TEMİZ OYUN
ÖMER LÜTFi METE

YAZAR


Teknik Yorum Boykotu


Geçen sayıdaki ikinci ‘Ahlaksız futbol’ başlıklı yazımın mürekkebi kurumadan Türkiye Süper Ligi’nde yaşanan olaylar, bu alandaki kirlilik ve çirkinliğin adeta geometrik bir tırmanış içinde olduğunu belgeledi. Öyle ki, ‘Susurluk vakası’ndan sonra daha açık-seçik algılanan ‘siyasi kirlenmişlik’ bile futbol alemi sayesinde aşılmış bulunmaktadır. Şüphesiz bu da artık tam anlamıyla siyasi bir çürümedir...

Çünkü bir toplumun bu ölçekte bir kepazelik karşısında yaptırım uygulattırabilecek ciddiyetle ve resmi bir sorgulamayı gerçekleştirmekten aciz bulunması doğrudan doğruya siyasetin vebalidir.

Manzara her medya adamı için utanç vericidir. Bu yüzden, Elegans yazarlarından Hadi TÜRKMEN’in Star’da yaptığı açıklamanın bile bir sorgu depremi oluşturamadığı bir toplumda köşemin adının ‘Temiz Oyun’ olması acı veriyor.

Neden ‘Kirli Oyun’ değil de ‘Temiz Oyun’ diye kendimi hesaba çekmeye çalışıyorum. Elbette inadına ‘Temiz Oyun’ demeyi sürdüreceğim. Böylece en azından tarihe karşı sorumluluğunu yerine getirmeye gayret eden sayılı yayın insanı arasında kalabilmeyi umut ediyorum.

Peki bu şartlarda kime, ne önerebilirim?

Meşhur deyimin yumuşatılmışı ile, ‘Anamı ağlatan kadı, kimi kime şikayet edeyim?’ diye elimiz böğrümüzde oturup duramayacağımıza göre ısrarla yine yargı kapısını çalmaya devam edeceğim.

Bu yolda da bir kere daha Hıncal ULUÇ’u minnetle anarak onun durmadan dile getirdiği ‘Meclis Soruşturması’ talebine değinmek istiyorum.

Şahsen tanıdığım milletvekili dostlarımı böyle bir girişim için şahsen koşturarak gayrete getirmeye çalışırken ‘ihtiyatlı’ iyimserliğimi koruyabilme umudundayım. Ancak gerçekleşse bile ‘Meclis Soruşturması’nın çok etkili olabileceği kanaatinde değilim. Çünkü daha önce de ‘derin’ konularda benzeri soruşturmalar gerçekleşmiş ama somut hiçbir sonuç alınamamıştır. Tabii ki bu tereddüt ‘soruşturma yapılmasın’ demek için değil, daha fazlasına ihtiyaç olduğunu vurgulamak içindir.

Daha fazlası ne olabilir?

Hiç şüphesiz kamuoyunun baskısı kadar etkin bir yaptırım boyutu yoktur.

Aklı başında herkes takdir eder ki bu konuda medya birazcık kıpırdayacak olsa, özellikle futbolseverlerin tepkisi sonuç getirecek biçimde tırmanabilir.

Canlı bir örnek alan:

Tanıdığım genç ve tutkulu Galatasaray’lılar var... Çoğu her yeni sezonda ‘kombine bilet’ satın alır ve takımları iddialı olduğu sürece maçlarını izler, hemen hemen bütün dış saha müsabakalarını takip ederler. En son Ali AYDIN’ın hakemliği bırakması ile noktalanan şamatanın ardından bu gençlerin bazıları ile görüştüğümde, umudumu güçlendiren soylu tepkiler aldım.

Bir genç taraftar and içerek diyor ki:

-Gelecek yıl Galatasaray şampiyon olursa bir daha futbol maçına gitmem!

Bu genç, Beşiktaş’lı, Fenerbahçe’li veya Trabzon’lu değil, kelimenin tam anlamı ile Sarı-Kırmızılı renk aşığı bir futbolseverdir.

Diyorum ki:

-Peki ama ya Galatasaray bileğinin hakkıyla şampiyon olursa?

-Hiç fark etmez! Kime inandırabilirim ki?! Ben bile daha şimdiden yüzüncü yıl hatırına şampiyon olacağımızdan şüphe duyarken rakip taraftarlar ne hissedecek? Ben onlarla neyi konuşacağım, neyi tartışacağım? Bırakın konuşup tartışmayı, yüzlerine bakmaya bile utanırım.

İşte mesele bu bilinçte!

Futbolseverlerin ‘ne yolla olursa olsun biz kazanalım’ duygusunu aşacakları güne kadar, Meclis Soruşturması dahil hiçbir girişim bu kirliliğin önünü alamaz.

Medya da şimdiki gibi spor ahlakından yoksun taraftarın gönlünü hoş ederek beslenmeyi sürdürdükçe ve ‘Temiz Oyun’ sayesinde daha fazla kazanabileceğini akıl edemedikçe de futbolseverin duygularını temizlemek imkansız!

Öyleyse dönüp dolaşıp aynı yere geliriz:

Önce de medya, sonra da medya!

Lakin bu noktada artık genel eleştiri ve önerinin geçerli olmadığını düşünüyorum.

Medya bile bile bu çürüyüşün ortağı olmayı sürdürecek.

Ta ki, futbol dediğimiz bu kirli mal belirgin biçimde müşteri kaybedene kadar!

Gidiş de onu gösteriyor.

Musibet çatmadan, bu kirli maldan ekmek yiyenler zora düşmeden akıllar başa gelecek gibi değil.

Gerçekten ‘Temiz Oyun’a inananların görevi ise, kirliliğe karşı ciddi bir kamuoyu tepkisi oluşana kadar futbol müsabakalarının teknik yorumunu boykot etmektir.

Diyebilirim ki şu an için en etkili yaptırım, samimi ve inançlı futbol yorumcularının teknik değerlendirmeyi bırakmaları, sadece kirlilikle mücadele bağlamında haber üretmeye ve tartışma tırmandırmaya kendilerini adamalarıdır. Bu söylemin müşterisini çoğaltmak, kirli futbolsever sayısını azaltmak demektir.



# # # # # # # #