MURAT SARAYLI
TUGİAD (Türkiye Genç İşadamları Derneği) Ankara Şubesi Başkanı
President of TÜGİAD's (Turkish Young Businessmen Association) Ankara Branch


Yabancı Sermaye


Ülkelerin kalkınmasında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önemini iki noktadan hareketle tespit etmemiz gerekiyor: Birincisi, kendi mevcut durumumuzu, bu konuda başarılı ülkelerin gelmiş olduğu durumu inceleyerek değerlendirmemiz. İkincisi, finansman kaynağı bulmakta zorluk çeken ülkemizin kalkınma sürecini sürdürebilmesi için doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bir ihtiyaçtan çok zorunluluk olduğunun tespit edilmesidir. Doğrudan yabancı sermaye, ev sahibi ülkeye taze sermaye ile birlikte, teknoloji, yönetim ve pazarlama becerileri, yeni iş imkanları, daha uygun koşullarda hammadde tedarik imkanı, ihracatta rekabet imkanı sağlamaktadır.

Konunun hassasiyetine binaen Türkiye'nin mevcut durumu hakkında bazı bilgileri okuyucular ile paylaşmak istiyorum.

Türkiye, coğrafi konumu itibari ile Avrupa ve Asya arasında kalan bölgede önemli büyüklükteki pazarlar ile satın alma gücü yüksek bölgeler arasında mükemmel bir ekonomik geçiş kapısıdır. Ülkemizin coğrafi avantajlarının yanı sıra kültürel, tarihi bağları ve Avrupa ailesinin parçası olunması adına vermiş olduğu çabaları bu köprü fonksiyonunu başarı ile yerine getirmesinde önemli mil taşlarıdır.

Bölgedeki mal ve hizmet trafiğini kontrol ve yönetme potansiyeli ve kapasitesinin yanı sıra doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına cazip gelebilecek yetmiş milyonluk bir iç pazara, eğitimli iş gücü ve gelişmiş ulaştırma alt yapısına sahip olunduğu muhakkaktır.

Yetkin iş gücü ve üst düzey yönetici bulunabilirliği açısından da ülkemiz bölgesindeki en iyi ülke konumunu muhafaza etmektedir.

Bu önemli faktörlere ilave olarak enerji fiyatlarındaki pahalılık nedeniyle yerel sanayimizin olumsuz durumuna rağmen, uluslararası rekabeti itibarı ile ülkemizde imal edilen tüketim mallarının % 26'sı, ara mallarının % 17'si ve yatırım mallarının % 33'ü ihraç edilmektedir.

Ancak bütün bu avantajlara rağmen Türkiye bir türlü istenen seviyede yabancı sermayeye ev sahipliği yapamamaktadır.

1980'li yıllara kadar yürütülen içe dönük ithal ikamesi stratejisi, Türk parasının konvertbl olmayışı ve süregelen ekonomik ve politik istikrarsızlık doğrudan yabancı sermaye için Türkiye'nin çekiciliğini doğal olarak zayıflatmakta idi.

Bu aşamada Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu'nun devreye girdiği 1954 yılından 1980 yılına kadar ülkemize giren resmi doğrudan yabancı sermaye miktarının 240 milyon dolar olduğunu not etmemiz gerekliliğini bir dönemin muhasebesi adına burada vurgulamak istiyorum.

1980'li yıllar ile beraber Türkiye'de ekonomik dengeleme, yapısal düzenleme adına alınan tedbirler ile özel sektöre dayalı ihracatı önceliğe alan esnek kur politikaları ile desteklenen, faizin, ithalatın serbest bırakıldığı, kambiyo mevzuatı ve gümrük oranlarında düzenlemelerin yapıldığı ve nihayetinde Türk Lirası'nın da tam konvertibiliteye geçmesi sonucu ile oluşan ekonomik süreç yabancı sermayenin dikkatinden kaçmadı ve artarak gelen yabancı sermaye miktarı 10 yıl gibi bir sürede, 1992 yılında, yılda 1 milyar dolara ulaştı.

Maalesef 1990'lı yıllarda ise uygulamaya konan reformların tamamlanamaması, özelleştirme programlarındaki düşük gelişme, özelleşmesi gereken kurumlara devam eden sübvansiyonlar, devletin para piyasaları ve finansal kurumlardaki yönetimlerden ağırlığını çekmemesi, kabul edilemez seviyedeki enflasyon oranları ve politik istikrarsızlıklar sonucu Türkiye yabancı sermaye tarafından ilgilenilen ama istikrarsızlığı sebebi ile tercih edilmeyen bir ülke konumundan kurtulamadı ve yabancı sermaye, bu süreç içerisinde daha cazip ortamlar sunan ülkeleri tercih etti. Ülkemiz 1990-2000 yılları arasındaki dönemde belli özelleştirmeleri saymaz isek yabancı sermaye girişi adına durağan bir dönem geçirdi.

Aynı dönemlerde Rusya ve Orta Asya'daki değişiklikler, Doğu Avrupa'daki açılımlar ve reformlar, bu ülkelerin enflasyondaki başarıları, eğitimli kadroları ve pazarlarındaki potansiyeller Türkiye'nin talip olduğu sermaye için önemli adreslerden biri olmuştur.

Sonuç olarak, Gümrük Birliği'ne dahil olarak potansiyel pazarını da genişletmiş olduğu halde Türkiye, mevcut potansiyelini değerlendirememiş, 2000'li yıllarda dünyada dolaşan yabancı sermaye miktarı 1990'lı yıllara göre 10 katın üzerinde arttığı halde ülkeye gelen yabancı sermaye aynı seviyeleri dahi koruyamamıştır.

Bu durumumuzun ana sebepleri olarak vergi sistemindeki karmaşa, yüksek vergi oranları, bürokrasi ve kırtasiyecilik, devlet kurumları arası koordinasyon eksikliği, hukuk ve adalet sistemindeki aksaklıklar, karmaşık yasalar, kayıt dışı ekonomi, şeffaflıktaki eksikliklerden dolayı oluşan yolsuzluklar, yüksek enflasyonun önlenememesi ve enflasyon muhasebesinin olmayışı, özelleştirme sürecinin nerede ise durması, devlette devamlılığın olmaması gibi başlıkları sayabiliriz. Burada önemli başka bir mevzu da bu sayılan sebeplerin yabancı sermayeye olan caydırıcı etkisinin yanı sıra Türk yatırımcısının da gerek mevcut gerekse yeni yatırımlarını ülke dışına götürmesine yol açtığıdır.

Bu sıkıntılar muhakkak ki aşılabilirÉ TÜGİAD Ankara Şubesi bu niyetle yabancı sermaye çekmede dünyada başarılı olmuş ülkelerin aldıkları tedbirleri ve uyguladıkları metotları incelemektedir.

Bu amaçla Polonya ve Çin modelleri incelenmiş ve konu ile ilgili bu ülkelerin ilgili kurumlarının başkan seviyesindeki temsilcileri Ankara'ya davet edilmiş ve konu ile ilgili kamunun ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile bu kişiler TÜGİAD ev sahipliğinde bir araya gelmiş ve bu başarılı modeller incelenmiştir. Halihazırda Macar, Çek Cumhuriyeti ve İrlanda modelleri ile ilgili çalışmalarda devam etmektedir

Bu çalışmalarda ulaşılan sonuçların ana başlıkları şu şekilde sıralanabilir:

*Yabancı sermaye ile ilgili niyet ulusal uzlaşma ile ortaya konulmalı bu yöndeki mevzuat değişikliklerinde ilgili tüm tarafların görüşü alınmalıdır.

*Vergi mevzuatı ve oranları Türkiye'nin bölgesel farklılıkları da göz önüne alınarak yeniden düzenlenmeli cazip hale getirilmeli.

*İdare ve bürokrasi engelleri kaldırılmalı.

*Yargı sürecindeki aksaklıkların giderilmesi adına İhtisas Mahkemeleri kurulmalı.

*Özelleştirme çalışmaları tavizsiz sürdürülmeli.

*Yerli ve yabancı sermaye her alanda eşit muamele görmeli.

*Öncelikli sektörler belirlenmeli ve kalkınma stratejisine göre bu sektörlere yatırımlar için özel tedbirler alınmalı.

*Özerk bir Yatırım Ofisi kurulmalı

*Ülkede eğitim yatırımları desteklenmeli ve her kademe için iş gücü yetiştirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalı.

*Bürokraside devamlılığa özen gösterilmeli, bürokratın cesur ve hızlı karar alabileceği ve bu kararını uygulayabileceği mekanizmalar yaratılmalı.

*Bürokraside istihdamda liyakat esasına azami hassasiyet gösterilmeli, politik atamalardan uzak durulmalı.

*Bürokraside şeffaflık sağlanması adına kurallar basitleştirilmeli, kararlar süratlendirilmeli.

*Sermaye piyasalarına derinlik kazandırılmalı.

*Yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerini ve sermayelerini gerek doğrudan gerekse sermaye piyasaları üzerinden ülkeye getirebilecekleri zemin yaratılmalı.

Bu maddelerin üzerine bir çok madde eklenebileceği muhakkaktır. Bize düşen, ülkemizin gerek kendi yatırımcılarının gerekse uluslararası sermaye için emniyetli bir liman olması yönünde fikir üretmek, üretilen ortamlara ev sahipliği yapmak, bu yönde atılan adımları desteklemek ve aksi yönde atılan adımlar içinde endişelerimizi uygun ortamlarda ilgililer ile paylaşmaktır. Bu duygu ve düşünce ile düzenlediğimiz son top-lantıda misafirimiz olan doğrudan yabancı sermayede trilyon dolarlık performansları endeks alan, dünyanın ilk 500 şirketinden 430'una ev sahipliği yapan Çin'in "Yabancı Sermayeli Şirketler Birliği"nin Başkanı'nın toplantımız sonrası ülkesine döndükten sonra ülkemiz ve TÜGIAD ile ilgili düşüncelerini belirttiği mektubunu da bu vesile ile sizlerle paylaşıyor en derin selam ve sevgilerimi sunuyorum.





FOREIGN INVESTMENTS


Direct foreign investments bring about the benefits of technological, managerial and marketing skills; new business opportunities; better means of procurement of raw material as well as competitive power in exports. However, Turkey has not so far been able to attract enough foreign investments and this is mainly due to: The chaotic taxation system, high tax rates, bureaucracy and red-tapes, lack of coordination among State organizations, shortcomings of the judiciary system, complicated laws, the unregistered economy, irregularities that arise due to lack of transparency, high inflation, absence of inflation accounting, a crippled privatization process, etc. Taking into account the experience of those countries who have been successful in attracting direct foreign investments, Turkey needs to do the following: The tax legislation should be amended, bureaucratic obstacles should be removed, privatization should be completed, foreign and domestic investors must be treated equally, an autonomous Office of Investments should be established, education should be improved for more of educated human resources, the bureaucratic system should be changed, capital markets should be rehabilitated and the means to bring in the savings of Turks living abroad should be created.



# # # # # # # #