DR. CAN FUAT GÜRLESEL
Yüksek Strateji Merkezi Başkanı
The President of the Center for Advanced Strategy



SİYASETİN YOL HARİTASI ŞEKİLLENİYOR


2004 yılında Türkiye’nin temel gündem maddeleri dış politika ve ekonomi ağırlıklı olarak şekillenmektedir. 2004 yılı gerçekten AB üyeliği, Kıbrıs sorununun çözümü, Irak‘ın istikrara kavuşturulması gibi konular itibari ile Türkiye için kritik bir yıldır. Yine uygulanan ekonomik programın sürdürülmesi ve enflasyonda kalıcı başarının yakalanması için 2004 hayati bir yıl olacaktır. Böylesine kritik bir yıl içinde siyasete ilişkin beklentiler ise büyük ölçüde istikrarın korunması ve siyasi gerginliklerin en aza indirilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte 2004 yılı içinde AKP’ nin adımları ile birlikte Türkiye’de siyasi şekillenme de hız kazanacaktır. Türkiye’de siyaseti şekillendiren artık sadece seçimler olmayacaktır. Ve siyasetin önümüzdeki 7-8 yıllık yol haritası giderek ortaya çıkacaktır.

AKP ve Tayip Erdoğan’ın Hedefleri;

Türkiye’deki siyaseti şekillendirecek aktörlerin başında AKP ve Tayyip ERDOĞAN gelmektedir. ERDOĞAN’ın orta vadeli siyasi hedefi muhtemelen Cumhurbaşkanı olmak gibi görünmektedir. Ancak Türkiye’nin 1982 Anayasası ile oluşan devlet idari yapısı çok ayaklı bir dengeyi içermektedir. Sivil bürokrasi, askeri bürokrasi, meclis ve hükümet arasında bir denge bulunmaktadır. Hükümet ve Başbakan da bu dengenin bir parçası olmak durumundadır. Nitekim Cumhurbaşkanı için de aynı konum geçerlidir.

AKP ve ERDOĞAN bu denge içinde istedikleri politikaları uygulama konusunda sınırlanmaktadır. Son bir buçuk yılın tecrübesi AKP’ ye bunu öğretmektedir. Aynı yapı içinde cumhurbaşkanlığı mevkii de ERDOĞAN için yeterli bir hareket olanağı sunamayacaktır. Zaten bugün karşılaşılan sıkıntılar nedeniyle Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması da gündemdedir.

Devlet Başkanlığı Modeli;

Mevcut devlet idari yapısı içinde ERDOĞAN’ın hareket alanı orta-uzun vadede sınırlı kalmaktadır. Bu konuda AKP ve ERDOĞAN açısından çözüm idari yapının değiştirilmesi ve devlet başkanlığı sistemine geçilmesi olacaktır. Bu modelin alternatifleri içinde yetkilerin daha çok Başkan’ da toplandığı tam başkanlık modeli, örneğin ABD’nin uyguladığı model tercih edilebilecektir. AKP ve ERDOĞAN bu fikre giderek sıcak bakmaktadır.

Böyle bir hedefe ulaşılması için 2007 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Türkiye’deki idari yapının değiştirilmesi ve yeni yapının uygulamaya hazır hale getirilmesi gerekecektir.

Yeni Anayasa ve AB Desteği

1982 Anayasasının günümüz şartlarına göre yeterli olmadığı kanısı giderek güçlenmektedir. Bu nedenle Türkiye Anayasal bir reforma ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaç bugüne kadar Anayasada yapılan geniş veya dar kapsamlı ama parçalı değişiklikler ile giderilmeye çalışılmıştır. Anayasa ile ilgili gündem artık yeni bir Anayasa yazılması olacaktır.

Bu ihtiyaç ve gündem AKP tarafından da gündeme getirilmeye başlanmıştır. Ancak AKP’ nin amacı burada yukarıda bahsi geçen devlet başkanlığı modelini de yeni anayasaya oturtmak ve Türkiye’nin idari yapısında gerekli olan hukuki değişiklikleri yeni anayasa ile gerçekleştirmek olacaktır. AKP’nin yeni bir anayasa hazırlanması önerisi bu çerçevede değerlendirilmelidir. Ve AKP bu konuda çalışmalar yapmaktadır. Yeni bir anayasa hazırlanması konusunda önemli bir taraf da AB olabilecektir. AB muhtemelen aralık ayı zirvesinde Türkiye’nin yaptığı tüm reformları ve Kopenhag kriterlerine uyuma rağmen 1982 anayasası koşullarına ve içeriğine atıfta bulunarak yeni bir anayasa hazırlanmasını talep edebilecektir. Hatta bu talep şartlı bir müzakere tarihi verilmesinin tek koşulu da olabilecektir.

AKP’nin Muktedir Olma ile Meşruiyet Arayışı ve Referandum

AKP seçim ile tek başına iktidara gelmiştir. Anayasayı değiştirecek çoğunlukta koltuk sayısı ile hükümet etmektedir. Ancak AKP bu koşullardaki iktidarına rağmen kendini halen tam muktedir hissetmemektedir ve kendisi ile ilgili meşruiyet tartışmalarından da rahatsızdır.

AKP’nin muktedir olması ve meşruiyet tartışmalarına son verebilmesi halkın yüzde 50 ve üzerinde bir çoğunluğunun desteğini alması ve bunu kamuoyuna maletmesi ile mümkün olacaktır.

AKP bunu sağlayabilmek için 2004 yılında bir referandum yapmayı arzu etmektedir. Muhtemelen referandum konusu halkın destek vereceği ekonomik içerikli bir alandan seçilecektir. Ancak referandum, kararı alındıktan kısa bir süre sonra AKP sistem-rejim referandumu haline dönüşecektir. AKP bu riski göze alabilirse 2004 yılında bir referandum gerçekleşecektir.

AKP’nin Kimlik ve Siyasi Yelpazede Yer Arayışı

AKP ve ERDOĞAN orta-uzun vadeli olarak bu siyasi hedefleri gözetirken, kısa-orta vadede de AKP’nin kimlik ve siyasi yelpaze içinde konumlanma arayışı sürmektedir. AKP 2002 seçimlerinde bir “yoksullar iktidarı” olmuştur. Ekonomik ve siyasi krizlerin yarattığı ağır koşular AKP’yi konjonktürel olarak iktidara taşımıştır. AKP iktidara gelirken müslüman demokrat kimliğini kullanmıştır.

Ancak AKP’nin siyasi olarak kalıcı olabilmesi, öncelikle kendini tarif edebilmesi ve ardından bu tarife göre siyasi yelpaze içinde alacağı konum ile yakından ilgilidir. AKP kimlik arayışı ile ilgili olarak cesur bir tavır içinde bulunmaktadır. Kendi için yeni tanımlaması muhafazakar demokratlıktır. Kimlik oturana kadar tartışma sürecektir. AKP’nin siyasi yelpaze içinde yer arayışı Türkiye’deki tüm siyasi yapıyı ve diğer partileri de yakından ilgilendirmektedir. 2002 Kasım seçimleri sonrasında siyasi yelpaze içinde sol yüzde 29.1, sağ yüzde 70.9 oy almıştır. Seçimlere 41.4 milyon kayıtlı seçmenden 32.4 milyonu katılmış, 31 milyon oy geçerli sayılmıştır. Yukarıdaki dağılım 31 milyon oyun dağılımıdır. Yüzde 70 sağ oyun yüzde 37.3’ü muhafazakar sağ, yüzde 17.8’i milliyetçi sağ, yüzde 14.6’sı merkez sağ ve yüzde 0.3’ü liberal sağ arasında paylaşılmıştır. Siyasi yelpaze içinde AKP için önemli bir alan genişletme olanağı bulunmaktadır. AKP merkeze yaklaşmayı arzu etmektedir. Ancak merkez oyları sınırlı kalmıştır. AKP merkeze yönelirken muhafazakar oyları kaybederse merkezde bu kaybı telafi edecek oy alanı sınırlıdır.

Bu nedenle AKP muhtemelen muhafazakar yapısı kimliğine kuvvetli şekilde vurgu yapmaya devam edecektir. Yine de sağ oylar için AKP bir çekim alanı olmayı sürdürecektir. Buna karşın sol oylar ise yüzde 29.1’de kalmıştır ve bunun içinde etnik sol olarak nitelendirilen DEHAP’ ın oyları da bulunmaktadır. Solun hareket ve genişleme alanı çok sınırlıdır. Bu nedenle sol mutlaka sağa doğru genişlemek ve merkez sağ oylarını elde etmek durumundadır. Oy kullanmayanların siyasi yelpazenin yeniden şekillenmesinde etkileri oldukça kuvvetli olacaktır. Türkiye’de siyasi yapı iki ana blok AKP-CHP olarak şekillenmektedir. Ancak her iki parti de kimlik ve siyasi yelpazede konumlanma arayışlarını sürdürecektir. AKP’nin çabalarına karşın CHP’nin de merkeze açılım sağlayacak yeni bir yapılanması kaçınılmazdır. CHP bunun için rejimin kurucusu ve koruyucusu olma vasfını kaybetmeden, demokratik ve liberal açılımlarını siyaset ve ekonomi alanlarında sergilemeli ve halkla bütünleşen daha genç kadrolar ile kendini yenilemelidir. Sadece sol alan CHP’yi çok uzun süre AKP karşısında geride bırakacaktır. Merkeze genişleme kaçınılmazdır ve CHP bunun gereklerini yerine getirmelidir. Solda birlik arayışları siyasi yelpazede genişleme için bir çözüm değil, sadece sol içinde uzlaşmayı gösteren sembolik bir değer taşıyacaktır.

ABD’nin Tercihi ve Desteği

Önümüzdeki dönemde Türkiye AB tam üyeliği sürecinde bulunmakla birlikte, iç siyasetin şekillenmesinde ABD’nin etkisi daha yüksek olacaktır.

Bunda ABD’nin yeni global perspektifi ve öncelikleri etkili olacaktır. ABD Türkiye’nin yakın coğrafyasında rejim değişiklikleri başta olmak üzere güvenlik, siyaset, ekonomi ve sosyal alanlarda yenileme hedefi içindedir. Bu coğrafya aynı zamanda geniş oranda bir İslam coğrafyasıdır ve ABD’nin arayışları ve hedefleri çoğunlukla İslam ile ilişkili veya İslam referanslı olmaktadır. Laik ve demokratik Türkiye bu anlamda bu geniş coğrafya için örnek tek İslam ülkesidir ve ABD buna sahiplenmeye çalışmaktadır. Bu konjonktürde ABD açısından önemli bir şans da Türkiye’de iktidarda AKP gibi islam referansı son derece güçlü bir partinin bulunmasıdır.

ABD bu nedenle orta-uzun vadede bölgesel planları için AKP ile çalışmayı ve desteklemeyi düşünmektedir.

ABD Irak savaşı sırasında yaşanan süreçte Türkiye ilişkilerinin bozulmasına neden olarak ise daha çok Türkiye’deki sivil ve askeri bürokrasiyi görmekte ve siyasi olarak CHP’nin tutumundan da rahatsız olmaktadır. Bu gerekçeler ABD’yi Türkiye’de AKP ile daha yakın olmaya itmektedir.

ABD önümüzdeki dönemde Türkiye ile 50 yılı aşkın müttefiklik ilişkisini askeri temelden siyasi temele kaydırma konusunda AKP’yi test edecektir.

Son Söz; Siyasete İlgi ve Katılım

Türkiye’de siyasetin yeni yol haritası ortaya çıkmıştır. Siyasi istikrarın korunması uğruna bugün bu haritayı görmezlikten gelmek ve ilgilenmemek tercihleri ağır basmaktadır. Yol haritası belirginleşirken bu siyasi yolculuğa katılmak kaçınılmaz olmaktadır. Katılım siyasi yapının en etkin şekilde kurulmasını ve kalıcı istikrarı sağlayacaktır.


ROAD MAP OF POLITICS SHAPED


2004 will be a critical year for Turkey during which time the settlement of the Cyprus issue and stability in Iraq as well as membership to the EU will be major headings that will occupy the agenda. It will also be a year shaping the road map of politics for the years to come. Meanwhile, AKP; the ruling party has its own political agenda which includes moving into a presidential system. Such a plan would involve the creation of a new constitution which could also possibly be a prerequisite for Turkey’s accession to the EU in case the EU puts it forward as a condition for negotiations to commence. Another main area of concern for AKP is the issue of legitimacy for the legitimacy of the ruling party is still question in the eyes of the public at large for they did not come power with a majority of the votes of the voting population in the country. This is closely related to AKP’s positioning in the political spectrum of Turkey. The party needs to re-define itself and its long-term political discourse.

The medium and long-term targets of the US in the region are also of utmost importance for Turkey for the US is always highly interested in the developments taking place in this part of the world. The US seems to be supporting Turkey as the only model of a secular democracy in the region and cooperation with AKP may well be considered by the US as far as American interests in the region are concerned. All in all, an important road map is being drawn in the political arena and it is inevitable to take part in it. Yet, participation would ensure a more effective and stable structure to be established.



# # # # # # # #