ALİ MİDİLLİLİ
GYİAD (Genç Yönetici ve İşadamları Derneği) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi
Member of GYİAD's High Board of Consultation (Young Investors and Businessmen Association)


Geleceği Şekillendirmek


Renaissance, Ôenlightment' gibi kavramlar, benim eğitim hayatımda, lise ve üniversite dönemlerinde okuduğum, anlamaya ve yorumlamaya çalıştığım düşünce değişimlerinin simgeleri olmuştur. Tarih boyunca pek çok devrim olmuş olmasına rağmen, hakiki düşünce değişimleri halk devrimleri ile olmamış, renaissance ve enlightment gibi düşünce akımları ile gerçekleşmiştir. Halk devrimleri mevcut yönetimleri ve bazı ön yargıları değiştirmiş ve yeni yönetim modellerini hayata geçirmiştir. Gerçek manada değişim için öncelikle Ôdüşünce hürriyeti' gerekmektedir. Bireyler "ortak aklı" oluşturmak için zekalarını ve düşünme yeteneklerini kullanmalıdırlar. Alışkanlıklar, iç güdüler, inançlar, gelenekler ve duygular ile hareket edildiği takdirde, gerçek düşünce Ôenlightment' ını bulamayız. İşte büyük düşünür Kant'ın da tanımladığı düşünce değişimi de budur. Enlightment'ı ben, doğruyu bulmak amacı ile özgür düşünen, ön yargılardan uzak, eğitimli bir aklın, rasyonel bir sonuca ulaşması olarak tanımlıyorum. Bu arayışı da, ünlü Fransız bilgini Claude Bernard'ın, "ben laboratuvara girerken yanlız pardösümü değil, inançlarımı da kapının dışında bırakırım" demesine benzetiyorum.

Kant'ın düşünce sistematiğinde geleceği şekillendirmek için girişimci olmalı ve sorgulama insiyatiflerini kullanmalıyız. Daha evvelki yazılarımdan birinde bahsetmiş olduğum, "ipoteklenmiş" olan beyinlerimizi, okuyarak, araştırarak ve sorgulayarak, bu ipotekden kurtarmalı ve bunun bize sağlayacağı düşünce özgürlüğü ile geleceğimizi şekillendirmeliyiz.

Bir sonraki adım olarak da, "aydınlanmış" düşünce yapısının toplum üzerinde yaygınlaşması için bir Ôrenaissance' aşamasının başlaması gerekmektedir. Fransızca olan bu kelimenin Türkçe karşılığı, yeniden doğuştur. Ben Ôrenaissance' kavramını günümüze uygulamak amacı ile yeniden yapılanma, dönüşüm yönetimi, iyi yönetişim gibi sosyal bilimler kavramları ile ifade etmeye çalışacağım.

"Aydınlatılmış" düşüncenin, toplumda yaygınlaştırılması ve kabul görmesi için "hayata geçirilmesi" ve sosyal değerlerin "yeniden yapılanması" gerekmektedir. Evrensel kabul görecek bu değerler silsilesi toplumların ve bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirmeyi ve zenginleştirmeyi hedeflemektedir. Benim yorumuma göre bu değerler "ethical" değerlerdir. Yunanca Ôethos' kelimesinden gelen etik kelimesinin anlamı ahlak olarak da tanımlanabilir. Etik değerler, toplumun her tabakasının temel taşları veya "olmazsa olmazlarıdır". Sivil toplum, özel ve kamu sektörleri, etik değerlerini hür ve aydınlatılmış düşünce çerçevesinde oluşturmalıdırlar. Çünkü bu değerler hukuk sisteminin alt yapısını oluşturacak ve devletlerin, halklarını nasıl yönetmesi gerektiğine kadar, hayatımızdaki herşeyi etkileyecektir.

Etik değerlerin eğitiminin başladığı temel nokta ailedir. Daha sonra bu eğitim okullarda ve meslek hayatımızda sürekli olarak devam eder. Evrensel olan ahlaki değerler, kültür, gelenek, inanç, tarih, coğrafya gözetmeksizin tüm toplumlar için geçerlidir.

Dünya gezegeni üstünde yaşayan herkesin öğrenmeye ve uygulamaya çalışması gereken etik değerler, toplumsal bazda hayatlarımızı daha iyi ve daha adil olarak yaşamamızın bir garantisidir.

Ön yargıların simgeleştiği, inançların azınlıklar üzerinde baskılar oluşturduğu, yanlışların doğruları yok etmeye başladığı, ideolojilerin fikirleri ezdiği, hırsızların el üstünde tutulduğu, eğitim sistemlerinin siyasi amaçlar doğrultusunda oynandığı, düşüncenin ve ifade özgürlüğünün suç olduğu, sağlık, emeklilik ve işsizlik sigortası gibi temel sosyal hakların olmadığı, fırsat ve eğitim eşitliği güvencesi olmayan bir toplumda yaşadığınızı düşünün...

Gelir dağılımı bozulmuş, insanlar açlık sınırında, işsizlik artıyor, tüm sosyal hizmetler yetersiz, adalet sistemi bozuk, vergileriniz kamu açıklarını doldurmaya gidiyor ve bir birey olarak hiçbir beklentiniz kalmamış! Böyle bir toplumda yaşamak ister misiniz? Tabiki hayır! Peki, sizce bu toplumdaki temel sorun nedir?

Temel sorun, düşünce Ôenlightment' ının başlamamış olmasıdır. Böyle bir safhada toplumsal Ôrenaissance'ın hayata geçmesi de mümkün değildir.

Temel atmadan ve alt yapı çalışmalarını tamamlamadan toplumsal talepleri tatmin edecek dayanıklı bir yapının oluşması nasıl mümkün değilse, hür ve aydınlanmış düşünce olmadan toplum değerlerinin yeniden yapılanması, ve etik değerlerinin uygulanması da mümkün olmayacaktır. Evrensel etik değerlerin, yazımın başında bahsettiğim gibi sivil toplum, kamu ve özel sektörler için geçerli olan beklentileri veya ilkeleri nelerdir? Bu evrensel ilkeleri, Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği'nin Mayıs 2002 tarihinde yayınladığı, Ôİyi Yönetişim Çalışma Raporu'ndan alıntılar yaparak izah etmeye çalışacağım. Benim yorumlamama göre yedi evrensel ilke veya etik değer bulunmaktadır. Her bir ilke, daha iyi bir yönetim sisteminin oluşturulması için, birbirinden ayrılamayacak bir bütünü oluşturmaktadır.

Disiplin ve Süreklilik: Kurumlardaki üst yönetimin, kanun hükümlerine ilaveten, uygun hareketlerde bulunacağının taahhüdü o kurumun disiplinidir; ve bu disiplin o kurumun yönetim anlayışının, temel etik değerler çerçevesindeki sürekliliğinin güvencesidir.

Şeffaflık: Kurumların kurum dışındaki kişilerle, faaliyetleri ile ilgili bilgileri doğru bir şekilde paylaşmasıdır. Bu aynı zamanda yönetimin ne kadar dürüst, doğru ve açık olduğunun, ve zamanında gerekli bilgileri paylaştığının da bir göstergesidir. Şeffalık, pay sahiplerinin kurum içerisinde neler olduğunu anlamalarını mümkün kılar.

Bağımsızlık: Kurum yönetiminin belirli bir kişi veya grubun eline geçtiğinde, azınlığın haklarını koruyacak, çıkar çakışmasını asgariye indirecek veya engelleyecek yöntem, bağımsızlık ilkesidir. Bu yöntem, yönetimin yapısından, kurullara, komitelere ve denetimci atamalarına kadar bütün süreçleri kapsar. Dolayısı ile, süreçlerin ve alınan kararların tarafsız olmasını ve dış baskılardan etkilenmesini temin eder.

Hesap Verebilirlik: Karar veren ve faaliyette bulunan tüm kişilerin, verdikleri kararlar ve yaptıkları faaliyetlerden sorumlu olmaları ve hesap verme zorunluluğu ilkesidir. Bu ilke hem sorumluluk hem de şeffaflık ilkelerini de kapsamış olur ve pay sahiplarinin alınan kararları ve yapılan faaliyetleri sorgulamasını ve yargılamasını da sağlar.

Sorumluluk: Doğruları teşvik eden ve yanlışları cezalandıran bir kontrol yöntemidir. Yönetimin temel sorumluluğu, kuruma doğru hedefler koymak ve bunları uygulamaktır.

Adil Olmak: Adil olmak, kurumun geleceği ile ilgili olarak tüm pay sahiplarinin fikirlerini dengeli olarak değerlendirmektir. Farklı veya azınlıkta olsa bile tüm pay sahiplerinin hakları eş değer görülmelidir.

Toplumsal ve Sosyal Sorumluluk: Etik değerler çerçevesinde faaliyet gösteren tüm kurumlar, içinde bulundukları topluma ve çevreye karşı sosyal duyarlı olmalı ve sosyal sorunların çözülmesinde etkin bir rol oynamalıdırlar.

Bu yedi ilkeyi her yazışımda ve okuyuşumda çok imreniyor ve böyle değerlerin toplumun her kesiminde uygulandığı bir ülkede yaşamak istiyorum.

Benim bu isteğimin tek başıma yeterli olmayacağını bilmekle beraber, gelecek nesillerin benim imrendiğim o toplumda yaşamaları için, çabalarda bulunmaya devam ediyorum.

Düşünce özgürlüğünün gücünü, evrensel etik değerlerin önemini anlatmaya çalışırken de, kendi geleceğimi şekillendirmeye çalışıyorum. Peki siz geleceğiniz için ne yapıyorsunuz?





SHAPING THE FUTURE


Although there have been many revolutions throughout history, what brought about genuine change in thought was not people's revolutions but ideas such as renaissance and enlightenment. Freedom of thought is necessary for change in the real sense of the word. Actions based on habits, instincts, beliefs, traditions and emotions do not lead to real "enlightenment". Our brains should be freed of "lien" through reading, research and questioning; we should shape our future in the framework of the freedom of thought provided by this process.

Ethical values are the basic building stones of all layers of society; they are the "sine qua non" of society. Civil society and the private and public sectors should establish their ethical values around free and enlightened thought. These values form the infrastructure of a legal system and affect all aspects of our lives. There are seven universal principles or ethical values: discipline and continuity, transparency, independence, accountability, responsibility, fairness, and social responsibility.





# # # # # # # #