HÜSAMETTİN KAVİ
İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı, TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi
Chairman of İstanbul Chamber of Industry, Member of the Science Board of TÜBİTAK


Sanayi Perspektifinden Altıncı Çerçeve Programına Bakış


Bundan bir yıl kadar önce, Türkiye'nin bilim ve teknoloji alanındaki politikalarını yönlendiren en üst kurul olan bilim ve teknoloji yüksek kurulu önemli bir karar aldı: Türkiye'nin Avrupa Birliği 6. Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Çerçeve Programı'na tam katılımı kararı.

6. Çerçeve programı, Avrupa Birliği'nin ABD ve Japonya karşısında erozyona uğramakta olan rekabet gücünü sürdürebilme çabalarının bir göstergesidir. Rekabet yarışının kuralları Avrupa için de geçerli. Yarışta önde olabilirsiniz. Ama birisi sizden daha hızlı koşuyorsa lider kalamayabilirsiniz. Avrupa bunun farkında. Bu nedenle, 2010 yılı itibariyle ar-ge harcamalarının GSMH içindeki payını %3'e çıkarmayı hedeflemekte ve 6. Çerçeve Programı'nı bu hedefe ulaşmada bir araç olarak kullanmak yönünde bir siyasi irade ortaya koymakta. 6. Çerçeve programı, Avrupa'nın küresel sorunlara küresel ölçekteki çalışmalarla çözüm aradığını gösteriyor. Son yıllarda yaşadıklarımız dünyadaki sağlık, çevre ve gıda güvenliği gibi sorunlarımızın ulusal sınırların ötesine kolayca geçebildiğini ortaya koydu. Çernobil kazası sonucu yayılan radyasyon bulutları bölgedeki tüm ülkeleri etkiledi. Deli dana hastalığının etkisi İngiltere ile sınırlı kalmadı, Avrupa'ya yayıldı. Sars virüsü sınırların kapatılması ve karantinalara rağmen yayılıyor. Küresel ısınmadan veya asit yağmurlarından payına düşeni almayan ülke yok. Sorunlar uluslarla sınırlı kalmadığı gibi, çözümler de bilim dalları veya sektörlerin sınırları içinde de kalmıyor. Avrupa, bilim ve teknoloji aktörleri arasında işbirliklerinin gereğinin bilincine varmış durumda. Hatta, yalnızca çözüm üretme yeteneği ve bilgisi olanları değil, kullanıcıları ve tüm toplumu da bu sürece dahil ediyor. Öte yandan, 6. Çerçeve programı sadece bir araştırma ve teknoloji geliştirme programı değil. Yaratılması hedeflenen "Avrupa araştırma alanı"yla Avrupa, bilim ve teknoloji alanında da bütünleşiyor. Bu durumda, bilim ve teknoloji yetkinliğini yazılı olmayan bir Kopenhag kriteri olarak görmemiz zorunlu. Aday ülkelerin programa katılımının önemini vurgulayan demeçler, aday ülkelerin araştırma ve teknoloji geliştirme alanındaki yetkinliklerinin karşılaştırıldığı projeler ve aday ülkelerin programa katılımının teşvik edilmesi amacıyla yayınlanan 13 milyon euro bütçeli proje çağrısı bu kriterin varlığının birkaç göstergesi. Bütün bunları bir araya getirip büyük resme baktığımızda, Türkiye'nin 6. Çerçeve Programı'na tam katılım kararı almasının ne kadar yerinde bir karar olduğu ortaya çıkıyor. Her şeyden önce farklı ülkelerdeki sanayi kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarının birlikte projeler yürütmesi gerekiyor. Aynı kültürü paylaşmayan, benzer alışkanlıkları olmayanlarla birlikte çalışmak, millet olarak çok alışık olmadığımız bir durum. Dolayısıyla, 6. Çerçeve programı bizi "yeni alışkanlıklar edinme", "çoğulculuk kültürü ve ortak akıl yaratma kültürü geliştirme" sürecine itiyor. Bu sürecin meyvelerini almaya başladığımıza inanıyorum. AB'den yılda sadece 170 milyon euro mali yardım alırken 250 milyon euro katkı payı ödeyerek 6. Çerçeve Programı'na katılıyor olmamız sanayi ve üniversiteleri gerçek bir işbirliği ortamına girmeye mecbur etti. Türkiye'nin bu programa hatırı sayılır bir katkı payı ödediği bir gerçektir. Bunu geri alabilmek için elimizden geleni yapmamız gerektiği de açıktır. Fakat, programdaki başarımızı yalnızca katkı payını geri alma oranımıza endekslemek yetersiz ve hatalı olacaktır.

Çünkü 6. Çerçeve Programı'ndan proje desteği almak bir araçtır, amaç değildir. Amaç, projeler aracılığıyla topluma ekonomik değer yaratacak ürünlere ulaşmaktır. Bir başka yönüyle, 6. Çerçeve programı bir öğrenme ve 7. Çerçeve Programı'na hazırlık sürecidir. Avrupalı paydaşlarımızla tanışma; birlikte çalışmanın ilk adımlarını atma; kitaplarda erişemediğimiz bilgi ve deneyimlere ortak çalışmalarımız sayesinde erişme platformudur. Programla birlikte Türkiye'nin teknoloji transferi yönelimli yabancı sermaye yatırımları çekme imkanını önemli ölçüde artacaktır. Bunu başarabilmek adına sektörel ve bölgesel bazda araştırma ve teknoloji geliştirmeyi öngören yeni bir teşvik sistemine ihtiyacımız vardır. Teşviklerin yanı sıra ekonomik iklim, uluslararası ilişkiler, teknolojik bilgi birikimi ve nitelikli insan kaynağı da yatırımın niteliğini belirliyor. 6. Çerçeve programı teknolojik bilgi birikimi ve nitelikli insan kaynakları konusundaki eksikliklerimizi giderebilmemiz için fırsatlar sunuyor. Avrupa entegrasyonu, bu entegrasyonun içinde olanların ekonomik büyümesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmuştur. Ülkemizin AB 6. Çerçeve Programı'na katılımı bu entegrasyonu gerçekleştirebilmek için önüne çıkan en büyük fırsattır. Ne var ki, fırsatları kazanca dönüştürebilmek için sanayicilerimize, üniversitelerimize, TÜBİTAK'a, sivil toplum kuruluşlarına ve hükümetimize düşen görevler vardır. Öncelikle birlikte çalışma kültürümüzü geliştirmek ve iyileştirmek zorundayız. 6. Çerçeve programla beraber, Türkiye'deki araştırma ve iş dünyası kuruluşları (TOBB, TÜBİTAK, KOSGEB, TESK ve üniversitelerimiz) bir araya gelerek kamu-özel sektör ortaklığını oluşturdular: TURBO-PPP. Amaç; kamu ve özel sektör kuruluşlarının başta 6. Çerçeve programı ve çok yıllı Kobi programı olmak üzere Türkiye'nin AB programları ve ajanslarından azami faydayı elde etmesi. Bu ortaklık yani "Turbo-Public Private Partnership" çerçevesinde Brüksel temsilciliği kurulmakta. Bu ve benzer girişimlerin meyve vermesi için tüm tarafların katkı ve inancına ihtiyacımız var. Çerçeve programı konusunda yoğun bilgilendirme faaliyetleri yürütülmüş ve yürütülmektedir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Proje sunmak isteyenlere proje hazırlama desteği sağlanmalıdır.

Farkındayız ki, Avrupa Birliği'nin ve Çerçeve Programları'nın kendine özgü bürokrasisinin öğrenilmesi zaman alacaktır. Öğrenmenin en iyi yolu da yaparak öğrenmektir. Bu konuda ülke çapındaki koordinatör olarak TÜBİTAK'a önemli bir görev düşmektedir. AB komisyonu da aday ülkelerin bu alanda deneyim kazanmaları amacıyla yapılacak olan ve Avrupalı uzmanların katılacağı eğitimlere, AB Komisyonu'nda birkaç haftadan birkaç yıla uzanan çeşitli eğitim ziyaretlerine destek vermektedir. Bu desteklerden sanayi ve üniversitedeki uzmanlar haberdar edilmeli, katılımları yüreklendirilmelidir. Çerçeve programı, Avrupa entegrasyonunun bir parçası olduğundan tüm çalışmalar Brüksel eliyle yürütülmektedir. Bu ademi merkeziyetçi yapının tek sakıncası, ülke içinde yapılan çalışmalarda paydaşların birbirinden habersiz kalmalarıdır. Kurulacak ulusal bir ağ yapılanmasıyla bu sakınca giderilebilir. Yatay ve dikey ağlarla ne kadar çok insanı bir araya getirebilirsek, o kadar başarılı oluruz. Ağlar; güçlerimizi birleştirmemize, paydaşların diyaloğuna ve sinerji yaratabilmemize yardımcı olacaktır. Üniversite ve araştırma kurumlarımız yayınlar ve toplantılar aracılığıyla bir ölçüde birbirlerinden haberdar olabilmektedir. Sanayi kesimi ve özellikle Kobi'ler ile üniversiteler arasında bilgi alışverişi ve akışının sağlanması gerekmektedir. Lizbon zirvesi başta olmak üzere çeşitli platformlarda dile getirildiği üzere Avrupa birliği, Kobi'lerin yenilikçilik kapasite ve yeteneklerinin arttırılmasına büyük önem vermektedir. Bu nedenle 6. Çerçeve Programı'nda Kobi'lere özel araçlar tanımlanmış ve bütçeler ayrılmıştır. Türkiye'de de Kobi'lerin programa katılımlarının özendirilmesi için özel önlemler alınması yerinde olacaktır.

Yürütülmekte olan tanıtım çalışmalarında Avrupa'daki başarılı örneklerin davet edilmesi Kobi'lerin programa olan ilgisini arttıracaktır. Kobi'lerin projelere katılımları hem ülke performansımızı geliştirecek, hem de ülkemizin çerçeve programı içindeki prestijini arttıracak ve yeni ortaklıklara yol açacaktır. Benzer şekilde, dünya ticaret örgütü kuralları çerçevesinde hareket etmek kaydıyla TÜBİTAK-TİDEB ve TTGV destekleri, 6. Çerçeve Programı'ndan destek alan projelere de açılmalı, bu destekler için ayrı bir başvuru süreci yaratılmamalıdır. 2003 yılında TÜBİTAK-TİDEB tarafından sanayicilerimize kullandırılması hedeflenen 40 milyon dolarlık karşılıksız yardım, Çerçeve Programı'ndan destek alan projelere ek kaynak yaratabilir. İsveç gibi gelişmiş bir ülke bile Kobi'lerin programa katılımlarını arttırmak için ek finansal destekler sağlamıştır. Türkiye'nin de buna ihtiyacı vardır. Geçmiş deneyimler, programa yeni katılan bir ülkenin, programdaki varlığının diğer katılımcı ülkeler tarafından bilinmesinin proje ortaklıklarının kurulmasında hayati öneme haiz olduğunu göstermektedir. Bunun farkında olan İsrail, 4. Çerçeve Programı'na katılımını Avrupa gazetelerine verdiği ilanlarla duyurmuş ve bunun meyvelerini kurduğu başarılı proje ortaklarıyla almıştır. Slovenya'nın başarısında da tanıtımın rolü büyüktür. Bu deneyimlerden dersler çıkarmalı ve mümkün olan her platformu Türkiye'nin yetenek ve potansiyelini tanıtmak için kullanmalıyız. Yurtdışındaki tanıtımlarda Avrupa'daki Türk akademisyen ve işadamlarından mutlaka yararlanmalıyız.

Türkiye, artık, yönetimin de bir bilim ve hatta mühendislik dalı olduğunu görmelidir. Türkiye, 2023 vizyonunu göz önüne alan, siyaset üstü ve kurumsallaşmış bir yönetim anlayışını başarmak zorundadır. Alternatif senaryolarla desteklenen stratejik planlarda hedef, uygulama, ehliyet, liyakat, performans gibi unsurlar artık tartışılmaz temel ilkeler haline gelmelidir. Bahsettiğimiz stratejileri belirlemedikçe geleceğimize hazırlanmamız mümkün olmayacaktır. Geçmişi değiştiremeyiz. Ancak geleceği şekillendirecek mimarlar arasında olabiliriz. Çok zorlu bir yola çıkmış bulunuyoruz. Bu zorlu yolda ancak hep birlikte hareket edersek başarıya ulaşma şansımız olacaktır. Yılmamak, ulu önder Atatürk'ün ifadesiyle yorulmamak üzere yola çıkmalıyız. Başarı ancak ve ancak yorulmamak üzere yola çıkanların olacaktır. Thomas EDISON, "yenilikçilik %1 ilhamsa, %99 alın teridir" diyor. Demek ki, çok çalışmak zorundayız.



A LOOK AT THE SIXTH FRAMEWORK PROGRAM FROM AN INDUSTRIAL PERSPECTIVE


A year ago, the Higher Board of Science and Technology in Turkey took a decision to fully participate in the European Union (EU) 6th Framework Program for Research and Technological Development. This framework program is an indication of EU's efforts to catch up in the competition with the US and Japan. With this aim in mind, the EU has a target of increasing the share of R&D expenditures within GNP to 3% by 2010. While working on the framework program, the Union tries to involve users and the whole of the society in addition to those who have the required skills and knowledge to solve problems. These efforts on the part of the EU show us that Turkey should perceive science and technology as yet another Copenhagen criterion that is not written down. We need to make sure that different sections of our society such as universities, the industry, SMEs, public and private sector work hand in hand to get the best of our participation in this program. The program would also add to Turkey's ability to attract technology-oriented foreign investments. We should, in the mean time, make use of our qualified academicians and businessmen abroad to contribute to the promotion of Turkey's role in the framework program.



# # # # # # # #