TUNCAY ÖZİLHAN
TÜSİAD (Türkiye Sanayicileri ve İşadamları Derneği)
Yönetim Kurulu Başkanı
Chairman of the Executive Board of TÜSIAD
(Turkish Industrialists and Businessmen's Association)


ANNAN PLANI: HAYALLER VE GERÇEKLER


Kıbrıs sorunu Türkiye'nin yaklaşık 50 yıllık bir önemli meselesidir. Sorunu yaratan koşullar değişmiş, aktörlerin bir kısmı sahneden çekilmiş, dünya yepyeni bir döneme girmiştir. Ancak Kıbrıs bir sorun olarak varlığını korumaktadır.

Biz kurum olarak, uzun süredir çözümsüzlüğün çözüm olmadığı tezini savunduk. Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarına, Kıbrıslı Türkler'in bir toplum olarak isteklerine ve taleplerine uygun bir çözüm arayışından yana olduk. Bu tutumumuzda, kolaycılığa kaçarak ucuz siyaset yapanların iddia ettiği üzere asla bir "ver kurtul" tavrı içinde de olmadık.
Çözümsüzlük gibi, bu türden bir kolaycılığın da gerçekçi sayılamayacağına, zaten Türk kamuoyunun kabul etmeyeceği bir çözümün de çözüm diye tanımlanamayacağına inandık.

Yaklaşımımızda bizi yönlendiren temel düşünce, Türkiye'nin tüm dünyayı karşısına alarak politika üretmesinin en başta ulusal çıkarlarımıza zarar vereceği gerçeğiydi.

20 yıldır en yakın müttefiklerimiz, kardeş bildiğimiz Türki Cumhuriyetler dahil hiç bir ülkenin tanımadığı bir devletin tanınması ısrarıyla siyaset üretmenin yalnızca Türkiye'yi yalnızlaştırdığına inandık. Halbuki Türkiye'nin bir bölge gücü olabilmesinin en önemli koşullarından birisinin de dünya ile çok yönlü ilişkiler kurmasından geçtiğini giderek daha fazla anladığımız bir dönemden geçiyoruz.

Kıbrıs sorununa da artık Türkiye'nin global çıkarları çerçevesinde ve Soğuk Savaş sonrası dünyasının, 11 Eylül sonrası dünyasının gerçeklerini de özümseyerek bakmamız gerektiğine inanıyoruz.

Bu bağlamda geçen Kasım ayında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi ANNAN'ın kendi adını taşıyan çözüm planının iyi ve olumlu bir müzakere zemini oluşturduğuna inandığımızı beyan ettik.

Daha sonra iki kez değiştirilen bu planın son haliyle Türkiye'nin bugüne dek uluslararası kamuoyu önünde savunduğu tezlere yaklaştığını düşünüyoruz.

Kıbrıs Rum yönetiminin plandan duyduğu rahatsızlığın bu konuda önemli bir gösterge olduğu inancındayız.

Kıbrıs Türk toplumunun geleceğiyle ilgili pek çok kaygının Planın kurduğu hassas dengeler sayesinde geçersizleştiğini görüyoruz. Daha önemlisi Kıbrıs Türk toplumunun ezici bir çoğunluğu buna inanıyor ve Plan çerçevesinde bir çözümü arzuluyor. 1 Mayıs 2004 tarihinde Kıbrıs Rum kesimi adanın tümünü temsilen AB üyesi olmadan önce bu sorunun çözülmesinin Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkleri'nin menfaatlerine uygun olduğuna inanıyoruz. Bir çözümün ise bugünkü konjonktürde ancak Annan Planı çerçevesinde gerçekleşebileceği açıktır.

İşte bu nedenle Planı bir kez daha kamuoyunun dikkatine getirmeyi uygun gördük. Daha önceki tartışmalarda siyasi pozisyonların gölgesinde kalmış olabilecek noktaların bilimsel olarak, metni çarpıtmadan, Planın tüm boyutları irdelenerek bir kez daha tartışılmasını arzuladık.

Kamuoyunun Kıbrıs konusunda doğru bilgilendirilmesinin ancak açık, kapsamlı ve dürüst bir tartışmayla mümkün olacağı kanısındayız. Bu nedenle de tartışmayı yeniden, partizan tavırlardan ve hamasetten arındırarak açmak istiyoruz. Kıbrıs sorunu ortak çıkarlar bunu gerektirdiği için zaten çözülmek zorundadır. Ancak Kıbrıs sorununun çözümü ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında da bir bağ kurulduğunu biliyoruz. En azından Kıbrıs Rum kesiminin üyesi olduğu bir AB'nin Türkiye'nin üyelik sürecini zora sokacağına şüphe yoktur. Bu bağlamda AB konusunda da birkaç görüşümü paylaşmak istiyorum.

Türkiye gerek Kopenhag, gerekse Maastricht kriterlerine uyum sağlamak için üzerine düşeni yapmaktadır, yapacaktır. Bu konuda toplumun ve hükümetin iradesi sağlamdır. Ancak şu da bilinmelidir ki, Türkiye'nin başta kendisi için sürdürdüğü bu reform hamlelerini bitirdikten sonraki aşama AB üyeliğidir. AB konusunda Türkiye'nin önüne getirilecek herhangi bir özel statü teklifi bizim açımızdan, Türk toplumu açısından kabul edilemez.

Reform yolundan sapmadığı sürece hükümetimize desteğimizi sürdüreceğiz. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da hükümetin baştaki enerjisini, yapıcı yaklaşımını, çözüm arayan siyaset üslubunu yeniden benimsemesini istiyoruz.

Kıbrıs'ta yaşayan ve kanlı olaylar dizisinin birbirinden ayırdığı iki toplum tüm beklentilerin aksine birlikte yaşayabileceklerini son aylarda dünyaya gösterdiler. Adanın tümünün AB üyesi olmasının bu barış ortamını pekiştireceğine inanıyoruz.

Bundan sonraki çok kısa sürede kendi hükümetimizden çözüme ve barışa yönelik adımlar beklerken elbette Kıbrıs Rum kesiminden ve bir diğer garantör ülkeden, Yunanistan'dan da benzeri açılımlar bekliyoruz. Avrupa Birliği'nin de sorunlu bir Kıbrıs'ın üye yapılmasından herkesin zararlı çıkacağı gerçeğinden hareketle çözüme yönelik yapıcı ve akılcı adımlar atacağını umuyoruz. Bu çabaların başlangıç noktasında uzun bir barış süreci deneyiminin birikimini yansıtan Annan Planı'nın bulunduğuna şüphe yok.


THE ANNAN PLAN: DREAMS AND REALITIES


The Cyprus question has been a crucial issue for Turkey for around 50 years. The conditions which led to the problem changed, some of the actors left the stage, the world entered a brand-new era. But the issue of Cyprus still stands as a problem. As an institution, we have always upheld the idea that non-settlement is not a solution. We believe that we should approach the issue of Cyprus taking cognizance of Turkey's global interests, the facts of the post-cold war and post September 11 world. In this context, last November, we proclaimed that the settlement plan which bears the name of UN Secretary General Kofi ANNAN, forms an appropriate and favourable platform for negotiation. We believe that the settlement of this issue before 1st of May 2004 when the Greek Cypriot side will become an EU member representing the entire island, is in line with the interests of Turkey and the Turkish Cypriots. We know that there is a connection between Turkey's EU membership and the settlement of the Cyprus issue. At least, there is no doubt that if the EU embraces Greek Cypriot side as a member, this will forestall Turkey's membership process. Turkey is fulfilling her responsibilities in order to comply with both the Copenhagen and Maastricht criteria. But we should also be aware that the ultimate goal of these reform efforts is EU membership. While we expect our government to take immediate steps aiming at settlement and peace, we also expect similar initiatives from the Greek Cypriot side and the other guarantor country, Greece.



# # # # # # # #