KEMAL KÖPRÜLÜ
ARI HAREKETİ Genel Koordinatörü
ARI MOVEMENT General Coordinator


Türkiye Kopenhag Zirvesi'ne Kadar Olan Süreci Çok İyi Değerlendirmelidir


Türkiye'nin inişli çıkışlı 40 yıllık geçmişe dayanan Avrupa Birliği hedefi çok önemli bir noktaya gelmiştir. 9 Ekim'de kamuoyuna açıklanan Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme Raporu, Birliğe aday 13 ülkenin tam üyelik hedefi doğrultusunda kaydettiği siyasi, ekonomik gelişmeleri inceleyen teknik bir rapor özelliği taşımakla birlikte, siyasi karar alıcıların kendi değerlendirmelerinde kullanacakları önemli bir belge özelliği de taşımaktadır.
Romanya, Bulgaristan ve Türkiye dışında 10 aday ülkeye Birliğe üyelik için yeşil ışık yakılan 2002 yılı ilerleme raporlarının Türkiye içinde önemi büyüktür. 2001 yılında kabul edilen Ulusal Program'ın ardından Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı Anayasa değişiklikleri gerçekleştirilmiş ve ardından aralarında Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, ölüm cezasının kaldırılması, anadili öğrenme ve ana dilde yayın yönündeki hukuki engellerin kaldırılması gibi önemli konuları kapsayan üç uyum paketinin mecliste kabul edilmesiyle Kopenhag siyasi kriterlerine uyum büyük ölçüde sağlanmıştır.
Türkiye'ye ilişkin İlerleme Raporu, yukarıda bahsi geçen reformlar çerçevesinde, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerinin gerçekleşmesi yönünde ciddi bir gelişme kaydettiğini belirtmektedir. Raporda, tüm bu gelişmelere karşın Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterleri karşılama yönünde yükümlülüklerini tam olarak karşılayamadığı da ifade edilmektedir.
Bu açılardan değerlendirildiğinde, tam üyelik yolunda olan Türkiye'nin geçen İlerleme Raporu'ndan bu yana, Türkiye'deki gelişmelerin kapsamı itibariyle teknik bir rapor olan Komisyon'un bu belgesinde objektif olduğunu söylemek mümkündür. AB Komisyonu, İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin artılarını ve eksikliklerini ortaya koymuştur. Ancak olumlu gelişmelere yönelik sınırlı ifadelerin yanı sıra raporda eksik kalan yönlerin aşırı detaylandırılmış olması Türk Hükümeti'nin ve Türk halkının İlerleme Raporu'na yönelik eleştirisel bir yaklaşım geliştirmesine sebep olmuştur.
Bilindiği üzere raporda belirtilen eksiklikler büyük ölçüde uygulama üzerine odaklanmaktadır.
Bu aşamada Başbakanlık tarafından 13 Eylül 2002 tarihinde yayınlanan genelgeye uygun olarak siyasi kriterlerin uygulamaya ilişkin bölümlerinin en geç Kasım ayı ortasında tamamen işlerlik kazanması beklenmektedir. Bu doğrultuda AB Komisyonu kendi yetkileri içerisinde kalarak Türkiye'nin müzakerelere başlaması için gerekli kararın alınmasını AB'ye üye devlet ve hükümet başkanlarına bırakma yolunu seçmiştir. Bu tutumun AB'nin Türkiye'deki 3 Kasım seçimleri sonucu ortaya çıkacak yeni hükümetin ne olacağını görmek istemesine de bağlamak mümkündür.
İşte bu nedenlerle Türkiye'nin önündeki 1-1.5 aylık süreyi çok iyi kullanması gerekmektedir. Bu dönemde sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, mevcut hükümetin ve 3 Kasım seçimleri sonrası oluşacak yeni hükümetin ve Türk halkının AB'ye tam üyelik yönünde gösterdiği çabaları yoğunlaştırması gerekmektedir.
Kopenhag Zirve'sine kadarki süreçte, Türkiye'nin uygulamaya dönük olarak atacağı adımlar müzakerelere başlama kararının alınmasında etkili olacaktır.
Yapılacak bu etkinliklerin yanısıra sivil toplum kuruluşlarının AB konusunda toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarının da sürmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği üyeliğinin küresel anlamda getirileri, eğitimden, sağlığa, tarımdan sanayiye kadar getirdiği standartların toplumsal hayata katkıları çok net olarak anlatılmalı ve ülkemiz için gerekliliği vurgulanmalıdır. Özellikle ülkemizin en önemli dinamiği olan gençlerimizin bu konuda duyarlı hale gelmesi önem taşımaktadır. 15-25 yaş arasındaki yaklaşık 18 milyonluk nüfusu ile Türk gençliği, Avrupa ve dünya değerlerine en yakın ve küresel gelişmeleri en ileri düzeyde takip eden kesimdir. Bu nedenle, Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olacak gençliğin bilinçlenmesi, Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi doğrultusunda Türkiye'nin önemli güçlerinden olacaktır.
Buna rağmen, 12-13 Aralık 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Kopenhag Zirve'sinde, müzakereye başlama kararına yönelik kesin bir kararın çıkmaması, devlet politikası olarak gördüğümüz AB tam üyeliği hedefinden bizleri uzaklaştırmamalıdır. Tam aksine, bu yönde gösterilen çabaları AB'ye daha doğru politikalarla ifade edilmesi yönünde bir yaklaşım sergileyerek 2003 yılında gerçekleşecek Zirve'lerde bu sonucun alınması sağlanmalıdır.

TURKEY SHOULD MAKE MAXIMUM USE OF THE PERIOD PRIOR TO THE COPENHAGEN SUMMIT


The recent legislative changes that were passed in the Turkish parliament have ensured compliance with the Copenhagen political criteria to a great extent. However, as has been stated on the recent Progress Report of the EU Commission, considerable efforts are still needed on part of Turkey regarding the implementation of the amendments in question. We should make maximum use of the period prior to the Copenhagen Summit. In this period, NGOs, the current government, the new government to be founded following the elections as well as the public itself should spend considerable efforts on the way to full membership to the EU. Turkey is a country where 18 million young people constitute a major force within the whole population. Thus, especially the young portion of the population's awareness should be increased. The potential benefits of full membership to the Union should be explained to the public at large with special emphasis on the indispensable dimension of membership on part of our country. Even if these efforts are not enough for us to get the desired result out of the Copenhagen Summit, we should continue to work for the same cause with a view to ensure a favorable result at other summits to be held in 2003.

# # # # # # # #