MÜGE ÇELEBİCAN
Geleceğimizin Çocukları Vakfı Başkanı


Bir Çocuk Nasıl Yaşamalıdır?


Eminim hepiniz içinizden en güzel fikirleri geçirir, daha ne yapabilirim diye düşünür ve çocuklarınıza uygulamak için çalışır, çareler üretirsiniz. İşte bizde böyle düşündüğümüzden uyguladık ama tek farkla. Bir çocuk için değil, bütün çocuklar için gücümüz yettiğince ulaşabildiğimiz kadarı için bir araya geldik çalıştık.

1997 yılında bir avuç gönüllü Geleceğimizin Çocukları Vakfı'nı kurduk. Önce onlar için, o sokağa itilen, atılan minik yürekler için, evler satın aldık. Onlara bir ev kurduk. Bunu yaparken çevreye de katkımız olsun dedik ve metruk, yıkıntı halindeki tarihi eser evlerimizi alıp, onarıp çocuklarımıza yatılı bakacağımız bir ev haline getirdik.
İçinde onların bakımını sağlayan personeli ile (aşçı, bakıcı anne, bekçi, sosyal hizmet uzmanları, hemşire, öğretmen, şoför).
Vakfımız, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu ile yaptığı protokol çerçevesinde bugün Edirnekapı'da 30 erkek 6-14 yaş arası, Bahçelievler'de 50 kız 13-18 yaş arası, Halkalı'da 67 erkek çocuk 13-18 yaş arası olmak üzere toplam 3 evi hayata geçirmiştir. Bu çocuklarımızın iyi bir eğitim ve hayat standardında bakılabilmesi başlıca amaçlarımızdan biridir. Daha çok ev yapmak ve daha çok çocuğu sokaktan kurtarıp, bir çocuğun olması gerektiği yere yani bir eve, bir yuvaya kavuşturmak bizim idealimizdir.
Günümüzde sokaklarda iki tip çocuk bulunmakta. Bunlardan biri aileleri tarafından sokakta çalıştırılan, buna mecbur edilen, diğeri de dayak, taciz, istenmeme gibi çeşitli nedenlerden dolayı sokağa itilmiş veya evinden kaçmış, sokakta yaşam mücadelesi veren çocuklar.
Birinci grup yani sokakta çocuk çalıştırmak bugün kanunen suç. Eğer çocuğun sokakta çalıştırıldığı devlet tarafından ki bu; sosyal hizmetlere bağlı çalışan ekipler, sosyal hizmet uzmanları tespit ederse, o aileye çocuğu okula göndermesi eğitim ve yaşam masrafları için her ay belli bir para ödeniyor, destek olunuyor. Aile ve çocuk takibe alınıyor.
Aile çocuğu tekrar çalıştırır okula göndermezse bu tespitleniyor ve ihtar ediliyor. 3 kere çocuğun verilen paraya rağmen okula gönderilmeyip çalıştırıldığı tespit edilirse Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu çocuğu aileden almak ve koruma kararı çıkarmak için mahkemeye başvuruyor. Mahkeme çocuğu devlete yani kuruma veriyor.
Kurumda bakım ve eğitimi sağlanan çocuk ailesi ile görüşüyor ama aile yaşam standartını düzeltmeden çocuğu alamıyor. Zaten ortada tam bir aile yok, ya anne var baba yok veya bilinmiyor veya baba var anne ölmüş, hapiste, hastanede... Bu durumda çocuk tam olarak kimsesiz değil ama korunmaya muhtaç olduğu için devlet veya bizim gibi bir vakıf tarafından bakılıyor.
İkinci grup ise; sokakta yaşayan evden kaçmış çocuklar. Bunlar 'tinerci' diye adlandırılıyor. Çünkü sokaktaki ağır şartlara katlanmak ve yaşayabilmek için tiner kokluyorlar. Böylece açlığa, soğuğa, korkuya, acıya tahammül ediyorlar. Kendilerini bir nevi uyuşturup sarhoş ediyorlar. Her türlü istismara ve suça eğilimleri kolaylaşıyor, adeta duygu ve düşüncelerini kaybetmiş birer canavar haline geliyorlar.
Çeteler oluşturuyorlar, böyle yaşamaya alıştıktan sonra o çocuğun rehabilite edilip, eğitilip topluma geri kazandırması çok zorlaşıyor, çünkü beyin hücreleri yavaş yavaş ölüyor, algılama azalıyor.
Araştırmalarımıza göre, bu çocukların rehabilitasyonları için batılı ülkelerde çeşitli projeler geliştirilmiş onlara bir yaşam biçimi yaratılmış.
Şehir dışında, kendi kendilerine yaşayabilecekleri köyler kurmuşlar. Orda tarımla uğraşmak, el sanatları yapmak, hayvan yetiştirmek gibi basit, yaşamlarını sürdürebilecek işlerle uğraşabilecekleri bir ortam yaratmışlar.
Bizim ülkemizde hala bu bilinçte ve bilimsellikte bir proje hayata geçirilmemiş, buna yakın çalışmalar Sosyal Hizmetler'in bünyesinde yapılmaya çalışılmış ama bir başarı elde edilmemiştir.
Bizler sokağa itilen, yani çalıştırılan (mendil satan, dilenen, ayakkabı boyayan) çocukları potansiyel tinerci çocuklar olarak gördüğümüzden, onların arasına karışmadan alıp bakım ve eğitimini sağlamak amacı ile yola çıktık.
Bugün İstanbul'da, devletin korunmaya muhtaç, sokağa itilen çocukları alıp yatılı bakımını sağladığı 7 tane evi vardır. Fakat bu sayı ve kalite son derece yetersiz kalmaktadır.
Biz meşakkatli ve sorumluluk isteyen bu işte elimizi taşın altına koyduk. Beş senedir sessiz sedasız çalışmaktayız. Bu bizler için toplumumuza kazandırmaya çalıştığımız çocuklarımıza sahip çıkmak görevidir.
Bu yüzden herkesi bizlere destek olmaya veya bu tip oluşumları başlatmaya davet ediyoruz.
Bir çocuk nasıl yaşamalıdan sonra, nasıl eğitilmelidir sorusu gelir insanın aklına. Gelişmiş toplumlarda, çocuğun etrafındaki olayları algılamaya başladığı andan itibaren çevrenin etkisinin başladığı artık kabul edilmektedir.
Süper egosu gelişmiş bir bireyin yani toplumdan aldıklarını topluma geri verme isteğinin oluşması için o bireyin çocuk yaştan eğitilerek gelişmesi ile bu bilincin yerleştirebileceği kabul edilmektedir.
Tabii genleri ile taşıdığı özelliklerde yadsınılmamalıdır.
Fakat genleri ile taşınan olumsuz yanlar zaman içinde eğitim ile en aza indirile bilir.
Bir çocuğun ilk öğrenimi en küçük eğitim birimi olan ailede başlar. Fakat ne acıdır ki, toplumumuzda aileler artık parçalanmakta, ekonomik sıkıntının getirdiği ruhsal sıkıntı ile çökmekte, yok olmaktadır. Ve çocuklar sokakta kalmaktadır.
Bu yüzden hepimiz birlikte olup mutlaka bu tip bir yardım kuruluşunda çalışmalı, destek olmalıyız.
Geleceğimizi kurtarmak adına__..

BEBEK YOKUŞU
UĞUREL APT. NO:5 KAT:4 D.9
ETİLER / İSTANBUL
Tel : 0212-287-98-50
Faks : 0212-287-98-51 FAKS
e-mail : gcv@turk.net.com.tr
web : www.gcv.org.tr








# # # # # # # #