MİM KEMAL ÖKE - MİM NOKTASI


PROTOKOL


Dış ilişkilerin / diplomasinin görünürdeki en önemli boyutu "protokol"dur. Protokol, "etiquette" ya da Osmanlıca deyimiyle "teşrifat".

Teşrifat, bir devlet "snobizmi" (ya da züppeliği) olarak mütalaa edilmemeli. Teşrifat, teşkilatın izdüşümüdür; devletin ru-hunu yansıtır. Siyasi açıdan köklenmiş ve olgun devletlerin imajını perçinleyen fevkalade mühim bir dışa vurumdur, protokol.

Tarihte emperyal devletler bu alanda özgün "ritüelle" geliştirmişlerdir. Protokol; oturma, kalkma, yeme - içme, karşılama törenleri gibi davranış kalıplarını içerir. Bu hususta Osmanlı'nın asaletini kanıtlayan çok zengin bir protokol envanteri vardı. Osmanlı aşiretten imparatorluğa yükselirken teşkilattaki "sofistikasyona" paralel biçimde teşrifatta da eklemeler yapılmıştı. Açın okuyun tarih kitaplarını, özellikle Uzunçarşılı'yı, hayran kalacaksınız. Cumhuriyete inkılap etmekle daha sade ve bir yerde ithal teşrifat kurallarına geçildi. Bu işten de Hariciye sorumlu tutuldu. İlginç olan, aynı gün, belki farketmedik ama, Avrupa'nın iki başkentinde iki ayrı karşılama gerçekleştirildi. İşte, bugünkü yazımızda onlara "mim" koymak istiyorum.

İlki, Londra'da; ikincisi Ankara'da yapıldı bu törenlerin. İki kadim tarihi geleneğe sahip ülke, yabancı konuklarını ağırladılar. Hoş, iki konuk da Irak ile ilgiliydi!

Disney Karşılaması

Evet, Büyük Britanya Kraliçesi II. Elizabeth, küreselleşen dünyanın hegamonu Mr. BUSH'u Buckingham'da Saray'da ağırladı. Taç, İngiltere'de artık sembolik kalmış, siyasi erkten ziyade turistik boyutu olan bir kurum.

BUSH'a sunulan "haşamedi" sırasında 19. yüzyıldan kalma "aksesuarlar" kullanıldı. Renkli bir tören oldu. Aynen Disneyland kurgularındaki gibi... Ama o "şaşalı" görüntünün ardında kraliyet ailesinin ne kadar skandallarla örülü olduğu, Londra tabloidlerinden biliniyor. Ne var ki, görüntü iyi olsun, yeterli...

Öte yandan karşılanan BUSH'a bakıyorum. Ne kadar mutlu. Herhalde kendini pek önemli hisseden bir gülümseme ruhundan dudak kıvrımlarına sinmekte. O da Hollywood filmlerindeki gibi törenin keyfini çıkaran bir ABD başkanı rolündeydi. Teksaslı çiftçinin, askeri güçle hanedan / asil sosyetesine girebilmesinin tadını çıkarıyordu. Belki de bu nedenle, Londra'daki beklenen konuşmasında bu unsuru öne çıkararak, "özgürlük için zora başvurmaktan kaçınmayacaklarını" vurguluyordu.

Dışarıda ise halk ayaktaydı ve Atlantik ittifakının okyanusa sınırı olan iki yakası, Batı yakasının hikayesindeki düşman çeteler gibi, anti - küreselci bir tavır koyuyordu, BUSH'a... Tabii, adamın aldırdığı da yoktu; o da ayrı!

Binbir Gece Karşılaması

Aynı saatlerde Ankara, TALABANİ'ye yine sokakta "hoşgeldin" diyordu. İşçi partili ve ülkücü gençler, enteresan reklam çıngıllarını andıran nakaratlarla Talabani'yi hafife alan protestoların mimarıydılar.

TALABANİ, Irak Geçici Konseyi'nin "geçici" Başbakanı olarak belki özlemini çektiği "Binbir Gece Masalları"nı aratmayacak bir Oryantal karşılama düşlemişti.

Eee, ne kadar da olsa, artık Irak'ın istenmeyen postmodern muhalefet kabilelerinden birinin başı değil; işgal altında da olsa bir ülkenin Başbakan mesabesindeki lideriydi. Ancak, bu beklentisine kavuşamadı. Ankara, Kürt liderinin patiklerinin altına kırmızı halı çekmedi. Eee, Irak'a girişine kırmızı çizgiler çekilen Türkiye, o kırmızı kilimi TALABANİ'ye layık görmemişti. Devlet protokolu uygulanmadı. Başbakan onu odasında bekleyerek karşıladı. Başbakan ERDOĞAN, TALABANİ'ye Kasımpaşa klarkı çekmeyi devlet raconunun bir gereği addetmişti.

TALABANİ, Irak'a asker değil, tüccar olarak buyurun diyordu mesajında. Ne var ki, güvenliği eksik ve kusurlu Irak'ta tüccarlara peşmerge korucular tutmakla bu zafiyet nasıl giderilecekti; bu husus kendisine "diplomatik nezaket" gereğinden pek sorulmadı. Karşılamalar, nihai analizde, adeta ders kitabı protokol örnekleri olarak ilginç kıyaslamalarla kameralar sayesinde, tarihe geçecekti.



# # # # # # # #