Dr. CAN FUAT GÜRLESEL



TÜRKİYE EKONOMİSİNDE SÜRDÜRÜLEMEZ TRENDLER VE SİSTEMATİK RİSKLER


1990 yılından sonra yaşanan ekonomik süreç, 2000 yılı başından itibaren uygulanan ekonomik programlar ve politikaların kesintiye uğraması, reformlardaki gecikmeler ve yanlış uygulamalar ile karşılaşılan krizlerin etkisi sonucunda, ekonominin genel dengesi içinde yeni sürdürülemez trendler oluşmuştur. Yeni dönemin ekonomi programı ve politikaları ile bu trendlerin ters yöne çevrilmesi sağlanmalıdır.

Bankacılık Sektöründe
Sistematik Risk
Bankacılık Sektörü aktif kalitesi itibarı ile gelir elde edememektedir. Riski yüksek Hazine Kağıtları tek önemli gelir kaynağıdır. Sermaye yeterliliği düzenlemesi çerçevesinde sermayelerin yeniden yapılandırılması, bilanço üzerinde iyileşme sağlamış, ancak nakit sermaye girişi olmadığı için gerçek bir iyileşme olmamıştır. Karşılık kararnamesi uygulamaları çerçevesinde geri dönmeyen kredilere ayrılan karşılıklar ile bankacılık sektörünün 2002 sonunda sermaye yeterliliği rasyosu tekrar sektör ortalaması olarak aranan yeterlilik seviyesinin altında kalacaktır. Bankacılık sektörünün kredi stoku reel olarak azalmaktadır. Reel kesim kredi kullanmamaktadır. Ve bankaların bankacılık işlevi zayıflamaktadır. Reel sektörde kuvvetli bir banka ve kredi soğuması yaşanmaktadır. Bankacılık sektörünün en önemli varlığı, Türkiye ekonomisinin tasarruflarının yüzde 80'ni oluşturan mevduatlardır. Sektörde bankalara ve mevduatlara ilişkin hazine garantilerinin kaldırılması mali sistemin ayakta kalan tek varlığı mevduatlar için tehdit oluşturmaktadır. Büyük bankalar dahil sektörün önemli bir bölümünün kamulaşma riski bulunmakta olup bankaların fona devri dışında kamulaştırılmasına ilişkin yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Sürdürülebilir Kamu Finansmanı İçin Kritik Göstergeler
Hazine, 2003 yılına ilişkin Kamu Finansmanı tablosunu yayınlamıştır. Buna göre 2003 yılında kamunun toplam borç servisi 62.6 milyar dolar iç borç (anapara+faiz) 10.8 milyar doları dış borç servisidir. Hazine 73.3 milyar dolarlık finansman ihtiyacının 52.7 milyar dolarını iç borçlanma ile sağlayacaktır. Geri kalan 20.6 milyar doların 10.2 milyar doları faiz dışı fazla, 1.7 milyar doları özelleştirme, 3.4 milyar doları uluslararası kuruluşlar, 5.1 milyar doları ise dış borçlanma ile sağlanacaktır. Bu finansman tablosunun gösterge kriterleri ise; 2003 yılı ortalaması için iç borç nominal faiz oranı yüzde 45, reel faiz oranı yüzde 12, dış borç reel faiz oranı yüzde 5'dir. 2003 yılı ABD doları ortalama kuru ise 1.871.000 TL olarak hesaplanmıştır. Bu kritik göstergelerin aşılması finansman tablosu için ilave kaynak ihtiyacı doğuracaktır.

Ekonomide Kamu/Özel Kesim Payında Paradoksal Değişim
Yaşanan ekonomik krizlerin ardından ekonominin genel dengesi içinde özel sektörün payı gerilemiş, kamu sektörünün payı ise yüzde 60'a yükselmiştir. Kamu daralan ekonomide aynı harcama yapısı ile payını arttırmaktadır.
Kamu, ekonominin genel dengesi içinde harcamalarını özel kesim tasarrufları ve özel kesimden aldığı vergiler ile karşılamaktadır. Küçülen özel sektörün tasarruf hacmi ve vergi kapasitesi sınırdadır. (hatta sınırın altındadır) ve bu nedenle kamu harcamalarını karşılama noktasından uzaklaşmaktadır. (vergi/faiz harcamaları oranı bunun en etkin göstergesidir).
Özel kesim kullanılabilir tasarrufların tamamına yakınını kamuya aktardığından yatırımlara kaynak kalmamaktadır. Kamu kesiminde acil harcama reformu 2003 yılında yapılmalıdır. Aksi halde özel kesim bir dönem sonra yatırım yapmadığı ve tüketimini kıstığı için daha da küçülecektir.

Kişi Başına Gelir Ve Tüketim Eşikleri
Ekonomide kişi başına milli gelir, tüketim harcamaları için belirleyicidir. Kişi başına gelirdeki bazı sınırlar tüketim eşiklerini oluşturmaktadır.
0-900 dolar arasında sadece zorunlu harcamalar yapılmaktadır,
900-1500 dolar arasında gıda ve giyim harcamaları
1500-2100 dolar arasında dayanıklı tüketim maddeleri+ kahverengi eşya harcamaları
2100-3000 dolar arasında elektronik araçlar ve iletişim ve hizmet sektörü ürünleri harcamaları
3000-5000 dolar arasında otomotiv harcamaları
5000 dolar üzerinde konut harcamaları yapılmaktadır.
Türkiye'de kişi başına gelirde gerileme ve gelir dağılımında yaşanan bozulma, tüketim harcamalarını ve kalıplarını olumsuz etkilemektedir. Otomotiv sektöründeki daralmadan başlayıp, gıda harcamalarındaki keskin daralmaya kadar veriler iç tüketime dayalı sanayi üretimi için olumlu değildir. Tüketim sınırlarında tekrar üst eşiklere kısa sürede sıçrama yaşanması için tüketim üzerindeki vergilerin indirilmesi önemli bir araç olabilir.

Vergi Çıkmazı
Türkiye, kamu mali dengesini ve kamu finansmanını iyileştirmekte ve bütçede faiz dışı fazla hedefini yakalamaktadır. Ancak Türkiye'de bu iyileşme vergi yapısındaki önemli bozulma ile sağlanmaktadır.
Türkiye'de KDV ve ATV toplam vergi gelirlerinin yüzde 75'ini oluşturmaktadır. Bu yapı orta vade de sürdürülebilir değildir. Vergi oranlarının mutlak suretle indirilmesi ve DPT'nin 2002 ikinci yarısı itibari ile hesapladığı kayıtlı ekonominin yüzde 60'nı oluşturan kayıt dışı sistemin mutlaka kayıt altına alınması zorunludur. Kayıt dışının yarattığı haksız rekabet kayıt içinde olanlar için sürdürülebilir değildir

Sürdürülebilir Büyümenin
Kritik Eşik Kaynağı Ve Yeni
Ekonomik Krizler
Ekonomik büyümenin büyük ölçüde iç kaynaklarla finanse edildiği ülke örnekleri, kişi başına milli gelir ile ölçülen önemli sınırlar olduğunu göstermektedir. Hızlı ve sürdürülebilir büyüme için gerekli duyulan yatırımların finansmanını ve aynı zamanda canlı bir iç tüketim için kişi başına 2.500 dolar bir sıçrama seviyesidir. Bu sınırın altında kalan ülkelerin hızlı ekonomik büyüme sürecine girmeleri ancak GSMH'ya oranla yüzde 40'lara varan iç tasarruf oranları ile (Asya-Pasifik ülkeleri) veya büyük miktarda yabancı sermaye yatırımları ile olmaktadır.
Bu eşiğin altında veya sınırında kişi başına milli gelire sahip ülkeler, Türkiye örneğinde olduğu gibi hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeye geçişte zorlanmaktadır.
Mevcut sermaye birikimi yeterli olmamaktadır.
Türkiye bu konuda aşağıdakilere karşı çok hassas olmalıdır;
Kişi başına milli geliri 2000 dolar ve altına çekecek yeni ekonomik krizlere yol açmamalıdır. (Siyasi ve ekonomik değişim için ekonominin tekrar dibe vurması söylemleri çok tehlikelidir.)
Yurt dışına çıkan sermaye birikimini yurt içine çekmelidir. (mali milat vb düzenlemelerde esneklik)
Türkiye'de kalan ve sermaye birikimini temsil eden banka mevduatlarında bir krize veya sıkıntıya kesinlikle izin verilmemelidir.
Yabancı sermaye stoku yatırımlar için kullanılmalıdır.
Belirtilen unsurlar Türkiye ekonomisinde kalıcı hasarlar yaratabilecek sürdürülemez trendlerdir.
Bu nedenle ekonomide 2003 ve sonrasına ilişkin programlarda bu sistematik riskleri ortadan kaldıracak veya en aza indirecek politikalar yer verilmelidir.

UNSUSTAINABLE TRENDS AND SYSTEMIC RISKS IN THE TURKISH ECONOMY


As a consequence of the delay in structural reforms and misconceived policies, unsustainable trends have emerged in the economy.

Systemic Risk in the Banking Sector
Given its asset quality, the sole significant revenue source for the banking sector is high-risk Treasury Bonds. The improvement in balance sheets has not been due to an injection of cash and the average capital adequacy ratio will fall below the requirements once allowance is made for non-performing loans. The credit stock is decreasing in real terms. There is a danger that even big banks may have to be nationalized. Legislation regulating nationalization outside of transferring banks to the Savings Deposit Insurance Fund is needed.

Critical Indicators Concerning Sustainable Public Finance
According to the Treasury, the debt service burden for the year 2003 will amount to 73.3 billion USD, which necessitates an inflow of 8.5 billion USD.

The paradoxal shift in the respective shares of the private and public sectors
As a result of the crisis, the share of the private sector in overall economic activity has declined, while that of the public sector has advanced to 60%. Public expenditure being financed out of private sector savings and taxes, almost the whole of the private sector's disposable income is transferred to the public, leaving little to investments. If a public sector expenditure reform is not undertaken in 2003, the private sector will shrink even further.

Income per capita and consumption
The fall in national income per capita and the deterioration of income distribution have had a negative impact on consumption expenditures and patterns. Bringing down taxes on consumption may be a remedy.

The taxation impasse
Turkey is improving its public finance equilibrium and fulfilling the target of a primary surplus. But this goes hand in hand with a deterioration of the composition of tax revenue. Comsumption taxes form 75 % of all tax revenue, an unsustainable situation in the medium term. Reducing taxation rates and bringing the unregistered economy, estimated to be around 60% of the registered sector of the economy, under control are indispensable.

The critical threshold of sustainable growth and new economic crises
For rapid and sustainable growth, the 2500 USD per capita level is a threshold. For countries below this level, rapid economic growth is only possible with domestic savings rates rising to the high level of 40% or massive inflow of foreign direct investment.

Turkey needs to be very sensitive to the following areas:
It should not suffer new economic crises that will reduce income per capital below 2000 USD.
The outflow of capital needs to be reversed. Bank deposits that remain inside the country and contribute to capital accumulation should be protected from all kinds of shocks. The FDI stock should be used for investments. All these are unsustainable trends that may inflict permanent damage to the economy. Hence, in drawing up economic programs for 2003 and beyond, polcies should be devised that will eliminate or minimize these systemic risks.

# # # # # # # #