EKONOMİK FORUM
Doç. Dr. SADİ UZUNOĞLU

EKONOMİST


Döviz Konusunda Neden Gerçekler Konuşulmuyor


Döviz kurlarına ilişkin piyasalarda süregelen tartışmalar artık tam bir kaosa dönüştü. Türk Lirasının 1995 yılı temel alındığında yüzde 50’ler civarında değerlenmesinin nedeni büyük miktarda ve nereden geldiği belli olmayan (sıcak para) giren dövize dayandırılmaya çalışıldı. Merkez Bankası piyasada dövizin "bol" olduğunu ve kendilerinden başka "kimsenin" döviz almadığını ve kurdan şikayet edenlerin şikayet etme yerine "döviz almaları" gerektiğini belirterek, döviz alım ihaleleri ile günlük 140 milyon dolarlar civarında döviz alacaklarını açıkladı. Piyasalarda yorum yapan "uzmanlar" da bu açıklamalardan yola çıkarak Merkez Bankası’nın söylemine takıldı: "Son bir yıllık dönemde tam 15 milyar dolar döviz alan Merkez Bankası’nın Eylül sonuna kadar 10 milyar dolar daha alması çok uzak bir olasılık değil"...

Bu gerekçeler TL’deki değer kaybını açıklamaya tek başına yeterli mi? Gerçekten bunları savunanlar bu gerekçelere ne kadar inanıyorlar? Bu sorunların yanıtlarının verilmesi gerekiyor. Merkez Bankası ne kadar döviz aldı? Merkez Bankası’nın gerçekte ne kadar döviz aldığı önemli. Ancak aynı şekilde bankanın ne kadar döviz sattığı da önemli.

Oysa gerek Merkez Bankası gerekse piyasanın "uzmanları" işin yalnızca bir bölümüne bakıyor. Evet Merkez döviz aldı da bunları aktifinde mi tutabildi? Veya bir başka ifade ile Merkez Bankası’nın aldığı döviz nerede? Bu türden açıklamalar kamuoyunda doğal olarak farklı algılanıyor. Şirketler, başta bankalar olmak üzere finans kurumları ve bireysel yatırımcılar; "madem ki döviz alan yok bu durumda biz niye alalım, tam tersi biz de satalım ve yüksek TL getiriden yararlanalım" biçiminde psikolojik bir algılama içine giriyor. Merkez Bankası eğer 15 milyar dolar döviz almış ise bunu bizim bankanın bilançosuna bakarak görmemiz gerekiyor. Merkez Bankası’nın Döviz Varlıkları ile Döviz Borçları arasındaki fark bankanın Net Döviz Rezervini gösteriyor. Buradan hareketle bankanın aldığı "net" döviz miktarı kabaca saptanabilir. Aşağıdaki tablo bankanın Net Döviz Pozisyonundaki gelişmeyi gösteriyor;

Tablo. Merkez Bankası’nın Döviz

Pozisyonu (Milyon $)

28 Mart 2003 -911

31 Ekim 2003 2.689

26 Aralık 2003 54

2 Nisan 2004 1.947

ABD’nin Irak işgalinde sıcak savaşın sonu olarak kabul edebileceğimiz 28 Mart 2003 tarihinde Merkez Bankası’nın Döviz Varlıkları ile Döviz Yükümlülükleri arasındaki fark yani Net Döviz Pozisyonu 911 milyon dolar açık veriyordu. Yani bankanın döviz varlıkları döviz borçlarının altındaydı. Bu bankanın 911 milyon dolarlık açık pozisyonda olduğunu gösteriyor.

Ancak sıcak savaşın sona ermesi ile sistem dışına çıkan dövizlerin yeniden sisteme girmesi, yaz aylarında gelen işçi dövizi ve turizm gelirleriyle artan döviz bolluğu sonucu bankanın döviz alımlarıyla birleştiğinde bankanın açık pozisyonunu kapattığını ve 2 milyar 689 milyon dolarlık döviz pozisyon fazlalığına geçtiği gözleniyor. Yani Merkez Bankası aldığı dövizler ile 911 milyon dolarlık döviz açığını kapattığı gibi 2 milyar 689 milyar dolarlık fazlalığa geçiyor. Böylece geçen yılın Mart ile Ekim ayları arasında bankanın aldığı net döviz miktarını kabaca saptayabiliyoruz: Banka bu dönemde 3 milyar 600 milyon dolar net döviz almış.

Ancak Ekim ile Aralık ayı arasında bankanın 2 milyar 635 milyon dolar döviz sattığını ve/veya kaybettiğini gözlemliyoruz. Çünkü Aralık ayı sonunda Merkez Bankası’nın net döviz fazlalığı 54 milyon dolara gerilemiş. Merkez Bankası’nın en son 2 Nisan 2004 tarihli bilançosuna göre; bankanın net döviz pozisyon fazlası bir milyar 947 milyon dolar olmuş. Bu da bankanın yılbaşından Nisan ayı başına kadar bir milyar 893 milyon dolar net döviz aldığını gösteriyor. Toparlarsak, Merkez sıcak savaşın bittiği 2003 yılının Mart ayından 2004 yılının Nisan ayı başına kadar iki milyar 858 milyon dolar net döviz alımı gerçekleştirmiş. Bu durumda Merkez Bankası’nın sıkça dile getirilen 15 milyar dolar döviz aldığı biçimindeki açıklama ve yorumların ne denli yetersiz olduğu ortaya çıkıyor. Gerek banka gerekse "uzmanlar" Merkez Bankası’nın aldığı dövizin miktarını belirtirken, sattığı dövizi veya döviz varlıklarındaki azalmayı dile getirmiyor. Bu da piyasada yanlış bir algılamaya yol açıyor. Bu türden açıklamalar kamuoyunda doğal olarak farklı algılanıyor. Şirketler, başta bankalar olmak üzere finans kurumları ve bireysel yatırımcılar; "madem ki döviz alan yok bu durumda biz niye alalım, tam tersi biz de satalım ve yüksek TL getiriden yararlanalım" biçiminde psikolojik bir algılama içine giriyor. Doğal olarak yaratılan bu psikolojik etki ve dış destek ile birlikte Türk Lirası değerlenmeye devam ediyor...



# # # # # # # #