DOÇ. DR. KEREM ALKİN
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi
Member of Faculty at the Istanbul Ticaret University


EKONOMİNİN KADERİ İÇ VE DIŞ POLİTİKAYA KİLİTLENDİ


Yazının başlığı iddialı gözükse de, ekonomi dünyası ve finansal piyasalar açısından, temmuz ayı sonundan bu yana devam eden ve neredeyse ekim ayı sonu ve hatta kasım ayı ortalarına kadar devam edeceği hissedilen, mevcut gelişmelerin bu tür bir algılama yarattığını ifade etmemiz gerekiyor. İç politika boyutunda, Yargıtay'ın DEHAP'ın seçimlere sahte evrakla girmesi nedeniyle bir alt mahkemenin parti yöneticileri için verdiği mahkumiyet kararını onamasının yaratabileceği hukuki ve siyasi sonuçlar eylül ayı başından bu yana Ankara'nın öncelikli gündem maddelerinden birisini oluşturuyor. Yine, ekim ayı açısından Yargıtay'ın alacağı kararın Yüksek Seçim Kurulu tarafından nasıl değerlendirileceği ve 3 Kasım Genel Seçimi'nin yinelenip, yinelenmeyeceği ciddi konuları gündemin üst sıralarında olacak. DYP'nin Meclis'e girebileceği ihtimaline göre, siyasi aritmetik hesaplara yoğunlaşanlar bile söz konusu. Ayrıca, Ak Parti ve MHP'nin Genel Kongreleri ve CHP'nin Genel Kurultayı'nın da ekim ayında gerçekleşecek olması iç siyasete önemli bir hareket getirecek. Partilerin içindeki muhalefet ciddi bir çalışma içerisine şimdiden girmiş görülüyor. Nitekim, ressam Bedri BAYKAM dahi CHP Genel Başkan adayı olduğunu açıkladı.

İç siyasetteki bu gelişmelerin, dış politikaya da yansımaları olacak. 1 Mart'ta oylanan tezkererin Meclis'in iradesine takılması sonrası gerginleşen Türkiye-ABD ilişkileri, yeni bir tezkere ile yeni bir dönemece giriyor. Ak Parti Hükümeti, Irak'a asker göndermek konusunda bir iradeye sahip olduğunu; ancak, teknik ve politik anlamda tüm çerçeveyi görmeden, yeterli ölçüde konuyu irdelemeden bu konuda nihai adımı atmayacağını hissettiriyor. Bu noktada, Türkiye'nin, Irak'a asker göndermesi halinde, talep ettiği detaylara ABD yönetiminin ne şekilde cevap vereceği de, Hükümetin kararını etkileyecek. Bu noktada, Kuzey Irak'ta konuşlanmış olan PKK-Kadek'e karşı ABD ile nasıl bir süreç izleneceğinin de Ankara açısından netleşmesi gerekmekte. Bu konuda, ABD'ye yönelik bir güvensizlik sorunu olduğu gözlemleniyor. Bu noktada, Türkiye-ABD ilişkilerinin yakından takip edildiği bir dönemde, enflasyonla mücadele programını birlikte yürüttüğümüz IMF ile olan diyalog da ekonomi dünyası açısından takip edilen bir diğer önemli konu başlığı olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye ile ABD arasında Irak'a asker gönderilmesi konusundaki çalışmaların netleşmesine kadar Türkiye'yi rahat bırakmış gözüken IMF'nin yeni rotasını, bir bakıma Washington'un Türkiye'ye yönelik yaklaşımı belirleyecek. IMF'nin, 1 Ağustos'taki Icra Direktörleri toplantısında onayladığı son karar, Türkiye'de moral etkisi yaratmıştı. Türkiye'nin IMF'ye ödemesi gereken kredi geri ödemelerinin, 2004 ve 2005 yıllarını rahatlatacak şekilde yeniden takvimlendirilmesi moral verdi. IMF, bu kararı ile aslında AK Parti Hükümeti'ne 2004 sonrasını konuşmanın da artık vakti geldiğini, bu tür bir karar ile hatırlatmıştı. AK Parti Hükümeti'nin IMF ile diyaloğu, bir bakıma ABD Yönetimi ile Irak'a güvenlik amaçlı destek görüşmelerinin devam ettiği bir süreçle paralel gidiyor. Bu nedenle, uluslararası ilişkiler uzmanları ve ekonomistler açık bir dille, Türkiye-IMF ilişkilerinde Beyaz Saray Yönetimi'nin pozisyonunun da etkili olduğunu vurguluyorlar. Nitekim, Ağustos ayında başlaması gereken 6. Gözden Geçirme çalışmaları konusunda IMF tarafı, daha önce alışılmış üslubunun aksine, bu defa daha sakin bir tavır sergileyerek, Gözden Geçirme çalışmalarının Eylül ayı sonunda gerçekleştirilecek olan Bahreyn'deki IMF-Dünya Bankası geleneksel sonbahar toplantılarının ertesini uygun gördü. Hatta, sonbahar toplantıları için Bahreyn'e gidecek olan Türk Heyeti içinde Başbakan ERDOĞAN'ın da yer alabileceğinden söz ediliyor. IMF-Dünya Bankası toplantılarının, aynı zamanda Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ali BABACAN ile ABD Hazine Bakanı John SNOW arasında 8.5 milyar dolarlık kredi protokolu için imza törenine ev sahipliği yapması da bekleniyor. Bu satırları okuduğunuz zaman dilimi içerisinde, krediyle ilgili anlaşmalara gereken imzalara atılmış olabalir. Unutulmaması gereken bir detay, bu anlaşmanın imzalanması için gereken kriterleri yerine getirdiği ifade edilen Türkiye açısından, bu kredi anlaşması için Irak'a asker gönderilmesi şartının gerekli olmadığını açıklayan ABD Yönetimi'nin, bir samimiyet testinden de geçeceği. Türkiye'nin Irak'a asker gönderme konusundaki kararını geciktirmesi, Türkiye ile ABD arasında 8.5 milyar dolarlık kredi için atılması beklenen imzaları da geciktirir ise, ABD samimiyet testinde ikmale kalmış olacak. Buna karşılık, bu satırları okuduğunuz zaman dilimi içerisinde anlaşmaya imza atılmış ise, ABD söylediklerinin arkasında durduğu konusunda yeterli bir güvence sağlamış olacak. Kısacası, IMF'in de, Türkiye ile ABD arasında Irak'a asker gönderilmesi konusundaki çalışmaların ertelenmesine kadar Türkiye'yi rahat bıraktığı anlaşılıyor. Türkiye'nin Irak'a asker göndermeyi Meclis Tezkeresi olarak onaylaması halinde, 2004 yılı Bütçesi'ne Irak'a asker gönderilmesi ile ilgili ek kaynak konulmasının bir mecburiyet olacağı. Bu nedenle, IMF asker gönderme kararının netleşmesine bağlı olarak, bu konuda ABD'den alınacak olası mali destek de dikkate alınmak suretiyle 2004 yılı Bütçe Yasa Tasarısı'nın gerçekçi olmasını isteyecek. Hükümet bu noktada, tezkereyi Meclis'in yeni yasama döneminin başlangıcı olan 1 Ekim'den itibaren kısa bir sürede Meclis'e getirip, Meclis Genel Kurulu'nda kabul ettirir ise, 17 Ekim'de Meclis'e verilmesi Anayasa gereği şart olan 2004 yılı Bütçe Yasa Tasarısı'nın içine ödenek olarak eklemesi gerekecek. Bu nedenle, IMF bir bakıma Türkiye ile ABD arasında asker pazarlığı ile ilgili sürecin nasıl tamamlanacağını da merakla izliyor.

IMF'nin gözü 2 konuda

IMF tarafı açısından, 6. Gözden Geçirme sürecinde önem verilen iki konu, Kamu Mali Reformu Yasa Tasarısı'nın Meclis'e sevk edilmesi ve onaylanması ve bu çerçevede Türkiye'nin artık 3 yıllık bütçelere imza atan yeni bir kamu maliyesi disiplin sürecine geçmesi. İkinci önemli konu başlığı ise, Türk Telekom'un özelleştirilmesi ile ilgili yöntem ve takvimin netleştirilmesi. Ayrıca, yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi konu başlıklarında bir dizi ufak tefek yasal düzenlemeler de tamamlanacak. IMF tarafı, 8.5 milyar dolarlık ABD kredisi konusunda da temkinli. IMF, Türkiye bu krediyi alsa da, sanki 8.5 milyar dolarlık kredi alınmamış gibi kamu finansmanında kararlı bir şekilde adım atması gerektiğini vurguluyor.

IMF Türkiye temsilcisi Odd Per BREKK, hükümetin enflasyonu aşağı çekme ve istikrarsızlığı aşma konusunda özel bir fırsat yakaladığını vurguladı. BREKK, bankacılık sektöründeki gelişmelerin, ekonomik programla gerçekleştirilen başarılardan bir tanesi olduğunun altını çizerken şu anda bireysel olaylar konusunda IMF'nin yorum yapmasının mümkün olmadığına işaret etti. IMF Temsilcisi Brekk, 2004 sonrası için yeni bir stand-by anlaşmasını çözüm olarak gördüklerini, bu sayede bir fon sağlanacağını söyledi. Bu arada, Dünya Bankası'yla Eylül ayının son haftası Ankara'da yapılması planlanan toplantıda ise, sosyal güvenlik, sağlık, yerel idareler ve kamu mali yönetimine ilişkin yasal düzenlemelerin gerçekleşme takvimi oluşturulacak. Hükümet reformları hızlandırmak amacıyla, bakanlık, kurum ve kuruluşlara önümüzdeki haftadan itibaren hazır olun uyarılarını içeren çağrısını yapacak. Bu kapsamda, sosyal güvenlik kuruluşlarına ilişkin reform ilk olarak ele alınacak. Yerel idareler ve kamu mali yönetimine ilişkin yasa taslaklarının durumu ise sorumlu ve ilgili kuruluşlarla ayrı ayrı ele alınacak. Hazine, Maliye ve İçişleri Bakanlığı bürokratları ile Meclis açılmadan önce söz konusu yasaların en erken ne zaman sevk edilebileceğine cevap aranacak.

8.5 milyar dolar IMF'ye bağlı

ABD'nin mart ayında Kongre'den geçirdiği ek savaş bütçesinin içine yerleştirdiği, Türkiye'ye 1 milyar dolarlık hibe yardıma yönelik süreç, bu hibenin ABD Hazinesi'ne verilmesi ve ABD Hazinesi tarafından da Türkiye'ye 8.5 milyar dolarlık bir kredi kolaylığı olarak kullandırılması kararı ile bir ölçüde tamamlandı. Bush Yönetimi'nden gelen açıklamalar, bu kredi süreci ile ilgili anlaşmanın Dünya Bankası-IMF geleneksel sonbahar toplantısına bu yıl ev sahipliği yapan Dubai'de Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow arasında imzalanması bekleniyor. Hafta başında, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 5 Eylül tarihli bir mektubunun ABD Kongresi'ne ulaştığı ve bu mektupta krediye yeşil ışık yakıldığı haberi kamuoyuna yansıdı. Ancak, ardından gerek New York'ta bulunan Bakan BABACAN, gerekse de ABD Hazine tarafı henüz kredinin anlaşma koşullarının netleşmediğini açıkladılar. Bakan BABACAN ayrıca, 8.5 milyar dolarlık kredi konusunda aceleleri olmadığını, şu aşamada krediye acil ihtiyaçları olmadığını da açıkladı. Washington kaynaklı değerlendirmeler, kredinin anlaşma tarihini yeniden 23-24 Eylül olarak teyit ederken, iki önemli detay üzerinde durdu. Birincisi, kredide imzaların atılması sonrası, ilk taksitin 2.1 milyar dolar olacağı; ikinci detay ise, bu 2.1 milyar doların IMF ile 6. Gözden Geçirme çalışmaları başarıyla tamamlandıktan sonra serbest bırakılacağı. Yani, kredinin asker gönderme şartına olmasa da, IMF şartına bağlı olduğu anlaşıldı. Nitekim, IMF'in Washington'daki merkezinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan sözcü Tom Dawson, Türkiye'nin programı iyi yürüttüğünü ve ABD yönetiminin sorması halinde olumlu görüş bildirebileceklerini belirtti. Dolayısı ile, Ekim ayı başında başlaması beklenen 6. Gözden Geçirme'nin önemi bir kat daha artmış durumda. IMF tarafı ise, 2004 yılı Bütçesi ile ilgili çalışmaların yanı sıra, Hükümet'in Meclis'ten bir reform daha çıkarmasını talep etmekte; 'Kamu Mali Yönetim Reformu'. Bu reform paketinin bir bacağı Türkiye'nin konsolide bütçesinin 2005 yılından itibaren '3'er yıllık' hazırlanması. Bu önemli adımın yanı sıra, şu an için bütçe içerisinde yer alan Konsolide Bütçe Idareleri dışında kalan KİT'ler, Yerel Yönetimler, Fonlar, Sosyal Güvenlik Kuruluşları gibi kamu kesiminin diğer kurumsal parçalarının da bütçe içerisine alınmalarına yönelik çalışmalara ağırlık verilecek. Yani, 2005 yılından itibaren kademeli olarak, Türkiye'nin bütçesi bütün kamu kesimi kuruluşlarının gelir ve harcamalarını temsil etmeye başlayacak. Bu nedenle, KİT'lerin, yerel yönetimlerin, fonların ve sosyal güvenlik kuruluşlarının kayıtlarının aynı muhasebe standardına göre tutulması, bu kurumların hesaplarında ve kamuoyuna bilgi vermede şeffaflık ve rapor verebilme yönünde düzenlemeler de tamamlanacak. Kısacası, Ak Parti Hükümeti, Ekim ayında Meclis yeni yasama dönemine başladığında, tarihi bir kamu maliyesi reformu paketini Meclis'e geçirecek ve 6. Gözden Geçirme'nin tamamlanması için bu yasayı Meclis'ten geçirmeye çalışacak. Bu reform süreci ve 2004 yılı Bütçesi'nin hedeflerinin belirlenmesi ile ilgili süreç, yani Ekim ayında ekonomi yönetimi ile IMF arasında gerçekleşecek olan görüşmeler çetin geçecek gibi gözüküyor.

DESTINY OF ECONOMY INDEXED TO DOMESTIC AND FOREIGN POLITICS


As far as domestic politics is concerned, some developments that will have an impact on the economy are the following: Whether the Court of Cassation will uphold the sentence given to the administration of DEHAP on account of using forged documents in the elections, how the decision taken by the Court of Cassation will be regarded by the High Board of Elections, whether the 3 November general elections will be repeated or not. These domestic developments will also have an impact on the foreign policy. The US-Turkey relations that have tensed following the turning down of the motion by the Parliament enter a new turn with a new motion. The AK Party Government is giving the indication that they do have the political will to send troops to Iraq, but they will not take the final step before seeing all technical and political aspects of the matter. It also seems that the IMF position as regards Turkey will also be determined by Washington's approach to Turkey. The signing of the 8.5 billon dollar loan will be a test of the sincerity of the Washington administration which has indicated that sending troops to Iraq is not a prerequisite for this loan agreement. Two issues are of critical importance for IMF: The sending of the Draft Law on the Public Sector Financial Reform to the Parliament and its approval. This will be the start of a new process of financial discipline in the public sector. The second important issue is the clarification of the method and calendar of Türk Telekom's privatization.



# # # # # # # #