HAYATİ KAYA
TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı
Chairman of the Board of TUGIAD


"Kültürel Zenginlikler ve AB'ne Katkıları"


Çok kültürlülüğün ulusal ve uluslararası platformlarda önemli bir söylem olarak ivme kazandığı günümüzde, Avrupa Birliği kültürel zenginliğin merkezi olma olanağına sahiptir. Ancak AB'de bunun gerçekleşebilmesi, uluslararası kültürel süreçleri eş zamanlı olarak yaşamak ve farklılıkları kaynaştırarak birlikte varolmalarına olanak tanımakla mümkün olacaktır.

Üyesi olduğumuz ve başkan yardımcılığı görevini yürüttüğümüz 35 bin üyeli YES for Europe (Avrupa Genç Girişimciler Konfederasyonu)'un her yıl düzenlediği zirve, bu kez 21 Kasım'da Brüksel'de gerçekleşti. "Yeni Avrupa'da Girişimcilik" temasını taşıyan ve Avrupa Komisyonu Başkanı Romano PRODI'ninde katıldığı Avrupa Parlamentosu'ndaki zirvede TÜGİAD olarak "Kültürel Zenginlikler" konusunda bir sunum yaptık.

Zirvede yaptığımız sunumda da özellikle belirttiğimiz gibi AB'nin kuruluşundaki asli görev ki bu görev halen sürmektedir, üye devletlerin farklı yasalarının pek çok dalda uyumlarının sağlanması idi. Bugün ise AB'nin üzerinde yoğunlaştığı öncelikli konularından birinin kültürel zenginliğin korunması olduğunu görmekteyiz.

Uluslararası iş yaşamında karşılaşılan kültür farklılıkları, yanlış anlaşılmalara ya da anlaşmazlıklara neden olmamaktadır. Tam tersine, bu farklılıklar iş hayatındaki ilişkileri daha da geliştirmekte ve güçlendirmektedir. AB'de en son genişlemelerle ulaşılacak kültürel çeşitlilik daha da zenginleşecek ve AB içindeki işlere ek avantajlar sağlayacaktır.

AB'nin kuruluş anlaşması, tarihlerine, kültürlerine ve geleneklerine saygı duyarak halklar arasındaki dayanışmayı derinleştirmeyi sağlamaya yönelik amaçlar listesi ile başlamaktadır. Bu kapsamda, birliğin şemsiyesi altında Avrupa ülkeleri için ortak bir kültür yaratılabilir. Bu ortak kültür de, farklılıklar zenginlik getirecek, dinlerin birbirlerini anlamalarına katkıda bulunacak ve dilin bir engel olmadığını ispat edecektir. Eğer bugün ortak değerler hakkında konuşmak mümkün ise, bu durum bir tek din çevresinde toplanma zorunluluğuna işaret etmemekte, tam tersine çeşitli inançların bir araya geldiği ortak idealler anlamına gelmektedir. Ortak Avrupa kültürünü paylaşmak için nasıl bir ortak dile ihtiyaç yoksa, Avrupa kültürü içinde yaşamak için ortak bir dine de ihtiyaç yoktur. Bu çoklu dil, çoklu din ve çoklu ulus AB kültürü için, kıtanın geleceğinin barış ve bolluk garantileri olacaktır. AB'nin kuruluşunun temeli olan barış ve sosyal proje, günümüzde ancak bu şekilde başarılı ve sürdürülebilir olabilir.

Kültürel farklılıklar yeni Avrupa'daki iş ilişkilerine de faydalı olmaktadır. Ulusların karşılıklı etkileşimleri, diğer kültürler hakkındaki farkındalığı artırmakta ve kıtanın kuzey, güney, doğu ve batısındaki tüketim davranışlarını yaygınlaştırmaktadır. Avrupa Birliği'ne üye bazı devletlerin ve aday ülkelerin, dünyadaki diğer ülkeler ve bölgelerle yakın kültürel ve tarihi ilişkileri bu sürece katkıda bulunacaktır. Buna en iyi örnek İspanya ve Portekiz'in Güney Amerika ile Fransa'nın Kanada ve Kuzey Afrika ile, İngiltere'nin ABD ve Uzak Doğu ile Türkiye'nin Kafkasya, Orta Asya ve diğer Müslüman ülkelerle ve Slav ülkelerinin Rusya ve diğer Slav ülkelerle olan bağlarıdır. Tüm bu yakın bağlar ve ilişkiler Avrupa Birliği'nin dünyada gerek politik ve gerekse ekonomik rolünü güçlendiren bir sinerji yaratmaktadır.

Avrupa kıtasının kültürel çeşitliliğinin AB için bir engel olmaktan daha çok bir değer olduğunun altının kuvvetle çizilmesi gerekiyor. Hiç şüphe yok ki bu değer doğru kullanıldığında birlik içinde girişimciliği artıracak ve AB'ni dünya sahnesinde ekonomik ve politik alanda daha güçlü hale getirecektir.

Kültürel farklılıkların girişimci ruhunu geliştirecek bir araç olarak kullanılması "Yeni Avrupa'daki" iş ortamı için de çok önemlidir. Uluslararası iş yaşamında birbirlerinin kültürel değerlerine karşılıklı olarak saygı gösteren kişilerin oluşturacağı gelecek, uzun vadede hem kurumlar hem de çalışanlar için daha güvenli olacaktır.



"CULTURAL RICHES AND ITS CONTRIBUTIONS TO THE EU"


At a time when multiculturalism is gaining impetus as a significant discourse in national and international platforms, the European Union has the opportunity to be the center of cultural richness. However, the EU can realize this only by living international cultural processes simultaneously and by integrating differences in a way that enables them to coexist.

YES for Europe (European Confederation of Young Entrepreneurs), which has 35.000 members including ourselves and where we are currently deputy chair, held its annual summit meeting on the 21st of November in Brussels. At the summit in the European Parliament which had the theme of "Entrepreneurship in A New Europe" and which was attended by the President of the European Commission Romano PRODI, TUGIAD made a presentation on "Cultural Riches".

As we stated specifically during the presentation at the summit, the still valid main duty of the EU during its foundation was to ensure the harmonization of the different laws the member states have in many fields. Today we see that one of the high-priority points the EU is focusing on is preserving cultural richness.

Cultural differences that arise in international business life do not cause misunderstandings or lack of communication. On the country, these differences develop and strengthen the relations in business life. After the recent enlargements in the EU, cultural diversity will increase even further and create additional advantages to business transactions in the Europe Union.

The founding treaty starts with a list of objectives to deepen the solidarity among peoples by respecting their histories, cultures and traditions. In this context, the union can create a common culture for the countries under its umbrella. This common culture will bring richness to differences, contribute to religions understanding each other and prove that language is not an obstacle.

It is possible to talk about common values today; however, this does not point out to the obligation to be gathered around a single religion; on the contrary, it means common ideals which bring together various beliefs. There is no need to have a common language to share a common European culture; likewise, there is no need to have a common religion to live in the European culture. For the EU culture, multiple languages, multiple religions and multiple nations will be the guarantee of peace and plenty for the future of the continent. Peace and the social project which are the foundation of the EU can become successful and sustainable only through such means.

Cultural differences are also of benefit to the business relations in the new Europe. Interaction among nations increases the awareness level about other cultures and expands the consumption behaviors to the north, south, east and west of the continent. The close cultural and historical relations of some EU member and candidate states with other countries and regions around the world will contribute to this process. The best examples to this are the relations of Spain and Portugal with South America, of France with Canada and North Africa, of the UK with the USA and Far East, of Turkey with the Caucuses, Central Asia and other Muslim countries and of Slav countries with Russia and other Slav countries. All of these close ties and relationships create a synergy which strengthens the European Union's political and economic role in the world.

It is important to underline the fact that the cultural diversity of the European continent is a value, rather than an obstacle for the EU. Undoubtedly, when used properly, this value will increase entrepreneurship within the Union and will strengthen the EU in the economic and political arenas around the world.

Using cultural differences as a tool to develop the spirit of entrepreneurship is also important for the business world in "New Europe". The future created by people who respect each other's cultural values in the international business world will in the long term be a safer one for institutions and employees.



# # # # # # # #