AHMET NECDET SEZER
T.C. Cumhurbaşkanı
President of the Republic of Turkey


Gelecek Kuşakların Yaşanabilir Bir Çevreye Kavuşmalarını Sağlamalıyız


T.C. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, Johannesburg'da gerçekleştirilen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Doruğu'nda yaptığı konuşmada Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti'ni ve Birleşmiş Milletler Örgütü'nü bu geniş katılımlı zirveyi başarıyla düzenledikleri için kutladı ve Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti'ne ve halkına gösterdikleri sıcak ilgi ve evsahipliği nedeniyle teşekkür etti.
1992 yılında Rio'da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, uluslararası ekonomi ve çevre etkinliklerini birlikte yönlendirecek bir dizi ilkenin kabul edilmesi yönünden tarihsel bir adım olmuştur.
"Gündem 21" olarak adlandırılan bu ilkeler on yıl boyunca çalışmalarımıza ışık tutmuş, uluslararası toplum, Rio'da belirlenen ereklere ulaşabilmek için yoğun çaba harcamıştır.
Bununla birlikte, geçen on yıla baktığımızda, beklentilerimizin tam olarak karşılanamadığını görüyoruz. Yoksullukla savaşım, gündemimizdeki önceliğini korumaktadır. Kimi ulusları ve toplumsal kesimleri tehdit eden küreselleşmenin tüm insanlığın yararına sonuçlar verecek biçimde yönlendirilmesi, toplumsal ve ekonomik kalkınmanın çevrenin korunmasıyla bağlantılı olarak yürütülmesi, ulusal ve uluslararası düzeylerde daha kapsamlı bir işbirliğini ve daha etkili düzenekleri gerektirmektedir.
İki yıl önce New York'ta Binyıl Zirvesi'nde biraraya gelmiş ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, ortak çevremizin korunması, insan hakları, demokrasi ve iyi yönetişim konularındaki yüklenimlerimizi ortaya koymuştuk. Binyıl Bildirisi'nde yer alan yüklenim ve gereksinimler bugün de geçerlidir. Binyıl Bildirisi'ni kabul eden ülkeler olarak bu belgedeki ereklere ulaşma yönündeki çabalarımızı kesintisiz sürdürmeliyiz. Eğer bu erekler yönünde kararlı adımlar atamazsak, dünyada, varlıklı uluslar ile yokluk ve yoksulluk içindeki uluslararasındaki uçurumun kapatılmasını ve gelecek kuşakların yaşanabilir bir çevreye kavuşmalarını sağlayamayız.
Burada, Rio ilkelerine bağlılığımızın yinelenmesi ve ekonomik ve toplumsal kalkınma ile çevrenin korunması arasındaki ilişkinin en güçlü biçimde kurulmasını sağlayacak adımların atılması görevimiz olmalıdır. Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi'nde birlikte kararlaştırdığımız, günlük geliri bir doların altında bulunanların ve açlık çekenlerin nüfusunun 2015 yılına kadar yarıya indirilmesi amacına ancak, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklarımız çerçevesinde göstereceğimiz çaba ve katkılarla ulaşabilmemiz olanaklıdır.
Yoksullukla ulusal düzeyde sürdürdüğümüz savaşım sırasında yaptığımız değerlendirmeler, yoksulluğun nasıl ve neden ortaya çıktığı sorusuna verilecek doğru yanıtın, bununla savaşımda izlenecek yolu da belirleyeceğini göstermektedir. Bu değerlendirmeler, yapısal değişikliklerle, demokratik ve katılımcı düzeneklerin birlikte ve bir bütün içerisinde ele alınması gerektiğine işaret etmektedir.
Küreselleşmenin öncelikli amacı da ülkeler arası gelir dağılımında varolan adaletsizliği gidermek olmalıdır. Ülkeler arasındaki gelir uçurumları, yoksul devletlerin az gelişmişliğini daha da kalıcı duruma dönüştürmekte, az gelişmişlik ise, uluslararası ekonomik sistemden dışlanmaya yol açarak, terörün yeşermesi için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Monterrey'de düzenlenen Kalkınmanın Finansmanı Uluslararası Konferansı, istikrarlı ve sürdürülebilir bir kalkınma için gerekli maddi olanakların bulunmasında önemli bir aşama oluşturmuştur.
Monterrey'den çıkardığımız bir başka sonuç da iyi yönetişimin, gelecekte, sürdürülebilir kalkınma alanında devletler arasında oluşturulacak işbirliği sürecinin önemli koşullarından biri olacağıdır. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde, ulusal düzeydeki kararların, demokratik bir ortamda, toplumu oluşturan bireyler ve sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla alınması ve uygulanması bu sürecin temelini oluşturacaktır. Uluslararası iyi yönetişim ise, çokuluslu örgütlerin işleyişinde saydamlığın geliştirilmesine bağlıdır. Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nin Güney Afrika'nın bu önemli kentinde düzenlenmesi, uluslararası toplumun dikkat ve ilgisinin Afrika'nın karşı karşıya bulunduğu sorunlar üzerinde yoğunlaştırılmasına olanak vermesi yönünden de büyük bir fırsat oluşturmaktadır. Afrika kıtası güç bir dönemden geçmektedir. Özellikle kıtanın güneyinde 13 milyon insanı tehdit eden açlık sorununa ivedilikle çözüm bulunması gerekmektedir. Öte yandan, yine Afrika'nın önemli sorunlarının başında gelen AIDS hastalığına karşı daha etkili önlemler alınmalıdır. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Kofi ANNAN'ın çağrısını olumlu ve zamanlı buluyor ve Birleşmiş Milletler'in harcamakta olduğu çabaların desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, yerküremizin en duyarlı bölgeleri arasında yer alan Akdeniz, Karadeniz ve Hazar havzalarının kesiştiği noktada yer almaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan, Türk Boğazları ve büyük akarsu sistemleri gibi özel koruma gerektiren çevresel birimlere ve zengin bitki örtüsüne ve canlı türlerine sahip bulunan Türkiye, ulusal düzeyde olduğu kadar uluslararası düzeyde de çevre bilincinin geliştirilmesine özel önem vermektedir. Rio Konferansı'nda imzaya açılan iki önemli sözleşmeden biri olan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi çevre konusunda uluslararası işbirliğine verdiğimiz önemin bir göstergesi olarak tarafımızdan Rio Konferansı sırasında imzalanmış ve daha sonra yürürlüğe konmuştur. Ülkemize getirdiği ağır yükümlülüklere karşın sürece katkıda bulunmak anlayışıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne katılım sağlanması için gerekli işlemlere başlanmış, 2001 yılında Türkiye'nin özel koşullarının tanınmasıyla ulusal mevzuat çalışmaları hızlandırılmıştır. Bu süre boyunca Türkiye, uygulamaları dikkatle izlemiş ve Sözleşme'nin koşullarına uyum göstermek için uluslararası finans kuruluşlarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürmüştür. Kyoto Protokolü, küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının azaltılmasında önemli adımlar atılmasına olanak verecektir. Bu bağlamda, sanayileşmiş ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin uygulanmasının ve ülkelerin Kyoto Protokolü'nün yürürlüğe girmesi için çaba göstermelerinin önemi son yıllarda daha da artmıştır. Türkiye'nin geçen on yıl içinde Rio Konferansı sonuçlarıyla bağlantılı olarak yaptığı çalışmalara da kısaca değinmek istiyorum. Türkiye'de ilgili kuruluşlarımızın katılımıyla Gündem 21'in uygulanması amacıyla bir dizi toplantı düzenlenmiş, böylece Türkiye'nin çevre gündemi oluşturulmuş, Rio Kararları Beş Yıllık Kalkınma Planlarına yansıtılmıştır. Sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, ilgili tüm kuruluşlarımızın katkısıyla hazırlanan Ulusal Çevre Eylem Planı kabul edilmiş, bu çerçevede yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, çevre bilinç ve duyarlılığının geliştirilmesi ve sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmenin sağlanmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır.
2000 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi'nin belirlediği amaçlar, Doha'da yapılan Dünya Ticaret Örgütü Konferansı ve kalkınmanın finansmanı için Monterrey'de düzenlenen uluslararası konferanstan sonra Johannesburg Zirvesi'nin önemli bir dönüm noktası oluşturacağını düşünüyor, Zirve'nin bu bağlamda bir sonuç değil, önümüzdeki yeni dönem için bir başlangıç olacağına inanıyorum.
Bu zirvede alacağımız kararlarla oluşturacağımız ileriye yönelik eylem programının küresel çevrenin korunmasına, gelecek kuşaklara yoksulluğun olmadığı, sağlıklı ve güvenli bir yaşam ortamı yaratılmasına ve tüm halkların gönenç ve eğitim düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmasını diliyorum."

WE SHOULD PROVIDE A LIVABLE ENVIRONMENT FOR THE FUTURE GENERATIONS


President Ahmet Necdet SEZER gave a speech at the World Summit on Sustainable Development in Johannesburg underlining the following themes:
The UN Conference on Environment and Development held in Rio in 1992 outlined a series of principles towards the joint handling of economic and environmental issues that are referred to as "Agenda 21" as a whole. However, within the past decade, we have not been able to fulfill all these requirements. For example, poverty is still a priority on the agenda. Later on, the Millennium Summit in New York two years ago also called for commitments towards the elimination of poverty, protection of the common environment, human rights, democracy and good governance. As for Turkey's efforts to date in line with the results of the Rio Summit: The results have been incorporated into the 5-Year Development plans. Moreover, the National Environmental Action Plan was adopted with the contribution of NGOs. This plan has initiated work in Turkey with the aim of improving quality of life, developing environmental awareness and sensitivity as well as providing a sustainable economic, social and cultural development.

# # # # # # # #