DOÇ. DR. KEREM ALKİN
EKONOMİ POLİTİK


İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi
Member of Faculty at the İstanbul Ticaret University



6 Aylık Gündemimiz AB ve Terör


Önümüzdeki aylar ekonomi dünyası açısından, Kasım ayında İstanbul'da gerçekleşen ve Türkiye'nin 1970'li yılların ikinci yarısında yaşadığı ölçüde tedirgin edici boyutlardaki bu son terör saldırılarının devam edip etmeyeceği, bu olayların Türk halkının düzelmekte olan talep eğilimlerine ne ölçüde etki edeceği ve Aralık ayında Roma'da gerçekleşmesi beklenen AB Zirvesi'nde Türkiye ile tam üyelik müzakere tarihinin erkene alınıp alınmayacağı boyutundaki beklentiler, ekonominin aktörleri açısından önümüzdeki ayların en önemli gündem maddeleri olarak telafuz edilebilir. İşin ilginç boyutu, terör olayları sonrasında bazı AB liderleri ve AB ülkelerinin dışişleri bakanlarının açıklamaları, bir anda terör olayları ile Türkiye'nin AB üyeliği konusunda da ilginç bir bağlantı oluştuğuna işaret ediyor. Yani, önümüzdeki ayların gündemini belirleyecek iki konu garip bir şekilde birbirinin üstüne çakıştı. Özellikle ikinci saldırısı sonrası Türkiye'ye gelen İngiltere Dışişleri Bakanı Jack STRAW ve AB'nin dönem başkanı İtalya'nın Dışişleri Bakanı Franco FRATTINI'nin açıklamaları Aralık ayının gündemini belirleyecek AB ve terör konusuna bu şekilde bakıldığını gösteriyor. Bunun yanı sıra, Türkiye'nin AB üyeliğini hem Almanya, hem de AB açısından çok değerli olduğunu vurgulayan ve bu konuda destekleyici açıklamalar yapan Almanya Başbakanı SCHRODER'in hükümetinin en önemli ismi konumunda olan ve koalisyonun diğer partisinin başkanı olan Dışişleri Bakanı FISCHER'in 23 Kasım Pazar günü terör olaylarından sonra Türkiye'ye gelen ilk AB dışişleri bakanı olarak Ankara'yı ziyareti anlamlıydı. İngiltere Dışişleri Bakanı STRAW ve AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi VERHEUGEN olmak üzere, AB'nin bazı önemli isimlerinin saldırıların Türkiye'nin üyeliğini kolaylaştıracağını savunurken, özellikle Hristiyan Demokrat partilerin başını çektiği diğer kesim ise Türkiye'nin üyeliğinin saldırıyla irtibatlandırılmaması gerektiğini savunuyor.

İngiltere ve Almanya desteğini hızla arttırıyor

Dışişleri Bakanı Jack STRAW, HSBC Bankası ve İngiliz Başkonsolosluğu'na düzenlenen saldırıların ardından incelemelerde bulunmak üzere Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında, saldırıların Türkiye'yle AB bağlarını güçlendireceği mesajını verdi. Bakanın açıklamasına İngiliz basınından da destek geldi. The Daily Telegraph Gazetesi, Türkiye'yi Avrupa'nın feda edilen adamı olarak nitelendirdiği yazısında, 'saldırıların AB sürecini hızlandırabileceği beklentisi bizce de olumlu ve doğru bir beklenti" ifadesi kullanıldı. Yazıda, 70 milyonluk Türkiye'nin Avrupa'ya önemli katkı sağlayabileceği de belirtilerek, "Bu nedenle bugün artık Batı'nın Türk müttefikleriyle dayanışma göstermesinin tam zamanıdır" denildi. Almanya İçişleri Bakanı Otto SCHILY de, "Saldırılar Türkiye'yle üyelik müzakerelerine biran önce başlanması gerektiğini gösteriyor" yorumunu yaptı. Ancak, Türkiye'nin üyelik sürecinin hızlandırılması yönündeki açıklamalar Almanya'da bazı çevrelerin eleştirilerine de hedef oldu.

Hristiyan Demokratlar sıcak bakmıyor

Almanya Birlik partilerinin (CDU/CSU) Federal Meclis Grubu Başkan yardımcısı Wolfgang BOSBACH, saldırıları, Türkiye'nin AB'ye girmesi konusunda olumsuz gelişmeler olarak değerlendirdi. BOSBACH, Türkiye'nin hızlı bir şekilde AB'ye alınmasının terör sorununu birliğe taşıyacağını söyledi. Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela MERKEL de, mevcut şartlar altında Türkiye'nin üyeliğinin AB'yi zorlayacağını söyledi. Almanya Başbakanı Gerhard SCHRODER ise, radikal dincilerle dindar insanların birbirinden ayrı tutulması gerektiğini kaydederek, BOSBACH'ın, Türkiye'nin hızlı bir şekilde AB'ye alınması durumunda terör sorununun Avrupa'ya taşınmış olacağı şeklindeki sözlerini eleştirdi. SCHRODER, "Türkiye'deki insanların bizim dayanışmamıza ihtiyaçları olduğu böyle bir dönemde bu şekilde konuşmak bence karaktersizliktir. Bu tür açıklamalarla insanların acıları politik malzeme olarak kullanılmaya çalışılıyor" şeklinde konuştu.

AB bürokratları da ikiye bölündü

AB'nin Ortak Savunma ve Dış Politika Şefi Javier SOLANA, terör saldırılarının, Türkiye'nin AB üyeliğini hızlandırıp hızlandırmayacağı yönündeki tartışmalarla ilgili olarak "Bu konuda karar vermek için henüz erken" yorumunu yaptı.

AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Günter VERHEUGEN ise, saldırıların terör saldırılarının Türkiye'nin önündeki AB üyeliği sürecini zorlaştırmadığını aksine kolaylaştırdığını söyledi. İsveç Dışişleri Bakanı Laila FREIVALDS, Parlamento'da "AB Üyeliği Sürecinde Türkiye" başlıklı seminerde konuşurken, Türkiye'nin tam üyeliğe geçişini desteklediklerini ve müzakerelere hazırlık için gereken her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. FREIVALDS basına yaptığı açıklamada ise, Türkiye'nin reformları kağıt üzerinde gerçekleştirdiğini ancak bunları pratiğe geçirmekte zorlanabileceğini, bu aşamada İsveç'in yardımcı olabileceğini, yargıçların, savcıların eğitimi dahil gereken tüm desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. İsveç Dışişleri Bakanı "Türkiye'nin üyeliğine İsveç'ten tam destek" diye konuştu.

Avrupa Birliği Dönem Başkanı İtalya'nın Dışişleri Bakanı Franco FRATTINI ise, AB kapılarının Türkiye'ye mutlaka aralanması gerektiğini ima etti. FRATTINI, konuya ilişkin görüşlerini İtalya'nın önde gelen gazetelerinden Corriere della Sera'ya verdiği demeçte dile getirdi. "FRATTINI: Türkiye Avrupa Birliği'nde. Terörizme karşı güçlü bir sinyal" başlığıyla yayımlanan söyleşide, Türkiye konusunda ilginç değerlendirmelere yer verildi. Franco FRATTINI, İstanbul'daki son terör olaylarını, Türkiye'nin laik ve Batılı kimliğine yapılmış bir saldırı olarak yorumladı. Türkiye'nin kökten dinciliğin bir numaralı düşmanı haline geldiğini savunan FRATTINI, Ankara hükümetine güveninin tam olduğunu vurguladı. FRATTINI, terörle mücadele gerekçesiyle askerlerin Türkiye'de yeniden ön plana çıkmalarına ihtimal vermediğini belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, geri dönmenin vahim bir hata olacağını biliyor" diye konuştu.

'Türkiye'nin üyeliği AB için kazanç olur'

FRATTINI, Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasının AB açısından bir kazanç olacağını ifade ederek "Bu sayede, Müslüman bir halkın Avrupalılarla aynı masaya oturabileceğini göstermiş olacağız" dedi. AB bünyesinde Türkiye'nin tam üyeliği meselesine halen kuşkuyla yaklaşanlara da seslenerek, "Şu an geri adım atma zamanı değil. Daha kaba bir şekilde söyleyeyim: Avrupa ne kadar ileri adım atarsa, reformlar ve demokrasi konusunda Türkiye de o denli ilerleyecektir" diye konuştu. Son aylarda Türkiye ile temasların yoğunlaştığını hatırlatan FRATTINI, Türkiye'yle müzakere tarihi konusundaki kriterlerin saptanması anında Kopenhag'ta görülen kimi tereddütleri de yumuşatmaya çalıştıklarını ifade ederek, o dönemde Fransa ve kısmen de Almanya'nın, belirli bir tarihe işaret edilmesi düşüncesini dahi reddetme eğiliminde olduklarının altını çiziyor. Ama neticede, randevu denilen şeyi kararlı bir biçimde belirtmenin önemli olacağı düşüncesi galip geldiğini de hatırlatıyor. O andan itibaren de, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirerek Avrupa'daki belirli güvensizlikleri aşması için çalıştığını ifade eden FRATTINI, Türkiye ile ilgili güvensizliklerin Hıristiyan Demokrat Grubu'nda olduğu gibi Komisyon'un zirvesindeki kişilerde de mevcut olduğunu, hatta kendi ülkesinden bir siyaset adamı olarak, AB Komisyon Başkanı Romano PRODI'nin bile 'Anneciğim Türkler!' dediğini hatırladığını ifade ediyor. Terörle mücadelenin de katkısıyla, Türkiye'nin AB'yle müzakerelerinin başlamasını erkene almak mümkün olabilir mi sorusunu, FRATTINI "Halihazırdaki AB komisyonunun görevi Ekim'de sona eriyor. Valizlerini hazırlamış durumdaki bir kadronun, Türkiye'ye onay vermek gibi böylesine stratejik hedefler belirlemesi uygun değildir. Yine de AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Günter VERHEUGEN'in çalışması, son derece iyi bir çalışma olmuştur. Türk hükümetinin ekonomi, siyaset ve basın özgürlüğü alanlarında yaptığı reformların sonuçları tekrar itiraf edilmiştir. Elbette önümüzdeki yıl sonuna kadar gayret gösterilerek yapılması gereken başka şeyler de var. Ama iki reform pakedinin onaylanmış olmasının yanı sıra, Milli Güvenlik Kurulu dahi reforma tabii tutulmuş, yönetimi bir sivile havale edilmiştir" yönünde cevaplandırıyor.

Türkiye'de iktidarın yine askerler tarafından ele geçirilme riski Türkiye konusunda bir güvensizlik kaynağı mı sorusunu ise, FRATTINI, AB'deki Türkiye ile, ülke içinde iktidarın yine askerlerin eline geçmesini isteyenlerin suyununun kesileceğini, Türkiye'nin bugünkü yönetici kadrosu ve de Meclis'te böylesine güçlü bir iktidarın, bu konuda bir garanti anlamına geldiğini vurguluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, AB konusunda geri dönmenin vahim bir hata olacağını bildiğini ifade eden FRATTINI, Bakan GÜL'le yaptığı görüşmede 'Müsterih ol, terörle mücadele sürüyor, yolumuz belli' dediğini ifade ediyor. FRATTINI, 'İngiltere Dışişleri Bakanı Jack STRAW'ın dediği gibi Avrupa, sadece gözünü dört açmış bir kontrolcü görüntüsü sergileyeceğine, reformların gerçekleştirilmesi için bu ülkeye yardımcı olmalı' sözleriyle, Aralık'taki Roma Zirvesi'nde Türkiye açısından umut verici bir mücadelenin ülke liderleri ve AB bürokrasisi arasında yaşanacağının da bir bakıma mesajını veriyor.

Gündem ekonomi dışı konulara kayacak

Marmara Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye'de Tüketici Güven, Perakende Satış ve Bireysel Tüketim endekslerinin hesaplanması ile, ekonominin izlenmesinde bir ilke imza atan ekibin içinde yer alan Yrd. Doç. Dr. Erhan ASLANOĞLU, önde gelen ekonomistlerle birlikte aynı noktanın altını çiziyor ve ekonomideki tüm iyileşme sinyallerine rağmen, önümüzdeki günler ve aylarda terör olayıyla beraber Kıbrıs en çok tartışılan konu olacağını; bir başka ifade ile, ekonomi dışı faktörlerin ekonominin gidişatı üzerindeki ağırlığının her zamankinden fazla olacağını hatırlatıyor. Kıbrıs sorununun Türkiye'nin AB üyelik süreciyle olan bağlantısı konusunda kuşku olmadığını hatırlatan Erhan ASLANOĞLU, bu nedenle Türk ekonomisinin hep kısa dönem perspektifiyle değerlendirilmek zorunda kalındığını hatırlatıyor. Türkiye'nin orta ve uzun dönemde istikrarına ilişkin yeterince güven oluşamamasının kısa dönemli bakışı kaçınılmaz hale getirdiğini ifade eden ASLANOĞLU, Türkiye AB ile müzakere sürecine başlayabilirse, bu gelişmenin beklentilerde ve Türkiye'ye bakışta inanılmaz pozitif bir süreci beraberinde getireceğinin altını çiziyor.

Gerçekten de, Türkiye'ye yönelik yerli ve yabancı yatırımcı değerlendirmelerinin kısa dönemli değil, orta ve uzun dönem perspektifinden bakılarak yapılan bir ülke olmasının yaratacağı farklılık göz ardı edilmemeli. Bu nedenle, Türkiye'nin Aralık ayı dahil, önümüzdeki 6 ay, Mayıs 2004 başında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'ye tek taraflı üyeliği sürecine kadar, Kıbrıs meselesini irdelemesi, Kıbrıs konusunda çözüm üretilmesine yönelik çabalara ağırlık vermesi, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tutumunu deşifre edecek ve Türkiye'nin uzlaşmacı yönde olan ülke olduğunu göstermesi gerekiyor. Kısacası, biz istesek de, istemesek de Türkiye'nin önümüzdeki 6 aylık gündemi ve eko-nominin performansı ekonomi dışı iç ve dış politik olaylara bağlı olacak gibi gözüküyor.




# # # # # # # #