SUAT LEMİ ŞİŞİK
TÜGİAD Brüksel Temsilcisi
TUGIAD Brussel Representative



Terörizm, NATO, Türkiye ve AB


11 Eylül saldırılarının ardından nasıl ABD değiştiyse ve dünya aynı dünya olmayacak dendiyse, İstanbul saldrılarının ardından Türkiye de değişti ve en azından Avrupa aynı Avrupa olmayacak.

Türkiye Cumhuriyeti olarak uzun yıllar terörizm ile yaşamış ve terörle mücadelede başarılı olmuş olsak bile, bu son saldırılar zamanlama olarak hem Türkiye'nin AB üyeliği yolunda hızla ilerlediği hem de krizler sonrası ekonomik olarak yavaş yavaş toparlanmaya başladığı bir döneme gelmesi bakımından dikkat çekicidir.

Her ne kadar Başbakanımız "İslami terör" tanımını sevmese de, dini gruplar tarafından yapılan bu saldırıların AKP iktidarı döneminde olmuş olması da ayrıca dikkat çekicidir.

Saldırılar Türkiye'nin istikrarına, huzuruna ve geleceğine yapılmıştır. 15 ve 20 Kasım 2003 tarihinde yaşanan talihsiz saldırılardan sonra ortaya çeşitli durumlar çıkabilir. Bu saldırılar bazılarına göre Türkiye'yi AB'ne daha da yakınlaştırmıştır, ancak uzaklaştırmış da olabilir.

Türkiye'nin stratejik önemini kavrayanlar artacaktır ve Avrupa'da huzur, barış ve istikrarın Türkiye'nin huzur, barış ve istikrarına ne kadar bağlı olduğunu keşfedenler de çıkacaktır.

Ancak durumu incelikle analiz edip, Türkiye'ye karşı kullanmak isteyenler de azımsanmayacak kadar çok olacaktır.

Nitekim, saldırıların hemen ardından yapılan açıklamalarda "Türkiye'nin AB üyeliğinin hızlandırılması ve 2004 sonu beklenmeden Türkiye ile müzakerelerin başlatılması için tarih belirlenmesi" gibi ortaya atılan görüşler hemen örtbas edilmiş ve "AB'nin takvime sadık kalacağı" açıklanmıştır.

Özellikle Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan demokratlar, Türkiye'de yaşanan olayları bir istikrarsızlık unsuru olarak kullanacak ve Türkiye'nin AB üyesi olması durumunda bu istikrarsızlığın AB içine taşınacağı temasını işleyeceklerdir.

Bu bağlamda, AB'nin terör olaylarının yaşandığı bir ülkeyi salt duyduğu derin üzüntüden dolayı üye olarak içine alacağını düşünmek fazlaca bir iyimserlik olur, benzer saldırıları kendileri yaşamadıkça. Bu nedenle her ne kadar zor olsa da, bu terör bağlantılarının ortaya çıkarılması ve olası başka saldrıların kesinlikle önlenmesi gerekmektedir. Türkiye'nin bu konuda başarılı olması NATO içinde belirlenen yeni rolünü de başarı ile oynaması anlamına gelmektedir. Doğu Bloku'nun yıkılması ve SSCB'nin dağılması ile rolü değişmeye başlayan NATO'nun geleceği, yaşanan terörist saldırlarla belirlenmeye başlamıştır.

NATO'nun yeni dünya düzenindeki rolü, dünya üzerindeki problemli alanları etkilemek ve özellikle uluslararası terörizm ile mücadele etmektir.

Bu yeni görev tanımlamasıyla NATO'nun etkinlik alanı da değişmiştir. Türkiye, NATO güneydoğu kanadında bir ülke konumundan çıkmış NATO'nun problemli bölgelere açılan kapısı ve ön cehpesi olmuştur. Türkiye'nin stratejik önemi ve coğrafi konumu, geleceğini de belirleyecektir. Terörizm ile ilgili ilk akla gelen birkaç senaryo şunlardır; Türkiye'de başka herhangi bir terörist saldırı yaşanmaz veya terörist saldırılar AB içinde de yaşanmaya başlar veya terörist saldırılar Türkiye'de devam eder. Bunlarla birebir paralellik göstermeyebilir, ancak Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili olarak da şu senaryolar düşünülebilir; 2004 yılı sonunda AB, Türkiye ile müzakerelerin açılmasına karar verir ve müzakereler bekletilmeden başlar veya Türkiye'nin AB üyelik süreci AB tarafından hızlandırılır veya AB içinde Türkiye karşıtı grup güç kazanır ve AB Türkiye ile üyelik müzakerelerini başlatmaz, özel bir ilişki geliştirilmesini ister.

Herşeyin başdöndürücü bir hızla degiştiğine tanıklık ettiğimiz bu çağda Türkiye planladığı geleceğe ulaşmak için, doğru politikaları izleyerek, stratejik konumunu iyi kullanarak Müslüman ve çağdaş dünya arasındaki özel konumuyla saygın yerini almalıdır.

Bu gerek Türkiye'nin gerekse AB'nin gelecekteki barış ve huzuru için gerek şarttır.


TERRORISM, NATO, TURKEY AND EU


The USA changed after the attacks of 9/11 and the world will never be the same again; likewise, Turkey changed after the Istanbul attacks and at least Europe will never be the same again. It is quite striking that these changes took place at a time when Turkey is steadily moving towards EU membership and gradually recovering after the economic crises. It is also noteworthy that these attacks by religious groups occurred during the term of the AKP government.

After the attacks, a greater number of people will understand the strategic significance of Turkey and realize that peace and stability in Europe depend on peace and stability in Turkey. However, there will also be quite a high number of people who will analyze the situation in great detail in an effort to use it against Turkey. Especially the Christian democrats who oppose Turkey's EU accession will use these events as an element of instability and claim that such instability will be carried to the Union if Turkey accedes to the Union.

Turkey needs to establish these terrorist links and prevent further attacks, no matter how difficult it may be. In order to succeed, Turkey should play its new role in NATO very successfully. It is no longer a southeastern NATO country; it is NATO's frontline and gate to problematic regions.

In this period of rapid changes, Turkey should adopt the right policies and use its strategic position well in order to establish itself a respectable position in the Muslim and contemporary world. This is a prerequisite for peace and welfare in Turkey, as well as the European Union.



# # # # # # # #