclis dışında kalarak temsil edilememesi oldu. Bu denli büyük bir oran 2000'li yıllarda; Kopenhag kriterlerini tartıştığımız süreçte, demokrasimiz açısından büyük bir handikap teşkil etmektedir. Bunu bir yıl önce fark eden TÜGİAD, "Siyasi Partiler ve Milletvekili Seçim Yasaları"nda değişiklik yapılması gerektiğini gündeme getirip konuyu liderler ve kamuoyuyla paylaşmıştı. Türkiye'yi daha iyi yönetecek kadroların ortaya çıkması, meşruiyeti tartışılmayan, temsil yeterliliği olan sonuçlara ulaşılması ve istikrarlı hükümetlerin kurulabilmesi için bu yasaların bir an önce değiştirilmesini istemişti. Seçimler, yıllar sonra bir partiyi tek başına iktidara getirmiştir. Bu durumun , Türkiye'nin özlemini çektiği siyasi istikrarı beraberinde getireceğine inanıyoruz. Siyasi istikrar beraberinde ekonomik istikrarı da getirecektir. Hükümet; en kısa sürede yüzünü ekonomiye dönerek, iş dünyası ve reel sektörü rahatlatacak ve piyasaları canlandıracak tedbirleri de almalıdır. İstihdam, üretim ve ihracatın artırılabilmesi için yeni gelen hükümetten vergi ve sosyal güvenlik reformları ve İş Kanunu'nun çıkarılması gibi hayati konulara çözüm üretmesini bekliyoruz. Hükümet sıkı maliye politikası uygulamalarına devam ederek, devletin küçültülmesi yönünde başta Bakanlık sayılarını azaltmalıdırlar. Seçim sonuçlarından sonra Avrupa Birliği'ne, tam üyelik sürecinde, Kopenhag kriterleri çerçevesinde, iktidar ve muhalefet partilerinin bir araya gelmesini olumlu bir adım olarak görüyoruz. Umarız AB'yi devlet politikası yapan bu anlayış çerçevesinde lobi faaliyetlerine de hız verilir. Avrupa Birliği için çıkarma yapmaya hazırlanan 220 sivil toplum örgütü, Brüksel'de 27 Kasım'da bir araya gelerek Türkiye'ye AB'ye üyelik için takvim verilmesini isteyecek. Türkiye'den gidecek STÖ'lerin Brüksel'deki eş başkanlarının da katılacağı toplantıda TÜGİAD'da Yes For Europe Başkanı Tjark De Lange ve Genel Sekreteri Marco Pezzini ile bir araya gelerek bu sürece katkıda bulunmaya devam edecektir. We have gone through an election period that has disturbed the existing political structure. We believe that the Nov 3rd 2002 elections were the most important elections held in Turkey following those of 1950, 1965 and 1983. Most of the leaders who have made their marks on Turkish politics for the last 30 years, withdrew from the political scene with the will of an overwhelming majority of the people. The votes of the center right parties went down to around 15% while center left lost 8% of its votes. In other words, this is the end of an era in Turkey with the signs of a new one being ushered in. And, AKP (Justice and Development Party) became the ruling party with 34.3% of votes and 363 deputies. Turkey has been highly exhausted by years of inflation, unequal income distribution, high taxes and social tensions, and it is our hope that the country will make use of this positive atmosphere brought about by the single party rule in an attempt to make up for the years that have been lost. The elections of Nov 3rd 2002 have also shown that the existing political parties are in need of a serious reform and renovation. In the meantime, these parties that have left their imprint on Turkish political life will be analyzing the situation while making good use of the time during which they will be outside of the parliament. After all, we do not believe that Turkish political life can tolerate this much of separatedness in the center right and left. The only negative aspect of the elections was that more than 40% of the population was left out of the parliament, thus not being represented at all. Such a high rate constitutes a major handicap in terms of our democracy in 2000s and in a period where we are in the process of discussing the Copenhagen criteria. TÜGİAD had already realized this a year ago and had thus brought to the agenda the amendment of "political parties and deputy election laws" and had shared this with the leaders and the public at large. We had then demanded the prompt amendment of these laws in order to have better groups that would rule the country; to obtain results with sufficient representation and unquestionable legitimacy; and to enable the forming of stable governments. The elections have, after many years, brought a single party to rule. We believe that this situation will bring about the political stability that Turkey has been longing for. And, political stability would come with economic stability. The government should turn to the economy as soon as possible and should take the measures that would relieve the business world and the real economy while revitalizing the markets. We expect the new government to provide solutions to vital issues such as the tax and social security reforms and the enactment of the Labor Law with a view to increase employment, production and exports. The Government should also continue the strict financial policies while first of all reducing the number of ministries to downsize the state. We see it as a positive step that the ruling party and the opposition party have, following the elections, agreed on the issue of Turkey's full membership to the EU within the framework of the Copenhagen criteria. We hope lobbying activities will be accelerated with this understanding in mind, which will turn the EU into an official policy. 220 non-governmental organizations are preparing for a landing in Brussels for the EU where they will meet on Nov. 27th to plea for a date to be given to Turkey for membership. The co-presidents of these NGOs in Brussels will also be present at the meeting. Meawnhile, TÜGİAD will take this opportunity to meet with the President of Yes for Europe Tjark De Lange and the Secretary General Marco Pezzini, thus continuing to contribute to this process.