MİM KEMAL ÖKE
YAZAR
WRITER

KIBRIS'I KAYBETTİREN ŞİFRE


Kıbrıs’a ilgi, jeopolitik bir beklenti / faydacılık dışındaki taraflar için. Çok da önemli. Ama, sadece bu değil. Çünkü, iş sadece çıkar ile örtüşseydi, o zaman Kıbrıs dış güçlerin “üsler galerisi“ haline getirilir; KKTC de bu işin içinden sıyrılırdı.

Bir de işin ahlaki boyutu var. O da jeopolitiğe takmış siyasi realistlerin felsefi karşıtları moralistlere göre, Kıbrıs, Koreler gibi son kalan Soğuk Savaş – sözüm ona – tablosudur. Burada kastedilen “bölünmüşlüktür“. Dikenli teller, variller, sınır bekleyen askerler... Bunlar dış politikaya etik zaviyeden bakanlar için can sıkan görüntülerdir. İşte, bu nedenle Ada’daki Türk askerini onlar, garantör, kurtarıcı olarak değil de işgalci olarak görüyorlar.

Aynı Mehmetcik, aynı üniforma; Bosna’da, Somali’de BM’nın insancıl operasyonlarında iken TSK farklı bir hümanizm ile görülüyor. Kıbrıs’ta iken birdenbire algılama değişiyor. Şaşırtıcı, ama imaj böyle. Çünkü, arkasındaki bakış açısını yönlendiren mentalite bu.

Moralistlere göre, demek ki, Kore ile Kıbrıs neredeyse aynı kategoride değerlendiriliyorlar.

Madem, Soğuk Savaş Berlin’deki ayırıcı duvarın yıkılışı ve Almanyalar’ın birleşmesi ile bitti. O zaman, bu sürecin tamamlanması aynı şekilde Kore ve Kıbrıs’taki duvarların yıkılmasına bağlı.

Birleştirelim!

İdealist bir yaklaşım: Böylece, dünya kurtulacak. “Tarihin Sonu“na varılacak.

“Happy Ever After“ sendromu.

Dikkat ederseniz, bu zihni saplantı nedeniyle, içgüdüsel olarak, Batı’da Kıbrıs’la ilgili son gelişmeler dillendirilirken, tabir şöyle: “Kıbrıs’ın birleştirilmesi / bütünleştirilmesi“. Oysa ki, Kıbrıs, Kore değil. Almanya değil. Oralarda aynı halk vardı. Burada iki ayrı halk. Kuzey ve Güney Kıbrıs ahalisi arasında etnik ve dini köken farklılığı var. Bunu görmüyorlar. Görmek istemiyorlar. Biz de anlatamıyoruz.

Şimdi ona gelelim. Kıbrıs tezimizi 1974’ten beri aynı söylemle anlattık. Soğuk Savaş bitti. Uluslararası ilişkilerde paradigma değişti. Söylem farklılaştı.

Biz sanki hiçbir şey olmamış, çağ değişmemiş gibi aynı mantıkla tezlerimizi savunduk. Aynı danışmanları tuttuk. Ve Türkiye ilk kez, “ver kurtulculukla“, teslimiyetçilikle suçlansalar da, AK Parti diplomasisiyle çağı yakaladı. Yeni söylem ve yeni ataklarla insiyatif kaptı.

Rumlar’ı panikleten budur.

Onun için dünyanın değiştiğini anlayamıyorsanız, Türkiye’yi de anlayamazsınız.

Herkes “hain“ olur, çıkar!..

Oysa ki , aynı tezler, postmodern üslupla ifade edilmeliydi. Atladık.

Ama, atlarken, Kıbrıs’ta çözümsüzlük, “iki halk“ tezimizi zedeledi. Kuzey’dekiler Güney’e iş bulmak, pasaport almak için başvurdular. Birleşelim heyecanı yaratıldı. Ve Kıbrıs, maalesef “Koreleşti“.

Öte yandan, şu Küresel Toplum’un iyi niyetli, fakat safdillikle savunduğu Kıbrıs’ı “birleştirelim“ takıntısı, hala Kuzey’i yutmak isteyen Rumlar’ın istismar edeceği bir olguydu. Onlar kendilerini Bonn, kuzeyi Potsdam olarak takdim ediyorlardı. Ve akıllı davrandılar; yavru “megoloideayı“ postmodern bir söylemle ifade eder oldular. Rum’un güncelleştirilmiş tezleri ile, KKTC’nin statikmantığı uluslararası piyasaya çıkınca, hangi tezgahtan alışveriş yapıldı dersiniz?

Bu arada, çitin iki arkasındaki lojistiğe bakın. Yunanistan ve Türkiye. Atina, AB’li oldu. Şımarıklığını sözel olarak bırakıp, Ankara’yla dostluk istiyorum, dedi.

Türkiye 1980’den bu yana, darbe, ara rejim, insan hakları ihlalleri, postmodern darbe ile anıldı.


THE PASSWORD THAT HAS LOST CYPRUS


Interest shown in Cyprus is limited to a geo-political expectation – other than a utilitarian one. A very important expectation, yet not a sufficient one. There is also the moral aspect of the story. Contrary to the political realists, the moralists consider Cyprus as the last so-called Cold War demarcation like the two Koreas. What is meant here is “being divided”. Now that the reunification of the two Germanys marked the end of the Cold War Era, the completion of this process lies in the collapse of the walls in Cyprus and Korea, say the moralists. Let’s reunite them! An idealistic approach. Thus, the world will be saved and the history will come to an end: the “Happy Ever After” syndrome. In reality, Cyprus has never been like Korea or Germany. In case of Korea and Germany, there have been the same people with the same ethnic, religious and linguistic background whereas in Cyprus, there have been two communities with different ethnic and religious backgrounds. They don’t see this, or rather don’t want to see it. And we cannot explain it. The Cold War is over.

There has been a paradigm shift in international relations since then. We ignored all and tried to defend our positions as if nothing had happened. We hired the same advisors. And for the first time, Turkey took hold of the present time with the diplomacy initiated by Justice and Development Party despite the accusations of treachery. A new initiative has started with a new discourse and new moves. That is what makes the Greek Cypriots panic. So, if you don’t understand that the world has changed, you cannot understand Turkey, either. Thus the same discourse should be expressed in a postmodern style. We missed it. Unfortunately, Cyprus has become “Korea” in this respect.



# # # # # # # #