SUAT LEMİ ŞİŞİK
TÜGİAD Brüksel Temsilcisi
TUGIAD Brussel Representative


TÜRKİYE AB DÖNÜM NOKTASI YAKLAŞIYOR


Avrupa Birliği’nin yeni 10 üye ile Mayıs ayında genişlemesi sonrasında gündeminde olacak olan en önemli konu Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri. AP seçimleri beş yılda bir yenileniyor ve bu yıl ilk kez 25 üyeli Avrupa Birliği için Parlamento seçimleri yapılacak.

Avrupa Parlamentosu her ülkeden değişik siyasi partilerinin biraraya gelmesiyle oluşan çeşitli gruplara ayrılıyor. Bu gruplar siyasi partilerin etrafında toplantıları düşünceleri temsil ediyorlar. Grupları şu andaki AP’daki sandalye sayılarına göre büyükten küçüğe doğru sıralarsak EPP-ED Hıristiyan Demokratlar ve Avrupalı Demokratlar, PES Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu, ELDR Avrupa Liberal Demokrat ve Reformcu Parti Grubu, GREENS/EFA Yeşiller ve Avrupa Özgürlük Bağlaşıklığı Grubu, EUL/NGL Avrupa Birleşik Solu ve Kuzeyli Yeşil Sol Konfederatif Grubu, UEN Avrupa Demokrasi ve Çeşitlilik Grubu, TDI Bağımsızlar.

Bu sekiz grup içinde Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine en güçlü muhalefet ilk gruptan geliyor. Ancak bu grup tek bir ses olarak Türkiye konusunda karar alabilmiş değil, kendi içlerinde bu konuda bölünmüş durumdalar. Olumsuz düşünenlerin başında Alman ve Hollandalı Hıristiyan Demokratlar geliyor. Bu grubun önerisi Türkiye’ye özel bir statü tanınması ve Türkiye’nin tamamen dışlanmamakla birlikte AB karar alma sürecinde yer almaması.

Türkiye’nin AB üyeliği konusu maalesef AP seçimlerine malzeme olabilir. AB seçimlerine katılacak olanlar bu konunun iç politika malzemesi yapılmasını istemediklerini söylüyorlar ancak rakipler arasında konu sık sık gündeme geliyor. Özellikle Alman Hıristiyan Demokratlar, SCHRÖDER’e karşı kullanmak istiyorlar, ancak bu konuda Almanya’daki Türk seçmenleri dikkate almak gerekiyor.

Avrupa Birliği’nin uzun vadeli planları var. Bu uzun vadeli planda dikkat çeken belli başlı noktalar şunlar. Yirmi beş üyeli bir topluluk haline geldikten sonra sırada bekleyen ve müzakereleri devam etmekte olan Bulgaristan ve Romanya’yı da içine katmak. On beşli AB’nin yirmi beşli AB’ye geçişinin etkileri çok çabuk yok olmayacağından Bulgaristan ve özellikle de Romanya’nın planlanan 2007 tam üyelik takvimine uymaları biraz aksayacak gibi görünüyor. Nitekim Romanya’da çocuk ticaretinin önlenememesi nedeniyle AB-Romanya ilişkilerinde sorun yaşanmaya başlandı bile.

Uzun vadeli planlar arasında 2010 yılında Akdeniz havzasında yer alan ülkeler (Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Fas, Filistin, Suriye, Tunus) ile serbest ticaret alanı oluşturmak vardı. Bu plan hem coğrafi olarak hem de içerik olarak genişletildi. “Yeni Komşular- Daha Geniş Avrupa” inisiyatifi adıyla bu ülkeler arasına Libya, Ukrayna, Moldova ve Belarus da katıldı.

İçerik olarak ise çok daha iddialı bir derinleşme hedef olarak konuldu. Bölge yalnızca bir serbest ticaret bölgesi olmayacak, tüm üretim faktörlerinin serbestçe dolaşabildiği bir ekonomik alan olacak. Bu iddialı perspektifi bölge ülkelerine vermek AB’ye orta vadede özellikle güvenlik alanında bir rahatlama sağlayacak gibi görünse de günümüzde tehditlerin (sınırlarla doğrudan pek bir ilgisinin kalmamış olması nedeniyle) doğası değiştiğinden bu politikanın istenilen sonuca hizmet edip etmeyeceğini zaman gösterecek.

Türkiye açısından bakacak olursak; Türkiye, bu perspektifin verildiği bölgede bıçak sırtında bir konumda bulunuyor. Şayet Aralık ayında AB, Türkiye ile müzakereleri başlatma kararı alırsa Türkiye bu geniş coğrafyada izlenecek politikalar konusunda söz sahibi olabilecek, karar alıcılar arasında yer alacak. Bunun aksi olur da Türkiye’ye özel bir statü tanınmasında ısrar edilir veya müzakerelerin açılması bir süre daha ertelenirse Türkiye’ye biçilen rol “Daha Geniş Avrupa” konseptinde uydu ülkelerden biri olmak olmuş olacaktır.

Bu nedenle bu kritik dönemin (2004 yılı) Türkiye tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Adı geçen ülkelere göre Türkiye’nin ayrıcalıklı olduğu noktalar ve özellikleri vardır. Türkiye işte bu özel durumunu doğru bir şekilde gündeme getirmeli ve AB karar alıcılarına ve kamuoyuna anlatmalıdır.

Global bir dünyada söz sahibi olmak isteyen bir AB’nin Türkiye’yi dışlaması söz konusu olamaz. Ne siyasi olarak ne de güvenlik ve savunma gücü olarak Türkiye’siz bir AB eksik kalmış bir birlik olacaktır. Türkiye’nin NATO içindeki konumu ve NATO’nun yeni dünya düzenindeki yeni görev tanımı da Türkiye’nin önemini artırmaktadır.

NATO’ya alternatif veya paralel olarak AB’nin geliştirmeye çalıştığı Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikaları (AGSP) da Türkiye’nin katılımı ile sürdürülecektir.

Bir diğer nokta ise Türkiye’nin, Orta Asya ve Kafkaslar’daki enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında ve Avrupa’ya bir devamlılık içinde enerji sağlanmasının garanti edilmesi konusunda kilit ülkelerden biri olmasıdır. AB üretiminin sürdürülebilir olması kesintisiz enerji aktarımının sağlanması ile mümkündür.

Bu konuda AB Komisyonu’nun desteği ile oluşturulan INOGATE organizasyonu bu enerji kanallarını incelemektedir.

"http://www.inogate.org" Yirmi bir ülkenin dahil olduğu “şemsiye anlaşma”ya Türkiye de dahildir.

Türkiye üzerinden Avrupa’ya enerji kaynağı aktarımı projelerinde boru hatları ile Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden İtalya, Balkanlar ve Orta Avrupa’ya petrol ve doğal gaz ulaştırılması planlanıyor.

Bu iki nokta siyasi, ekonomik ve kültürel nedenlerden ayrı olarak ele alınabilir ve Türkiye’nin AB’ye getireceği artı değerler arasında sayılabilir. 2004 yılını AB seferberlik yılı ilan ettiğimize göre her konuyu derinlemesine incelemekte, olumlu yanlarını öne çıkarmakta yarar vardır.


TURKEY APPROACHES THE EU TURNING POINT


After the enlargement of the European Union with ten new members in May, the most important item on its agenda will be the European Parliament elections. For the first time, parliamentarian elections will be held for a Union of 25 members. The European Parliament is composed of eight groups that represent various political parties from member countries. The Christian Democrats and European Democrats, which constitute the largest group, create the largest opposition against Turkey’s membership. This group, led by the German and Dutch Christian Democrats, claim that Turkey should be given a special status and that it should not be a part of the EU decision-making process.

The European Union has some long-term plans such as integrating Bulgaria and Romania after it forms a Union of 25 countries. It also aims at forming a free trade zone with countries in the Mediterranean basin (Algeria, Egypt, Jordan, Lebanon, Morocco, Palestine, Syria and Tunisia), as well as Libya, Ukraine, Moldavia and Belarus. The objective of this zone is to deepen the relationships and to form an economic area where all factors of production can move freely. Turkey’s situation depends on whether the EU will start negotiations or not. If the EU insists on granting Turkey a special status or on further delaying the negotiations, then Turkey will become one of the satellite countries within the “Wider Europe” concept.

If the European Union wants to have a say in the global world, it cannot leave Turkey out. A European Union without Turkey will be incomplete from the perspective of politics, security and defense. Turkey is also a key country in bringing the energy resources of Central Asia and the Caucuses to Europe and in guaranteeing a steady supply of energy to Europe.



# # # # # # # #