ALİ MÜFİT GÜRTUNA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Mayor of Metropolitan İstanbul


Geleceği Hep Beraber İnşa Etmeliyiz


Hepimiz İstanbul'da yaşıyoruz. İstanbul bizim için kıymetli bir şehir. Burada kazanıyoruz, burada yiyoruz, burada yaşıyoruz. Bir de işin toplumsal boyutu var. İstanbul'un Türkiye'de yaşayan herkes için büyük bir anlamı var. Millet olma duygusunun getirdiği tarihi bir özelliği var. İstanbul bütün Türk tarihinin mükemmel bir özetidir ve bizim çeyiz sandığımız gibidir. O bakımdan tarihi değer olarak da bizim için çok şey ifade ediyor ayrıca insanlık tarihinin de çok önemli bir değeri İstanbul.

Bütün insanlık hafızasından İstanbul'u sildiğimizde, İstanbul'u hiç olmamış farzettiğimizde dünyanın çok büyük şeyler kaybettiğini hemen göreceğiz. O bakımdan yaşadığımız ve hizmet etmeye çalıştığımız şehir, sıradan bir şehir değil, dünyanın en kıymetli en güzel şehri. Bana göre burası mübarek, kutsal bir şehir.

İşte ben bu şehre hizmet etmeye çalışırken şahsi duygu olarak yaşadığım hislerin, kutsal bir şehre hizmetin ifasıdır, sanki ibadetle eşdeğerdir. Böylesine güzel ve mübarek bir işi yaptığımız düşünüyorum. Bir de bunun tabii ki proje boyutu var. Tamam ideal güzel, duygular güzel, yapmak istediğimiz işler güzel. Ama nasıl olacak, nasıl gerçekleştireceğiz?

Göreve geldiğimde bir İstanbul vizyonu oluşturmaya çalıştım. 25 yıllık bir proje, bir dönem boyutunu öngördük. 1998'den itibaren 2023 yılına kadar, yani Cumhuriyetimizin 100. yılına kadar nasıl bir İstanbul hazırlayacağız dedik. Genelde kavramların arkasına sığınırız, belli kavramları da savunuruz. Eğer o kavramları biz, değerle başarıyla buluşturamazsak, savunmanın bir anlamı da olmaz. Onun için Cumhuriyeti savunuyorsak, bunun bir değer olduğunu görüyorsak, o zaman Cumhuriyet kavramıyla, demokrasi kavramıyla başarıyı buluşturmak zorundayız. Yönetebilme erkini buluşturmak zorundayız. Bunun için kendimize bağlayıcı bir süreç çizdik. 1999 yılı başında bir kitap yayınladım. "İstanbul İçin Büyük Dönüşüm Projeleri". O kitapta gelecek öngörülerini bir bir ifade ettik. Başkanlık döneminden sonrada ortaya koyduğumuz hedefleri bir bir gerçekleştiriyoruz. Burada ne vardı çok özetle ifade etmek istiyorum. Birinci hedefimiz yaşanabilir İstanbul'u gerçekleştirebilmekti. Sokaklarından lağım akan, dereleri kirli, denizi kirli, havası pis, Haliç'i kirli suyu pis bir İstanbul'da bu projeleri konuşmak, gerçek anlamda boşa konuşmak anlamına gelirdi.

Bu sebeple belli hedefleri önümüze koyduk. Önce altyapı problemini bitirdik. Allah'ın izniyle bugün İstanbul'da altyapı problemi konuşulamaz. Hele bu sene yapacağımız çalışmalarla hemen hemen tamamen bitirilecek. 21.000 km altyapı döşemişiz İstanbul'a. Büyük Okyanus ve Atlas Okyanus'u geçiyorsunuz, 21.000 km etmiyor. Mesafenin uzunluğunu tasavvur bakımından söylüyorum. Bunun kolay olmadığını da biliyordum. Bana dediler ki, aman ha altyapı işine girmeyin, yazın toz toprak, kışın yağmur çamur, bittikten sonra da yerin altında kalır, kimse görmez, önümüzdeki seçimlerde de kimse sana oy vermez, bir daha da seçilemezsin. Onun için görünür işler yap, bir dahaki seçimle de oy kazanırsın dendi. Ama gördük ki, bizim İstanbul'a şehir dememiz için, bu sorunları çözmemiz lazımdı. Hem kendimize hem İstanbullu'ya saygımızdan dolayı, İstanbul'da altyapı sorununu kesinlikle çözmemiz gerekiyordu.

Görüyoruz, her yer kazılıyor dediler, bunu zamana yayalım dediler, bizzat çokluğundan şikayet ediliyor. Dev kavşakları hayata geçirdik, o da trafikte problem yaratıyordu, gördük. 70 kavşak yapmışız, bu sene yapacağımız 30 kavşak ile birlikte 100'ü geçiyoruz. Bu çok müthiş bir olay. Haşim İşcan'ı hatırlarsınız, Saraçhane'de bir geçit yapmış, o geçitle birlikte anılıyor. Bizim yaptığımız çalışmaların küçük bir parçasını oluşturmasına rağmen, Haşim İşcan ismiyle anılıyor. Bu işin zorluğu açısından bunu ifade ediyorum. Ufacık bir istimlak bile ne kadar zaman alıyor biliyorsunuz. Hukuki engelleri aşmak bile yıllar alıyor. Onun için bütün bunları halletmek kolay değil. İstanbul'un 100'e yakın deresi vardı. İstanbul'un bütün dereleri oraya giderdi. Oralar hep lağım çukuru şeklindeydi. Çok değil birkaç sene evvel İstanbul'da salgın hastalıklar vardı. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle 50'yi buldu ıslah ettiğimiz dereler, 20'sinde de çalışmalar devam ediyor. Bu sene sonuna kadar İstanbul'daki bütün derelerin ıslahını bitirmiş olacağız. Bu demek oluyor ki, dereler yeşil birer vadiye dönüşüyor, piknik yapılan alanlar haline geliyor. Mikrop saçan alanlar artı değere dönüştü İstanbul'da.

Bu, projemizin de bir parçasını oluşturuyor. İstanbul'un hava temizliği konusunda da müthiş bir noktaya geldik. Dünyada havası en temiz metropol İstanbul haline geldi. Geçtiğimiz kışı hatırlayacaksınız, çok ağır bir kış yaşamamıza rağmen bir tek gün İstanbul'da hava kirliliği yaşanmadı. Nimet varken, sağlık varken kıymeti bilinmez derler, yokluğunda anlaşılır.

Biz nereden nereye geldik, akmayan sulardan bugün musluklardan içilebilir su vermeye başladık. Düşünebiliyor musunuz, 15 milyonluk nüfusa her gün aksatılmadan içilebilir su veriyoruz. Su ile beraber, başka bir problemle karşı karşıyaydık, atık su problemi. Haliç, Marmara, İstanbul Boğazı büyük bir problemle karşı karşıyaydı. 125 çeşit balıktan Marmara Denizi'nde 3 çeşit balık kalmıştı.

Şimdi çok özet ifade ediyorum, İstanbul'un bütün altyapı hazırlığını bitirdiğimiz gibi, o derelerin atıkları tam anlamıyla bu noktalara gidiyordu. Bütün sahillerimizi ana atık su borularıyla döşedik.

Darıca'dan Beykoz'a, Büyükçekmece'den Rumeli Kavağı'na kadar bütün sahillerimizi bu dev kollektörlerle döşedik. Bu dile kolay, büyük bir kaynak sebebi. Denizin 30-40 m altında böylesine teknik bir çalışma yapıyoruz. Çok ileri bir teknoloji kullanıyoruz, trafik sorunu yaratmadan yapıyoruz üstelik böyle bir şeyi. Yaptığımız bu çalışmaların neticesinde Haliç'in tabanı, dünyanın en temiz tabanı. Her çeşit balık var. Bırakınız balıkları denizatı türü Haliç'te çoğalmaya başladı. Zeytinburnu'ndan Emirgan'a kadar olan sahillerimizde yüzülebilir. Anadolu yakasında Tuzla, Adalar, Avrupa yakasında da Büyükçekmece yüzülebilir haldedir. Kadıköy yakasındaki arıtma tesisimiz 1,5 aya kadar bitecek inşallah. Dolayısıyla bu yaz Anadolu yakasının bu bölümünde de denize girilebilecek. Küçükçekmece'deki arıtma tesisimiz de bitmek üzere. Yani önümüzdeki yaz İstanbul'un yüzde 80'inde denize girilebilecek. Çoğu gitti azı kaldı. Bundan sonra İstanbul kazılmayacak. Şimdi caddelerin, meydanların düzenlenmesi çalışmasını başlattık. Yeşillendirme çalışmaları son noktaya geldi. İstanbul'da artık neredeyse ağaç dikilecek yer kalmadı. Ağaç çeşitliliğini artık İstanbul'da artırıyoruz.

Boğaz erguvanla buluşuyor, her doğan çocuğa bir çınar ağacı dikiyoruz, her vefat eden insanımıza servi ağacı dikiyoruz. İsmiyle anılan sokaklar, caddeler vardır, adı kalmış kendisinden eser yok, onları şimdi canlandırıyoruz. Menekşe sokağına menekşeler, akasya caddesine akasyalar, Sıraselvilerde servi ağaçları geçen sene dikildi, onlar büyüyor. Yani adı neyse o sokakta, o bitkiyi o caddeyi, o çiçekle, o bitkiyle canlandırıyoruz.

Dikkat ederseniz de o konuda İstanbul'un doğal bitki yapısını bozmadan bu çalışmaları yapıyoruz. Örneğin biz çeşit olsun diye palmiyelerle İstanbul'un her tarafını donatabilirdik değil mi? Ama görüyor musunuz, hiç palmiye dikiyor muyuz? Çünkü İstanbul palmiyeleri şehri değil. Şehrin karakterinde palmiye yok. İstanbul'un kendine göre çiçekleri vardır, İstanbul halkının ruh zenginliğini ifade eder, gül, her tarafı güllerle beziyoruz. Lale, İstanbul'un çiçeğidir. Lale yıllar önce İstanbul'u terketmişti, bu sene yeniden üretiliyor. Dünyanın en ileri gülleri İstanbul'da üretilir hale geldi. Bu ülkede yılardır Orman Bakanlığı, Tarım Bakanlığı diye Bakanlık var, niye şehir ağacı yetiştirilmedi diye bunu sormak lazımdı, biz bunu sorduk.

Düşünün nereden nereye. İstanbul bir bütün olarak artık canlandı. İstanbul'un günlük hayatında rutin olarak yaşadığı bir problem yok. Trafik dışında onuda bu sene metrocitylerle gidermeye çalışıyoruz. Çünkü bu sene 16 hatta çalışmalar yapıyoruz. Bunların bitmesiyle 250 km'lik raylı sistem hattına 2005-2006 senesine kadar ulaşacağız. 2010 yılına kadar da 350 km'ye ulaşacağız. Tuzla'dan Beylikdüzü'ne kadar her tarafı raylı sistem hattıyla donatacağız. Bunları yapıyoruz ama, bütün bunlar dikkat ederseniz fiziki çalışmalar. Bütün bu fiziki çalışmaları kültürle barındıramazsak, bayındırlığı kültüre işleyemezsek, bayındırlığın kendisi bir kültüre dönüşür ki, bir şehir açısından bu bir tehlikedir. İşte İstanbul'un kültürel mayasını canlandırmak adına, şehir hayatını mutlu, şehirliyi huzurlu kılmak adına yeni sosyal bir çalışmayı başlattı, "Kentim İstanbul" projesi. Bu projeyle hedefimiz, İstanbul halkının şehrini sahiplenmesi, şehir halkının kentle olan bağlarının güçlendirilmesi, sadece bu değil, İstanbul'da yaşayan herkes, ben bu şehirliyim, burada yaşıyorum, çocuklarım bu şehirde büyüyecek, onun için bu şehri sahiplenmeliyim duygusunu hepimizin taşıması lazım. Şehirde yaşayan bireylerin kendi arasındaki diyaloglarını, iletişimini de önemsiyoruz.

İnsanlar birbirine selam versin, gülümsesin istiyoruz, aile kavramını yeniden canlandıralım, mahalle, komşuluk kavramını yeniden geliştirelim, darda kalana, işsize, güçsüze el uzatıldığı bir İstanbul'u yeniden hayata geçirelim istiyoruz.

Herkes desin ki İstanbul'da yaşıyorum, benim sıkıntım olursa herkes bana sahip çıkar. Derdimi paylaşır, mutluluğumu paylaşır, böylesi bir İstanbul'u yaratmaya çalışıyoruz. Yeni bir dönem başlatıyoruz İstanbul'da. Bu yeni dönem nedir, şimdiye kadar olanı neydi, İstanbul'u yaşanabilir bir düzeye getirme amacıydı bunu gerçekleştirdik. Çok çalıştık, çok çabaladık ama, Allah'a şükür bu gerçekleşti. Bundan sonraki dönem, yöneten şehir İstanbul'u üretmektir. Sonra ne var, fuarcılık, kongreler şehri İstanbul'u, ekonomi merkezi bir şehri yaratmak. Bütün bunlarla beraber önce Avrupa'nın kültür merkezi sonra da dünyanın kültür başkenti İstanbul'u üretmek.

Biz 2010 yılına kadar da bunları gerçekleştireceğiz. İstersek yaparız, ama hep beraber. Peki 2010 yılına kadar ne olacak? Zaten 2010 yılına kadar bu altyapıyı oluşturana kadar, kendi kendine yeten İstanbul'u, bunun da ötesinde Türkiyeyi'de peşine takıp götüren İstanbul'u üretmenin arkasından "Lider Şehir İstanbul"u üreteceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılına "Lider Şehir İstanbul"u hep beraber armağan edeceğiz. Ama bu benim şahsen yapacağım bir iş değil. Bizimkisi Nasrettin Hoca misali göle maya çalmak. Bu gölün mayasını da hep beraber tutturacağız. Siz de varsınız değil mi, böyle bir işte? Bu kolay bir iş değil, zor bir iş, güçlü bir iddia. İstanbul ne kadar büyük ve güçlüyse biz de o kadar varız. İnandıktan sonra hiçbir hedef uzak değildir.

Bugüne kadar yaptıklarımızı düşünürseniz, olmaz denilenleri başardık. 10 saat konuşsam, yapacaklarımızı, yaptıklarımızı bitiremem. Ama şunu ifade etmek istiyorum ki, yaptıklarımız olmaz denilen şeylerdi. Bu şehrin derdi bitmez denirdi hep, bitti Allah'a şükür. İşte bundan sonra geleceği hep beraber inşaa etmeliyiz.

Beraberlik ruhunu oluşturmalıyız, ortak heyecan dalgaları oluşturmalıyız. Bu ortak heyecan dalgalarından ortak akıllar üretmeliyiz. Ortak akıllarla ortak çözüm yolları üreterek bu ülkenin de ciddi anlamda önünü açmalıyız. Çünkü İstanbul başlı başına bir potansiyel. Bu ülkenin beyni İstanbul. Her ne kadar siyasi merkez Ankara ise de, entelektüel, kültürel ve ekonomik merkez İstanbul. Dolayısıyla İstanbul'da yaşayan bizlere de, görevler düşüyor. Bütün bunların neticesinde ben şuna da inanıyorum, biz büyük milletiz, çok özet söylüyorum. 21.yy'ın büyük uygarlığını da biz kuracağız Allah'ın izniyle. İşte bu çaba, İstanbul'da oluşturduğumuz bu eğitim 21.yy Türk Uygarlığının da beşiğini, bir bakıma da ana rahmini oluşturacaktır. Sizlerin de bu çabaya gösteceğiniz ilgiye şimdiden çok teşekkür ediyorum.



WE SHOULD BUILD THE FUTURE TOGETHER


İstanbul is a city that constitutes a showcase of our history as well as that of the whole humanity. The city, in and itself, is a historical value. With this awareness in mind and given the circumstances of the then existing problems in İstanbul, we formulated a 25-year plan when we took over the municipality administration. Within this framework, our first goal was to create an İstanbul that is livable. Thus, we first set out to solve the infrastructural problems of the city and we are now close to the completion of this enterprise. Thanks to our efforts, today, 15 million people in İstanbul have drinking water off the tap. The waste water problem has also been solved. The Golden Horn is now home to all kinds of fish. Now, we are working on the streets and squares of the city. We are also planting trees and flowers around İstanbul including cypress trees, plane trees, redbud trees, roses and tulips, all of which are plants that have always been a part of the natural texture of this city. Meanwhile, the metro system continues to expand and we expect to extend it to 350 km. by 2010. Our ultimate aim is to make İstanbul a governing city and then convert it into an exhibition and congress center. In fact, by 2010, İstanbul can become the cultural capital of Europe and even of the world. As ambitious as it may sound, I believe that this goal is attainable. To make it real, we have to work hand in hand and build the future together.



# # # # # # # #