Dr. ZEYNEL ABİDİN ERDEM
TABA (Türk Amerikan İşadamları Derneği) Başkanı
President, TABA (Turkish American Businessmen Association)


Küreselleşme Ve Önyargı


Küreselleşmeyi önyargılarla engellemek toplumların gelişmesini geciktirir, terör ve antidemokratik akımları da dayanılmaz boyutlarda ilerletir.

XX.ci yüzyıl, insanlık tarihinde en büyük acıların yaşandığı fakat bilim ve teknolojide de en büyük gelişmelerin gerçekleştiği bir dönem olarak hatırlanacaktır. Asrın ilk yarısında patlak veren iki dünya harbi ardından, yüzyılın ikinci yarısında Kore'de, Vietnam'da, Orta Doğu, Afrika, Rusya ve son olarak Yugoslavya'da komşu ülkeler arasında çıkan çatışmalarda milyonlarca insan hayatını kaybetti. Dünya yıllarca Doğu ve Batı olarak iki ayrı blokun çatışmalarıyla önemli ölçüdeki kaynaklarını boşa harcadı.
Bugün artık dünyamız iki kutuplu değil. Yüzyıllarca birbiriyle savaşmış Avrupa ülkeleri, Avrupa Birliği şemsiyesi altında bir araya gelmiş barış ve refah içinde yaşıyorlar. Amerika Rusya arasında nükleer silahların azaltılması anlaşmaları yapılıyor, Rusyanın Nato'ya katılması tartışılıyor. Kore'de, Vietnam'da bir zamanlar savaşanlar, şimdi masa etrafında oturup sorunlarını barış içinde çözüyorlar. O halde bunca insan hayatını neden kaybetti? Kaynakların insan refahını arttıracak projeler yerine, savaş araçlarına harcanması yüzünden, bugün hala birbuçuk milyar insanın açlık sınırlarında bir yaşam sürmesine, eğitim ve sağlık hizmetlerinden dünya nüfusunun yarısının yararlanmamasına yazık değil midir? Bu sorulara kolay cevap veremiyoruz. Ama geriye bakıp bir değerleme yaptığımız zaman geçmişteki pek çok trajik olayın altında tek bir önemli etken olduğunu görüyoruz.
Önyargılı yaklaşımlar yüzünden dünya yıllarca iki kutuplu yaşamış, devlet adamlarının önyargısı nedeniyle binlerce insan soykırımına uğramış, önyargıyla refah için kullanılacak kaynaklar silahlanmaya harcanmış, kadınlara önyargıyla eziyet edilmiş tahsilleri geri bıraktırılmış, Uluslararası anlaşmazlıklar önyargıyla yıllarca sürüncemede kalmış ve önyargı yüzünden bir çok ülkede insan haklarına saygı gösterilmemiştir.
XX.ci asrın yukarıda değindiğim utanç verici görüntüsü yanında, tüm insanlık tarihinde eşi görülmemiş bilimsel buluş ve teknolojik gelişme ile hayatımızı tamamen değiştirdiğini de inkar edebilir miyiz? Elektrik ve nükleer enerjinin kontrol altına alınması, iletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, sesten hızlı giden uçaklar, çeyrek ses hızındaki tren ve otomobiller, aya ayak basılarak insanlığa uzay yolunun açılması, yörüngeye yerleştirilen dev teleskoplarla evren sırlarının öğrenilmesi ve insan gen haritasının açığa çıkartılması hep bir yüzyıla sığan buluşlardır. Bu gelişmeler sonucu dünyada inanılmaz bir değişim yaşandı. Pek çok ülke değişime ayak uyduramadı ve geri kaldı. Bazı ülkeler ise değişimin getirdiklerine kolayca uyum sağlayamadı. Değer yargıları alt üst oldu. Ulus devletten bölgesel devletler kavramına geçildi. Marksizm değerini yitirdi. Piyasa ekonomisi tüm dünyaya hakim oldu. Kapitalizm de insanı hesaba katmayan egoizmini ılımlı hale getirdi. Sonuçta tüm insanların birbirine bağımlı olduğu karşı konulamaz bir düzen dünyaya egemen oldu.
Ama dünyadaki sorunlar bitmedi. Okyanus suları hızla kirleniyor.
Ormanlar tehlikeli şekilde azalıyor. AIDS salgını yayılıyor. Ozon tabakasının yırtılması dünyada ısınma etkisini göstermeye başladı. En önemlisi de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin refahı arasındaki uçurum giderek derinleşmekte. Eskiden olsaydı zenginler fakirlerin sorunu ile ilgilenmezdi. Çünkü çoğu kez birbirlerinden haberleri dahi olmazdı. Ama küresellleşme insanları o kadar yakınlaştırdı ve bağımlı hale getirdi ki, artık dünyanın neresinde olursak olalım, insanlığın sorunlarından kendimizi soyutlayamıyoruz. 11 Eylül olayları gösterdi ki, dünyanın en uzak köşesindeki terörü dahi görmezlikten gelemeyiz. Afrika'da Asya'da insanların çoğu aç yatarken, Avrupa'da Amerika'da insanların huzur içinde yaşaması mümkün değildir. XXI. ci yüzyılda ki küreselleşmiş dünyamızda pek çok sorun neden hala çözülemiyor? Bunun çeşitli sebepleri var ama en önemli etken gene de aynı.
Amerika, Kanada ve Meksika arasında NAFTA Anlaşması imzalanmadan önce, Birleşik Devletlerdeki pek çok aydın böyle bir anlaşmaya karşıydı. Onlar önyargıyla diyordu ki, Meksika'daki az ücretle çalışmaya razı insanlar ülkemizdeki şirketleri dolduracak ve Amerikan vatandaşları işsiz kalacaklar. Halbuki Nafta anlaşmasını takip eden yıllar Amerika Birleşik Devletlerinde işsizlik, tarihindeki en düşük düzeye indi. " Uygarlıklar Çatışması ve dünya düzeninin yeniden kurulması" kitabının yazarı Samuel Huntington gelecekteki çatışmaların uygarlıklar düzeyinde olacağını öngörmektedir. Huntington'un uygarlık tanımlaması ise daha ziyade din faktörü üzerine oturtulmuştur. Yani Hristiyan, İslam, Budist ve Hindu inanışlarının hakim olduğu ülkeler yazara göre ayrı uygarlık gruplarını oluşturmaktadır.
Bu tehlikeli bir önyargıdır. Zamanımız tarihçilerinden Fernand Braudel uygarlık tanımlamasını; "toplumları etkileyen maddi ve manevi değerlerin bütünü" olarak yapar.
Çağımız dünyasında toplumları birleştiren en önemli faktör manevi değerler değil, evrensel boyutlarda etkili olan maddi değerlerdir. Haberleşme dünyanın her yerinde internetle yapılmaktadır. Ülkeler arası ulaşımda herkes uçağa binmektedir. Tüm insanlar aynı ilaçları kullanmaktadır. Dünyanın her ülkesinde yaşayan farklı dindeki insanlar takım sporu olarak futbol ve basketbol seyretmekte, ferdi spor olarak tenis ve golf oynamaktadır. Hristiyan dünyası da çoğunlukla Müslüman ülkelerden aldıkları petrolle enerji ihtiyacını karşılamaktadır.
Bu insanlar farklı dünyalarda mı yaşamaktadırlar? Birbirlerine bu kadar bağımlılar iken " Önyargı " ile çatışma senaryoları üretmek, onbirinci yüzyılda Papaların Haçlı seferleri başlatması kadar hatta daha da tehlikelidir.
Türkiye Avrupa ilişkileri de ne yazık ki dayanaksız önyargılar yüzünden hala rayına oturmamıştır. Burada da din faktörü ön plana çıkmaktadır.
Evvela İslamiyet ne değişime engeldir ne de diğer dinlere karşıdır. Osmanlı İmparatorluğu topraklarında her dinde insan, inançlarını serbestçe uygulamıştır. XV yüzyılda İspanya'dan kovulan, XX yüzyılda Nazi Almanya'sından kaçan Museviler Türkiye topraklarına sığınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, üç ay içinde bin yıllık Arap harflerini kaldırarak, Latin alfabesini yürürlüğe koymuş, din eğitimi, şeriat hukuku, peçe ve fes gibi çağdışı gelenekleri yasaklamıştır.
Anayasasında laiklik ilkesi olan ilk Müslüman Cumhuriyeti kurmuştur. Önyargılı bir Avrupalı, Anadolu insanları Türk'tür Müslümandır ve bizim kültürümüze yabancıdır derler. Türkiye'yi gören ve insaf sahibi olanlar ise, Türkiye'nin Doğu - Batı uygarlıkları arasında bir köprü olduğunu düşünür. Oysaki Anadolu köprü değil, bugünkü Batı ve Antik uygarlıkların kökenidir.
Avrupa'lılar Türkiye Birlik üyesi olduğu taktirde işsizlik sorunu tırmanır sanmaktadır. Türkiye'nin önümüzdeki on yılda sadece alt yapı yatırımları için harcaması gereken para 150 milyar dolar civarındadır. Kaldı ki Orta Asya ve Çin'e köprü durumunda olan Türkiye çoğu Yabancı yatırımcının dış pazarlara girmek için seçtiği bir ülkedir. Potansiyeli doğru değerlendirildiği taktirde Türkiye Avrupa Birliğine ek istihdam olanakları sağlayacaktır.
Aynı kısır önyargılar Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne kabulü sırasında da tartışılmış ama tahminlerin aksine bu anlaşma Avrupa aleyhine gelişmemiştir.
Türkiye hakkında ortaya atılan soykırım, Yunanistan ile anlaşmaz tutum sergileme, Kürtlere kültürel hakların tanınmaması gibi iddialar tamamen dayanaksız ve önyargılı yaklaşımlardır. Tıpkı bir zamanlar P.K.K. nın terör örgütü olarak tanımlanmayıp, sonra gerçeğin kabul edilmesi gibi.
Avrupa bazen öylesine önyargılı davranış sergilemektedir ki, Türkiye'de cinayet suçundan yargılanan terör örgütü üyelerine siyasi sığınma hakkı tanınmakta, 30000 kişinin ölümünden sorumlu Abdullah Öcalan, Avrupa ülkelerinde misafir edilebilmektedir.
İspanya'da ETA örgütü kadın militanların hapse atılmasına ses çıkartmayan önyargılı Avrupa ülkeleri Türkiye'de terör örgütü üyesi Leyla Zana'yı nerdeyse kahraman ilan etmiştir.
Afganistan'da yerleşen terör ve fanatizmin 11 Eylülde Amerika'yı nasıl vurduğunu düşünürsek, Türkiye'de ekonomik ve politik istikrar sağlanamaz ise, oluşacak fanatik terörün Avrupa'yı etkilemeyeceğini düşünebilir miyiz?
Avrupa'da 3,5 milyon Türk yaşarken, 100 000 den fazla Türk sermayeli işyeri faaliyet gösterirken, Avrupa'daki tüm Sivil Toplum Örgütler'inde Türkiye temsil edilirken, Türkiye'yi Avrupa'dan dışlamak mümkün müdür?
Benzer önyargılarla Amerikan Kongresinin bazı üyeleri Ermeni iddialarının yalan olduğunu araştırmadan veya sadece Ermeni kaynaklarına bakarak en yakın stratejik müttefiki Türkiye aleyhine soykırım tanınması ile ilgili tasarıları kongreye sunmaktadır, Ermeni teröristlerine destek verilirse Amerika'nın teröre karşı mücadelesi nasıl başarılı olur? Ermeni diasporasının tahriklerine uyulur ve Türkiye Ermenistan arası bozulursa Türkiye üzerinden dünyaya açılması gereken Ermenistan'da yaşayan insanlara iyilik mi yapılmış olacaktır? Soykırımı tasarılarını destekleyenler Türklerin dostu olmayabilir ama onlar en büyük düşmanlığı Ermenistan'da yaşayan fakir insanlara yapmaktadırlar.
Küreselleşmeyi önyargılarla engellemek toplumların gelişmesini geciktirir, terör ve antidemokratik akımları da dayanılmaz boyutlarda ilerletir.

GLOBALIZATION AND PREJUDICE


Trying to prevent globalization with prejudices will only delay the development of societies while promoting terror and antidemocratic trends to an intolerable degree. Last century witnessed a lot of pain partly due to prejudices. On the other hand, we have to acknowledge the fact the 20th century also saw many technological innovations. However, problems on earth still continue. In spite of the fact that distances have been removed thanks to technological developments and to globalization, today, conflicts and problems persist. The reason is prejudice! Today's prejudice perceptions among people are even more dangerous than the Crusaders' mentality of centuries ago. Biased perceptions also constitute a barrier in front of Turkey's access to the EU. Some fear that Turkey would increase unemployment in the EU, which does not reflect reality. Likewise, some of the members of the American Congress support the efforts of the Armenian lobby to pass a resolution against Turkey regarding the so-called genocide. This again is a product of prejudice because those Congress members act with total bias while exclusively considering the Armenian argument and without double-checking different sources to find out about the reality. Such initiatives would not do any good to any of the parties involved.

# # # # # # # #